Mihriban Oğuz [ Özel Röportaj - 2009]
Mihriban Oğuz..
Galatasaray Bayan Basketbol Takımı Genel Menajeri..
2009-ŞUBAT
Mihriban Oğuz.. Kuşkusuz bayan takımımızın 2 yıldır yakaladığı başarıda emeği ve payı çok büyük. Takımda her zaman herşeyi derleyen toparlayan bu narin insanla bir araya geldik ve sizler için muhteşem bir röportaj ortaya çıktı. Dopdolu, bol içerikli röportajda neler yokki ?
Geçen seneki durumumuz, Cem Akdağ, Şaziye Karslı, ligin ilk yarısının analizi ve daha bir çok şeyi bulabilirsiniz.. Mihriban Oğuz sadece ve sadece FCN Blog ekibine konuştu..
COPYRIGHT BARIŞ ÇAMUR !
İZİNSİZ HİÇ BİR YERDE YAYIMLANAMAZ.
------
Öncelikle Cumhurbaşkanlığı Kupası zaferi ile başlayalım…. Ankara haftası nasıl geçti anlatır mısınız?
Cumhurbaşkanlığı Kupası geçen sezon sonundan bu yana hepimizin konsantre olduğu ve sahip olmak istediği bir Kupaydı… Bu istek ve inanç ile hazırlandık, oynadık ve kazandık. Hazırlıkların devam ettiği süreç içinde kafamızı en çok meşgul eden konu yabancı oyuncuların gelişleri ile ilgiliydi. Wnba’de devam eden final serisinden dolayı sözleşmeli iki oyuncumuz Taj ve VJ’in gelişlerini bekliyorduk ve seri uzadıkça her gün bilet rezervasyonları dahil olmak üzere geldikleri anda gitmeleri gereken check up ve TBF işlemlerini planlıyorduk. Sonunda seri sonuçlandı ve maçtan 2 gün önce Taj İstanbul’a ulaştı. VJ ise omzundan sakatlandığı için gelemedi. Ankara’ya gidişimizden maç saatine kadar organizasyonumuz eksiksiz olarak ve herkeste hissedilen müthiş enerji ile işledi. Ankara’da Galatasaray’lı iş adamları derneği AGS’nin misafiri olarak Crown Plaza’da kaldık. 2 senedir bir deplasmandaki en kalabalık nüfusa sahiptik. GSTV, GS dergide çalışan ve bu hikayeyi baştan sona görüntülemek isteyen arkadaşlarımızda bizimle beraberlerdi. Maça giderken salona yaklaştığımızda yavaş yavaş taraftar kitlelerini görmeye başladık. Bizim geldiğimiz yönde daha çok rakip taraftarlar vardı. Biran için biz daha mı az sayıdayız acaba diye içimizden geçti. Sonra salonun içini görünce gerçekten çok duygulandık. Maç öncesinde birçok arkadaşımız bizi arayıp geleceklerini ve organizasyonlarını anlatmışlardı ama bu kadar çarpıcı bir taraftar grubumuz olacağını tahmin etmemiştik doğrusu. Bugün hala aklımıza geldiğinde gözlerimizin içi parlayarak konuşuyoruz aramızda. Sevgili Alpaslan aramızdan ayrıldıktan sonra oynayacağımız ilk maçtı. İçimizde bu burukluk, sizlerin O’nun için söylediği şarkı ile hem oyuncularımız hem biz iyice duygulandık. Hatta şöyle de bir şey oldu; Ben maç başlamadan sahada otururken Alpaslan için şarkı söylendiğinde gözlerim doldu ve maalesef kontrol edemediğim birkaç damla yaş aktı. Sonrasında bazıları olayı şu şekilde yorumlamış;” Mihriban maçtan önce o kadar stresliydi ki kendini tutamadı ağladı” J Neyse… Bildiğiniz gibi maça iyi başladık devamı da o şekilde geldi. Maç sonrası yaşanan sevinç ise müthişti. Camiamızın 10 senedir özlemini duyduğu kupayı kazanıp müzemize gönderdiğimiz için çok mutluyuz. O güne ait fotoğraflar şimdi soyunma odamızdaki duvarları süslüyor. Sizlerin fotoğrafları ise en renkli kareler. Tekrar o gün için herkese teşekkürler…
Na-mağlup geçen bir FIBA EUROCUP serüveni var… Neler diyeceksiniz ?
Açıkçası oynadığımız maçlar içinde Fransa ve Romanya ekiplerinin dışındakiler bize göre oldukça zayıf kadrolardı. Buraya kadar na mağlup olarak gelmek bence çok normal. Maç kaybetsek bence garip olurdu. Grup maçlarında bu kadar zayıf takımlara karşı oynamak bizim tempomuzu da etkiledi, takımın direncinin yükselememesine sebep oldu ve bizi yumuşattı. Bundan sonra ki turlarda çok daha iyi takımlar karşımıza çıkacak. Özellikle ilk turdaki K.V İmperial Takımı, bildiğimiz ve seyrettiğimiz kadarıyla iyi bir kadro.
Sizden ilk yarı değerlendirmesini alalım… Size göre nasıl geçti ilk yarı?
Sezon başında yapılan transferlere bakılarak ve Cumhurbaşkanlığı Kupası’nı alarak lige başlayan bir takımdan beklenmeyen bir sonuç diyebilirim. Her pozisyonda birkaç alternatifi olan derin bir kadronun zaman zaman bu kadar kopuk ve hatta kötü bir oyun sergilemesi inanılacak gibi değil. Fenerbahçe, Cumhurbaşkanlığı Kupası maçından sonra bence oynadığı Euroleague sayesinde her geçen gün daha çok takım oldu ve sertleşti. Bizde ise bunun tam tersi bir durum ortaya çıktı. Tabii birde yeni takım olmak, birçok yıldız oyuncunun takımda olması, aralarındaki kimyayı yakalamak çok zor bir durum. Bakıldığında Fenerbahçe’de Suttonbrown dahil en az 3 senedir beraber oynayan 4-5 oyuncu sayabilirsiniz. Neyse ki bizde artık uzun sözleşmeler yapabildiğimiz için en azından Türk oyuncularımız arasında bu istikrarı sağlayabileceğiz. Yabancı oyuncularda da bunu gerçekleştirebilmek çok büyük avantaj sağlar. Neticede ilk yarı bence başarısız geçmiştir.
İlk yarıda 4 mağlubiyet sanırım planlarımızda yoktu…
Kesinlikle… Hatta devreyi namağlup kapatabiliriz, kapatmalıyız diye düşünüyordum. Deplasmandaki BJK maçı bir ihtimal olarak aklımdan geçiyordu ancak kendi sahamızda bu sefer fire vermeyeceğimizi düşünüyordum.
Ligin ilk yarısında alınan 4 mağlubiyet var. Siz bunu neye bağlıyorsunuz?
İlk mağlubiyet Samsun Basketbol… Sanırım Cumhurbaşkanlığı Kupası’nın sarhoşluğu tüm haftayı etkiledi. Müthiş bir enerji boşalması yaşadı herkes. Ve tabii sezon başında kimse Samsun’un gücünün farkında değildi. Bu maçı ilk hafta değil mesela 6.hafta oynasak daha farklı olurdu oyuncularımızın gözünde. Çünkü lige yeni çıkmış bir takım olması ve bizim bir hafta öncesinde kupa almamız sanırım oyuncularımızın olması gerektiğinden daha az konsantre olmalarını ve daha az önemsemelerine sebep oldu. Ligin devamında da herkes Samsun’un gücüne şahit oldu
Fenerbahçe maçı… Şu oldukça açık ki futbol maçlarının hemen akabinde oynadığımız maçlar bize yaramıyor. Bunun bir örneğini geçen sezonda yaşadık. Futbolda şampiyon olduk hemen ardından Caferağa’daki Şampiyonluk maçına futbolda kaybetmiş Fenerbahçe her zaman olduğundan on misli daha hırs ve motivasyon ile çıktı. Ogün salonun ne halde olduğunu oraya gelenler çok iyi bilirler. Kendilerini tedavi edebilecekleri ve futboldan sonra en çok ses getirebilecek branş bayan basketbolu kalmıştı. Bu sezon deplasmanda oynadığımız ve kaybettiğimiz futbol maçından bir hafta sonra bizim maçımızın olması bütün hafta boyunca tüm camianın ve taraftarın bizim maçımıza rövanş gözüyle bakmasına sebep oldu. O hafta boyunca yüzlerce mesaj aldık. Neticede bu durum tüm ekibin üzerinde ciddi baskı unsuru oldu. Ancak her şeye rağmen salonu tamamen dolduran seyircimizden gelen güç ile bu maç kazanılmalıydı.
Mersin maçında takımımız diğer haftalara göre daha iyi bir oyun sergilese de rakip takımın yüksek şut yüzdesi ile oynamaları ve beklenmedik oyuncuların kaydettikleri isabetler bu maçın kaderini belirledi. Yine söylüyorum sahamızda kazanmamız gereken bir maçtı.
Kayseri maçı için ise bir şey söyleyemiyorum. Çünkü seyredenlerde bilirler, bu kadar kötü hücum ederseniz, bu kadar çok top kaybederseniz ve boş şutları sokamazsanız kimseye yapacak bir şey kalmaz. Bunu sonrasında oyuncularımız ile de defalarca konuştuk ve hep beraber beyin fırtınası yaparak bu sorunları çözmeye çalıştık ve çalışıyoruz… Şanslıyız ki bu takım şu anda gerçek gücünü ortaya koyamasa da birbirlerine küsmeyen, yardımlaşan, çözüm yolu bulmaya çalışan oyunculardan kurulu..
Şaziye Karslı transferi nasıl ve neden gerçekleşti, öğrenebilir miyiz..
Biz Şaziye ile sezon başında da görüşmüştük ancak olmamıştı. Geçtiğimiz ay Rusya’da sözleşmesini fesih edince bizde görüştük ve anlaştık. Bu arada basında Şaziye Galatasaray’da haberi çıktıktan sonra kendisi ile ilk temasımız oldu. Cem Akdağ’ın isteği üzerine Ahmet Bey’de onay verdi. Bu konu ile ilgili saat saat gelişmeleri o zaman sizler ile paylaşmıştım zaten. Kendisi ile 1.5 senelik sözleşmemiz var ve Gs’ye çok faydalı olacağını düşünüyorum…
Parasal konularda bazen sıkıntılar yaşandığı iddaa ediliyor. Takımımızın böyle bir sıkıntısı varmı..
Global krizin oldukça şiddetli yaşandığı şu günlerde şubemiz oldukça şanslı ki bu krizden hiç etkilenmedik. Şu ana kadar tüm kadronun maaşları düzenli bir şekilde ödeniyor.
Geçen yıl 8 oyuncunun yanında birde TAKIM ruhu vardı. Fakat bu sene bu RUH nedense görülemiyor. Sizce bunun sebebi nedir?
Bakınca geçen seneden Işıl, Esra, Beril, Yasemen ve yarı sezondan sonra Sophia varlar. Geçen sezonun en başından itibaren sezonun ikinci devresine kadar olan zamanı hatırlarsak yine benzer konulardan bahsediyorduk. Hatta ilerleyen zamanlarda bazı oyuncular ile yaşanan problemler olmuş, takımımız bu durumlardan oldukça etkilenmişti. Sonrasında özellikle play off maçlarının başlamasıyla takımda olan tüm oyuncularımızın ortak enerjisi ile bu ruh ortaya çıkmıştı. Bahsettiğimiz takım ruhu şu anda mevcut takımda da özellikle oynadığımız BJK maçından başlayarak kendini göstermeye başladı ve Samsun maçında daha da yükselerek devam etti. Bu çok uzun bir sezon, her gün yeni gelişmelere ve değişikliklere gebe günler geçiriyoruz. Sadece bizim takımımızda değil diğer takımlarda da bu böyle ve işin bir parçası. Bakınca toplamında yirmi kişilik bir grup içinde her anınızı her gününüzü beraber geçirirken tabii ki problemler olacak, aşılmaya çalışılacak, izler bırakacak… 4-5 kişilik ailelerimizde bile neler yaşıyoruz… Bir elin parmakları bile birbirinden farklıyken burada farklı yirmi kişinin ahengini bulması biraz zaman alıyor… Şu anda bireysel olarak kazanmak isteyen, hırslanan, bazen coşan bazen duran oyuncularımız bu ahengi en kısa zamanda yakalayarak, savunma dirençlerini arttırarak zaten sahip oldukları ruhu sahaya en güzel şekilde yansıtacaklardır.
Bu sene geçen seneki IŞIL'ı göremiyoruz. Keza Esra'da geçen seneki ESRA değil.. Sizce nedir bunun sebebi? Fazla süre alamamaları veya takım oyununun bir parçası mı ?
Işıl, BJK maçı ile tekrar bir çıkış yakaladı ve eminim bunu arttırarak devam ettirecek. O’nun sahip olduğu potansiyeli hepimiz çok iyi biliyoruz. Bazen bunu tam anlamıyla kullanamıyor olabilir. Mühim olan bu gücünü tamamen nasıl ortaya çıkarır? Bunu hem bizim bilmemiz hem kendinin keşfetmesi. Cumhurbaşkanlığı Kupası’nın kazanılmasındaki en büyük etkenlerden biri Işıl’ın takımı motive etmesidir. Kendisi o kadar istiyordu ki bu galibiyeti tüm arkadaşlarını da o şekilde motive etti, yabancılar dahil. Yoksa ülkemize henüz gelmiş Seimone ve Taj’ın bu kadar şiddetli bir şekilde bu kupanın önemini hissetmeleri ve özellikle Seimone’un taraftarla bütünleşmesi mümkün olamayacaktı. Herkesin performansında dalgalanmalar olabilir. Işıl’da ki en önemli özellik er yada geç farkında olması. Kendi analizini çok iyi yapıyor ve hataları ile yüzleşerek çözüm yolunu bulmaya çalışıyor. Hedefleri iyice yükselmiş bir takımın beyni durumunda… Oyunu oynatan yani dümenin başındaki kişi… Bende oyuncuyken aynı pozisyonun oyuncusu olduğum için çok iyi anlıyorum onu. Top elinizde ve herkes size bakıyor. Özellikle bu seneki takım hücum yönü yüksek oyunculardan kurulu ve herkes kendisine özel oyunların oynanmasını istiyor olabilir. İşte bu kararı verecek yada asisti yapacak kişi Işıl olduğu için gerçekten işi çok zor.
Esra geçen sene 3 numara pozisyonunu oynayan oyuncuların kadroda olmaması ile daha fazla şans bulmuştu ve bunu çok iyi değerlendirmişti. Yine geçen sezon başında fazla dakika alamadığı için kafası fazlaca takılıyor ve bu performansını negatif yönde etkiliyordu. Esra sahada uzun dakika aldığı zaman kendine daha fazla inanarak oynayan bir oyuncu. Bu takımda rotasyon dengesi daha iyi kurulursa O’nun da çok daha iyi bir performans ortaya koyacağına eminim… Özellikle savunmadaki direncine, agresifliğine, hırsına ve isabetli şutlarına çok ihtiyacımız var.
Aynı mevkide birbirinden kaliteli 4 oyuncuyu bulundurmak sizce ne kadar doğru.. (Esra, Tuğba, Kübra, Şaziye)
Sezon başında Cem Akdağ’ın planlarında bu mevkide birde Vickie Johnson vardı. Ancak Şaziye ve Kübra’yı buradan biraz ayırmak lazım çünkü onlar daha çok 3 numara pozisyonunun oyuncuları. Bizim oyun sistemimizde çift guard (oyun kurucu) ile oynanan oyunlar fazla. Hem müdafaada baskılı oynayabilmek hem hücum temposunu yükseltmekte faydasını çok gördüğümüz çift oyun kuruculu sisteme uyguluyoruz. Esra, Tuğba, Işıl, Kiesha ve Yasemen 1 ve 2 numara pozisyonlarında olan oyuncular. Şaziye, Kübra ve Seimone ise 3 numarada kullanılan oyuncular. Şaziye’nin de gelmesinden sonra Kübra’nın burada şansının iyice azaldığını düşündüğümüz için kendisini Pan Küp Kayseri Takımına kiraladık. Burada maç tecrübesini geliştirip tekrar aramıza dönecek.
Geçen sene çok dar bir rotasyona sahiptik ve ciddi sıkıntılar çektik. Peki bu sene bu BOL alternatifli kadronun altında yatan neden nedir.. Geçen sene çekilen sıkıntılar mı? Yoksa en ufak bir başarısızlığa bile tahammül edemeyeşimiz mi..
İkisi de doğrudur… Geçen sene gerçekten çok sıkıntı çektik. Özellikle son bir ay yaşadıklarımızı anlatsak kitap olur. Antrenman yapacak oyuncu sayımız bile bazen 6 – 7 oyuncuya düşüyordu ve bu şekilde sezon sonu gelmişken oyuncularda çok zor konsantre oluyorlardı. Bu normal olarak önemli maçlara hazırlanan bir antrenör içinde oldukça zor dönemlerdi. Sanırım Sayın Cem Akdağ bu sezon başında transfer listesini hazırlarken en çok bu konudan etkilenmişti sanırım. Uzun bir maraton olduğu, birkaç hedef olduğu için ve tüm hedefler için var gücümüz ile savaşmak için bol alternatifli bu kadro kuruldu.
Geçen sene kazanılan bir Euroleague hakkını geri çevirmek sizce doğrumuydu? Oyuncuların kazandıkları haklarını onlara vermemek bunu redetmek ne kadar motive edici olabilir sizce? Geçen sene hak edilen bir fırsatı ret etmek sizce emek hırsızlığı değil midir?
Bu sorunun tam olarak sorulması gereken kişi Ben değilim aslında... Karar tamamen Sayın Cem Akdağ’a aittir. Neticede sebepleri şunlardı; takımın biraz daha Avrupa’da pişmesi, Ülkemize öncesinde hiç gelmemiş olan Avrupa Kupası’nın gelmesi ve zamanlama… Neticede bu kararın verilmesi gereken zamanda henüz Taj ve Seimone ile anlaşma imzalanmamıştı… Takım tam olarak ortaya çıkmamıştı. Bugün bu kadro Euroleague’de çok rahat oynar. Oyuncularımız arasında bu konu sorun edilmedi. Takımımız 3.lüğe sahip olduğu bu kupada önümüzdeki sene oynama hakkını tekrar elde edecektir.
Takım içindeki geçen seneki atmosferle bu seneki atmosfer arasında bir fark var mı?
Yetenekli olarak görülen genç oyuncularımız var. Ancak onların maç içinde eşofmanlarını bile çıkarmaya gerek olmuyor. Sorun nedir? Okulları nedeniyle antrenman mı yapamıyorlar mesela?
Bu seneki takım birbirine daha çok bağlı. Daha fazla beraber zaman geçiriyorlar ve özel toplantılar yapıyorlar. Belki de alınan sonuçların ve kaybedilen maçların neticesinde daha fazla çözüm bulmaya yönelik toplantıları oluyor. Böyle kriz durumlarında bizler daha çok birbirimize bağlanıyoruz sanırım. Hepsinin içi dışı bir, sıcak ve samimi kişiler. Sanırım kendilerine de daha iyi bakıyorlar ki şu ana kadar ciddi bir sakatlık problemimiz olmadı. Arada olan ufak tefek sakatlıklarda da oluyor tabiî ki kadro geniş olduğu için düzen bozacak bir sıkıntı hissedilmiyor. Genç oyuncular Beril ve Yasemen hiçbir sabah yada öğle saatinde yapılan antrenmana gelemiyorlar. Kadronun da geniş olmasından dolayı dakikaları da yok denecek kadar az. Bahar’ı bu kategoriye koyamam çünkü diğerlerine göre oldukça tecrübeli. O’nun da fiziksel olarak daha kuvvetlenmesi gerekiyor. Özel antrenmanlar ve beslenme programları ile gelişimini hızlandıracağız. Bahar lig ve milli takım tecrübesi olarak gayet iyi istatistiklere sahip bu yüzden maçlarda daha fazla dakika alabilirdi. Bu oyuncularımızın ve az dakika bulan oyuncularımızın maç tecrübesini arttırmak için sadece onlara yönelik özel maçlar alarak eksiklerini telafi edeceğiz.
Galatasaray taraftarı sizi çok seviyor.uzun süredir camia ya hizmet veriyorsunuz. Bu zaman içerisinde güzel işler yaptınız elbette bunu inkar edecek insan yoktur.. Ama eğer birgün Galatasaray’dan ayrılacak olursanız Türkiye’de herhangi bir takımda çalışmak ister misiniz ?
Bu şu ana kadar cevaplaması en kolay soru oldu. Kesinlikle İSTEMEM. Çok sevdiğim bir söz vardır “ Her aşçı kendi mutfağında yemek pişirmek ister” bu da öyle bir şey. Başka takımlarda oynarken dahi kulübe bir şekilde hizmet verdim. Şu anda 38 yaşındayım ve 17 yaşımdan bu yana yani 21 senedir bu camianın bir üyesiyim. Gerçekten çok şey gördüm, yaşadım. Buradan başka yerde bu kadar isteyerek, inanarak ve hissederek çalışacağımı düşünmüyorum. Bazı değerlere paha biçilmez. Galatasaray’da olmakta böyle bir şey. Ben bu takımın tüm standartlarını en üst seviyeye taşımak için çok güçlü bir idari kadroya sahip olduğumuzu düşünüyorum. Sayın Ahmet Dedehayır’ın vizyonunun bu kadar geniş olması ve başarı için elinden geleni yapmaya çalışması, kulüp Genel Sekreterimiz Sayın Selçuk İren’in takımımızın her konusunu hemen çözümlemeye çalışması bizler için bulunmaz nimet. Neticede 2 yıl içinde ciddi ilerlemeler oldu. Özellikle alt yapımıza yaptığımız transferlerimiz umarım Galatasaray’ın geleceğini sağlamlaştıracaktır. Geldiğim ilk sene alt yapıya transfere cesaret edememiştim. Kolay değil daha lise öğrencisi olan çocukları ailelerinden, yerlerinden, yurtlarından alıp buraya getirmek. Beni de kulübüm 1988 senesinde bu şekilde getirmişti ve çok iyi bakmıştı. Her türlü büyük bir sorumluluk. Ancak yavaş yavaş üst üste koyduğumuz tuğlalar bir binayı oluşturmaya başladı sanırım. Bu sezon başında şehir dışından oyuncuları getirip, onarla bir ev tuttuk… Şimdi her şeyleri ile ilgileniyoruz. Öyle işler yapmalıyız, sistemi öyle oturtmalıyız ki kim gelirse gelsin işler aynı şekilde yürüsün. Burada ben yada başka bir Galatasaray’lı olsun fark etmez herkes elinden geldiğince yada vizyonu ne kadar genişse ama yine de iyi niyetli olarak, camiamıza bir şeyler katmak için çalışacaktır. Bu arada şahsi fikrim mutlaka oyuncular basketbolu bıraktıktan sonra camia içinde kalıp belki kulüplerde belki federasyonda farklı farklı birçok görev alıp basketbola hizmet etmeliler diye düşünüyorum. Bu işin içinden gelmiş kişilerin katacakları çok değerli bilgileri mutlaka vardır…. Neticede yine söylüyorum başka yerde olmam, olamam…
CEM AKDAĞ'ın istifasına gelelim.. Neler diyeceksiniz?
Bu konu ile ilgili daha öncede küçük bir açıklamada bulunmuştum. Hiç beklemiyordum diyebilirim. Yani zamanlama olarak da beni şaşırttı doğrusu. 21 Aralık’ta oynadığımız Kayseri maçından sonra bunu yapmasını bekleyebilirdim. Ancak o maçın üzerine 6 Ocak’a kadar oldukça vakit geçti. Bu süre içinde kendi isteğiyle 3 oyuncu alındı. (Şaziye, Sophia, Kiesha) … BJK maçı öncesinde ki karar beni de şok etti ama kendi kararıdır, saygı duymak gerekir. Neticede kararını değiştirmeye çalışmak fayda etmedi. Takımımız için büyük kayıp ve bildiğiniz gibi hala yardımcı antrenörümüz ile yolumuza devam ediyoruz. Bahsedildiği gibi hazırda bekleyen ve konuştuğum iddia edilen antrenörlerden birinin eğer bu iddialar doğru olsaydı çoktan burada göreve başlamış olması gerekiyordu. Bu konu hakkında fazla polemik olması da doğru değil bence. Sadece Cem Akdağ ve takımımız zarar görür.
TAJ MC WILLIAMS FRANKLIN'in takımdan ayrılması var birde..
Bunu bekliyordum çünkü özellikle kaybedilen maçlardan sonra kendisinin menajerinden mutsuz olduğuna dair emailler geliyordu. Taj başlı başına bir olay. Tüm basketbol tecrübemde gördüğüm en değişik karakter. Büyüyememiş bir çocuk… Sophia’nın gelmesinden bile etkilendi. Bu transferin kesinleşmesinden hemen sonra menajerinden hemen maç dakikası ile ilgili bir rahatsızlık mesajı aldık. Belki de Sophia transferi kendisini rahatsız etti, bilemiyorum… Bazen çok fazla olgun bazen de tahmin edemeyeceğiniz kadar amatör davranıyordu. Sonrasında İtalya’ya transfer olmak istediğini ve hatta olayın bittiğini öğrendik. Galatasaray’dan gitmek isteyen bir oyuncuya biz kal demeyiz zaten. Maddi bedelini ödedi ve gitti. Her işte bir hayır vardır dedik ve yolcu ettik.
Önce CEM AKDAĞ istifası, ardından TAJ MC WILLIAMS FRANKLIN'ın takımdan ayrılmasının arka arkaya gelmesi haliyle takımda bir problem olduğu yönünde yansıyor insanlara.. Peki gerçekten takımda bir problem mi var? Neler oluyor..
Bakınca evet problem budur ve bu yüzden bunlar oluyor diyebilseydim keşke. Biz 4 maç kaybetmeseydik, ne Taj giderdi ne de Cem Akdağ… Takımda hiçbir problem yok… Maç kaybetmekten başka… İki ayrılışta tamamen şahsi sebeplerden dolayı.. Gerçekten buradaki oyuncularımız çok şanslı çünkü maddi, manevi büyük destek görüyorlar. Olup biten bazı küçük rahatsızlıklar ise büyümeyecek kadar küçük ve aramızda halledilebilecek normal sorunlar. Bu sene herkes olayı çok benimsemiş durumda. Özellikle bu yaşananlardan sonra SAHİP ÇIKIYORUZ hep beraber bu kalabalık aileye…
Cem Akdağ'dan boşalan koltuğa oturacak 2 isim olarak Derya Özyer ve Ömer Petorak geçiyor.. Siz neler diyorsunuz bu konuda ?!
Bu isimlerinde yapılan ilk listede başka isimler ile beraber olduğu doğru. Ancak son günlerdeki gelişmeler ile biraz uzak ihtimaller haline geldiler. Neticede son kararı yine yönetim verecek. Bu takım öyle çıksınlar oynasınlar nasıl olsa kazanırlar şeklinde bir takım değil. Bence hiçbir takım için böyle düşünülemez zaten. Yaşları birbirlerine çok yakın, genç ama tecrübeli isimler sadece olgun değiller daha… Yani erkek takımımızda Cüneyt ve Hüseyin’in dümeni ellerine almaları ve artık tamamen antrenör gibi düşünebilmeleri, maça ve takım arkadaşlarına müdahale edebilmeleri gibi bizden iki kişi olayı bu şekilde sahiplenirse müthiş olur. Çünkü bu oyuncular maçın temposunu ayarlamak dahil maçı kazandıracak ciddi hamleleri yapabilecek, yaratabilecek kişiler… Açıkçası bizim takımımızda da yaşları genç olmasına rağmen Işıl, Yasemin, Tuğba, Şaziye ve Esra arasından birkaç kişi bu rolü alabilirler diye düşünüyorum. Bu takımın başına gelecek kişi tecrübesine hepimizin saygı duyacağı bir kimlik olmalı. Hem Ömer hem Derya çok iyi Galatasaray’lılar ve çok hizmetleri de olmuştur. İlerleyen günlerde hep beraber ne olacağını göreceğiz…
Kiesha Brown transferini anlatırmısınız ?!
VJ’in annesinin tekrar hastaneye kaldırılmasından sonra O’nın ile ilgili tüm umutlarımız sona erdi. Cem Akdağ ısrarla bir point guard takviyesi yapmak istiyordu. Araştırmalar sonucunda Kiesha ismi ortaya çıktı. BJK maçından bir gün önce geldi. Geçen seneki Avrupa istatistikleri çok iyi…. Takıma faydası olacağını düşünüyorum. Tabii bu seçimler Cem Akdağ’ın tercihleriydi umarım yeni gelecek olan antrenörde bunlardan memnun kalır…
Fenerbahçe'nin transfer ettiği Katie Smith hakkında neler düşünüyorsunuz? Kuşkusuz yaşayan efsane kendisi…
Gerçekten çok iyi bir transfer. Biz 2 ay önce görüşmüştük. Oldukça yüksek bir transfer yaptı. Bazı maçlara gelirim bazılarına gelmem falan gibi şarları vardı ancak takım ruhunu oturtmaya çalışan bize hiçbir şekilde uygun olmayacaktı.
TAJ MC WILLIAMS FRANKLIN' in yerine düşünülen transfer edilmesi gündemde olan oyuncu var mı?
Evet 5 numara arayışımız devam etmektedir. Ancak ben şu anda sadece bilgileri topluyorum. Yeni antrenör bakacaktır listeye ve bir seçim yapılacaktır.
VJ'in gelmeme sebebi nedir ? Ailevi sorunları olduğu iddaa ediliyor..
Vj’yi sene başından bu yana bekledik doğrusu, kendisi ile özel sözleşme imzalamıştık… WNBA finalinden sonra Taj ile beraber Cumhurbaşkanlığı Kupasına yetişecekti. Maalesef omzundaki rahatsızlıktan dolayı 2 ay rehabilitasyon olması gerekti. Sonrasında annesinin hastalığı ortaya çıktı. Kendisinden başka annesine bakacak kimse olmadığı için refakat etmek zorunda kaldı. Kendisiyle ilgili tarih defalarca kez değişti. Ekim ayında geleceğini düşündüğümüz için evi, arabası her şeyi hazır bekliyordu. Kendisinde burada olmayı çok istedi. Aralık ayında annesi tekrar iyileşir gibi oldu ve gelmesi için umut doğdu. Yılbaşı sonrasına yani 3 Ocak’ta gelecek şekilde biletinin rezervasyonu yapıldı ancak annesi tekrar hastaneye kaldırıldı. Tüm bu gelişmeleri VJ ile aynı yerde yaşayan Sophia geldikten sonra doğruladı. İki tarafta çok istemesine rağmen VJ gelemedi.
Taraftarlarımıza söylemek istedikleriniz nelerdir..,
Maçlarımıza gelen bir çekirdek kadro var. Ne olursa olsun onlar mutlaka geliyorlar. Hatta bazıları sadece bayan basketbol seyircisi. Geçen sezon bu sayı play off maçlarında artmıştı… Bu sene geçen seneye göre nispeten daha kalabalık bir kitlemiz var. Ama yinede sayı az. Gerçek basketbol seyircisini oluşturmak ve kendimize ait bir salonumuzun olması gerekiyor. O zaman taraftarın maç seçmeden her maça yakın ilgi göstereceğini düşünüyorum. Mesela ligdeki çok önemli maçlarımızdan bir tanesi Mersin Bş.Bld. maçın da yine çok çok az seyircimiz vardı. Oyuncularda şaşırıyor bu duruma. Ankara’da ki o muhteşem görüntüden sonra açıkçası bu sene daha farklı olacağını düşünmüştük. Tabii mümkün olduğunca erkek takımımız ile denk geldiğinde maçlarımızı aynı gün oynamaya çalışıyoruz. Tabii Avrupa Kupası maç günlerinden dolayı bu planımızda bazen işlemeyebilir.
Hepimiz el birliğiyle iki buçuk sezondur takımı bu hale getirdik. Sizlerle aldık Cumhurbaşkanlığı Kupasını… Bundan sonrada hep beraber olmaya ve artan bir desteğe ihtiyacımız var. Sizler için altıncı adam benzetmesi bile soğuk geliyor. Çünkü maç esnasında sahada ki beş kişinin içindesiniz, sahadasınız aslında….
Genç oyuncularımız (Pelin, Beril, Yasemen) pek forma şansı bulamıyorlar.. Kiralanmaları mümkün mü acaba ?
Yasemen genç kontenjanında olan en değerli oyuncumuz ve bence geleceği çok parlak. Sahaya çıkan kadroda mutlaka genç kontenjanından bir oyuncu bulundurmak gerekiyor. Bizde Yasemen için kullanıyoruz bu hakkı. Maalesef her o yaştaki oyuncu gibi okulundan dolayı antrenmanlara tam anlamıyla katılamıyor, takımdan uzak kalıyor. Geçen seneye göre daha fazla antrenman yapıyor ama maç tecrübesi eksik kalıyor. Pelin A Takımın sezon başındaki antrenmanlarına katıldı ancak şu an genç takımımız ile antrenman ve maçlara çıkıyor. Beril bu sene çok az takım ile beraber olabiliyor hatta bazı deplasmanlara dahi ders ve sınavları yüzünden götüremiyoruz. Sorun okulları olduğu için nereye kiralasak aynı problem yaşanacak bu yüzden bizimle çalışmaları daha iyi olur iye düşünüyoruz.
Yaşanılan antrenör karmaşası oyuncuları rahatsız etmiyor mu? Ne zamana kadar bu karmaşa sürecek?
Tabii ki hepimiz etkilendik. Mümkün değil etkilenmemek. Oyuncular Samsun maçına kadar oldukça iyi idare ettiler. Hakan Acer’de kendisine çok güveniyor ve takımın antrene edilmesinde bir eksiklik yok. Hem kondisyon hem teknik, taktik çalışmaları devam ediyor. Sanırım bu olay gelebilecek en iyi zamanda oluştu. Çünkü bu ay sadece 3 maç oynamış olduk. Tüm oyuncularımızın işlerini layığıyla yapmaya devam etmeleri görevleridir. Umarım Ceyhan maçımıza kadar bu konu açıklığa kavuşur… Hepimiz içinde bu belirsizlik sıkıntı verici…
Son olarak katıldığınız için teşekkürler..
Ben çok teşekkür ederim... Mutlaka soruların birikmesi gerekmiyor. Acil yorum istenen konularda bana ulaşıp sıcağı sıcağına sorun lütfen… Böylelikle en başından doğru bilgi üzerine yorum yapılmasını sağlamış oluruz. Sevgiyle ve Dostukla kalın…
Hiç yorum yok
Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.