Bir Savaşçının Profili ; Lorik Cana

Lorik Cana transferinin ardından bugün İstanbul'a geldi, imzayı attı ve formayı giydi. Herşeyden evel yönetimin geliş saatini duyurmadan oyuncuyu getirmesi ve resmi site aracılığıyla transferin fotoğraflarını yayınlaması son derece güzel ve elit bir durum. Havalimanında yaşanması muhtemel izdiham, oyuncuya tabir-i caizse yapılacak olan tacizden de böylece kaçınılmış olundu bu anlamda yönetimi tebrik etmek gerekiyor, hem transfer hemde bu uygulama nedeniyle. Hazır teşekkürlere başlamışken transferin sonuçlanmasında büyük rol oynayan Adnan Sezgin'e de ayrı bir teşekkür etmek gerekiyor. Eğer bu transferi sayın Üstünel yapmış olsaydı heryerde görmezmiydik yine "007 iş başında, Sihirbaz görevde" gibi yazıları? Bence görürdük. Amma velakin transferleri hiç bir zaman kişiler yapmıyorlar, kurumlar yapıyorlar her zaman. Yani ne Elano gelmeyi kabul ederken Üstünel'in saçına, gözüne geldi nede Cana gelmeyi kabul ederken Sezgin'in kara karşına, asık suratına geldi. Bu adamları yöneticiler alıp halısaha takımlarında oynatmıyor öyle değil mi, bağlı bulunduğu kurumlar adına görüşmelere gidiyorlar. Bütün futbolcular Galatasaray'a geldi. Diyebilirsiniz ki; neden daha evel gelmiyordu? Daha evel Galatasaray ve Türk futbolu hiç bu kadar güçlü olmamıştı. Gerek lobisi, gerek finansal desteği, gerekse bir takım değerleriyle.. Üstünel görevi bırakınca veya transfer yönetim tarafından Sezgin'e bırakılınca beklentiler bir kaç seviye düştü Inamoto'yu alır getirir diyenler oldu, Petre'leri, Bratu'ları takıma bekleyenlerde ama şu anda Arnavut pasaportu olmasa zamanında Arsenal'de forma giyebilecek ve Avrupa'nın sayılı önliberolarından birisi olabilecek Lorik Cana geldi. Şunu çok içten söyleyebilirim ki eğer Lorik Cana'nın pasaportunda Arnavutluk-Kosova değilde İspanya veya Almanya falan yazsa şu anda bonservisi en az 30 milyon euronun üzerindeydi ve üst düzey takımlarda forma giyerdi. Hoş kariyerinde forma giydiği PSG, Marsilya'da kötü takımlar değil; sırf Premierlig'te forma giyme sevdasına Sunderland'e gitti. Kimse küçümsemesin yani Lorik Cana'yı.. Saçma sapan adamlarla da kıyaslamasın. Keza Lorik Cana şu anda Avrupa'da sayılı önliberolardan sonra gelecek ilk adamdır. Gago, Diarra, Poulsen gibi adamları da cebinden çıkartır.
Marsilya'da takım kaptanlığı yaptığı sırada Erik Gerets onun için "Savaşa götürebileceğiniz ender oyunculardandır." yorumunu yaptı. Sahi nereden geliyordu Lorik Cana'nın bu savaşçı özelliği? Elbette küçük yaşlarda kaldığı savaş ortamından, Arnavutluk tarihinde geçen savaşları yaşamasından. Mevcut şartlara daha fazla dayanamadı Cana ailesi ve İsviçre'ye gittiler. Sonrasında zaten futbolculuk hayatı malum, dün anlattık tekrar tekrar anlatmaya gerek yok. PSG'den ayrıldığı için taraftarlar ona kin besledi, hiç affetmedi. Marsilya'da ise taraftarın taptığı adam, kaptan oldu. Bayrak adam kavramı vardır ya futbolda; Lorik Cana gittiği her takımda kaptanlık bandını kazandı, bayrak adam oldu ve taraftarın sevgilisi olmayı her zaman başardı. Yeni geldiğiniz bir ortama liderliğinizi kabul ettirmeniz zordur, zaman alır. Bayrak adam olmak ise çok çok zordur, altyapıdan gelmediyseniz eğer. Cana gerek karakteriyle, gerek kişiliğiyle gerekse saha içinde takımı adına verdiği mücadele ile hem taraftarın sevgilisi olmayı başardı hemde bayrak adam olarak, kaptan olarak lanse edildi. Sadece bir takımda değil, gittiği her takımda bunu başardı Kosovalı.

Babası Agim Cana veya diğer adıyla Alim Can. Bir dönem Gençlerbirliği'nde, Samsunspor'da forma giydi o dönemde Cana'da bu topraklarda idi. Hiç düşünmüşmüdür acaba 4 yaşında gezdiği, sokağında oyun oynadığı bu ülkenin en büyük takımına transfer olacağını? Bence düşünmemiştir. Agim Cana oğlunun menajeri ve babası, ayrıca eski bir futbolcu bir cümle önce yazdığımız gibi. Oğlunun kariyer planlamasını yapan daha doğrusu ona en doğru yolu gösteren Agim Cana'nında büyük etkileriyle transferi gerçekleşti. Hani her transferde eşler, çocuklar düşünülür ya. Lorik'te aslında ailesini düşündü, ailesine yakın olmak amacıyla Galatasaray'ı tercih etme sebeplerinden birisi olduğunu açıkladı.Serttir, agresiftir, hırçındır ama rakibine karşı her zaman saygılıdır. Öyle kasap diye tabir edilen bir oyuncu değildir, hiç bir şekilde olmamıştır Lorik Cana. Topa hükmeden ve rakibi sindiren bir oyuncudur. Müdahalelerinde kasıtlı olarak rakibe girmişliği pek azdır (ettiği kavgalar dışında), genelde topa serttir. Top kendisinde ve takım arkadaşlarında olsun ister, kaybetmekten sahada kelimenin tam anlamıyla nefret eder. Son derece karakterli, dürüst ve kişilikli bir oyun ortaya koyar, çirkeflik kesinlikle yapmaz. Birileri şimdiden lobi oluşturmanın peşinde ama boşuna uğraşıyorlar. Lorik serttir sert olmasına ama oyunu kurallarına göre oynar. Sahaya çıktığında ne kuyu kazar, ne rakibinin arkasından tekme sallar, nede rakibinin bileğine bilerek basar. Girer topu alır, güçlü fiziğini kullanır, mücadelesini eder ve sadece işini yapar. Videoları izlediğiniz zaman "Bildiğin kasap bu" diyenler olacaktır elbet Cana hakkında fakat gelin Lorik Cana'nın profesyonel futbol hayatında yaptığı faullere ve gördüğü kartlara bir bakalım. Rakamları görünce aslında hiçte o kadar çirkef veya kasap bir oyuncu olmadığının farkına varıyorsunuz. Oynadığı mevkii gereğince zaten sert olmak zorunda. Unutmadan gördüğü kırmızı kartların sebebi genelde rakibiyle ettiği kavgalar. Ya rakibi gelir Cana'ya vurur veya birşey olur Cana gider vurur. Öyle keyf-e keder hareket etmez, takımını yalnız bırakacak hareketlerden son derece kaçınır. İkinci sarıdan atıldığı da hiç yoktur.

• 2006-2007 | 32 maç - 8 sarı kart - 80 faul
  
• 2007-2008 | 40 maç - 12 sarı kart - 87 faul
• 2008-2009 | 30 maç - 7 sarı kart - 1 kırmızı kart - 71 faul
• 2009-2010 | 29 maç - 9 sarı kart - 1 kırmızı kart - 58 faul

Bugün formayı giydikten sonra yaptığı açıklamalar ise transferinin yanı sıra ne kadar karakterli ve ülkesine bağlı olduğunu gösteriyordu. Ayrıca Lorik Cana'nın gözünde/gönlünde yeni takımının apayrı bir yeri vardı. Çünkü Galatasaray'ı kuran Ali Sami Bey'in babası Şemsettin Sami Bey bugün Arnavutluk'un en önemli milliyetçi isimlerinden birisi. Sadece milliyetçilik anlamında değil, bir çok alanda lider bir isim Şemsettin Sami. Arnavut alfabesinden tutun, Arnavut milli şiirine kadar etkilidir. Kardeşleri Abdül Fraşeri ve Naim Fraşeri ile birlikte Arnavutluk tarihinde adları çok önemli yerlerde geçer. Dileyenler bir bakabilirler tarih kitaplarında bu isimlere. Lorik'te bugün formayla ilk röportajında "Galatasaray'ı ve Ali Sami Bey'i tanıyorum. Bu takımın oyuncularla nasıl kurulduğunu biliyorum. Benim için çok önemli ve çok özel bir takım." diyerek aslında tarihimize hiçte yabancı olmadığını kendi ağzıyla da belirtti. Arnavutluk'un en önemli isimlerinin başında gelen Şemsettin Sami Bey'in oğlunun kurduğu takıma geldi Lorik Cana. Babasının, ailesinin ve Arnavutluk tarihinin transferde önemi çok ama çok büyük. Çünkü inanılmaz bir milliyetçidir Lorik Cana ve tesadüf ki; Arnavut milliyetçiliğinin en önemli insanı Şemsettin Sami Bey'dir. Bununla da yetinilmeyip Şemsettin Sami Bey'in heykeli olduğunu söylemek gerekir Arnavutlukta. Arnavut milliyetçiliğini damarlarına kadar yaşar Lorik, bu yüzden altyapı eğitimini birlikte aldığı bir başka Arnavut olan Valon Behrami gibi İsviçre forması değil, memleketinin formasını giyer ve kaptanlığını gururla yapar. Kolunda Arnavutluk bayrağında mevcut olan ve Arnavutlar adına sembol olan çift başlı kartal dövmesinin yanı sıra Ali Sami Bey'in amcası olan Naim Fraşeri'nin bir sözü bulunmaktadır. Cana kişilik olarak, siyasi görüş olarak tam milliyetçidir, hemde öyle böyle değil..Bugün o saygı duyduğu ve tabir-i caizse taptığı adamın evladının kurduğu takımda forma giyecek Lorik Cana. Milli takımında oynuyormuşcasına oynayacaktır kuşkusuz. Varını yoğunu verecektir bu takıma ve aslında yabancı olmayacaktır Lorik Cana. Galatasaray taraftarı çok yakında bizden birisi olarak tanımlayacaktır Kosovalı savaşçıyı. Aslında bizi bilen, içimizden birisi olarak geliyor Arnavut yıldız. Bayrak adam olmaya, efsane olmaya, kaptan olmaya, takımın lideri olmaya geliyor. Ait olduğu takıma, ait olduğun topraklara, taptığı adamların kurduğu takıma geliyor. Hoşgeldin Lorik Cana..

Barış ÇAMUR