Bu saatten sonra ne olacak?

Sezon başından beri inanılmaz kötü bir Galatasaray izliyoruz. Bir türlü istikrarı tutturamayan, istediğini sahaya yansıtamayan bir Galatasaray. Elbette bunun tek sorumlusu teknik heyet değil. Sahadaki futbolcularda da kısmi olarak hatalar bulunuyor fakat en büyük sorumlu olarak Galatasaray Yönetim Kurulu'nu gösterebiliriz. Maksadımız yanlış anlaşılmasın, kimsenin düşmanı veya adamı değiliz. Herşeyden öte Galatasaraylıyız ve çıkarlarımız uğruna yanlışa doğru demeyiz. Geçtiğimiz sezon Rijkaard ile gelen bir rüzgar vardı. Oynadığı ilk 15 resmi maçında esip gürleyen bir Galatasaray vardı. Önüne geleni ezip geçen, futbolun doğrularını oynayan.. Sonrasında ne oldu peki? Futbolcularda kişisel çıkarlar, kişisel huzursuzluklar başladı. Rijkaard ve ekibi profesyonel düşüncenin insanları. "Futbolcu bu, yapması gerekenleri biliyorlardır" mantalitesi burada yürümedi, yürümüyorda maalesef.. Dünyanın bir çok devinde maç öncesi kamp yok. Oyuncular maç günü tesislere sabah geliyor, sonrasında da hep birlikte stada hareket ediyor. Türkiye'de bunu uygulamak isteyen Rijkaard'ın kellesini forma giymeyen veya Rijkaard'ın beğenmediği oyuncular getirdi.

Hagi geldikten sonra da düzen aslında pek değişmedi. Hagi özgüveni yerine getirdi dedik ama oyuncuların karakterleri, iş ahlakları ve yalnızca banka hesaplarındaki profesyonellikleri devam etti. Türkiye'de maalesef özellikle yerli oyuncular sadece banka hesaplarını kontrol ederken profesyonel olduklarını hatırlıyorlar. Sahada işini doğru dürüst yapmayan adama taraftar cebindeki son kuruşu dahi vermeyi göze alırken, taraftarın son kuruşunu cebine indiren ruhsuzlar, taraftarlarına saygıları bir yana kendilerine saygı göstermiyorlar. Kimisi takım arkadaşını dışlıyor, kimisi takım arkadaşını acımasızca eleştiriyor, kimisi de utanmadan tüm kulübü tehdit ediyor. Ve işin en acısı maalesef Galatasaray gibi bir camiada, yüzyıllık çınarda bunlara izin veriliyor. Burada elbette suçlu yönetim kurulu, yönetim kurulu üyeleri ve sportif başarısızlıkta emeği geçen tüm herkes..

Öncelikle şunu kabullenelim; Galatasaray bir şirket değil. Evet, ekonomi anlamında, finansal anlamda çok iyi durumlarda olabiliriz (eski yıllara nazaran) ama artık güçlü bir takım değiliz. Bugün Manisaspor gelip sahanızda sizden 2-0 gibi net bir skorla 3 puanı alıyorsa, siz o maçta bir iki oyuncunuz dışında kaleye gidemiyorsanız, 90 dakika boyunca sadece 25-30 dakika rakibine üstünlük kurabiliyorsanız siz büyük bir takım değilsiniz. Allah'a şükür skor taraftarı değiliz, iyi-kötü demeden takımımızın arkasında dururuz. Ama bizim bildiğimiz Galatasaray kendi evinde yenilmemek için değil, kazanmak için sahaya çıkar. Galatasaray futbol branşı başta olmak üzere tüm branşlarda kupalara ambargo koymak için mücadele eder. Son yıllarda su branşlarını kapsayan tüm branşlar dışında ligde adam gibi bir kupa alamadık. Futbol, voleybol, basketbol hepsinde geçerli.. Kızların Avrupa Şampiyonluğu'nu bir kenara bırakıyor, Engelsiz Aslanların müthiş özverisini bir kenara koyuyorum. O başarıları görmezden gelecek kadar yüzsüz değiliz.

Geçmiş yıllarda Türkiye milli takımına 9-10 oyuncu gönderen Galatasaray'ın yerlileri bugün yerlerde sürünüyor. Bunun sorumlusu kim? Teknik direktör mü? Hiç zannetmiyorum. Rijkaard, Hagi, Skibbe, Feldkamp vb. hepsi bir yana şu takımın başına dünyanın en iyi antrenörü kabul edilen Jose Mourinho bile geçse birşey olmaz. Çünkü oyuncularda iş ahlakı yok, disiplin yok. Galatasaray şirket anlamında çok iyi düzeyde olabilir fakat sportif başarı olmadıktan sonra kimse şirketin ne durumda olduğuna bakmaz. 2011-2012 vaadleriyle koca bir transfer sezonunda takımın en önemli bölgelerine gerekli takviyeleri yapamayan yönetim açıkcası sportif anlamda sınıfta kalmıştır. Peki bu saatten sonra ne olacak? Daha doğrusu neler olmalı?

1) Galatasaray futbol takımında bir çok oyuncu süresiz olarak kadro dışı bırakılacak. Bu oyuncuların hepsi devre arasında takımdan muhakkak ayrılacak, ayrılmayanların gerekirse kontratları fesh edilecek.

2) Oyunculara ciddi yaptırımlar uygulanacak ve yerli-yabancı farketmeden tüm oyunculara ültimatom verilecek. Takımdan ayrılmayı düşünen tüm oyunculara yol verilecek. Oyuncular ile toplantılar yapılacak ve bu toplantılar sonrasında genel kararlar verilecek.

3) Florya'da esen futbolcuya dayalı düzen ortadan kalkacak. Başarısızlıkta asıl suçlunun futbolcu olduğu kabullenecek. Alınacak mağlubiyetler sonrasında gerekirse oyuncuların maaşlarında kesintiye gidilecek. Kısacası oyunculara artık 'Ağam, paşam' değil, işçi muamelesi yapılması gerekiyor.

4) Yönetim kurulunda ciddi değişimler olacak. Futbolun 'f'sinden anlamayanlar yerlerini futbolu bilen, gerçek profesyonellere bırakacak. Gerekirse bu mevkilere yabancı menajerler, profesyoneller getirilecek. Futbol AŞ'de görev yapan tüm herkese teşekkür edilecek. Eğer bunu yapamayacak bir yönetim varsa, olağanüstü kongreye gidilecek.

5) Ara transfer döneminde 2011, 2012 kriterleri göz önüne alınmayarak yerli oyunculara yönelik transferler yapılması gerekiyor. Avrupa'da oynayan, ligde diğer takımlarda oynayan yerli oyunculara yönelik transfer çalışmalarında takıma katkı sağlayabilecek, doğrudan ilk 11'de oynayabilecek oyuncular getirilmesi gerekiyor. Başka takımların artıkları yerine üst düzey yerli oyunculara yönelinmesi gerekiyor. Bonservis konusunda da gerekirse bu sene kesenin ağzının açılması ve doğru yerlere doğru isimlerin transferi gerekiyor.

6) Ara transfer döneminde yerli transfer edemiyorsan altyapıdan çıkaracaksın. Bugün takım kadrosunda bulunan Aykut Erçetin, Ali Turan, Servet Çetin, Hakan Balta, Mustafa Sarp, Ayhan Akman kadar, en az onlar gibi oynayabilecek potansiyelli oyuncular kadroya girecekler ve devre arasında hazırlık maçlarında bu çocuklar oynatılarak hazırlanacaklar. Takıma yavaş yavaş monte edilmesi durumunun yanı sıra özel ekstra idmanlar ile de güçlenmeleri sağlanacak. 1 aylık süreçte doğru antreman programlarıyla hepsi takımda oynayacak düzeye gelebilir. Peki bu isimler kimler olabilir? İlk bakışta akla gelenler; Emirhan Ergün, Sinan Osmanoğlu, Ahmet Kesim, Onur Arıkan, Emre Yüksektepe, Cumhur Yılmaztürk.