Anılarıma dokunmayın..
Ne kadar zordu 13 Ocak akşamını geçirmek. 47 yıllık sevgilini bırakıp, 2 gün sonra yeni bir sevgiliye gitmek. Ali Sami Yen Stadı nedeniyle bir türlü o stadı kabullenememek. Biliyorsun o da senin ama sen eskisini istiyorsun. Alışmışsın bir kere. Sıkış sıkış girilen kapıları, olmayan konforu, olmayan görüş açısı.
Varsın olmasın localar, deri yada açılır kapanır koltuklar. Varsın olmasın üstü açılır kapanır çatılar. Varsın olmasın yeni standartlar. Bir türlü sahiplenemedim Aslantepe'yi, belki de bu geçiş bu kadar çabuk olmamalıydı. Bir anda kaçar gibi ayrıldık sevgilimizden. Yıllarımızı verdik, kimi zaman gözyaşlarımızı. Çocuktuk o bize kapılarını açtığında. Belki daha doğmamıştık bile.. İlk maç ya babanın omuzlarında yada babanın elinden tutmuş bir biçimde. Kim bilir belki okul harçlıklarını atmışsındır kenara, maça gitmek için ayırmışsındır paranı.
Herkesin anısı farklı, herkes farklı yerlerde bu stada gelmeye başladı. Kimisi deliydi, kaçıktı ama Eski Açık'tı, kimisi yola bakar arabalara skor bile söylerdi; onunda adı Yeni Açık'tı. Kimisi o stadyumun ruhu, ses merkezi Kapalı'ydı; kimisi de şıngır mıngır diye özerkleştirilen ancak en olmadık anda "Rerere Rarara" diye giren Numaralı'ydı. Zenginiyle, fakiriyle, çocuğuyla, yaşlısıyla orası Ali Sami Yen Stadı'ydı. Herkesin elbet bir anısı vardı. Kimisi hiç göremedi, kimisi her maça muhakkak geldi. Kimi zaman tribünlerde gözyaşlarımız aktı, kimi zaman sahadaki futbolculardan daha fazla terimiz aktı. Kimi zaman bağırmaktan sesimiz kısıldı, kimi zaman çaresizdik.. Kimi zaman korku dolu gözlerle etrafa baktık, kimi zaman kendimizden emince bekledik. Asaletimizdi, ruhumuzdu. Burada bizi kimse yenemezdi, burası Ali Sami Yen'di!
Kimi zaman maçı izlemezdik bile, arkadaşlar ordaydı hep birlikte omuz omuza bağırırdık. Kimi zaman pür dikkat maçı izlerdik, susardık. Kimi zaman rakibin üzerine kabus gibi çöker, kimi zaman gol atan oyuncumuzun yanına inerdik. Sevincimiz de, hüznümüz de ortaktı bizim. Biz bir aileydik ve evimiz Ali Sami Yen'di. Ruhu vardı, kendine has büyüsü vardı. Stada çıkan her oyuncu şöyle bir bakardı, tribünlere gelenler de geldiğinde şöyle bir süzerdi. Sorsan herkesin her köşede bir anısı vardır, her tarihi maçta tribündedir. Ufaktı, küçüktü, sıcaktı, samimiydi, bizimdi. Ufak mufak ama idare ediyorduk, çünkü orası bizim yuvamızdı. Yeri geldi koltuklarını çoğalttık, yeri geldi üzerini kapattık. Yeri geldi alt katlarını loca yaptık, yeri geldi üst katlarını yeniledik. En güzel günlerimizi de, en kötü günlerimizi de Ali Sami Yen Stadı'nda yaşadık.
Ne zamandır yazmıyordum, elim gitmiyordu klavyeye. Şimdi arka planda Şebnem Ferah söylüyor; Hoşçakal. Gözlerimin önünde hatıralar, ilk gelişim ve son gidişim.. Ruhunu, asaletini, sıcaklığını, samimiyetini, maç öncesini ve yaşananları unutmak mümkün mü? Yarın öbür gün orada plazalar, rezidanslar yükselecek. Zamanında marşların, tezahüratların yükseldiği yerde şimdi beton yığınları olacak. Diyeceksin ki; stadyum beton yığını değilmiydi? Değildi. Ruhu olan, kalbi olan, kokusu olan bir yerdi. Orası Ali Sami Yen'di.. Ali Sami Yen.. Sami Yen.. Yen. Şimdi gidiyoruz. Önce çatı söküldü, sonra direkler. Gitti çimler, demirler. Galatasaray'a ait, bize ait ne varsa sırasıyla söktüler. Sırada yıkımı var. Yürek dayanır mı, bilinmez. Görmeye dayanabilir miyim, hiç zannetmiyorum. Gözyaşlarımı tutar mıyım; yok, onun da imkanı yok. Tek bir isteğim var. Beni o dozere götürün. Çünkü ona stadı yıkmaması için anlatacak çok hikayem var. Beni sevgilime götürün.. Çünkü onunla yaşayacak daha çok şeyim var.
Söylenecek söz yok, gidiyorum ben. Hoşçakal..
Varsın olmasın localar, deri yada açılır kapanır koltuklar. Varsın olmasın üstü açılır kapanır çatılar. Varsın olmasın yeni standartlar. Bir türlü sahiplenemedim Aslantepe'yi, belki de bu geçiş bu kadar çabuk olmamalıydı. Bir anda kaçar gibi ayrıldık sevgilimizden. Yıllarımızı verdik, kimi zaman gözyaşlarımızı. Çocuktuk o bize kapılarını açtığında. Belki daha doğmamıştık bile.. İlk maç ya babanın omuzlarında yada babanın elinden tutmuş bir biçimde. Kim bilir belki okul harçlıklarını atmışsındır kenara, maça gitmek için ayırmışsındır paranı.
Herkesin anısı farklı, herkes farklı yerlerde bu stada gelmeye başladı. Kimisi deliydi, kaçıktı ama Eski Açık'tı, kimisi yola bakar arabalara skor bile söylerdi; onunda adı Yeni Açık'tı. Kimisi o stadyumun ruhu, ses merkezi Kapalı'ydı; kimisi de şıngır mıngır diye özerkleştirilen ancak en olmadık anda "Rerere Rarara" diye giren Numaralı'ydı. Zenginiyle, fakiriyle, çocuğuyla, yaşlısıyla orası Ali Sami Yen Stadı'ydı. Herkesin elbet bir anısı vardı. Kimisi hiç göremedi, kimisi her maça muhakkak geldi. Kimi zaman tribünlerde gözyaşlarımız aktı, kimi zaman sahadaki futbolculardan daha fazla terimiz aktı. Kimi zaman bağırmaktan sesimiz kısıldı, kimi zaman çaresizdik.. Kimi zaman korku dolu gözlerle etrafa baktık, kimi zaman kendimizden emince bekledik. Asaletimizdi, ruhumuzdu. Burada bizi kimse yenemezdi, burası Ali Sami Yen'di!
Kimi zaman maçı izlemezdik bile, arkadaşlar ordaydı hep birlikte omuz omuza bağırırdık. Kimi zaman pür dikkat maçı izlerdik, susardık. Kimi zaman rakibin üzerine kabus gibi çöker, kimi zaman gol atan oyuncumuzun yanına inerdik. Sevincimiz de, hüznümüz de ortaktı bizim. Biz bir aileydik ve evimiz Ali Sami Yen'di. Ruhu vardı, kendine has büyüsü vardı. Stada çıkan her oyuncu şöyle bir bakardı, tribünlere gelenler de geldiğinde şöyle bir süzerdi. Sorsan herkesin her köşede bir anısı vardır, her tarihi maçta tribündedir. Ufaktı, küçüktü, sıcaktı, samimiydi, bizimdi. Ufak mufak ama idare ediyorduk, çünkü orası bizim yuvamızdı. Yeri geldi koltuklarını çoğalttık, yeri geldi üzerini kapattık. Yeri geldi alt katlarını loca yaptık, yeri geldi üst katlarını yeniledik. En güzel günlerimizi de, en kötü günlerimizi de Ali Sami Yen Stadı'nda yaşadık.
Ne zamandır yazmıyordum, elim gitmiyordu klavyeye. Şimdi arka planda Şebnem Ferah söylüyor; Hoşçakal. Gözlerimin önünde hatıralar, ilk gelişim ve son gidişim.. Ruhunu, asaletini, sıcaklığını, samimiyetini, maç öncesini ve yaşananları unutmak mümkün mü? Yarın öbür gün orada plazalar, rezidanslar yükselecek. Zamanında marşların, tezahüratların yükseldiği yerde şimdi beton yığınları olacak. Diyeceksin ki; stadyum beton yığını değilmiydi? Değildi. Ruhu olan, kalbi olan, kokusu olan bir yerdi. Orası Ali Sami Yen'di.. Ali Sami Yen.. Sami Yen.. Yen. Şimdi gidiyoruz. Önce çatı söküldü, sonra direkler. Gitti çimler, demirler. Galatasaray'a ait, bize ait ne varsa sırasıyla söktüler. Sırada yıkımı var. Yürek dayanır mı, bilinmez. Görmeye dayanabilir miyim, hiç zannetmiyorum. Gözyaşlarımı tutar mıyım; yok, onun da imkanı yok. Tek bir isteğim var. Beni o dozere götürün. Çünkü ona stadı yıkmaması için anlatacak çok hikayem var. Beni sevgilime götürün.. Çünkü onunla yaşayacak daha çok şeyim var.
Söylenecek söz yok, gidiyorum ben. Hoşçakal..
İlk kez gittiğimde daha 6 yaşındaydım :) Babamın elinden tutmuşum .. Boynumda Sarı-kırmızı atkım .. Neden gidiyoruz baba demiştim. Napıcaz Orda ... Seni 2. evimize götürüyorum oğlum demişti .. O günden bugüne bazılarının eski diye bakdığı o stadın önünden her geçişimde bir kez daha büyüleniyodum ... Bi çok anım var .. Sabrinin 90+ sıyla yıkılan eski açıkmı diyim , yoksa Hakan Şükür - Hagi ikilisinin başlama vuruşuyla Avrupa`dan duyulan 3`lümü .. Çok özeldi çok .. Aslantepeye bu hafta ilk kez gittim. İçeri bi Girdim .. Nerede Tarih kokan koltuklar .. Nerede Yağmurdan Islanırken gırtlağımız yırtılana kadar bağardığımız eski açık, nerede ? dedim ... Sen hiç bitmeyeceksin .. Hatıralarınla , Tadına doyamadıgım köfte kokunla , kendine has büyünle ... Asla ... Asla ... ALİ SAMİYEN SONSUZA KADAR !!!
YanıtlaSil