STSL| Her şeye, herkese rağmen!

Uzun zamandır deplasman galibiyeti olmayan, gittikçe performansı ve sıralamadaki yeri düşen bir Orduspor karşısında rahat kazanabileceğimiz bir maçı hakemin yadsınamaz katkısını da ekleyerek hediye ediyorduk neredeyse rakip takıma. Maçın ilk yarısında 15. dakikada çok talihsiz bir gol attık kendi kalemize. Şanssızlık, dikkatsizlik gibi bir çok sıfatla tabir edebileceğimiz, aklımıza geldikçe kahrolacağımız bir goldü bu; ama oldu. Bu golü daha da katlanılamaz yapan da pozisyonda Selçuk İnan'ın yer almasıydı belki de. Daha önce de birçok kez kendi kalesine gol atanları gördük bizim takımda da, başka takımlarda da; ama böylesine bir gole şahit olmak, tarif edilemez bir talihsizlik oldu taraftarımız adına.

Golden önce ve sonra es geçilen pozisyonlarımız ta penaltıya kadar taşıdı maçı. Hakan Balta'nın koluna çarpan top penaltıydı, evet. 44.dakikada penaltıyı gole çevirdi eski dost Stancu ve böylece ilk yarıda neredeyse pozisyonu bile olmayan Orduspor, 2-0'a getirdi skoru ve o dakikadan sonra tabir-i caizse "şoke olmuş"tu Galatasaray, ne yapacağını şaşırır halde ilk yarıyı tamamladı ve muhteşem bir geri dönüş için soyunma odasına doğru yol aldı.

Devre arasında her şeyin halledilip sahaya mutlak galibiyet için çıkılacağını düşünenler az değildi ta ki Fatih Terim'in kulübeden tribünlere yollandığını öğrenene kadar. Böyle durumlarda iyi oldu diyemeyiz elbette; ancak takımın ateşlenmesi için fitilin tutuşturulması lazımdı biri tarafından, maçta bu adam hakem oldu ve adeta ilk yarıda sahada olmayan Galatasaray'ın hırsını, gücünü, birlik oluşunu geri getirdi.

Beklenen gol çok gecikmeden 58. dakikada geldi, hem de ilk golünü atmasını hasretle beklediğimiz Sneijder tarafından geldi jeneriklik tabir edebileceğimiz ilk golümüz. "Daha çok erken, bu maçı çevirebiliriz" cümlesi hepimizin aklında kulaklarımızı delercesine yankılanıyordu. Kaçan pozisyonların haddi hesabı yoktu; ama Galatasaray'ın da bu maçta puan bırakmak gibi bir niyeti ve lüksü de yoktu, olamazdı da. Tribünler de futbolcular da inanmıştı artık, geri vites yoktu. İlk golün üzerinden 10 dakika geçmişti henüz; Umut zorladı kaleyi; ama olmadı, olmayanı Kral oldurdu, bir kere daha takipçiliğini gösterdi Burak Yılmaz ve 68. dakikada takımımıza beraberliği getirdi. İşte maç bundan sonra başlamıştı.

İş inada binmişti bir kere, Fatih Terim'den sonra Hasan Şaş da tribüne gönderilince takım sanki and içti galibiyete. 71'de yeniden sahne aldı bir önceki golüyle Türkiye'de "100'ler kulübü"ne giren Kral Burak ve takımı 3-2 öne geçirdi. İngilizlerin "what a cameback" dedikleri gerçekleşmişti artık, takım tüm tahriklere rağmen sakin kalmayı başarıp, istediğini elde etmişti. Bundan sonra 79'da gelen Selçuk İnan'ın harikulade golü de işin süsü, Başkanımızın da dediği gibi "pastanın çileği" oldu adeta.

Neredeyse maçtaki her önemli pozisyonun içinde olan Drogba'yı da es geçmemek lazım, gol atamadı belki; ama sahada olması yetti tam anlamıyla. Takıma sürekli pozitif ivme kazandırıyor Drogba ve Burak'ın performansını, kalitesini ikiye katlamasına günden güne yardımcı oluyor.

Yıllarca akıllardan silinmeyecek bir maç oldu Orduspor maçı. Bu kadar desteğe, çabaya, gözyaşına, sevince değecek, şampiyonluk yolunda galibiyet hanemize kocaman bir artı koyduğumuz bir maç olarak bakarız umarım bu maça, sezon sonunda şampiyon olduğumuzda. Özlediğimiz, sevdiğimiz, gönül verdiğimiz Galatasaray işte bu!

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0