Nostalji | Üçüncü yıldız Galatasaray'ın.
2013-14 sezonu başlarken şampiyonluğun en büyük favorisi Galatasaray'ımız şampiyon olduğu taktirde dördüncü yıldızı takacak ve İmparator'un odasındaki bir köşesi boş yıldız motifi tamamlanacak. Yeni sezonun başlaması yakınken gelin sizi 11 sene öncesine götürelim ve üçüncü yıldızı nasıl kazandığımızı kısaca bir hatırlayalım. 2001-02 sezonu, Galatasaray sezon başında Hagi, Popescu, Ümit Davala, Taffarel, Jardel, Küçük Hakan gibi yıldızlarını kaybetmiş adeta toplama bir takım kurmuş; fakat bu enteresan futbolcular topluluğu Lucescu'nun önderliğinde şaha kalkmış ve her kulvarda futbol dersi veriyorlardı.
Yıldız uygulamasına henüz o sezon geçilmiş ve sene başında pek üzerinde durulmayan üçüncü yıldız meselesi sezon sonu yaklaştıkça büyük bir prestij meselesine dönmüştü. Hatta sahada 7 kişi kalmış Galatasaray karşısında ikili averajı lehine çeviremeyen Lorant başarılı bir performans ortaya koymasına karşın gönderilme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı. Galatasaray'da ise yönetim değişikliği yaşanmış, Mehmet Cansun yönetiminin yerine Özhan Canaydın ve ekibi gelmiş; o sezonun sembol isimlerinden olan Abdurahim Albayrak yönetim dışında kalmış fakat sezon sonuna kadar futbol şubesinin başında kalması uygun görülmüştü. İşte böyle bir atmosferde üçüncü yıldızı taktığımız maç olan Kocaelispor karşısına çıkmıştık. İşte o maç...
Yıldız uygulamasına henüz o sezon geçilmiş ve sene başında pek üzerinde durulmayan üçüncü yıldız meselesi sezon sonu yaklaştıkça büyük bir prestij meselesine dönmüştü. Hatta sahada 7 kişi kalmış Galatasaray karşısında ikili averajı lehine çeviremeyen Lorant başarılı bir performans ortaya koymasına karşın gönderilme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı. Galatasaray'da ise yönetim değişikliği yaşanmış, Mehmet Cansun yönetiminin yerine Özhan Canaydın ve ekibi gelmiş; o sezonun sembol isimlerinden olan Abdurahim Albayrak yönetim dışında kalmış fakat sezon sonuna kadar futbol şubesinin başında kalması uygun görülmüştü. İşte böyle bir atmosferde üçüncü yıldızı taktığımız maç olan Kocaelispor karşısına çıkmıştık. İşte o maç...
2001-02 sezonu 33. haftaya Fenerbahçe'nin 3 puan önünde lider olarak giriyorduk. 28 Nisan Pazar günü dananın kuyruğu kopacaktı. Biz, Kocaelispor deplasmanına giderken Fenerbahçe de Bursaspor deplasmanına gidiyordu. Bu karşılaşmaya özel sempatik yönetici Abdurrahim Albayrak, Sami Yen'in önünden sarı kırmızı otobüsler kaldırarak taraftarı ücretsiz olarak İzmit'e götürmüş, tribünler tıklım tıklım dolmuş hatta bir sürü taraftar stada girememişti. Buna karşın Aziz Yıldırım da her tarafı yıldızlarla kaplı, Amerika bayrağı gibi formalarla çıkarmıştı takımını sahaya.
İsmetpaşa Stadına kalede panter Mondragon, savunmada taraftarın sevgilisi Perez, yakışıklı stoperler Emre Aşık ve Vedat İnceefe, sol bekte de nereden nasıl geldiği, nereye niçin gittiği belli olmayan Victoria vardı. Orta sahada Batista (ki sonradan adını ne alakaysa Mertol olarak değiştirmiştir), efendi abimiz Ergün, o sezon tüm dünyayı kendine hayran bırakan Kel Hasan ve Lucescu'yla yeniden doğan Ayhan Akman vardı, iyiki de vardı, helal Ayhan... İleri ikilide ise gol krallığında 19 golle İlhan Mansız'la zirveyi paylaşan Arif'le bombacı Ümit Karan vardı. Evet Arif gol kralı olmuştu o sezon, her bakımdan enteresan bir sezondu işte.
Kocaelispor da o sezon Daum'lu Beşiktaş'ı kupa finalinde 4-0 mağlup edip Türkiye Kupası'nı kazanmıştı. Bu maçtan önce de üzerinde "Türkiye Kupası şampiyonu Kocaelispor" yazılı forma tribünde elden ele dolaştırılıp gövde gösterisi yapılmıştı.
Maça iki takım da dengeli başladı. İlk yarının ortalarında Arif, kaleci Ahmet'in ileri çıktığını görüp uzaktan aşırtmayı denemiş, ancak Ahmet geriye doğru iyi adımlayarak topu önüne düşürmüştü. İşte bir Umut Bulut falan olsa o topu takip eder maçı o dakikada bitirirdi; ama Ümit Karan öyle bir futbolcu değildi. Devrenin sonlarına doğru tribünlerde sağlam kavga çıkmış, Kocaelispor taraftar grubu lideri İbrahim Alat kapalı tribünden aşağı inip sahayı enlemesine katederek, önce şeref tribününe selamını verdikten sonra mikrofonu eline alıp "sakin olun" anonsu yapmıştı. Hakem Metin Tokat ilk yarıya 3 dakika uzatma eklemiş, Galatasaray'lıların "Ne üç dakikası ulan, tribünden adamın gelmesi sadece 5 dakika sürdü." itirazları sonuç vermemişti. Zaten oyunun tekrar başlamasıyla maçın yıldızı koçum Ayhan Akman, Ayman'dan kaptığı topu bekletmeden Arif'e vermiş, Arif ortasını yapmış, Hasan Şaş da kafasını çakmıştı: 1-0. Bu golden sonra Hasan, Ümit Karan'a sarılıp uzun süre ağlamış, ama gole en coşkulu sevinen yine Mondragon olmuştu.
İkinci yarıya Kocaelispor biraz daha baskılı başlamış; Lazarov, Yordanov ve Serdar Topraktepe'yle etkili olmaya çalışmıştı. Hatta 62. dakikada Ahmet Aslaner yaklaşık 25 metreden müthiş bir şut çıkarmış, Mondragon da mükemmel bir refleksle topu doksandan almış, bu kurtarış uzun süre Maraton ve Show Tv spor haberlerinin jeneriğini süslemişti. 70. dakikada kaleci Ahmet, Ümit'in yerine oyuna giren Radu Niculescu'ya ceza sahası içinde çok gereksiz bir şarj yapmış ve penaltıya sebep olmuştu. Lucescu Ergün'ü işaret etmiş, fakat Arif kaşla göz arasında topu beyaz noktaya dikip arkasına geçmişti. Ülen gol krallığına giden Arif penaltıyı başkasına kullandırır mı hiç. Tabi Arif Erdem bu maçta da bizi şaşırtmayıp penaltıyı kaleci Ahmet'in dizlerine nişanlamak suretiyle bizi ikinci golden etmiş, başını ellerinin arasına alıp "Nasıl kaçtı ya" pozu takınmıştı.
Karşılaşmanın son dakikalarında enteresan bir olay yaşandı. Maçın yıldızı Ayhan orta sahada kazandığı topu defansın üzerinden çok şık bir pasla Arif'in önüne indirmiş, Arif'i kaleci Ahmet'le başbaşa bırakmıştı. Ahmet de ceza sahası çizgisine kadar açılmış, Arif'e adeta "Abi at da bitir artık" pozisyonu yaratmıştı. Fakat Arif ne yaptı? Topu tam Ahmet'in yanından gönderecekken vazgeçti, topu geri çekip yan taraftan gelen Niculescu'nun önüne yuvarladı ve Rumen futbolcu da topu boş ağlara göndererek üçüncü yıldızı getirdi. Arif'i tanıyanlar bilir, asla ve asla hele ki gol krallığına gittiği sezonda babasına vermez bu pası, nitekim Arsenal maçında benzer pozisyonda bizzat Hakan Şükür'e vermemiştir, Niculescu'ya neden verdiği hala merak konusudur. Golden sonra Rumen futbolcu tribünlere koşarken, Arif de mağrur bir edayla orta yuvarlağa doğru yürümüştür.
2-0 geldikten sonra yedek kulübesindeki futbolcular kırmızı zeminde üç tane eşşek kadar sarı yıldızın olduğu t-shirtleri giymiş ve tam tekmil halaya durmuşlardı. Halay başı nerede gereksiz iş var hemen oraya koşan Berkant Göktan'dı. Sergen sakatlığından dolayı kadroda yoktu; ama kulübede olsaydı kesinlikle ağırlığını korur ve halaya katılmazdı. Maçtan sonra tüm takım, teknik heyet ve Abdurrahim Albayrak sahaya inip sevinç gösterisinde bulunmuşlar; Abdurrahim başkan, Suat'ı kucağına alıp orta sahaya kadar taşımıştı. Fakat en büyük coşku sakatlığından dolayı tribünde oturan kaptan Bülent sahaya indiğinde yaşanmış, tüm takım ona koşup omuzlara kaldırmış ve tribüne götürmüştü. Kutlamalar sırasında en çok gaza gelen isim Vedat olup "Bu güne kadar sustuk, bundan sonra daha da susacağız" diye açıklama yapmıştı.
Aynı dakikalarda Fenerbahçe de Revivo'nun golüyle Bursa'da kazanmış, fakat bir işe yaramamıştı. Sezon sonunda Arif, İlhan Mansız'la gol krallığını paylaşmış, Niculescu'ya verdiği pas içine dert olmuştu. Gazeteler "Yüzbaşı Galatasaray" ve "Galatasaray taktı" manşetleriyle piyasaya çıkmışlardı. Sezon sonu Lucescu gitmiş, Niculescu gitmiş, Sergen gitmiş, Perez gitmiş, Victoria gitmiş, Fleurquin gitmiş, Murat Sözkesen gitmiş, Bülent Akın kaçmış; akıllarda enteresan sezonun kahramanları olarak yer edinmişlerdi.
Hiç yorum yok
Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.