STSL | İkinciyi bulamamak..

Galatasaray, Terim'siz ilk maçında son derece karışık bir hafta geçirmesine rağmen iyi bir futbol sergiledi ancak yine dünyaları kaçırdı ve yediği korner golüyle iki puan daha bıraktı. Maça çok iyi başlayan, 19. dakikada Engin'le öne geçen Cim Bom, sayısız gol pozisyonundan yararlanamadı. İkinci yarı daha diri gözüken Rize, 55. dakikada beraberliği yakaladı. 74'te Selçuk'un atılmasıyla 10 kişi kalan Galatasaray, yine her şeyin olabileceği son on dakikada gol yemedi ama golü de bulamadı. Beraberlik serüveni devam etmiş oldu...

Maça geçmeden önce değinmemek olmaz, Fatih Terim Galatasaray'ın sadece teknik, idari, sportif direktörü değil tarihe adını kazımış bir efsanedir. Kazandırdığı 6 şampiyonluk, UEFA şampiyonluğu ve sayısız kupa ile 108 yıllık Galatasaray tarihinde en başarılı teknik direktör olmakla kalmamış, divan kurulu üyeliğine kadar yükselmiştir, dolayısıyla asla herhangi bir hoca olarak algılanamaz, o şekilde davranılamaz. Ancak meselenin çok ayrıntılarına girmek yersiz çünkü her şey söylendi, neticede çok kritik bir zamanda Galatasaray hem efsanesinden hem de teknik direktöründen olmuş oldu. Böyle bir haftanın devamında Rize gibi bu senenin dirayetli takımlarından biriyle oynayacak olmaz zordu elbette.

Tüm bunlara rağmen maça çok iyi başladı Cim Bom.

Özellikle Bruma'nın getirdiği hareket ve çeşitlilik kendini hemen hissettiriyordu. Üstüne, Engin Baytar'ın çok formda olması, orta saha baskısının çabuk kurumasında ve hemen pozisyonlar bulunmasında önemli etkendi. 19. dakikada yine Bruma'nın getirdiği topu herkesin keseceğini sandığı bir anda Engin'e aktarması, Engin'in de sol ayak içiyle çok güzel bir vuruşla golü atması aslında bu iki adamın emeklerinin karşılığı gibiydi. Sonrasında ise bu sene artık kaçıncı kez izlediğimizi unuttuğumuz bir filmi yine, yeniden izlemek gibiydi. Tek kale oynayan, topu rakip ceza sahasında tutan, çok ama çok net pozisyonlar bulan fakat ikiyi bulamayan Cim Bom. Burada Bruma'nın yakaladığı, bazen de kendi ortaya çıkardığı pozisyonları atamamasını çok yadırgamamak lazım çünkü bu kadar genç bir adamın maça bu kadar etki etmesi bile büyük bir başarı. Ayrıca maçın en çok koşan adamı olması Bruma'nın ne kadar isabetli bir transfer olduğunu gösteriyor, inşallah yakın zamanda son vuruşlarını da geliştirir, rüzgarın oğlu olarak daha büyük katkılar sağlar. Ancak Burak'ın kaçırdıklarına artık söylecek sözler, yazılacak yazılar, hepsi tükendi. Bana göre hala oynatılması Galatasaray'dan çok Burak'a zarar veriyor zira atamadıkça kendine olan güveni de yok oluyor. Fakat bizim bilmediğimiz bir takım sebeplerden maçlara Umut'la başlanmıyor heralde zira gözle görülür bir sebep yok.

Sneijder'in erken sakatlanıp Amrabat'ın girmesi de belki bu maçta kanatların çok etkin olarak kullanılması manasına gelebilir diye düşünenler yanıldı, Amrabat çok formsuzdu. Nitekim Selçuk'un kırmızısından sonra orta sahayı sağlamlaştırmak için oyundan alınan yine Amrabat oldu. Gelelim defansa. Galatasaray defansı hala gelen her topta tehlikeli pozsiyon vermeye devam ediyor. Rize çok kapandı ama çıktığı her dakika tehlike yaratmayı başardı. Yeni gelecek teknik direktörün üzerine ilk eğilmesi gereken mesele bu olacak. Selçuk'un geçen senelerdeki formunu yakalayamamasının yanında gördüğü bu kırmızı kart kendisi açısından büyük talihsizlik. Sadece bu maç için değil, önümüzdeki hafta Melo ve Selçuk'suz oynayacak takım. Yekta 76'dan sonra gösterdiği performansla umut verdi ancak takım alışık olmadığı bir düzende oynayacak. Puan kaybına ise tahammül kalmadı.

Galatasaray, ikinciyi bulsa beşinciyi de bulacağı bir maçı daha 1-1 bitirerek 6 maçta 4. beraberliğini aldı. İkinci golün neden gelmediği, kaleye gelen her atağın neden tehlikeye dönüştüğü konuları çözülmeyi bekleyen büyük sorunlar fakat bunları kimin çözmeye geleceği hala muamma. Juventus maçı için hemen, acilen çalışmaya ve defansa bir çare bulmaya gerek olduğu da aşikar. Umuyoruz teknik direktör muamması bir an önce sona erer, Juventus maçı yine bir çıkış hikayesinin başlangıcı olur.