STSL | Ağır ama sağlam..

Galatasaray; ligin ilk devresinin evinde oynadığı son maçında Trabzonspor'u etkili bir oyunun sonunda 2-1 yendi ve Fenebahçe'nin yenilgiyle kapattığı haftayı galibiyetle geçerek puan farkını 8'e indirdi. Maç boyunca Trabzon'u kendi sahasına hapseden ve geçtiğimiz haftalara nazaran daha çok hücum varyasyonu deneyecen Cim Bom, golleri geç buldu ancak sonrasında skoru başarıyla korumayı başardı. Farkın açılmasını engelleyen Onur Kıvrak herkesin takdirini bir kez daha kazanırken önemli bir rakibi yenerek zirveye yaklaşmak devre arası öncesinde büyük moral oldu.

Geçtiğimiz hafta oynanan Gençlerbirliği maçında en çok göze çarpan unsur takımın maç seçmesi ve özellikle deplasmanlarda isteksiz, demotive oynamasıydı. Zira Gençlerbirliği maçın başında bulduğu gol haricinde Galatasaray'ı köşeye sıkıştıracak çok etkili bir oyun ortaya koymadı ancak sarı kırmızılı futbolcuların isteksizlikleri ancak tek bir golle beraberliği almaya yetebildi, zaten o da olmasa Gençlerbirliği mağlubiyeti tam bir skandal olurdu. Öte yandan Şampiyonlar Ligi'nde gelen önemli başarı ve Arena'da Mancini'nin gelişinden beri tüm maçların kazanılması takımın motive olduğu, istediği maçlarda Mancini'nin klasik kontrollü oyununu genel manada başarıyla oynayabildiği gerçeğini gözler önüne seriyordu. Bu arada Arena'da kazanılan tüm maçlarda (ŞL Kopenhag maçı hariç) 2 golden fazla atılmadığı gerçeği de Mancini'nin genel taktik yapısını anlamak açısından önemli bir veri, %100 galibiyet ancak garanti oyun.

Trabzonspor ise sezon başından beri tek bir mentaliteyle oynuyor, oyunu kendi sahasında kabul etme, en gerideki oyuncuyla en ilerideki oyuncunun arasını maksimum 35 - 40 metrede tutarak oyunu sıkıştırmak ve kapılan topları seri adamlarla, Malouda ve Olcan öne çıkıyor, ani atağa dönüştürmek. Çok klasik bir Anadolu takımı taktiği. Fakat bazen bu öyle bir işkenceye dönüşüyor ki, Trabzonlu taraftarların bile çok hoşlandığını sanmıyorum zira oyun 9-1'e dönüyor, defans oyuncuları neredeyse kalenin önünde duracak pozisyona geliyor, oyun sıkıştıkça sıkışıyor. Aynı filmi Arena'da da izledik. Galatasaray yine 3-5-2 ile çıkmıştı sahaya, Yekta’nın Balıkesir performansı neticesinde ilk 11’de olması 5 yabancı ile çıkılmasına imkan sağlamış ancak Eboue elenmişti zira yedek kulübesinde ne Bruma ne de Eboue vardı, Chedjou son dakikaları bekliyordu. Bunun dışında Yekta’nın katılmasının bir diğer etkisi Selçuk’un daha ofansif oynamasıydı zira Yekta Selçuk’un mecburen üstlendiği adam kovalama, top kapma ve aktarma işini fazlasıyla yapıyordu, maçın sonunda bunun çok doğru bir tercih olduğunu da gördük. Defansta Gökhan Zan formu nedeniyle tercih sebebiydi, Sabri ve Riera da hem ileriye destek hem geriye kuvvet göreviyle sahadaydılar, öndeki üçlü ise değişilmez üçlüydü.

Maça istekli başlayan Cim Bom’un ilk yarıyı golsüz kapatmasında en önemli iki etken aşırı kalabalık savunmayı açabilecek uzaktan topları Onur’un muazzam kurtarması, hatta bir tane de Bosingwa çıkardı, ve Cim Bom’un o kalabalığa karşı tam çare üretememesiydi. İkinci yarıya savunmanın kilidini açma görevi Selçuk’tan daha çok Sneijder’e verilmiş gibi başladı Galatasaray, Wes etkisini çabuk gösterdi. Önce kendisi denedi, olmadı, ara pas denedi olmadı, en sonunda ilk kez ani atakla savunmayı eksik yakalayarak atağı başlattı, ikinci pası Drogba’dan aldı Burak’a harika aktardı, Burak da bu sene pek de yanında olmayan şansının da yardımıyla kilidi açtı. Aslında bu maçta hazır öne de geçmişken Galatasaraylıların ve elbette Mancini’nin en son isteyeceği şey oldu, böyle bir defansa golü atar atmaz beraberlik golünü yedi sarı kırmızılılar. Bu golden sonra ise bu sefer en ihtiyaç olan şey öne çabuk geçmekti çünkü dakikalar tükendikçe defans katılaşacaktı, Burak fırsatçılığını konuşturdu. Sabri’nin sol ayaklı ortasını da es geçmeyelim. Sonrasında Ceyhun ve Chedjou hamleleriyle işini sağlama aldı Mancini. Doldur boşalta dönen Trabzon’un bütün ortalarını kesti defans, Gökhan ve Ceyhun’lu 2 metrelik defansın hava topu vermesi skandal olurdu. Fark büyüyebilirdi, onun da önüne Onur geçti. Maç bu şekilde tamamlandı.

Galatasaray, kupalarla başladığı, sonrasında fena halde sallandığı ve bir dönem kaosa girdiği bir ilk yarıyı Şampiyonlar Ligi’nde ikinci tura çıkmış bir şekilde ve liderle imkansız olmayan bir puan farkıyla kapatacak gibi duruyor. Dolayısıyla geldiğinde rakibini kendi takımından daha fazla tanıyan Mancini’nin başarılı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Mancini’nin elinde elbette bir transfer listesi var, defansa takviye şart. İkinci yarıya Mancini’nin sistemini biraz daha benimseteceği bir kamp ve doğru transferlerle başlarsa geçen seneki başarıların yakalanması hayal değil. Burada iki de önemli nokta var; deplasman performansını geliştirmek ve maç seçme hastalığına acilen son vermek.

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0