Kömür karası..
13 Mayıs günü ülke tarihinin en acı veren felaketlerinden birisini yaşadık. Manisa'nın Soma ilçesinde 800 işçinin çalıştığı kömür madeninde yaşanan facianın ardından yaklaşık 300 vatandaşımızı kaybettik, 100'e yakın vatandaşımız da hastahanelere kaldırıldı. Yaşanılan felaketin ardından ülkemizde üç gün yas ilan edilirken, her gün yürekleri burkan ve takip ederken gözlerimizden yaşların süzüldüğü bir süreci geride bıraktık. Madenden kurtarılan işçi kardeşlerimize bile sevinemedik, acımız öylesine büyüktü. Söyleyecek çok fazla şey yok aslında, taziye mesajlarının dışında. "Yazsam tesiri yok, sussam gönül razı değil" dediğimiz anlardan birisini yaşıyoruz. Ne söylesek boş olacak, biliyoruz. Ancak yüreğimiz sızlıyor, dayanamıyoruz!
Daha bir kaç ay önce "Türkiye'nin en güvenli madeni" sıfatıyla açılan kömür ocağında böyle bir olayın yaşanması tartışmasız kabul edilebilir bir durum değil. Trafo patladı, yangın çıktı, şöyle oldu, böyle oldu. Bunların hepsi hikaye! Dünyanın her yerinde madenler var, hatta bizim elde ettiğimiz üretimin misliyle fazlasını çıkartıyorlar ancak bu tarz vahim bir trajedinin yaşandığını görmüyoruz. Son olarak geçtiğimiz kış Şili'de maden ocağı çökmesi sonrasında 37 işçi göcük altında kalmış olmasına karşın, 69 gün sonra tamamı sağ olarak çıkartılmıştı. Demek ki neymiş, istenildiği zaman yada gerekli tedbirler alınıp, işçinin güvenliği sağlandıktan sonra kimsenin burnu bile kanamıyormuş! Yaşanan olay her ne olursa olsun..
Soma'da vuku bulan faciayla ilgili elbette Enerji Bakanı Taner Yıldız'dan hesap sorulacaktır, sorulması da gereklidir ancak biz bakan beye bir teşekkür borçluyuz. Çalışma Bakanı'nın "sağlık sorunlarını" bahane ederek halen facia bölgesine gelmemesi, Türkiye Cumhuriyeti tarihine geçen facianın sorumlusu olan şirket yetkililerinin ancak üç gün sonra "gelen yoğun istek ve baskı üzerine" açıklama yapma isteği bulmasının yanı sıra, olayın gerçekleştiği andan itibaren oradan ayrılmayan Taner Yıldız'ı ayrı bir noktaya koyalım. Kendisi süreci bazıları gibi evinde televizyon karşısında veya "Cenaze Evi" benzetmesini yapabileceğimiz bölgeye gidip acılı aileleri tekmeleyerek-tokatlayarak değil, bizzat yakından takip ediyor. Aslında bu bile teşekkür edilecek bir şey değil, yapılması gereken bir eylem. Ancak artık öyle şeyler yaşıyoruz ve görüyoruz ki, buna bile teşekkür eder hale geliyoruz. Bu ayıp bize yeter..
Soma'da facia yaşandıktan sonra ilk olarak "200 ile 300 işçi olabilir" açıklaması ajanslara düştüğünde, sıcağı sıcağına net bir rakamın verilememesini anlayışla karşılamıştık. Çünkü bu tarz bir afet sonrasında hemen net rakamı veremezsiniz, bir skala aralığı olur. Bunlar gayet normaldir.. Ancak, gece yarısında "İçeride madenci olmayanlar da olabilir, 800'e yakın işçi varmış" açıklamaları samimiyetten fazlasıyla uzaktır. Bunu hiç bir şekilde kabul edilemez, anlayışla karşılanamaz, komik ve acınası bir yorum olarak ifade edebiliriz. Öncelikle şurada anlaşalım. Oradan bırakın kaç ton kömür çıkacağını, gramaj hesabını bile yapanların maden ocağındaki işçi sayısını dört katı eksik bilme hakkı ve lüksü bulunmamaktadır. Yok öyle bir dünya. Ayrıca bahsi geçen "maden işçisi olmayanlar" kimlerdir ve maden ocağında ne işleri var? Aklı selim bir insan evladı, nefes almanın bile imkansız olduğu bir kömür madenine neden girsin? Bunu kim, nasıl, hangi akla ve mantığa dayanarak açıklayabilir, açıkçası çok merak ediyoruz. Bu açıklama aslında akıllara şu soruyu getiriyor: İçeride kaçak işçi mi çalıştırılıyor? Bu çok daha büyük bir facia anlamına gelir. Ki olay tamamen o boyutlara doğru emin adımlarla ilerliyor. Maalesef...
Bugün malum şirketin gerçekleştirdiği basın toplantısının ardından, değil sadece Soma'daki madeni kapatmak; bu şirketin madencilik lisansını iptal etmemek cinayete davetiye çıkartmak olacaktır. Basın toplantısında şirket yetkilisinin (madenlerin belkide olmazsa olmazı kabul ediliyor) "yaşam alanı yapmak zorunda değiliz" açıklaması her şeyin özeti aslında. Bu kadar değer veriliyor işçiye, bu kadar değer veriliyor dökülen alınterine veya ortaya konulan emeğe. 19 yıldır imzalanmayan güvenlik yasasının da derhal devreye girmesi ve imzalanması gerekiyor. Bir faciayı daha kaldıramaz bu millet, bu madenler. Dün gece işçi kardeşlerimizden birisi çok güzel söyledi. "Artık sadece alınteri değil, kanımız var" diye belirtti, mevcut kömür madeninde. Doğru da söylüyor.. Kan döküldü, nice canlar gitti.
Yaşanılan facia sonrasında madenden çıkartılan ve sedyeye binerken "Çizmeleri mi çıkarayım mı? Kirlenmesin." diye soran afetzede kardeşim; madenden çıkartılırken oğluna "Hakkını helal et" notunu bırakan merhum madenci kardeşim; madenden çıkartılırken yırtık çorabıyla dikkat çeken ve yürek dağlayan merhum işçi kardeşim; madenden çıkartılırken "Ağabey beni bırakın, Mahmut'un eşi hamile. Onu çıkartın" diye bağıran afetzede kardeşim; madenden çıktıktan sonra "Madende yine çalışacağım, çocukların okulu ve kredim var" derken utanan afetzede kardeşim... Sizler artık hepimizin gönlünde birer kahramansınız. Bize insanlığımızı öğreten, vicdanımızı dinlememizi sağlayan, adamlığı hatırlatan çok güzel insanlarsınız. Babası toprağa defnedilirken başucunda duran ve onu korku dolu gözlerle izleyen, babasının tabutu arabadan indirilirken neredeyse tüm Manisa'yı inletircesine babasının adını haykıran, babasının defnedilişini dedesinin koynuna saklanarak gizliden gizliye izlemeye çalışan çocukları; oğlunu - eşini - ağabeyini - kardeşini bilgisayar ekranından tespit etmeye çalışan aile büyüklerini; eşinin cansız bedenine bile son kez sarılmak için görevlilerden rica eden kadınlarımızı.. Böyle yazmaya kalkarsak ne sayfalar yeter, ne kelimeler. Örnekleri var da, var. Vicdanımızı yaralayan, yürekleri burkan, canımızı acıtan. Ancak hiç birini unutmayacağız. "Soma'da yaşanan maden faciası" denilince hepsi akıllara gelecek, yüreklerimizi burkacak, vicdanımızı acıtacak.
Son olarak. Siyasete girmeyelim, girmemesine de.. Bu olayın ta kendisi siyaset oldu! Soma'daki facia sonrasında sosyal medyada "Bu bir darbe girişimidir, Gezi Parkı sonrası sabotajdır, ölüseviciler yine hortladı, Soma'daki facia dış güçlerin oyunudur" gibi insanlıktan uzak, abuk - sabuk yorumlar gözümüze çarptı. Biz bu kadar mı kaybettik insanlığımızı, bu kadar mı uzak artık vicdanımızın sesi? Duymuyor muyuz atılan çığlıkları, uzaktan mı geliyor yardım feryatları. Biz böyle bir millet değildik. Tanımasak bile, yardıma muhtaçsa elimizi uzatır ve yardım ederdik. Senden, benden, bizden, sizden diye ayırmazdık. Yardıma muhtaç olan her kim varsa, Fizan'da bile olsa koşardık. Mahallede top oynarken, gerekirse oyuna ara verir ve bir alt mahallede oturan komşu teyzenin poşetlerini taşırdık; hiç tanımasak bile. Sokakta top oynadığımız arkadaşımızı hiç tanımasak bile, maç arasında annemizden - ablamızdan istediğimiz suyumuzu veya salçalı ekmeğimizi paylaşırdık. Birlikte düşer, halimize gülerdik. Sonra ayağa kalkardık birlikte, "önümüze gelene bir tekme" diye.. Biz ne ara böyle vicdansız, insanlıktan uzak bir topluluk olduk? Ne ara kendi vatandaşımızın ölümü üzerine siyasi fikirlerimizi savunur, yanlışları 'doğru' kabul eder olduk?
Ve final. Konu çok uzadı, amacından sapmaya başladı belki de.. Biraz da kendimizden bahsedelim. Soma'nın kırkı çıkana kadar blog simsiyah. Keyfimiz de yok, tadımız tuzumuz da. Ancak hayat devam ediyor, edecek. Maden faciasında hayatlarını kaybedenlere de Allah'tan rahmet ve geride kalanlara peygamber sabrı diliyoruz. Başka çaresi yada kaldırılabilecek bir hali yok bu acının çünkü... Ateş düştüğü yeri yakacak, biz belki unutacağız bir süre sonra Soma'da yaşananları. Bir sonraki maden faciasında hatırlayacağız belki de. Yaşanan facia elbette ilk değil, tarihte bir çok örneği var ancak 2014 yılında böyle bir facianın mantıklı açıklaması 300 yıl önce İngiltere'de yaşanan facia olmamalı. "Allah'ın bir takdiri" diyorsanız da, yine oradan çıkmayı başaran işçi kardeşimin sözüyle bitirelim; Allah'ın takdiri anlaşılan sadece Türklere işliyor. Amerika ve Almanya'da son 40 yılda yaşanan kazalarda neden kimse ölmüyor?
Hiç yorum yok
Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.