TFF Süper Kupa | Vasat bile değil..

Galatasaray, 2014-15 Sezonu'nun ilk resmi maçında Fenerbahçe karşısına çıktı. Uzun süredir takımlarına hasret kalan Galatasaraylılar iple çektikleri maçta Sarı-Kırmızı renkler dışında tanınmayacak bir takım izlediler. Özellikle hücum anlamında hiçbir şey yapmayan Galatasaray, kaptırdığı inanılmaz sayıda top ve orta sahadaki etkisizliğiyle çok kötü bir maç izletti. Muslera ise hem maç içinde hem penaltılarda yaptığı efsane kurtarışlarla kalitesini bir kez daha, altını çizerek göstermiş oldu.

Yaz başında Mancini'nin zamansız ve ani ayrılması, arkasından epey uzun süren bir teknik direktör arayışı ve Prandelli'nin getirilmesi, bu arada çok kötü hazırlanılmış bir kamp programı, zamanında gelmeyen transferler... Açıkçası tüm yaz dönemine bakıldığında hiç de iç açıcı bir süreç geçirmedi Galatasaray. Yönetimin üst üste yaptığı başarısız hamlelerle ve Hajrovic skandalıyla kötü yönetildiği ortaya çıkan futbol takımı, kamp dönemini Atletico Madrid hariç dişine göre hiçbir takımla maç yapmadan tamamladı. Özellikle bir önceki yaz düşünüldüğünde, neredeyse tamamı Şampiyonlar Ligi ayarında takımlarla maçlar yapan, turnuvalara katılan Cim Bom, bu yazı kötü geçirmiş gibi gözüküyordu. Üstüne üstlük kanatlara takviye yapan yönetim, herhalde Galatasaray'a gelen ve aklı mantığı olan tüm teknik direktörlerin isteyebileceği gibi ayağında topu tutmayı ve pas vermeyi becerebilen bir forvet transferini yapmadı, yapamadı. İsmi anılan stoperlerin hiçbiriyle de anlaşılamadı, kadrodaki yabancılar yollanamadı. Tüm bu gelişmeler ışığında ciddi endişelere sahip taraftar, yine de takımına duyduğu özlemle maçın geleceği saati bekledi.

Maçın başladığı saniyeden itibaren Galatasaray orta sahada asla top tutamadı, ileride zaten tutması imkansızdı, kanatlara yeterince topu aktaramadı ve en kötüsü inanılması güç bir sayıda top kaybı yaptı. Özellikle defansın sağlam ve dikkatli oyunuyla durdurulan hücumların ardından kanatlardan gelişmesi gereken hızlı hücumlar hiç gelişmedi. Orta sahada Selçuk neredeyse ayağına gelen her topu rakibe hediye ederken, arada bir Burak'ın koşuyoluna atma denemeleri de herhangi bir tehlike yaratmadan eridi gitti. Fenerbahçe topa hakimdi, hücumlar da denedi ancak ilk devrede onlar da etkili bir pozisyon bulamadılar. Ancak ikinci yarı işler değişti. Top kayıpları ve aşırı yavaş oyun karşısında rakip baskıyı artırdı, çok ciddi pozisyonlardan da çoğunlukla Emenike'nin beceriksizliği sebebiyle yararlanamadılar.

Sneijder neredeyse ortada hiç gözükmediği bir 60 dakika oynadı, Yasin istekli ancak dikkatsizdi, Burak top alamadığı için yokları oynuyordu, göze batan üç isim vardı; Muslera, Chedjou ve Olcan. Semih de fena değildi. Telles ve Selçuk felaket derecede kötüydü, Veysel etkisizdi, Melo idare etti. Sonradan oyuna giren Bruma ve Yekta da herhangi bir hareket yaratamayınca doksan dakika, sonrasında uzatmalar da vasat bir oyunla tamamlandı. Oyuncular o kadar kötüydü ki, penaltıları bile düzgün atamadılar. Penaltı kralları Selçuk ve Melo çerçeveyi dahi bulamazken Yekta çocuk vuruşu yaptı, kupa rakibe gitti. Muslera'nın hakkını verelim, tüm maç ve penaltılarda kalecilik dersi vardı, rakibin kalesinde bulunan ahlak yoksununu izleyen Galatasaraylılara şükrettirdi.

Eğer bu kupa kazanılmış olsaydı belki de Galatasaray Yönetimi taraftarın gözünü boyamaya devam edebilirdi ancak olmadı. Vasatın çok altında kalan futbol ve yetersiz kadro herkese ilan edilmiş oldu. Şimdi acilen yapılması gereken, derhal topu ileride tutabilecek, duvar olabilecek bir pivot forvet almak, kadrodaki çöplerden kurtulunabilirse bir de stoper transferi bitirmek, sağ beki de değerlendirmek. Bu mevkilere, çok geç olmasına rağmen, ŞL kalitesinde isimler alınmaz ve bu şekilde devam edilirse bu sene değil 4. yıldızı, dördüncü sırayı zor görür Galatasaray. Süper Kupa'nın en ufak bir önemi yok, eğer kaybedilmesi bir şeylerin değişmesine vesile olmazsa...