Analiz | Hem takıma, hem yönetime bir mesaj..
Son şampiyon Galatasaray, yeni sezona Ankara’da deplasmanında Osmanlı Stadyumu’nda giriş yaptı. 2 sezon öncesinde TFF 2.Lig’de bulunan Ankaragücü, 2 sezon üst üste şampiyon olarak Süper Lig’e gelmişti. Fatih Terim maç öncesinde bir çoğumuzu şaşırtarak kadroya baltayla dalmıştı. Süper Kupa mücadelesine sürdüğü kadro ile Ankaragücü karşısında sahaya sürülen kadroda 4 farklı isim vardı. Fatih Terim teknik direktör profili olarak devamlılığın önemli olduğunu düşünen bir isim için bu kadar değişiklik çok fazlaydı. Mariano, Onyekuru, Sinan ve Eren ilk onbirde şans bulan isimlerdi.
Maç öncesinde kadroyu görünce bu takımın üretmekte epey zorlanacağını hücumun fazlaca kenarlara bağlı olacağını düşünmüştüm. Fatih Terim performansı sallantıda olan isimlere bir mesaj veriyordu ama bunu yaparken, sürprizlere gebe olan ligin ilk haftasında böylesine kötü bir zemin için ne kadar doğru bir kadro çıkarttığı büyük bir soru işareti oldu. Şimdi ilk 11 baştan aşağı inceleyince bu takımda topu yönlendirecek, koşuyu ödüllendiren pası atacak olan oyuncu eksikliği ilk olarak net bir şekilde göze çarpıyordu. Bu saydığım özelliklere sahip tek isim vardı o da maçın yıldızı Mariano. Brezilyalı oyuncunun sakatlık sonrasında ilk kez sahne alması düşündürücüyken, geçen senelerde de sağ kanattan oyun kuran isim olan Mariano hücumda topu kontrol edecek isimlerin başında geliyordu. Oyun planında da bunu net olarak gözlemledik. Oldukça düşük düzeyde olan pas oyununda Mariano önemli bir istasyondu, sağ tarafta sürekli olarak içeriye kat etti. Maça Galatasaray 4-4-2/4-2-4 gibi bir düzenle sahaya yayıldı. Orta sahadaki ikilisi Donk-Fernando ikilisi olunca bu düzeni oynamak çok zorlaşıyor. Fernando her ne kadar oyun kurucu rolünü üstlenmeye çalışsa da bu işi beceremediği aşikar. Bu sebeple dün Fatih Terim’in sahaya Fernando-Selçuk ikilisi ile çıkması daha makul bir seçenek gibi duruyordu. Fatih hoca muhtemelen maç önü planında erken golü bulup Ankaragücü’nün daha geniş alana yayılmasını ve buna bağlı olarak vereceği boşluklara Henry ve Garry gibi çabuk oyuncularla saldırmak istiyordu ama maçın başında bu plan pek işlemedi. Orta sahada aşırı sert görünen Galatasaray, rezalet bir savunma yerleşiminin yanına Mokhtar’a orta sahada slalom yapma şansı verince golü kalesinde gördü.
Golden sonrasında Galatasaray’ın daha iyi pres yapmaya başlaması takım adına maç boyunca umut veren yegane şeydi belki de. Galatasaray rakibini hazırlıksız yakalayabiliyordu ama üretecek oyuncu yoktu. Oyun sete oturduğunda ise çok fazla hazırlık pası yapıyor ve topu bir an önce 2. veya 3.bölgeye taşıyamıyordu. 4-4-2 oynuyorsanız forvet oyuncularınızdan en az birinin topla arası iyi mobil bir forvet olmasını beklersiniz. Kompaktlığı sağlamak açısından yine kenar oyuncularınızdan birinin merkeze yakın oynamayı bilmesini istersiniz. Bu maçta Galatasaray adına ikisi de yoktu. Merkezdeki oyuncuların da iki savunma önü oyuncu olmaması gerekir lakin Galatasaray’ın elinde böyle bir orta saha olmadığı için bu konuyu atlayabiliriz.
Galatasaray kazanırken merkezden tek bir kez hücum ettiği görebildik orada da Ankaragücü’nün felaket yerleşiminde Belhanda’nın zorlamasıyla gelişti. Emre Akbaba transferinin Galatasaray açısından bu kadar değerli olmasının sebebi belki de bu.. Çünkü Emre ligin en çok zorlayan orta sahalarından biri. Merkezden hücum edememe sorunsalı çok büyük bir sorun.. Beşiktaş geçen sene bu tarz kanat odaklı oyunla Şampiyonlar Ligi’nde gruptan çıkmış olabilir ancak bu oyunun bir devamlılığı asla yok. Topu sağ tarafta Mariano’ya at, içeride çoğalıp orta-kafa-gol oynayalım mantığının günümüz futbolunda da yeri yok zaten.. Evet Galatasaray kazandı ancak çok kötü bir oyunla bu işi yaptığını söylemekte yarar var. Zemin çok kötüydü kabul edilebilir bir bahane ancak savunmadaki yerleşim ve uyum hatalarını da zemine bağlamak bahaneden başka bir şey değil. Galatasaray’ın bir orta saha ihtiyacı olduğunu futbol takip etmeyen herhangi biri bile biliyor artık. İleride neler olur bilinmez ama sadece Emre Akbaba’yı alıp orta saha transferini kapatmak istiyorsak, bunun sorunlara çözüm olacağına inanmak epey zor..
Fatih Terim için yazının başında "kadroya baltayla daldı" tabirini kullanmıştık, bu tabir elbette gerçekleştirdiği büyük bir operasyon içindi ancak en önemlisi Ankara deplasmanında alınan 3 puan hem takım içi dengelere, hem yönetime, hem de camiaya bir mesaj maçıydı. Kimse ama hiç kimse Galatasaray'dan büyük değil..
Fatih Terim için yazının başında "kadroya baltayla daldı" tabirini kullanmıştık, bu tabir elbette gerçekleştirdiği büyük bir operasyon içindi ancak en önemlisi Ankara deplasmanında alınan 3 puan hem takım içi dengelere, hem yönetime, hem de camiaya bir mesaj maçıydı. Kimse ama hiç kimse Galatasaray'dan büyük değil..
Hiç yorum yok
Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.