Şişirilmiş bir balon: Başakşehir FK
Yapay bir kulübün hatta muhtemelen bundan 5 yıl sonra unutulacak şişirilmiş bir balonun son yıllarda medyada sürekli dört büyüklere örnek gösterilme çabasını görüyoruz. Başkanıyla, hocasıyla, futbolcularıyla iticilikte bir marka olan Başakşehir, arkasına aldığı ciddi bir devlet desteğiyle son yıllarda Süper Lig'de şampiyonluk yarışı verir hale geldi. Hakemlerin neredeyse her hafta lehlerine bir hata yaptığı bu kulüp, sempatiklik adı altında had bilmezliğe imza atarak bu ülkenin 100 yıllık camialarına da sürekli laf sokma yarışı içerisinde oluyor.
Türk spor medyasının çok sevdiği bu kulüp ve hocası, yıllardır dört büyüklere örnek gösterilir. Genç hoca (!) Abdullah Avcı, 55 yaşına gelmiş olmasına rağmen kariyerinde 1 tane bile kupa kazanamamış, Avrupa'da yakaladığı tek bir başarı bile elde edememiş, üstüne geçtiğimiz sezon UEFA Avrupa Ligi maçlarına yedeklerle çıkan bir teknik adamdı. Fakat gelin görün ki medyamız bu sözde gelecek vaadeden teknik adamın sürekli şakşakçılığını yapmaktadır. Senelerdir çalıştığı Başakşehir'de sınırsız olanağa rağmen en büyük başarısı 3. olmak olan Abdullah Avcı, tüm bunların yanında oyuncu da yetiştiren bir teknik adam değil. Uzun yıllardır devlet destekli olan bu kulüpte çalışan Avcı, altyapıdan 1 tane oyuncu çıkarmadı. Fatih Terim, Şenol Güneş, Aykut Kocaman gibi büyük takımlarda çalışan teknik adamlar, her türlü zorluğu yaşarken Abdullah Avcı'nın hiçbir zorluk yaşamadığını söylemek yanlış olmaz. Mesela geçen sezon Fatih Terim, Galatasaray'a geldiğinde 4 aydır maaş alamayan bir takımı şampiyonluk yarışına motive etmesi gerekiyordu ya da bu sezon başında elindeki en önemli forveti Bafetimbi Gomis'i kaybetmek zorunda kalmıştı. Bir başka örnek de Şenol Güneş için verilebilir. Beşiktaş'ın başındayken önce Gomez'i, sonra Aboubakar'ı, en son da Cenk Tosun'u kaybetmek zorunda kaldı. Abdullah Avcı'ya dönüp baktığımızda Cengiz Ünder dışında hiçbir kayıp yaşamadığını görüyoruz. Sıfır baskı ile çalışan, her türlü olanağa sahip olan Abdullah Avcı, her yıl Türkiye Kupası'ndan da elenmek için elinden geleni yapar. Tek bir kupa bile kazanamamış olmasına rağmen Türkiye Kupası'ndan elenmeye çalışan bu şahısı medyamız neden bu kadar şişiriyor anlamak mümkün değil.
Türk spor medyasının çok sevdiği bu kulüp ve hocası, yıllardır dört büyüklere örnek gösterilir. Genç hoca (!) Abdullah Avcı, 55 yaşına gelmiş olmasına rağmen kariyerinde 1 tane bile kupa kazanamamış, Avrupa'da yakaladığı tek bir başarı bile elde edememiş, üstüne geçtiğimiz sezon UEFA Avrupa Ligi maçlarına yedeklerle çıkan bir teknik adamdı. Fakat gelin görün ki medyamız bu sözde gelecek vaadeden teknik adamın sürekli şakşakçılığını yapmaktadır. Senelerdir çalıştığı Başakşehir'de sınırsız olanağa rağmen en büyük başarısı 3. olmak olan Abdullah Avcı, tüm bunların yanında oyuncu da yetiştiren bir teknik adam değil. Uzun yıllardır devlet destekli olan bu kulüpte çalışan Avcı, altyapıdan 1 tane oyuncu çıkarmadı. Fatih Terim, Şenol Güneş, Aykut Kocaman gibi büyük takımlarda çalışan teknik adamlar, her türlü zorluğu yaşarken Abdullah Avcı'nın hiçbir zorluk yaşamadığını söylemek yanlış olmaz. Mesela geçen sezon Fatih Terim, Galatasaray'a geldiğinde 4 aydır maaş alamayan bir takımı şampiyonluk yarışına motive etmesi gerekiyordu ya da bu sezon başında elindeki en önemli forveti Bafetimbi Gomis'i kaybetmek zorunda kalmıştı. Bir başka örnek de Şenol Güneş için verilebilir. Beşiktaş'ın başındayken önce Gomez'i, sonra Aboubakar'ı, en son da Cenk Tosun'u kaybetmek zorunda kaldı. Abdullah Avcı'ya dönüp baktığımızda Cengiz Ünder dışında hiçbir kayıp yaşamadığını görüyoruz. Sıfır baskı ile çalışan, her türlü olanağa sahip olan Abdullah Avcı, her yıl Türkiye Kupası'ndan da elenmek için elinden geleni yapar. Tek bir kupa bile kazanamamış olmasına rağmen Türkiye Kupası'ndan elenmeye çalışan bu şahısı medyamız neden bu kadar şişiriyor anlamak mümkün değil.
Doğru yönetim, doğru planlama denen Başakşehir, senelerdir 30 yaşındaki oyuncuları kadrosuna dolduran, oyuncu satamayan bir kulüp.. Dört büyüklere örnek olsun denen bu kulüp, senelerdir sadece Cengiz Ünder'den iyi bir para kazandı ki burada da şunu söylemek lazım Galatasaray, Ndiaye'yi 17 milyon Euro'ya, Fenerabahçe, Josef'i 12 milyon Euro'ya ve Beşiktaş da Cenk Tosun'u 22 milyon Euro'ya satmıştı. Kısacası satış konusunda da İstanbul'un asıl sahipleri bu yapay kulübün önünde. Diğer taraftan 30.9 yaş ortalamasıyla ligin en yaşlı takımına sahip olan Başakşehir'in transferde diğer kulüplere örnek gösterilmesi de ayrı bir çelişki. Geçtiğimiz yıllarda Galatasaray, Beşiktaş veya bir başka kulüp yaşlı bir takım kurunca eleştiren ulemaların bugün Başakşehir'i övmeleri en tafif tabirle bir yerlere yaranmaya çalıştıklarının göstergesi oluyor.
Öte yandan ''ama onların borcu'' yok diyebilirsiniz ancak şunu da unutmamanız gerekir; Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe 100 yıllık bir yükü taşırken Başakşehir, Süper Lig'de hazır olarak kurulmuş olan bir kulüp olmanın avantajını yaşıyor. Bugün Süper Lig'de X adıyla başka bir kulüp kurulsa onlar da sadece Süper Lig gelirleriyle borçsuz bir kulüp olur.
Federasyon tarafından kollanan, devlet tarafından desteklenen, medya tarafından sürekli pohpohlanan bu yapay kulüp, 5 yıl sonra unutulacak ve tarihinin kirli raflarında yerini alacaktır ancak bugün sırf birilerine yaranmak için bu kulübü ve vasat hocasını öven iki yüzlüler ise hiç unutulmayacak.
Hiç yorum yok
Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.