Değişim: Fatih Terim küllerinden doğuyor!

Takvim yaprakları 2000 yılını gösterdiğinde Avrupa futbolunda pres oyunu diye bir şey yoktu.. Avrupa için çok yabancı olan bu oyunu futbolda oldukça geri kalmış bu topraklarda Sepp Piontek ile çalışma fırsatı yakalamış bir adam oynatmaya başlamıştı. Terim antrenörlük yıllarının en parlak döneminde, 2000 senesinde Galatasaray’ı Avrupa’nın zirvesine taşırken futbola da yeni bir oyun getiriyordu. Günümüzde futbolun sivri dilli çocuğu Jose Mourinho, pres oyununun öncüsü Jurgen Klopp muhtemelen 2000 senesinin UEFA Kupası’nı kazanan bu takımdan etkilenmiştir. Peki şimdilerde pres futbolunun öncüsü olan bu oyun yapısıyla pek çok şey kazanan Fatih Terim hala pres oyunu mu oynatmaya çalışıyor? Gelin bu soruyu örnekleriyle birlikte cevaplayalım.

FORVET YAPISINDAKİ DEĞİŞİM
Fatih Terim’in forvet tercihleri her zaman yüksek pres gücüne sahip isimlerinden yana olmuştur. Galatasaray'da ilk dönemindeki forvetleri Hakan Şükür, Arif Erdem, Ilie ve Marcio olurken, bu oyuncuların dördünün de çok koşan, basan, rakip savunmaları zora sokan tipte santraforlar olması kesinlikle bir tesadüf değildi. Fatih Terim bir oyun inşa ediyordu ve bu oyun için takım savunmasının forvetten başlaması gerekiyordu. Bu tercihleri bugünün şartları ile yorumlarsak gayet normal görünür ama o günlerde yani forvetlerin ve 10 numaraların savunma görevlerinin çok az olduğu ya da hiç olmadığını göz önüne alarak bakmamız gerekir. Futbola 1999 senesinden bakarsak o gün için oldukça yenilikçi hatta devrim niteliğinde bir hamle olduğunu görmüş oluruz. Fatih Terim 2000 UEFA Kupası’nı kazandıktan sonra Galatasaray’dan ayrıldı ve kısmen başarısız bir Avrupa macerası yaşadı. Avrupa’dan dönüşü 3 yıl sonra tekrar Galatasaray’a dönerek oldu. II. Galatasaray macerasında Fatih Terim forvet hattında Berkant, Arif, Ümit Karan, Lukunku ve Christian gibi oyunculara sahipti. Forvet hattında en çok kullandığı isimler ise Arif, Ümit ve Lukunku olmuştu. Ümit Karan bir önceki sezon harika bir sezon geçirerek gelmişti ama Fatih Terim, Ümit’i pek fazla tutmuyordu. Çünkü Ümit Karan pres yapmayı seven/becerebilen bir oyuncu değildi. O sezon Ümit Karan’ı pek çok kez istediği gibi pres yapmaması yüzünden yedek bıraktı veya kadroya almadı. Bir sonraki sezon ise eski futbolcusu Hakan Şükür’ü kadroya kattı ve Ümit’e hiç şans vermedi. Fatih Terim için pres vazgeçilmezdi ve pres oyunu forvetten başlamalıydı. Bu yüzden Ümit Karan’ı ilk milli takım serüveninde de pek fazla tutmayacaktı. 2004 yılının ortasında Fatih Terim ile Galatasaray bir kez daha yollarını ayırdı. Bu kez durak Milli Takım idi. Fatih Terim’in Milli Takımda tercihi ise yine pres oyununa yönelik tercihlerdi. 2005-2006 sezonunda Ümit Karan, Galatasaray’da Hakan Şükür’den ve Necati’den daha fazla forma şansı buluyor ve daha fazla gol atıyor olmasına rağmen Fatih Terim, Hakan Şükür’ü ve Necati’yi tercih ediyordu. 2012’de Fatih Terim ile Galatasaray’ın yolları üçüncü kez kesişti. Galatasaray 4-4-2 ile ligi domine ederken Fatih Terim Elmander-Baros hattında değişikliğe gitti. 2004 yılında kendisinin transfer ettirdiği 33 yaşındaki Necati Ateş’i tekrar Galatasaray’a getiriyordu. Galatasaray’da Necati transferi sonrası forvet hattı Elmander ve Necati’den oluşan yüksek dinamizme sahip bir hat oluşturdu. Bir sonraki sezon Fatih Terim bu hatta yine pres gücü yüksek Umut Bulut eklemesini yaptı. 

2014 yılında Fatih Terim'in olaylı ayrılışı ve ikinci kez milli takım serüveni başladı. Milli Takımı bir hokus pokus ile EURO 2016’ya taşıdı. 2016 yılında ise Fatih Terim 28 yıllık antrenörlük hayatında kazandığı her şeyi kazandıran ve öncülüğünü yaptığı pres oyunundan vazgeçti. Bir değişim yaşamaya karar verdi. Artık Fatih Terim pres gücü yüksek oyuncular yerine daha ceza sahası golcüsü olan isimlere yönelmeye başladı. EURO 2016’da takımını sahaya 4-1-4-1 düzeninde sürdü, forvet tercihi Burak ve Cenk idi. İki forvet de pres gücü Elmander, Arif, Necati, Hakan gibi isimlerin çok uzağındaydı. Fatih Terim için pres oyununda savunma forvetten başlamalıydı. Lakin bu kez bunu yapabilecek bir isimden yana tercihini kullanmamıştı. IV. döneminde ise kendi forvet tercihleri yine pres gücü iyi olan isimlerden yana kullanmadı. İlk transferi Diagne, kesinlikle böyle bir oyuncu değil. İkinci forvet tercihi ise Mitroglou oldu. Mitroglou da Diagne gibi pres gücü iyi bir oyuncu değil. İki forveti de ceza sahasında bitirici veya net santrafor olarak tabir edilen adamlar. Fatih Terim’in oyununu değiştirmeye çalıştığını sadece forvetler üzerinden anlatmak biraz havada kalabilir bu yüzden dördüncü Galatasaray dönemini ve ikinci Milli Takım dönemini iyi incelemek gerekiyor.

II. MİLLİ TAKIM DÖNEMİ
Fatih Terim EURO 2016 Elemelerinde ve EURO 2016’da ilk maçı olan İzlanda maçı hariç hemen hemen her maçına 4-1-4-1 düzeninde sahaya çıktı. Orta sahadaki kurgusu ise Selçuk-Ozan-Oğuzhan idi. Stoper tandemi ise daha da ilginçti. Ön libero Mehmet Topal, stoper ikilisinden biriydi. Fatih Terim, Pep Guardiola önderliğinde futbolun değiştiğinin farkına varmış ve stoperlerin geriden oyun kurma konusundaki önemini anlamıştı. Milli Takım stoperleri içerisinde Serdar, Hakan, Semih veya o dönemki herhangi yerli bir stoper geriden oyun kurabilme konusunda bir meziyeti yoktu. Bu sebeple Mehmet Topal’ı buraya kaydırdı. Aslında önceden Fatih Terim takımlarının böyle bir amacı da yoktu. Fatih Terim takımları oyun başlangıcında çoğunlukla uzun toplarla oyuna başlardı. İkinci topları almak çok mühimdi. Rakibe göre pozisyon alır ve rakibi çıkartmama üzerine planlar yapardı. Fatih Terim, Milli Takım’da ise daha çok topa sahip olan geriden oyun kurabilen ve pas isabet oranını fazlaca yukarıya çekmeye çalışan bir oyun yapısı kurmayı amaçladı. Elemeler boyunca Milli Takım oyun olarak epey sancılı dönemden geçti. Konya’da oynanan Hollanda maçı ile Fatih Terim’in yeni oyun planı zirveye çıktı. Kalan son 3 maçı kazanıp Fransa’nın yolunu tutmuştu, Türkiye.


Fransa serüveni oldukça başarısız ve bir o kadar da skandallarla doluydu. Fatih Terim ilk maçında elemelerdeki oyun düzeninden vazgeçmemiş ve kadrosunda Cenk veya Burak hariç değişikliğe hiç gitmemişti. İlk 2 maçta Türkiye mağlup oldu. Sonra prim krizi ve Arda Turan’ın başını çektiği bir grupla arasının bozuk olduğu iddiaları ortaya çıktı. Fatih Terim bu olaydan sonra yine eski Fatih Terim olmaya karar verdi. Son maçta Çek Cumhuriyeti’ni yense de EURO 2016’ya erken veda edildi. Fatih Terim, Fransa’daki olaydan sonra bir daha Milli Takım’da taktiksel anlamda hiçbir gelişme veya geliştirmeye yönelik çaba göstermedi. Sürekli kaşlar çatıktı ve 2018 Dünya Kupası Elemeleri koca bir otorite ve demeç savaşına döndü. Zaten Fatih Terim de fazla Milli Takım’da kalamadı ve bir kez daha Galatasaray’ın yolunu tuttu.

IV. GALATASARAY DÖNEMİ
Fatih Terim sezon ortasında takım almazdı. Belki Galatasaray’a olan sevgisi belki de Milli Takım’da bozulan imajı itibariyle son şansı olarak düşünüp 21 Aralık 2017 günü Galatasaray’ın başına geçti. Gelir gelmez aklındaki oyun fikrini sahaya yansıtması beklenemezdi çünkü Galatasaray şampiyonluk yarışındaydı. Oldukça pragmatist davrandı. Ndiaye’nin ayrılığı sonrası orta sahasını Donk ve Fernando’dan oluşturdu. Maçın çoğu bölümünde oyun üstünlüğünü rakibe veren Galatasaray izledik. Bu Fatih Terim’in oyun yapısına oldukça ters bir durum. Fatih Terim sezonu şampiyon olarak tamamladı. Kendi takımını ve oyun yapısını inşa etmeye başlamasını bekledik ancak yaz transfer döneminde Galatasaray, sezonun yıldızı Gomis’in ayrılığı ve Ndiaye’nin kiralanması hariç hala aynı takımdı. Fatih Terim aynı takımla artık pas oyunu oynamaya çalışacaktı. Galatasaray ilk 6 hafta boyunca pas oyunu oynamaya da çalıştı. Stoperler oyuna katılıyor, oyun kurmaya çalışıyordu. Lakin 6.haftadaki Akhisarspor yenilgisi ile Fatih Terim’in kaşları yine çatıldı. Yine eski Fatih Terim olma yoluna gitti. Sürekli önümüzdeki transfer dönemlerini işaret etmeye başladı. Galatasaray’ın kadrosu Igor Tudor yönetiminde pres oyununu oynamak için kurulmuş, fiziksel özellikleri göz önüne alınarak oyuncular seçilmişti. Fatih Terim’in istediği oyun için ise oyun bilgisi iyi oyuncular gerekiyordu. Pres oyununda nasıl ki forvetteki isimler önemliyse pas oyununda da stoperler çok önemli. Geriden oyun kurabilmeliler, topla çıkabilmeleri gerekir. Eğer siz pas oyunu oynuyorsanız geriden de pasla çıkmanız gerekir bu sebeple rakiplerin yapacağı preste topu kullanabilen stoperler bu oyunun anahtar isimleridir. Fatih Terim de bunun farkındaydı ve yaz transfer döneminde yapması gereken kadro revizyonunu sezon ortasında yapmaya başladı. Eren Derdiyok kadro dışı kaldı. Başta oldukça tepki çeken Serdar Aziz’in kadro dışı gerçekleşti. Maicon ve Ozan Kabak ile yollar ayrıldı. Bu oyuncuların hiçbiri pas oyununa yatkın isimler değildi. Fatih Terim pas oyunu oynamak istiyordu artık. Portekiz’de solak ve topla arası çok iyi olan Marcao geldi önce. Ardından Belçika’dan topla çıkabilen Luyindama geldi. Geriden pasla çıkmaya çalışan takımlarda topu iyi kullanamayan oyuncular varsa eğer orta sahalar derine iner. Derinden top çıkarır ve tekrar hücuma destek vermeleri gerekir. Hele 4-1-4-1 gibi orta sahadaki iç oyuncularının hücumda aktifliğinin fazla olması gereken bir düzende ve Galatasaray gibi çok alakasız oyunculardan kurulu bir orta saha varsa orta sahadaki oyuncuların verimliliği azalır ve hücumlar tıkanmaya başlar. Galatasaray, Luyindama ve Marcao transferleri sonrası hiç yenilgi almadı. Fatih Terim’in istediği oyuna biraz daha yakındı. Belhanda ve Ndiaye’nin performansı artmaya başladı. Fatih Terim artık bir pres oyunu oynatan bir hoca değil bunların istatistiklere yansıması da elbette oldu. Galatasaray, Luyindama ve Marcao transferleri sonrası pas oyununa geçiş yaptı. Twitter’da @RowzReport’un paylaştığı ikinci yarı istatistikleri de bu durumu destekliyor. 
Galatasaray, sezonun ikinci yarısının en çok gol beklentisi olan, en çok topa sahip olan ve en yüksek pas isabet oranına sahip takımı.. Bu istatistiklerden dahi Galatasaray’ın oynamaya çalıştığı oyunun pozisyon veya pas oyunu olduğunu anlayabiliriz. 

Özellikle sezonun ikinci yarısında Galatasaray ligde üst üste her maçta daha fazla pas yapmaya başladı. Sezon boyunca %45’in altında topla oynama yüzdesine bir kez bile sahip olmadı. Topla oynama yüzdesinden de anlayacağımız gibi Galatasaray, topu rakibe asla bırakmıyor. Geçen sene ise skoru aldıktan sonra topu rakibe bırakan oyunu pek çok kez oynamıştı Galatasaray.

İlk paragrafta sorduğum sorunun cevabını artık verebiliriz. Fatih Terim artık pres oyunu oynatan bir hoca değil. Fatih Terim artık öncüsü olduğu pres oyununu oynamaktan vazgeçti. Futbolun gidişine bakılırsa da pres oyununu artık zirveye oynayan takımların hiçbiri oynamıyor. Pres oyununun günümüzdeki zirve ismi Jürgen Klopp dahi bu sezon pozisyon oyunu oynayan bir takım kurdu ve Manchester City ile Premier Lig’de amansız bir yarış veriyor. Fatih Terim de futboldaki yönün nereye kaydığını iyi analiz etmiş ancak bunu uygulamada ne kadar başarılı bu biraz tartışılır durumda. Bu sezon Galatasaray’ın iyi oynadı dediğimiz maç sayısı oldukça az. Doğru işler zaman zaman yapılıyor ancak bu süreler oldukça kısa.. Fatih Terim’in kadro revizyonunda geç kalışı da bu durumu tetikleyen durum oldu. Hoca ısrarla yine önümüzdeki transfer dönemini işaret ediyor. Yeni Fatih Terim’in oyun planını sahaya yansıtması için orta saha yapısını da baştan aşağı yenilmesi gerekiyor.  Terim yeni bir yapı inşa etme peşinde ve bu yapının oyunculara aşılamak için zaman gerekiyor. Teoride oldukça mantıklı olsa da bu sezon uygulamada başarısız oldu. Galatasaray taraftarı bu sezon geçiş sezonu olarak görüp gelecek sezon Fatih Terim’i yargılamak gerekiyor. Gelecek sezon Fatih Terim’in oyun mentalitesindeki değişimin uygulamada ne kadar başarılı olacağını hep birlikte göreceğiz.

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0