Birileri Çift Yönlü Oyuncu mu Demişti?

Öncelikle belirtmeliyim ki, maçın tamamını izleyemedim. Bunun sebebi ise maçın saat 20.00da olduğunu zannetmem ne yazık ki (evet trajikomik) . Bu yüzden bu haftaki analiz yazınız benden olamayacak. Ancak onun yerine, ilginizi maç analizi kadar çekeceğini düşündüğüm başka bir konudan bahsedeceğim. Şöyle aşağıya buyurun.

Sezonun ilk yarısının ikinci yarısıydı (daha güzel nasıl tarif edebilirim bulamadım), yani Elano'nun kendisini taraftara yeni yeni sevdirmeye başladığı haftalar. Hangi maç hatırlamıyorum ancak Elano'nun Servet'in yerinde kademede olup (Servet ileride kalmış, dönememişti düşünün) mutlak bir golü engellemesini izlemiştim. Ve zaten hali hazırda da takımın en çok pres yapan oyuncularındandı. Takıma olan defansif katkısı her maç artarak devam ederken benim de dikkatimi çekiyordu. Kendi kendime demiştim ki, yahu bu adam hiç de anlattıkları gibi "ileride oynayan, defansa yardımı sıfır olan bir oyuncu" değil. Aslında ön liberoda niye oynamasın? 

Tabi bu düşüncenin üzerinde fazla durmadım, çünkü Elano'nun mental açıdan ön libero pozisyonunun niteliklerine ve gerektirdiklerine alışması için extra bir zaman gerektiğini düşünüyordum. Yani bu sıkışık maç trafiğinde olacak şey değildi pek. Rijkaard da Mehmet Topal ve Mustafa Sarp ikilisine güveniyor gibiydi. Sanırım özellikle Mehmet Topal'ın geçen seneki kasetlerini izlediğinden zamanla yeniden o formuna döneceğini düşünüyor, onu bekliyordu. O bekledi, biz de bekledik. Elano da durmadı, her maç önceden de tahmin ettiğim gibi üstüne koyarak devam etti (evet, ben ilk haftadan beri Elano'nun 2. yarıda takımın kilit ismi olacağını düşünüyordum, hala da düşünüyorum, haklı mıyım zaman gösterecek).


Derken geldik devre arasına. Takımdaki "oyunu iki yönlü oynayan" adam ihtiyacı doruk noktasına çıkmıştı. Rafael Marquez  söylentileri çıkmaya başladığı zaman çok heyecanlanmıştım, çünkü açıkçası isminden de ziyade Marquez'in Gökhan Zan'ın dönmesiyle ön liberoya kayacağını düşünüyordum. Aslında hangi mevkide oynayacağı da çok önemli değildi, her şekilde aradığımız geriden oyunu kuran adam olacaktı. Her şey çok güzel görünürken önümüze yine  maddi engeller çıktı, Rafael Marquez'in transferinin her şey dahil olarak bize 10 milyon euro'nun üzerinde maliyet getirdiği belli oldu. Lucas Neill'ın ücretinde büyük bir indirime gitmesiyle de rota sürpriz bir şekilde ona çevrildi. Evet Lucas Neill defanstan top çıkarabilecek adamdı ancak Marquez gibi "oyunu kuracak" adam değildi.  Boşlukları görüp bir anda hızlı kontra başlatacak adam değildi. Bir defans oyuncusunun olması gerektiği kadar top taşıyordu ileriye, daha fazla değil.

Bu transferin de gerçekleşmesiyle birlikte, Rijkaard'ın Marquez'den bu kadar çabuk vazgeçmesini ve kulübün kafasını fazla ağrıtmamasını, başka bir planı olduğuna bağlamıştım. En iyi tahminim, bir ön libero transferiydi. Hamit söylentileri dolaşıyordu etrafta. Ancak öncelik forvette olduğu için beklemeye başladık. Şu, bu derken en sonunda Jo'yu alıp rahat bir nefes aldık bir süre için. Ön libero dertleri unutuldu. Sırada o olduğu düşünülüyordu.

Derken yeniden ilginç bir şey oldu. Ve Dos Santos söylentileri dolaşmaya başladı. Söylentiden de çıktı, her an bitebilecek hale geldi. Duyduklarımız bu transferin tamamen Rijkaard'ın isteği üzerine olduğuydu. Ben de, çoğu taraftar gibi anlam veremedim bu isteğe. Oyunu iki yönüyle oynayabilecek orta sahaya ihtiyacımız olduğunu sağır sultan duymasına rağmen Rijkaard'ın görememesine ihtimal vermiyordum. Ancak bu konuda çemkirmek yerine, Rijkaard'dır, bir bildiği vardır dedim. Gururla söyleyebilirim ki, ben bu adama gün geçtikçe daha fazla hayran oluyorum (buradan da Rijkaard'ın takıma katkısı bir malzemeci kadardır diyen Ahmet Çakar'a selam olsun). Bugün yaptığı hareketle ne kadar ilerisini düşünen bir adam olduğunu bir kez daha kanıtladı.


Her neyse, ne yaptı peki Rijkaard bugün. Aslında maçı 10 dakika izleyenler anlamıştır. Bugün Galatasaray'ın klasik olarak şöyle bir dizilişle sahaya çıkması bekleniyordu;

Uğur     Lucas        Servet       Hakan
            Mustafa    Barış (Mehmet)
    Elano            Arda            Caner        
                        Nonda 

Peki nasıl bir dizilişle çıktık derseniz de;

Uğur     Lucas       Servet      Hakan
            Mustafa    Elano
    Barış         Arda          Caner              
                     Nonda

Evet açıkça görebiliyorsunuz siz de. Elano bugün tam bir çift yönlü orta saha oyuncusu olarak oynayarak bizleri mest etti. Ve rahatlıkla söyleyebilirim ki, mükemmel oynadı. Ve bugün gördüğümüz bu dizilişle beraber taşlar da yerine oturdu.

-Takımda çift yönlü orta saha transferi düşünülmüyor, çünkü Elano yazımın başında bahsettiğim pozisyon değişimi için gerekli bulamadığı adaptasyon süresini hazırlık kampında rahatlıkla buldu.

-Rijkaard da ön libero yerine Dos Santos transferini istiyor çünkü Elano'nun geriye çekilmesiyle ve Kewell'ın sakatlığıyla öndeki 3lü için sadece Arda, Keita ve henüz istikrar gösterip gösteremeyeceği kesin olmayan Caner kaldı. Bunlardan birine bir şey olursa da orada ancak Barış, Aydın gibi vasat isimler var. Dolayısıyla Kewell'ın boşluğunu doldurabilecek iyi bir yedeğe, ileride patlama yapabilecek bir gence ihtiyaç vardı.

 -Aynı zamanda Atletico maçlarında ve Jo'nun yedeği olarak da forvet de görev yapması gerekiyordu gelecek ismin. Forvet mevkimiz Kewell'ın da sakatlanmasıyla darbe üstüne darbe almış, Avrupa'da oynayamayan Jo daha geldiği hafta takımın tek alternatifi olarak kalmıştı.

Elano tam bir ön libero mu derseniz, değil derim. Ancak Frank Rijkaard'ın sistemi çok kesinliği olan bir sistem değildir. Oyuncuların mevkileri katı kurallarla belirtilmez, özgür bir oyun stili vardır Rijkaard'ın. Sonuç olarak hazırlık maçları diyebileceğim kupa maçlarında da sinyalini aldığımız gibi ve benim de ilk yarıdan beri ümit ettiğim gibi Elano, kendisini besleyebilecek Neill'ın önüne, takıma en faydalı olabileceği ve uzun paslarını en efektif kullanabileceği pozisyona çekildi. Ben bunun sürekli olacağını ve "topu ileriye taşıyacak adam lazım" şikayetlerini bıçak gibi keseceğini düşünüyorum çünkü Elano'nun belki mental yapısı henüz değil ancak yetenekleri o bölge için biçilmiş kaftan. Tam olarak bahsettiğimiz "defanstan topu alıp, oyalanmadan ileriye aktaracak, zaman zaman da boşlukları görüp uzun paslarla oyun kuracak, pozisyon bulduracak" adam Elano. Defansif yeteneklerini ve pozisyon bilgisini de oynadıkça geliştirecektir. Bunun bir güzel yanı da, ileride Arda-Kewell-Keita-Elano-Baros beşlisini aynı anda sahada görme şansımız. 

Heyecanlandırıcı değil mi ?

Galatasaray'ın en büyük transferini Frank Rijkaard'ın kendi kendine yaptığını düşünüyorum. Bu maçta da Elano'nun hem ofansif hem de defansif açıdan ne kadar iyi oynadığını zaten herkes gördü. Peki ilerleyen haftalarda bu durum değişebilir mi derseniz, her şey olabilir derim. Henüz "test sürüşündeyiz". Ancak en iyisini ummamız için gerekli her şey mevcut...

-ace-