FCN ÖZEL | Haldun Üstünel Açıklaması..
Mahir Haldun Üstünel. 1967 İstanbul doğumlu başarılı fakat bir o kadar da başarısız olan eski yöneticimiz. Üç dil biliyor ve evli, mutlu, çocuklu. Kişisel aile yaşantısını bir kenara bırakalım; onun Galatasaray'daki kariyerine bakalım. Galatasaray yönetim kuruluna Özhan Canaydın'ın son döneminde katıldı, iş bitirici yönetici. İkili ilişkileri, iş bitiriciliği ve ser verip sır vermeden ters köşe yaptığı transferler ile taraftarların gönlünde taht kurmuştu.
Özhan Canaydın döneminde pek etkin değildi o zamanlar daha toydu bu işlerde tabir-i caizse. Fakat yavaş yavaş kendisini geliştirdi. Adnan Sezgin'in yanında başladığı futbol takımında transfer yapan yönetici konumundaki pozisyonunda bir anda kendisini zirvede buldu. Adnan Polat döneminde Meira, Kewell, Baros transferleri ile taraftarın gönlünde zirve yaptı. Aslında bu transferlerin ortak özellikleri kariyerleri inişe geçen oyuncuları aldıkları ücretin biraz daha fazlası karşılığında takıma kazandırmaktı. Yani daha evvel yapıldığı gibi Üstünel'de aynı şeyleri yaptı. Fakat yaklaşık 5-6 yıldır yıldız oyuncu görmeyen taraftar bir anda karşısında kariyeri bitme noktasına gelen Harry Kewell, Milan Baros gibi yıldızları görünce neye uğradığını şaşırdı. Avrupa'da istediği formu tutturamayan Kewell ve Baros takımda kahraman olunca işin boyutu epey değişti. Fernando Meira'da sezon ortasında Rus takımı *Zenit Petersburg'a satıldı. Bu transfer o dönem borçları olan Galatasaray'a ilaç gibi gelse de aslında takımın UEFA zaferine engel oluyordu. Sonrasında yaşanan bir takım teknik ve idari sorunlarda Üstünel başrollerden birisiydi. Hamburg maçı sonrasında soyunma odasını bastı, Lincoln ile tartıştı ve oyuncuyu tartakladı. Evet, bir gerçektir bu; Cassio Lincoln'ü o gün maçtan sonra tartakladı Üstünel. Lincoln bu konuyu FIFA’ YA iletmek istese de takımdan hiç bir oyuncu onun arkasında durmayınca, Lincoln takıma küstü; Galatasaray ona küstü. Sonrasında da kaybeden kuşkusuz Galatasaray olmuştu ki, hatırlarsanız Lincoln o döneme kadar muhteşem bir grafik çiziyor ve adeta takımı şampiyonluğa taşıyordu.
Skibbe'nin yaşadığı Kocaeli faciasının ardından göreve Cevat Hoca ile devam edilecekti tıpkı Kalli döneminde olduğu gibi. Fakat o dönem Üstünel devreye girerek Bülent Korkmaz'ı takımın başına geçirdi ve ona emaneten takımın başında durmasını söyledi. Teknik kadro tarafından Lincoln cezalandırılıyordu saman altından kadro dışı bırakılmıştı. Sakat, formsuz veya cezalı olmamasına rağmen takımda en etkili oyuncu olmasına rağmen yedek kulübesinde oturtuluyor; 80'den sonra 'maç kurtarması' adına oyuna sokuluyordu. Adnan Polat bu tür işlere pek karışmıyor, Sezgin ise daha çok takımın dış işlerine ve genel idarisine bakıyordu. Üstünel ise futbolcularla daha çok samimi olan, takıma doğrudan etki eden bir rol oynuyordu. Bu durumda sadece Üstünel mi suçlu, elbette değil. Üstünel kadar Sezgin'de, Polat'ta suçlu amma velâkin ilk şahıs olarak Florya'daki yetkili Haldun olunca işler biraz değişti.
Sezon sonrasında "Galatasaray'da asla ikinci kaptan olmam" diyen Arda'ya ithafen yönetim tarafından bir cevap geldi. "Florya'nın 5 kapısı var, birisinden girer birisinden çıkarsınız" cevabına rağmen taraftarın sevdiği bir oyuncu olan Arda'ya kaptanlık verilmesi konusunda Üstünel'de devreye girdi ve Arda bir anda takımın en ufaklarından birisi olmasına rağmen Galatasaray takım kaptanı oldu. Taraftarında olumlu tepkiler ile karşıladığı bu durum sonrasında takımda bir takım durumlar yaşansa da yönetim tarafından kaptan yapılan Arda'nın ılımlı yaklaşımından dolayı bazı seslerin bitmesine neden oldu.
Sezon başında başta Frank Rijkaard olmak üzere, Leo Franco-Elano Blumer-Kader Keita-Lucas Neill-Giovani Dos Santos-Joao Alves transferlerinde ön plana çıkan başarılı yönetici; sezon ortasında ve sonunda takımın istenilen performanstan, harcanan paraya orantılı uzak bir performans çizmesi nedeniyle Üstünel'in bazı yetkileri kısıtlandı. Özellikle sezon başında yaptığı bazı transferlerde kendi kararları kendisinin alması yönetimde ciddi muhaliflerinin olmasına neden oldu. Ayrıca transferlerin sonrasında sanki tek başına transferi bitiriyormuşçasına ilgi görmesi de bir takım sıkıntılar yarattı ve yönetimi adeta Üstünel ve diğerleri olarak ikiye böldü. Mütevazı kişiliği ve karakter yapısı nedeniyle her ne kadar durumun böyle olmadığını anlatmak istese de taraftarlar onu çok farklı görerek aslında onun sonunu hazırladılar. Sezon başında yapılan transferlerde geçen sezon ki transferleri gibiydi. Yani bu oyuncularda Avrupa'da kariyerleri artık bitme noktasına gelmiş, kendisini ispatlayamamış fakat Galatasaray'dan ciddi meblağlar alacak oyunculardı. Baktığınız zaman Keita 2,5 milyon euro, Elano 3,5 milyon euro, Leo Franco 1,6 milyon euro gibi ciddi paralar alırken Keita ve Elano içinde her ne kadar taksitle de olsa bonservis olarak 16 milyon euro ödeniyordu. Sezon başında ücretsiz olmasına rağmen transferi bitirilemeyen Lucas Neill içinde sezon ortasında yaklaşık 1 milyon euro civarı bir para ödeniyor ve oyuncuya da yıllık 1,8 milyon euro ücret ödeniyordu. Ciddi paralar ödenmiş, ciddi ücretler ödenmiş fakat herhangi bir sportif başarı gelmeyince Üstünel haliyle şimşekleri üzerine çekmişti. Galatasaray'ın belki de transferde uzun bir aradan sonra en yüksek harcadığı meblağ bu sezon harcanmıştı, tüm turnuvalarda sportif alanda başarı adına. Fakat bu başarı gelmeyince de sorumlu Üstünel oldu. Özellikle Jo'nun yaptığı âlemler sonrasında suçlu olarak gösterildi. Bu ne kadar yanlış bir durum olsa da Jo'nun yaptığı alemlere bir türlü el koyamaması da otorite boşluğu olarak değerlendirildi.
Üstünel doğrularıyla, yanlışlarıyla başarılı yöneticilik dönemleri geçirdi. Galatasaray taraftarları tarafından tapılan yönetici konumuna geldi. Aslında taraftarların yapmış olduğu bu yanlış sevgi gösterisi yönetim karşısında Üstünel'i zora soktu. Taraftarların içinden gelen başarılı yönetici mütevazı kişiliğince aslında her şeyin yönetimsel olduğunu açıklasa da taraftarlar yönetimi Üstünel ve diğerleri olarak ayırmıştı. Galatasaray'ın önüne geçen ve yönetime dolaylı yoldan zarar veren Üstünel'de geçtiğimiz sezon harcadığı paralardan dolayı yetkileri kısıtlanan kişi konumuna geldi. Şirketlerin birleşmesi, profesyonelleşme, yöneticiler şirketlerde olamaz gibi açıklamaların ardından tamamen Haldun Üstünel'i pasifize etme senaryoları dönüyordu. Transfer komitesinde yardımcısı olarak bulunduğu Adnan Sezgin'e tüm yetkilerini geri iade ediyordu Haldun Üstünel ve tabii bu iade gönüllü olarak değil; başkanın talimatı doğrultusunda oldu. Haliyle bir kırgınlık, burukluk oluyordu. Başkanda bu burukluk, kırgınlık sonrasında yaptığı 'Kimsenin kırgın olma gibi bir lüksü yok, beğenmeyen çeker gider' tabir-ini aratmayan açıklamaları da Üstünel'e yavaş yavaş kapıyı gösterdi. Bugüne kadar onun en büyük destekçisi olan başkan Adnan Polat'ta yönetimden gelen baskılara dayanamamış ve tekrardan Adnan Sezgin'e görev yetkisini vermişti. Evet, şaka değil gerçek. Haldun Üstünel yaptığı transferler ve harcadığı paranın karşılığında başarı gelmemesi adına yetkileri kısıtlanırken; takımada gerektiğinden fazla karışması nedeniyle yönetim tarafından pasifize edildi, arkasındaki desteği kaybetti. Fakat taraftarın gözündeki destek hiç bitmedi tam tersi bu yaşanan olaylar sonrasında daha çok körüklendi.
Sezon başında yabancı oyunculardan Leo Franco, Elano Blumer, Kader Keita'nın satılması gündeme geldi ve yönetim kurulunda oylamaya sunuldu. Üstünel ise Leo Franco dışında oyuncuların satılmasına razı gelmedi. Hemen hemen tüm yönetim kurulundan oyuncuların satışı ve Galatasaray'ın menfaatleri doğrultusunda transferde tüm yetkinin Adnan Sezgin'e verilmesi konuşuldu, anlaşıldı. Yönetimde eksiksiz bu oylama sunulurken Haldun Üstünel bunu kabul etmedi. Sonrasında da fikir ayrılığı olarak benimsendi ve yönetim ile bazı konularda da yaşanan fikir ayrılıkları nedeniyle Üstünel bu pozisyondaki görevini bırakma kararı aldı. Tamda şirketlerin birleşmesi vs. denilirken bazı senaryolar açıklandı, profesyoneller dendi, yöneticiler şirkette olamaz dendi ve Üstünel'in transfer-futbol komitesindeki tüm yetkilerine son verildi. Keita'nın satışını kabul etmeyen yöneticiye yönetim tarafından ciddi psikolojik baskı yapıldı. Ciddi paraların harcandığı transfer dönemlerinde başarısız olmasının yanı sıra aldığı oyuncuların satılmasını da kabul etmeyen Üstünel ile bir takım tartışmalar yaşandı. Gerek Keita'nın disiplinsiz davranışları, gerek Leo'nun yaptıkları, gerekse Joao'nun alemlerine karşı herhangi bir hamle yapmaması üzerine yönetim kurulunda bu konular çok ciddi bir şekilde tartışıldı ve eleştirildi. -Bu konuların içeriğini net olarak bilmediğimiz için bir şey söylemek doğru olmayacaktır, burada son verelim bu duruma.-
Bu tartışmalar sonrasında 'Ya kararı kabul et yada istifa et' gibi bir seçenek sunuldu. Sonrasında da Üstünel istifasını etti. Aslında Haldun Üstünel ilk gün istifasını etmişti fakat yönetim tarafından kafasını toplaması söylendi; yönetim kurulunda kalması beklendi. Üstünel tatil sonrasında aldığı kararla yönetim kurulunda da istifa etti ve sadece Galatasaray kongre üyesi olarak kalacağını belirtti. Yiğit Şardan ile de pek arası iyi olmayan Üstünel'in bu istifası başkan tarafından kabul edildi. Aslında Üstünel görevlerinden istifa etmesi sonrasında yönetim kurulunda kalması pek doğru olmayacaktı. Keza Üstünel'in yönetim kurulunda ki asli görevi de futbol şubesinden sorumlu olmaktı. Bu pozisyondaki tüm yetkiler yaşananlar sonrasında Adnan Sezgin'e verildi. Yani Üstünel yönetim kurulunda kalsa dahi; başkanın danışmanı olarak görev yapacak ve futbol şubesine hiç bir şekilde karışamayacaktı. Aslında görevlerinden pasifize edildiği zaman gerek yönetim kurulundan gerekse futbol şubedeki görevinden pasifize edilmiş ve adeta istifaya zorlanmıştı Haldun Üstünel.
Transferler tutmayabilir, oyuncuların karakterleri bozuk olabilir, ciddi paralar harcayıp başarısız olabilirsiniz. Fakat böyle bir yaklaşım, böyle bir yaptırım 105 yıllık Galatasaray Spor Kulübü'ne hiç bir şekilde yakışmamaktadır. Üstünel'in yöneticilik hayatında elbette hataları olmuştur, yanlışları olmuştur. Bu elbette su götürmez bir gerçek fakat kendisine yapılanlar da son derece yanlıştır. Kendisini zamanında ilah eden Galatasaray taraftarlarının tavırları ve yaptıkları nedeniyle yönetimle arası açılmıştır Üstünel'in. Transferler sonrasında arka plandaki isimlerin zikredilmesi, herşeyi Üstünel yapmış gibi gösterilmesi kuşkusuz emeği ve hakkı olan insanları rahatsız etti. Kuşkusuz ki; bu konu zamanla yüksek sesle dile getirildi.
Üstünel'in yaptığı transferlerde ciddi paralar harcandı, oyunculara ciddi bedeller ödendi. Bazı bedeller takım arasında gruplaşmalara yol açtı, zaman zaman. Eğer yanlış hesaplamadıysam (yanlışsa düzeltin) Bu tartışmalar sonrasında 'Ya kararı kabul et ya da istifa et' gibi bir seçenek sunuldu. Sonrasında da Üstünel istifasını etti. Aslında Haldun Üstünel ilk gün istifasını etmişti fakat yönetim tarafından kafasını toplaması söylendi; yönetim kurulunda kalması beklendi. Üstünel tatil sonrasında aldığı kararla yönetim kurulunda da istifa etti ve sadece Galatasaray kongre üyesi olarak kalacağını belirtti. Yiğit Şardan ile de pek arası iyi olmayan Üstünel'in bu istifası başkan tarafından kabul edildi. Aslında Üstünel görevlerinden istifa etmesi sonrasında yönetim kurulunda kalması pek doğru olmayacaktı. Keza Üstünel'in yönetim kurulunda ki asli görevi de futbol şubesinden sorumlu olmaktı. Bu pozisyondaki tüm yetkiler yaşananlar sonrasında Adnan Sezgin'e verildi. Yani Üstünel yönetim kurulunda kalsa dahi; başkanın danışmanı olarak görev yapacak ve futbol şubesine hiç bir şekilde karışamayacaktı. Aslında görevlerinden pasifize edildiği zaman gerek yönetim kurulundan gerekse futbol şubedeki görevinden pasifize edilmiş ve adeta istifaya zorlanmıştı Haldun Üstünel.
Transferler tutmayabilir, oyuncuların karakterleri bozuk olabilir, ciddi paralar harcayıp başarısız olabilirsiniz. Fakat böyle bir yaklaşım, böyle bir yaptırım 105 yıllık Galatasaray Spor Kulübü'ne hiç bir şekilde yakışmamaktadır. Üstünel'in yöneticilik hayatında elbette hataları olmuştur, yanlışları olmuştur. Bu elbette su götürmez bir gerçek fakat kendisine yapılanlar da son derece yanlıştır. Kendisini zamanında ilah eden Galatasaray taraftarlarının tavırları ve yaptıkları nedeniyle yönetimle arası açılmıştır Üstünel'in. Transferler sonrasında arka plandaki isimlerin zikredilmesi, her şeyi Üstünel yapmış gibi gösterilmesi kuşkusuz emeği ve hakkı olan insanları rahatsız etti. Kuşkusuz ki; bu konu zamanla yüksek sesle dile getirildi.
Üstünel'in yaptığı transferlerde ciddi paralar harcandı, oyunculara ciddi bedeller ödendi. Bazı bedeller takım arasında gruplaşmalara yol açtı, zaman zaman. Eğer yanlış hesaplamadıysam (yanlışsa düzeltin) Üstünel zamanında transferlerin hepsine yaklaşık olarak 20-25 milyon euro gibi bir para harcandı. Sadece 10 milyon euroluk bir gelir geldi. Arada eriyip giden 10-15 milyon euro gibi bir rakam var. Ayrıca oyunculara verilen yıllık ücretlerde cabası. Galatasaray'da Elano 3,5 milyon euro, Keita - Kewell 2,5 milyon euro, Baros 2 milyon euro alıyordu. Yabancı oyuncular bu bedelleri alırken yerli oyuncularda en yüksek ücret Arda'nın aldığı 1,8 milyon euro civarı. Elbette bu kadar ciddi paralar döndükten sonra sportif başarı bekliyor herkes fakat sportif başarı gelmeyince de durumu tamamen Üstünel'e yıkmak birazda ayıptır.
Galatasaray'da bir yönetici istifaya zorlamak hiç hoş bir durum değildir. Sahada oynanan oyundan sorumlu tutulması da hiç hoş değildir, fakat yaptıkları sonrasında uyarılması gayet normal olacaktır. Yaşanan başarısızlıklar sonrasında bölgedeki yetkilinin kellesini istemek çağdışı kalmış bir durumdur. İyisiyle kötüsüyle Haldun Üstünel ciddi bir emek, zaman ve maneviyat harcamıştır Galatasaray adına. Harcadığı paralarında da haddi hesabı yoktur. Kimine göre başarılıdır, kimine göre başarısızdır. Fakat taraftarın yaptığı bir yanlış sonrasında ya da sahadaki sportif başarısızlık nedeniyle Üstünel'e karşı cephe almak hiçbir Galatasaraylı yöneticiye yakışmamaktadır. Yolun açık olsun Haldun Üstünel, elbet tekrar buluşacağız. Belki yönetimde, belki Sami Yen'de/Aslantepe'de tribünde.
Sonuç itibariyle uzun uzadıya yazdık, anlattık, ettik. FCN Blog ekibi olarak bildiklerimizi paylaştık, bilmediklerimiz veya yanlış bildiklerimiz varsa da düzeltmesini, öğrenmesini biliriz. Olduysa bir imla hatamız affola, keza bloğun takipçileri çok sıkı TDK üyeleri çıktı. Fakat unutulmasın ki; burası amatörce hazırlanan ve gönüllüce yapılan bir blog sayfası. Ne resmiyeti var nede başka bir şeyi. Fazla takılmayın ayrılık eklerine, iyelik eklerine. Sürç-ü lisan ettiysek affola. (Word'de yazım kontrolü yaptım, mesuliyet kabul etmem :) )
Not: Yazı kimisine göre yanlıştır, kimisine göre doğrudur. Fakat yaşananlar, olaylar budur. Kabul etmek isteyen olur, istemeyen olur her şeye saygımız vardır. Fakat kimse bizi Üstünel düşmanı, yönetim sempatizanı yâda tam tersi olarak algılamasın. Üstünel'in istifa etmesi konusunda ki görüşlerimiz düşüncelerimiz tamamen nötrdür, hatta biraz üzüntülüdür. Fakat unutulmasın ki; Galatasaray'da isimler gelip-geçicidir, baki olan Galatasaray armasının ta kendisidir. Yönetimde ciddi tartışmalar, fikir ayrılıkları, Üstünel'in üzerine gidilmesi falan derken sonunda istifa etti ve sadece kongre üyesi sıfatını taşıyor.
Özhan Canaydın döneminde pek etkin değildi o zamanlar daha toydu bu işlerde tabir-i caizse. Fakat yavaş yavaş kendisini geliştirdi. Adnan Sezgin'in yanında başladığı futbol takımında transfer yapan yönetici konumundaki pozisyonunda bir anda kendisini zirvede buldu. Adnan Polat döneminde Meira, Kewell, Baros transferleri ile taraftarın gönlünde zirve yaptı. Aslında bu transferlerin ortak özellikleri kariyerleri inişe geçen oyuncuları aldıkları ücretin biraz daha fazlası karşılığında takıma kazandırmaktı. Yani daha evvel yapıldığı gibi Üstünel'de aynı şeyleri yaptı. Fakat yaklaşık 5-6 yıldır yıldız oyuncu görmeyen taraftar bir anda karşısında kariyeri bitme noktasına gelen Harry Kewell, Milan Baros gibi yıldızları görünce neye uğradığını şaşırdı. Avrupa'da istediği formu tutturamayan Kewell ve Baros takımda kahraman olunca işin boyutu epey değişti. Fernando Meira'da sezon ortasında Rus takımı *Zenit Petersburg'a satıldı. Bu transfer o dönem borçları olan Galatasaray'a ilaç gibi gelse de aslında takımın UEFA zaferine engel oluyordu. Sonrasında yaşanan bir takım teknik ve idari sorunlarda Üstünel başrollerden birisiydi. Hamburg maçı sonrasında soyunma odasını bastı, Lincoln ile tartıştı ve oyuncuyu tartakladı. Evet, bir gerçektir bu; Cassio Lincoln'ü o gün maçtan sonra tartakladı Üstünel. Lincoln bu konuyu FIFA’ YA iletmek istese de takımdan hiç bir oyuncu onun arkasında durmayınca, Lincoln takıma küstü; Galatasaray ona küstü. Sonrasında da kaybeden kuşkusuz Galatasaray olmuştu ki, hatırlarsanız Lincoln o döneme kadar muhteşem bir grafik çiziyor ve adeta takımı şampiyonluğa taşıyordu.
Skibbe'nin yaşadığı Kocaeli faciasının ardından göreve Cevat Hoca ile devam edilecekti tıpkı Kalli döneminde olduğu gibi. Fakat o dönem Üstünel devreye girerek Bülent Korkmaz'ı takımın başına geçirdi ve ona emaneten takımın başında durmasını söyledi. Teknik kadro tarafından Lincoln cezalandırılıyordu saman altından kadro dışı bırakılmıştı. Sakat, formsuz veya cezalı olmamasına rağmen takımda en etkili oyuncu olmasına rağmen yedek kulübesinde oturtuluyor; 80'den sonra 'maç kurtarması' adına oyuna sokuluyordu. Adnan Polat bu tür işlere pek karışmıyor, Sezgin ise daha çok takımın dış işlerine ve genel idarisine bakıyordu. Üstünel ise futbolcularla daha çok samimi olan, takıma doğrudan etki eden bir rol oynuyordu. Bu durumda sadece Üstünel mi suçlu, elbette değil. Üstünel kadar Sezgin'de, Polat'ta suçlu amma velâkin ilk şahıs olarak Florya'daki yetkili Haldun olunca işler biraz değişti.
Sezon sonrasında "Galatasaray'da asla ikinci kaptan olmam" diyen Arda'ya ithafen yönetim tarafından bir cevap geldi. "Florya'nın 5 kapısı var, birisinden girer birisinden çıkarsınız" cevabına rağmen taraftarın sevdiği bir oyuncu olan Arda'ya kaptanlık verilmesi konusunda Üstünel'de devreye girdi ve Arda bir anda takımın en ufaklarından birisi olmasına rağmen Galatasaray takım kaptanı oldu. Taraftarında olumlu tepkiler ile karşıladığı bu durum sonrasında takımda bir takım durumlar yaşansa da yönetim tarafından kaptan yapılan Arda'nın ılımlı yaklaşımından dolayı bazı seslerin bitmesine neden oldu.
Sezon başında başta Frank Rijkaard olmak üzere, Leo Franco-Elano Blumer-Kader Keita-Lucas Neill-Giovani Dos Santos-Joao Alves transferlerinde ön plana çıkan başarılı yönetici; sezon ortasında ve sonunda takımın istenilen performanstan, harcanan paraya orantılı uzak bir performans çizmesi nedeniyle Üstünel'in bazı yetkileri kısıtlandı. Özellikle sezon başında yaptığı bazı transferlerde kendi kararları kendisinin alması yönetimde ciddi muhaliflerinin olmasına neden oldu. Ayrıca transferlerin sonrasında sanki tek başına transferi bitiriyormuşçasına ilgi görmesi de bir takım sıkıntılar yarattı ve yönetimi adeta Üstünel ve diğerleri olarak ikiye böldü. Mütevazı kişiliği ve karakter yapısı nedeniyle her ne kadar durumun böyle olmadığını anlatmak istese de taraftarlar onu çok farklı görerek aslında onun sonunu hazırladılar. Sezon başında yapılan transferlerde geçen sezon ki transferleri gibiydi. Yani bu oyuncularda Avrupa'da kariyerleri artık bitme noktasına gelmiş, kendisini ispatlayamamış fakat Galatasaray'dan ciddi meblağlar alacak oyunculardı. Baktığınız zaman Keita 2,5 milyon euro, Elano 3,5 milyon euro, Leo Franco 1,6 milyon euro gibi ciddi paralar alırken Keita ve Elano içinde her ne kadar taksitle de olsa bonservis olarak 16 milyon euro ödeniyordu. Sezon başında ücretsiz olmasına rağmen transferi bitirilemeyen Lucas Neill içinde sezon ortasında yaklaşık 1 milyon euro civarı bir para ödeniyor ve oyuncuya da yıllık 1,8 milyon euro ücret ödeniyordu. Ciddi paralar ödenmiş, ciddi ücretler ödenmiş fakat herhangi bir sportif başarı gelmeyince Üstünel haliyle şimşekleri üzerine çekmişti. Galatasaray'ın belki de transferde uzun bir aradan sonra en yüksek harcadığı meblağ bu sezon harcanmıştı, tüm turnuvalarda sportif alanda başarı adına. Fakat bu başarı gelmeyince de sorumlu Üstünel oldu. Özellikle Jo'nun yaptığı âlemler sonrasında suçlu olarak gösterildi. Bu ne kadar yanlış bir durum olsa da Jo'nun yaptığı alemlere bir türlü el koyamaması da otorite boşluğu olarak değerlendirildi.
Üstünel doğrularıyla, yanlışlarıyla başarılı yöneticilik dönemleri geçirdi. Galatasaray taraftarları tarafından tapılan yönetici konumuna geldi. Aslında taraftarların yapmış olduğu bu yanlış sevgi gösterisi yönetim karşısında Üstünel'i zora soktu. Taraftarların içinden gelen başarılı yönetici mütevazı kişiliğince aslında her şeyin yönetimsel olduğunu açıklasa da taraftarlar yönetimi Üstünel ve diğerleri olarak ayırmıştı. Galatasaray'ın önüne geçen ve yönetime dolaylı yoldan zarar veren Üstünel'de geçtiğimiz sezon harcadığı paralardan dolayı yetkileri kısıtlanan kişi konumuna geldi. Şirketlerin birleşmesi, profesyonelleşme, yöneticiler şirketlerde olamaz gibi açıklamaların ardından tamamen Haldun Üstünel'i pasifize etme senaryoları dönüyordu. Transfer komitesinde yardımcısı olarak bulunduğu Adnan Sezgin'e tüm yetkilerini geri iade ediyordu Haldun Üstünel ve tabii bu iade gönüllü olarak değil; başkanın talimatı doğrultusunda oldu. Haliyle bir kırgınlık, burukluk oluyordu. Başkanda bu burukluk, kırgınlık sonrasında yaptığı 'Kimsenin kırgın olma gibi bir lüksü yok, beğenmeyen çeker gider' tabir-ini aratmayan açıklamaları da Üstünel'e yavaş yavaş kapıyı gösterdi. Bugüne kadar onun en büyük destekçisi olan başkan Adnan Polat'ta yönetimden gelen baskılara dayanamamış ve tekrardan Adnan Sezgin'e görev yetkisini vermişti. Evet, şaka değil gerçek. Haldun Üstünel yaptığı transferler ve harcadığı paranın karşılığında başarı gelmemesi adına yetkileri kısıtlanırken; takımada gerektiğinden fazla karışması nedeniyle yönetim tarafından pasifize edildi, arkasındaki desteği kaybetti. Fakat taraftarın gözündeki destek hiç bitmedi tam tersi bu yaşanan olaylar sonrasında daha çok körüklendi.
Sezon başında yabancı oyunculardan Leo Franco, Elano Blumer, Kader Keita'nın satılması gündeme geldi ve yönetim kurulunda oylamaya sunuldu. Üstünel ise Leo Franco dışında oyuncuların satılmasına razı gelmedi. Hemen hemen tüm yönetim kurulundan oyuncuların satışı ve Galatasaray'ın menfaatleri doğrultusunda transferde tüm yetkinin Adnan Sezgin'e verilmesi konuşuldu, anlaşıldı. Yönetimde eksiksiz bu oylama sunulurken Haldun Üstünel bunu kabul etmedi. Sonrasında da fikir ayrılığı olarak benimsendi ve yönetim ile bazı konularda da yaşanan fikir ayrılıkları nedeniyle Üstünel bu pozisyondaki görevini bırakma kararı aldı. Tamda şirketlerin birleşmesi vs. denilirken bazı senaryolar açıklandı, profesyoneller dendi, yöneticiler şirkette olamaz dendi ve Üstünel'in transfer-futbol komitesindeki tüm yetkilerine son verildi. Keita'nın satışını kabul etmeyen yöneticiye yönetim tarafından ciddi psikolojik baskı yapıldı. Ciddi paraların harcandığı transfer dönemlerinde başarısız olmasının yanı sıra aldığı oyuncuların satılmasını da kabul etmeyen Üstünel ile bir takım tartışmalar yaşandı. Gerek Keita'nın disiplinsiz davranışları, gerek Leo'nun yaptıkları, gerekse Joao'nun alemlerine karşı herhangi bir hamle yapmaması üzerine yönetim kurulunda bu konular çok ciddi bir şekilde tartışıldı ve eleştirildi. -Bu konuların içeriğini net olarak bilmediğimiz için bir şey söylemek doğru olmayacaktır, burada son verelim bu duruma.-
Bu tartışmalar sonrasında 'Ya kararı kabul et yada istifa et' gibi bir seçenek sunuldu. Sonrasında da Üstünel istifasını etti. Aslında Haldun Üstünel ilk gün istifasını etmişti fakat yönetim tarafından kafasını toplaması söylendi; yönetim kurulunda kalması beklendi. Üstünel tatil sonrasında aldığı kararla yönetim kurulunda da istifa etti ve sadece Galatasaray kongre üyesi olarak kalacağını belirtti. Yiğit Şardan ile de pek arası iyi olmayan Üstünel'in bu istifası başkan tarafından kabul edildi. Aslında Üstünel görevlerinden istifa etmesi sonrasında yönetim kurulunda kalması pek doğru olmayacaktı. Keza Üstünel'in yönetim kurulunda ki asli görevi de futbol şubesinden sorumlu olmaktı. Bu pozisyondaki tüm yetkiler yaşananlar sonrasında Adnan Sezgin'e verildi. Yani Üstünel yönetim kurulunda kalsa dahi; başkanın danışmanı olarak görev yapacak ve futbol şubesine hiç bir şekilde karışamayacaktı. Aslında görevlerinden pasifize edildiği zaman gerek yönetim kurulundan gerekse futbol şubedeki görevinden pasifize edilmiş ve adeta istifaya zorlanmıştı Haldun Üstünel.
Transferler tutmayabilir, oyuncuların karakterleri bozuk olabilir, ciddi paralar harcayıp başarısız olabilirsiniz. Fakat böyle bir yaklaşım, böyle bir yaptırım 105 yıllık Galatasaray Spor Kulübü'ne hiç bir şekilde yakışmamaktadır. Üstünel'in yöneticilik hayatında elbette hataları olmuştur, yanlışları olmuştur. Bu elbette su götürmez bir gerçek fakat kendisine yapılanlar da son derece yanlıştır. Kendisini zamanında ilah eden Galatasaray taraftarlarının tavırları ve yaptıkları nedeniyle yönetimle arası açılmıştır Üstünel'in. Transferler sonrasında arka plandaki isimlerin zikredilmesi, herşeyi Üstünel yapmış gibi gösterilmesi kuşkusuz emeği ve hakkı olan insanları rahatsız etti. Kuşkusuz ki; bu konu zamanla yüksek sesle dile getirildi.
Üstünel'in yaptığı transferlerde ciddi paralar harcandı, oyunculara ciddi bedeller ödendi. Bazı bedeller takım arasında gruplaşmalara yol açtı, zaman zaman. Eğer yanlış hesaplamadıysam (yanlışsa düzeltin) Bu tartışmalar sonrasında 'Ya kararı kabul et ya da istifa et' gibi bir seçenek sunuldu. Sonrasında da Üstünel istifasını etti. Aslında Haldun Üstünel ilk gün istifasını etmişti fakat yönetim tarafından kafasını toplaması söylendi; yönetim kurulunda kalması beklendi. Üstünel tatil sonrasında aldığı kararla yönetim kurulunda da istifa etti ve sadece Galatasaray kongre üyesi olarak kalacağını belirtti. Yiğit Şardan ile de pek arası iyi olmayan Üstünel'in bu istifası başkan tarafından kabul edildi. Aslında Üstünel görevlerinden istifa etmesi sonrasında yönetim kurulunda kalması pek doğru olmayacaktı. Keza Üstünel'in yönetim kurulunda ki asli görevi de futbol şubesinden sorumlu olmaktı. Bu pozisyondaki tüm yetkiler yaşananlar sonrasında Adnan Sezgin'e verildi. Yani Üstünel yönetim kurulunda kalsa dahi; başkanın danışmanı olarak görev yapacak ve futbol şubesine hiç bir şekilde karışamayacaktı. Aslında görevlerinden pasifize edildiği zaman gerek yönetim kurulundan gerekse futbol şubedeki görevinden pasifize edilmiş ve adeta istifaya zorlanmıştı Haldun Üstünel.
Transferler tutmayabilir, oyuncuların karakterleri bozuk olabilir, ciddi paralar harcayıp başarısız olabilirsiniz. Fakat böyle bir yaklaşım, böyle bir yaptırım 105 yıllık Galatasaray Spor Kulübü'ne hiç bir şekilde yakışmamaktadır. Üstünel'in yöneticilik hayatında elbette hataları olmuştur, yanlışları olmuştur. Bu elbette su götürmez bir gerçek fakat kendisine yapılanlar da son derece yanlıştır. Kendisini zamanında ilah eden Galatasaray taraftarlarının tavırları ve yaptıkları nedeniyle yönetimle arası açılmıştır Üstünel'in. Transferler sonrasında arka plandaki isimlerin zikredilmesi, her şeyi Üstünel yapmış gibi gösterilmesi kuşkusuz emeği ve hakkı olan insanları rahatsız etti. Kuşkusuz ki; bu konu zamanla yüksek sesle dile getirildi.
Üstünel'in yaptığı transferlerde ciddi paralar harcandı, oyunculara ciddi bedeller ödendi. Bazı bedeller takım arasında gruplaşmalara yol açtı, zaman zaman. Eğer yanlış hesaplamadıysam (yanlışsa düzeltin) Üstünel zamanında transferlerin hepsine yaklaşık olarak 20-25 milyon euro gibi bir para harcandı. Sadece 10 milyon euroluk bir gelir geldi. Arada eriyip giden 10-15 milyon euro gibi bir rakam var. Ayrıca oyunculara verilen yıllık ücretlerde cabası. Galatasaray'da Elano 3,5 milyon euro, Keita - Kewell 2,5 milyon euro, Baros 2 milyon euro alıyordu. Yabancı oyuncular bu bedelleri alırken yerli oyuncularda en yüksek ücret Arda'nın aldığı 1,8 milyon euro civarı. Elbette bu kadar ciddi paralar döndükten sonra sportif başarı bekliyor herkes fakat sportif başarı gelmeyince de durumu tamamen Üstünel'e yıkmak birazda ayıptır.
Galatasaray'da bir yönetici istifaya zorlamak hiç hoş bir durum değildir. Sahada oynanan oyundan sorumlu tutulması da hiç hoş değildir, fakat yaptıkları sonrasında uyarılması gayet normal olacaktır. Yaşanan başarısızlıklar sonrasında bölgedeki yetkilinin kellesini istemek çağdışı kalmış bir durumdur. İyisiyle kötüsüyle Haldun Üstünel ciddi bir emek, zaman ve maneviyat harcamıştır Galatasaray adına. Harcadığı paralarında da haddi hesabı yoktur. Kimine göre başarılıdır, kimine göre başarısızdır. Fakat taraftarın yaptığı bir yanlış sonrasında ya da sahadaki sportif başarısızlık nedeniyle Üstünel'e karşı cephe almak hiçbir Galatasaraylı yöneticiye yakışmamaktadır. Yolun açık olsun Haldun Üstünel, elbet tekrar buluşacağız. Belki yönetimde, belki Sami Yen'de/Aslantepe'de tribünde.
Sonuç itibariyle uzun uzadıya yazdık, anlattık, ettik. FCN Blog ekibi olarak bildiklerimizi paylaştık, bilmediklerimiz veya yanlış bildiklerimiz varsa da düzeltmesini, öğrenmesini biliriz. Olduysa bir imla hatamız affola, keza bloğun takipçileri çok sıkı TDK üyeleri çıktı. Fakat unutulmasın ki; burası amatörce hazırlanan ve gönüllüce yapılan bir blog sayfası. Ne resmiyeti var nede başka bir şeyi. Fazla takılmayın ayrılık eklerine, iyelik eklerine. Sürç-ü lisan ettiysek affola. (Word'de yazım kontrolü yaptım, mesuliyet kabul etmem :) )
Not: Yazı kimisine göre yanlıştır, kimisine göre doğrudur. Fakat yaşananlar, olaylar budur. Kabul etmek isteyen olur, istemeyen olur her şeye saygımız vardır. Fakat kimse bizi Üstünel düşmanı, yönetim sempatizanı yâda tam tersi olarak algılamasın. Üstünel'in istifa etmesi konusunda ki görüşlerimiz düşüncelerimiz tamamen nötrdür, hatta biraz üzüntülüdür. Fakat unutulmasın ki; Galatasaray'da isimler gelip-geçicidir, baki olan Galatasaray armasının ta kendisidir. Yönetimde ciddi tartışmalar, fikir ayrılıkları, Üstünel'in üzerine gidilmesi falan derken sonunda istifa etti ve sadece kongre üyesi sıfatını taşıyor.
bizim insanımız bi olayı-kişiyi çok çabuk yüceltip aşağılayabiliyor. olaylara geniş pencereden bakamıyoruz. taraftarın aşırı sempatisi bence dengesizdi. medya da çok yanlış yönlendiriyor tabii. ama bu yönetim ve rijkaardı bazu tabuları yıkacak gerçek icraat yapacak gibi görüyorum özellikle rakiplerimiz beşiktaş ve fenerbahçeyi görünce..
YanıtlaSilBu sene yönetimin çabaladığını ve eleğini asmadan ununu iyice eleyeceğini düşünüyorum.Yönetime ve Adnan Polat'a güvenim tam.Bu sene her şeyin istenilen gibi olacağını düşünüyor ve temenni ediyorum.
YanıtlaSilSevgili dostlar,
YanıtlaSilBurası amatörce hazırlanan bir blogtur diyerek kendinizi çok hafife alıyorsunuz. Bu site, uzun zamandır Galatasaray ile ilgili detayların takip edildiği bir mecra halini aldı. Dolayısıyla, artık sizin de bazı şeylere dikkat etmeniz gereklidir. Bunların en önemlilerinden biri, çok basit bazı imla kurallarını kullanarak yazılarınızın daha akıcı ve rahat okunabilir olmasını sağlamanızdır.
Saygılarımla.
Burak Karsu
Eğer Belgrad maçından kötü bir sonuçla ayrılırsak artık ne Adnan biraderler ne de Rijkaard kalabilir...hepsinin üzerinde çok büyük baskı oluşur...tabii alacağımız muhtemel kötü bir sonuç lige de moralsiz başlamamıza sebep olur...çok kritik bir maç olacak...bu arada transfer yapmak için hala 3 5 kuruşun pazarlığını yapmayı da doğru bulmuyorum...1 kaleci, bir orta saha ve 1 de forvet alınmazsa geçen sezon ki filmi ahlar vahlar içinde tekrar izleriz...görünen köy kılavuz istemez...yine Rijkaard'ın yüzündeki mutsuz , bıkkın ifadeyi sadece ben mi görüyorum bilmiyorum ama sıkıntılı ve çok donuk gözüküyor...umarım kulüp için herşey daha iyi olur.
YanıtlaSilMeira yazida belirtildigi gibi Rubin Kazan'a degil Zenit'e satilmisti.
YanıtlaSilHatırlatma adına teşekkürler, bir an tereddütteydim Rubin mi başkasımı diye haklıymışım tereddütlerimde :)
YanıtlaSilDahi anlamındaki de'leri ayrı yazmadan yazan bir yazının içeriği ne kadar güzel ve doğru olursa olsun eksiktir ve zayıftır. Ayıp artık yahu.
YanıtlaSilmaliyeti düşük Mehmet helvacı transferleriyle bu sezon da UEFA Kupası'na kalma mücadelesi yaparız artık.
YanıtlaSilOlayları bu kadar basite indirgemek biraz mantıksız geldi bana yazının başındaki kariyeri düşüşte olan oyuncuların aldıkları maaşın biraz fazlasına Türkiye'ye gelmesi vs ...Sizin bakış açınıza göre kariyeri düşüşte olan herhangi bir oyuncu aldığı maaşın fazlasına Türkiye'ye getirebilir yani Aziz Yıldırım'ın Xabi Alonso'yu getirememesi ya da Galatasaray'ın zamanında Arouna Kone'yi getirememesinin tek sebebi aldıkları maaştan fazlasının teklif edilmemiş olması mı ?
YanıtlaSilBugün Galatasaray Fenerbahçe ve Beşiktaş herhangi bir oyuncuya oynadıkları takımdan aldıkları maaşın daha fazlasını rahatlıkla verebiliyor zaten (ekonomik açıdan doğru olmasa da)yani bu tür takımların sundugu fırsatlar eşit oldugu zaman geriye insan faktörü kalıyor sizinle anlaşmak isteyen yöneticinin size nasıl davrandığı ülkesini takımını camiasını nasıl tanıttığı ileride cıkabilecek sounlar karsısında ne gibi çözüm önerileri sundugu gibi..
O yüzden yoldan geçen bi adama da 2m euro versek o da gider Kewell'ı getirir Guti'yi getirir demek biraz komik oluyor.
Ps:Kariyeri bitmesi noktasına gelen Baros kısmı eglenceli olmus:)
**Adettendir Galatasaraylıyım
@Yusuf
YanıtlaSilBaros Türkiye'ye gelmeden evel ciddi bir düşüş içerisindeydi. Kewell'ın ise ufaktan ufaktan bitiyordu kariyeri, hastalığı nedeniyle bir çok Avrupa takımı vazgeçti.
Zaten Baros şuanki performansını Avrupa'da gösterseydi o dönemlerde şimdi kendisi Barca'da veya Manu'da falan olurdu. Aynı şey Kewell içinde geçerli.
Kewell burada primlerle birlikte 3 milyon euro alıyordu, Guti primlerle 4.75 milyon euro alıcak. Baros'ta primlerle 3 milyon civarı para alıyor.
Sayın FCN : Az önce SKY Austria kanalinda Veli Kavlak ve Yasin Pehlivan´in Galatasaraya gidecegini söylediler. Sky derse genelde kesin gibidir transfer. Size böyle bir istihbarat geldimi?
YanıtlaSil@ FCN
YanıtlaSilLütfen "evel" değil "evvel" yazın yazacaksanız, bu kadar kullanılması gereken bir kelime de değil aslında ama hem çok kullanıyorsunuz, hem yanlış kullanıyorsunuz, lütfen dikkat edin artık şu imla hatalarına, önemli bir sitenin bunlara dikkat etmesi lazım.
@ Yazıda gerekli imla düzenlemeleri yapılmıştır. Amma büyüttünüz yahu, sıradan bir blog işte. Bakmayın o kadar büyük göründüğümüze; amatörlerce ve gönüllü insanlarca hazırlanıyor bu blog beyler. Sizinde yaptığınız biraz abartı oluyor, her yazıda yazının içeriği hakkında değil var yada yok olmasına rağmen yok de'ler yok da'lar. Merak etmeyin bundan sonra yazılar TDK tarafından kontrol edilip öyle yayınlanacak. İçiniz rahat olsun, bakalım bu sefer neye kılıf bulacaksınız.
YanıtlaSilLütfen şu türk dili ve edebiyatı dersini başka bir yerde ver al yazdım 'evel' nolcak
YanıtlaSil