Bu Çağrıya Sessiz Kalmayalım !
Şırnak'tan mektup var
Geçen hafta yazdığım '2010 Hayali' yazısının yayınlandığı akşam e-mail'ime bir okuyucu yorumu geldi. Gönderen okuyucunun adı Murat Çavdar, e-mail'in başlığı "Bizi de uçurun lütfen"di. E-mail metni şöyleydi:
"Türkler uçuyor sevindik, gururlandık ama burada, benim görev yaptığım köy okulumda çocuklar bırakın uçmayı zıplayamıyorlar bile. Burası damsız evlerin diyarı. Köyün ve öğrencilerin durumunu anlatmak istemiyorum, aynı bilindik manzaralar. Çocukların spor adına yaptıkları, patlak topları, terlikleriyle okul bahçesinde futbol oynamak. Okulumuz, tahtamız, kitabımız var, biz de buradayız, kısacası eğitimde sorunumuz yok. Fakat biz Hidayet’in üçlüklerine, Semih’in bloklarına, Kerem’in asistlerine özendik, biz potaya, yani basketbola özendik. Demiyoruz ki bize parlak cilalı parkeli spor salonu yapın, bize 2 tane pota yapın yeter, çemberin filesini biz öreriz. Hadi, yapın bir asist biz de uçalım...
Okçu Köyü İlköğretim Okulu – İdil/Şırnak"
Tesadüf bu ya, hemen hemen aynı tarihlerde sevgili dostum Serdar Gürel de kendi internet sitesinde "Her Mahalleye Bir Pota" diye yazı yazıp konuya şöyle değinmiş:
"2010 Dünya Şampiyonası’nı 2. sırada bitirip rüya gibi bir dereceye imza atmak bir rüyanın sonu değil başlangıcı olmalı, Sırbistan gibi, Litvanya gibi, Yunanistan ve İspanya gibi bir basketbol ülkesi, bir basketbol ekolü olmak elimizde…
Başarı mı dediniz, popülerlik mi dediniz? İşte şimdi en alası var basketbolda. Hadi madem öyle görelim bunu nasıl değerlendireceğiz…
Bir deli kuyuya bir taş atıyor ‘Her Mahalleye Bir Pota’ diye ve bu konuda da en az okunan blogdan, en çok takip edilen basketbol sitesine, en politik köşe yazarından, en küskün basketbol insanına kadar herkesten yardım bekliyor… Bu treni de kaçırırsak bir daha yakalamak zor olabilir zira…"
Turnuva sırasında olanca sempatiklikleri ve samimiyetleriyle oluşturdukları havayı, turnuva sırasında sonunun buralara varacağını tahmin edemediğimiz "Maddddiii maneviiii" geyikleriyle oldukça soğutan 12 Dev Adam ve onlara ülke tanıtımına katkılarından dolayı layık görülen primin tartışmaları daha bitmemişken "İki pota yapın yeter, filesini biz öreriz" diyen mektup canımı acıttı, ne yalan söyleyeyim.
İspanya’nın futbol ve basketbolda milli takımlar ve kulüp takımları düzeyinde yakaladığı başarılar sonrası çeşitli basılı yayın organında bu ülkenin spor politikalarıyla ilgili yazılar gördük, okuduk. İşin arkasında büyük bir organizasyon ve irade olduğu çok net şekilde ortadaydı. Devletin konuya olan yaklaşımı ortadaydı, bunun yanı sıra spor kulüpleri de böyle bir hamlenin seve seve parçası olmuşlardı. Benzeri şekilde, kendi ülkesinde, futbol liginde yabancı kısıtlaması olmayan Almanya’nın başka ülke kökenli oyuncuları milli takımlara kazandırmak yoluyla da olsa sergilediği performans dikkat çekti. Yine bunda da, o yabancı serbestliğiyle birlikte altyapılarda uygulanan kimi devlet ve federasyon politikalarının önemi yüksek.
Bizde ise tamamen kulüplerin eline bırakılmış durumda bütün bunlar. Devletin spor politikası diyince benim aklıma gelen tek şey futbolda olan ranttan dolayı burada devletin hakimiyetini arttırma çabaları. Ama sürekli 75 milyonluk nüfusunun çoğunu gençlerin oluşturduğu bir ülkeden bahsetmeyi de ihmal etmiyoruz.
Murat öğretmenin e-mail'ini paylaştığım andan itibaren şimdilik Fenerbahçe ve Galatasaray taraftarlarının oluşturduğu basketbol forumları ve çeşitli blog yazarlarının çabalarıyla harekete geçmiş bulunuyoruz. Bu tür konularda laf kalabalığına fazla yüz vermeyip doğrudan harekete geçmeyi tercih eden bir diğer dostum Barış Eymen, Murat öğretmenle de temasa geçti. Bahçelerinin müsait olduğunu öğrendi. Şimdi iş pota yaptırmaya kaldı. Bununla da kalmayıp okula forma, top göndermeyi de planlıyoruz.
Ancak bir avuç basketbolsever yazar ve taraftar olarak sadece Okçu Köyü İlköğretim Okulu’nu basketbola kavuşturmakla bu işin bitmemesi gerektiğini de düşünüyoruz. Bu furyanın giderek büyümesi, katılımın hızla ve hevesle artması gerekiyor. Bir noktadan sonra münferit katkı ve yardımların sadece önayak olmakla kalması, 12 Dev Adam’a desteklerini eksik etmeyen sponsorların yanına yeni sponsorların eklenmesi ve söz konusu kalkınmanın çok daha büyük boyutlara ulaşması gerekiyor. Zamanında sokak basketbolu turnuvaları düzenleyen, All-Star Show’a sponsor olan Reebok, semt parklarına potalar yapan Pepsi Cola, yine halen sokak basketboluna destek veren Burger King aklıma ilk gelenler. Bu isimler çoğaltılabilir, hatta birbirleriyle rekabet etmeleri bile gerekir ortada böyle bir konu varken.
Murat öğretmenin e-mail'iyle bu fitili yaktık. Arkasını getirmek için yardım edebilecek herkesten yardım bekliyoruz. Bu iş Şırnak’la kalmasın. Bu iş, iki pota dikip, 3-5 top gönderip unutup gitmekle kalmasın. Turnuva sırasında milli takım sponsorlarından birinin reklamında milli takım formalarıyla basketbol oynayan ve 12 Dev Adam’a formalarını vermek istemeyen o çocukların arasında her ilden bir çocuk olabilsin gerçek hayatta.
Basketbol milli takım oyuncularının sosyal sorumluluklarını yerine getirerek bu konuyla ilgilenmeleri gerekir. Milli takımda oynamak bir misyondur. Aldıkları primlerin en azından küçük bir miktarını bu projeye harcarlarsa ciddi bir atılım olur diye düşünüyorum. Tabi burada sadece "basketbol milli takımı ana sponsoru" olmanında dışında sosyal sorumlulukları olan kuruluşlar da var.
YanıtlaSil