Şeref sizsiniz..
"Kurt kocayınca köpeklerin maskarası olurmuş." çok güzel özetlemiş atalarımız. Geçen sene içeride, dışarıda önüne geleni tokatlayan Galatasaray'a kimse birşey söylemiyordu. Hatta bırakın birşey söylemeyi, tek bir kelime olumsuz yazan yoktu. Tam tersi bırakın olumsuz yazmayı, herkes Barcelona olmaktan bahsediyordu. Biz kazandıkça yazılarda tek bir eleştiri yazısı olmuyor, tam tersi her hafta sınıf atlıyorduk. Puan kayıpları olduğunda da sezon öncesinde ki yada bir ay evvel yaşanan konular su yüzüne çıkarılıyordu. Biz alıştık zaten basının türlü ayak oyunlarına, türlü dalaverelerine... Sabır taşı olsa çatlar artık insan ve baktık ki, kimseden çıt çıkmıyor bizde sesimizi yükseltelim dedik.
Öncelikle Frank Rijkaard'a tekrardan baş sağlığı ve sabır dileyelim. Doğum gününü geçirdiğin saatlerde babanın vefatını öğrenmek dünyanın en acı veren olayı olsa gerek. Yaşamadım daha, Allah yaşatmasın mümkünse uzun yıllarca. İşin enteresan yanıdır ki, Rijkaard'ın babasının vefat ettiği gün Galatasaray deplasmandaydı. Rakip kim olursa olsun, maç ne olursa olsun sen o maçı kafanda yaşayamazsın. O sırada kim bilir belki maçı değil, babanı düşünürsün. "Daha ölmedi" dersin, kabullenemezsin. Böyle düşünceler kafanda dolanırken o sırada yardımcılar girer devreye.. Neeskens'in neler yaptığını bilmiyoruz, belki Rijkaard moral-motivasyon olarak kendisini iyi hissetti. Bu konu üzerinde çok konuşulur ama onun düşüncelerini ancak kendisi / kendileri bilir. Hafta içerisinde Chelsea'nin teknik patronu Ancelotti'nin babası vefat etti. Hafta sonunda Arsenal maçı olmasına rağmen İtalyan cenaze evine gitti. Takımı yardımcısına bıraktı, maç öncesi herşey sana emanet diyerek çıktı gitti. Chelsea yönetiminin "İstersen gelmeyebilirsin" uyarısına "Geliyorum" diye cevap verdi. Herşeye rağmen, tüm yaşananlara rağmen sahaya çıktı. Oyuncular profesyonel, orası ayrı dünya. İngiltere'de oynanan futbol bildiğimiz futbol değil. Orası farklı alem... Chelsea haftasonu kazandı. Kazandı kazanmasına ama takımını bırakıp giderken basında bir Allah'ın kulu çıkıpta hakkında "Maç öncesi gitmesi düzensizliğin diz boyu olduğunun göstergesidir." diye yazmadı.
Öncelikle Frank Rijkaard'a tekrardan baş sağlığı ve sabır dileyelim. Doğum gününü geçirdiğin saatlerde babanın vefatını öğrenmek dünyanın en acı veren olayı olsa gerek. Yaşamadım daha, Allah yaşatmasın mümkünse uzun yıllarca. İşin enteresan yanıdır ki, Rijkaard'ın babasının vefat ettiği gün Galatasaray deplasmandaydı. Rakip kim olursa olsun, maç ne olursa olsun sen o maçı kafanda yaşayamazsın. O sırada kim bilir belki maçı değil, babanı düşünürsün. "Daha ölmedi" dersin, kabullenemezsin. Böyle düşünceler kafanda dolanırken o sırada yardımcılar girer devreye.. Neeskens'in neler yaptığını bilmiyoruz, belki Rijkaard moral-motivasyon olarak kendisini iyi hissetti. Bu konu üzerinde çok konuşulur ama onun düşüncelerini ancak kendisi / kendileri bilir. Hafta içerisinde Chelsea'nin teknik patronu Ancelotti'nin babası vefat etti. Hafta sonunda Arsenal maçı olmasına rağmen İtalyan cenaze evine gitti. Takımı yardımcısına bıraktı, maç öncesi herşey sana emanet diyerek çıktı gitti. Chelsea yönetiminin "İstersen gelmeyebilirsin" uyarısına "Geliyorum" diye cevap verdi. Herşeye rağmen, tüm yaşananlara rağmen sahaya çıktı. Oyuncular profesyonel, orası ayrı dünya. İngiltere'de oynanan futbol bildiğimiz futbol değil. Orası farklı alem... Chelsea haftasonu kazandı. Kazandı kazanmasına ama takımını bırakıp giderken basında bir Allah'ın kulu çıkıpta hakkında "Maç öncesi gitmesi düzensizliğin diz boyu olduğunun göstergesidir." diye yazmadı.
Hollandalı teknik adam 8 Ekim'de cenaze nedeniyle geçtiğimiz günlerde yönetimden aldığı izinle birlikte ülkesinin yolunu tuttu. Yas evine, matem evine gitmek zorundaydı. Gitti de.. Gitti, gitmesine ama kansızın teki bunu aynen şu şekilde okuyucularına aktardı. "Frank Rijkaard'ın babasının 8 Ekim'de düzenlenecek cenaze töreni için daha şimdiden Hollanda'nın yolunu tutması Galatasaray'da bir "düzensizlik" yaşandığının adeta belgesi oldu." Bunun adı düpedüz yavşaklıktır. Kimse kusura bakmasın, böyle birşeyi yazan insana saygım olmaz. Mahalle bakkalı değil, Hollanda'nın en saygın oyuncularından ve teknik adamlarından aynı zamanda tüm dünyanın elit teknik direktörlerinden birisi Frank Rijkaard. Babasının ölümünden tam bir hafta sonra defnedilmesi de, yapılacak organizasyonun göstergesi. Bunu anlamayacak kadar sığır olmak ise, at gözlüğü kullanmanın belgesi.
Geçtiğimiz günlerde bizim süpersonik kel Bahri saçma sapan şeyler yumurtladı. Bu yumurtlama nedense Karabükspor maçı sonrasında oldu. Olay Karabük, Belediye, Ankara, Sivas değil. Olay bizim süpersonik kelin puan kaybettiğimiz maç sonrasında "Alemciler bende saklı" diye durum belirtmesi. Haberin içeriğine bakıyorsun; "İstanbul Büyükşehir maçından hemen sonra 3 futbolcu sabah 5'e kadar gece külüplerinde eğlenip, içkinin dibine vurdu." Süpersonik kel bu yazıyı neden İBB maçı sonrasında değil, puan kaybettiğimiz maç sonrasında yayınlıyor? Bunun tek amacı var. Ortalığı kızıştırmak ve kargaşa yaratmak. Süpersonik kel bunları yazıp yayınladıktan sonra futbolun magazinsel kısmı devreye girdi. Bahri'nin üç dediği sayıyı yine aynı kuruluştan bir başka fırıldak Sayit Durmaz 5 futbolcu olarak arttırdı. Pascal'ın vakti zamanında kavga ettiği fırıldak haber metninde sanki görmüş gibi yorumlayarak devreye girdi. Bahri üç diyor, Sayit beş diyor bunun yanı sıra birde oyuncuların isimlerini veriyor. Birde idman raporunu yorumluyor ve düpedüz yalan söyleyerek; antremanda uyuyor diyor. İzlemediği antreman hakkında konuşması da ayrı bir durum, ona sonra değiniriz.
Hani diyorum ki; eğer biliyorsanız birşeyler çıkın konuşun vakti zamanında. Karı gibi, fırıldak gibi, şerefsizce, dansöz kıyafeti giymişcesine kıvırmayın. Ahmet Çakar diyor ki; Polat ve Sezgin uyuşturucu-seks partisi yapıyor. Belge var mı? Yok. Size bu bilgiyi kim verdi? Sorunun cevabı yine yok. Erman Toroğlu diyor ki; tribünlerde bilerek Sezgin istifa diye bağırıyorlar, para verdiler bunun için. Peki ya belge? Yok. Size bu bilgiyi kim verdi? Bunun cevabı da yok. Bu fırıldak Sayit, süpersonik kel Bahri'de sallıyor da sallıyor. Tabii takım hakkında yazılanlar, oyunculara edilen hakaretler, sallananlar vs.vs. onlara girmiyorum. Bunun için yapılacak şey belli aslında. Galatasaray yönetimi bu kişilere ciddi yüklü, sağlam tazminat davası açacak. Gerekirse rakam 1 milyon TL olacak. Donuna kadar alacaksın. Bir daha bak bakalım tek kelime şerefsizce birşey yazılıyor mu? Basın kartı var diye bu kadar özgür olamazsın. "Özgürlük, başkasının özgürlüğünü kısıtlamadıkça özgürlüktür." diye boşuna söylememişler. Sarı renkte bulunan o kart parçası nedeniyle sağda solda mahalle karısı ağzıyla konuşamazsın. Yok öyle bir hakkın. Ama bunların tek suçlusu yönetim, başka kimse değil. Zamanında herkese yakın davrandı kulüp, herkese iyimser oldu. Böyle saçma sapan konuşanlara, yalan yanlış iddialar ortaya atanlara vermedik gereken cevabı, vermedi yönetim ağzının payını. Taraftar Hürriyet ve Ntv'yi protesto ederken, yönetim o kurumlara röportaj verdi. Gerektiği zaman gerektiği cezayı keseceksin. Stadyuma girmeyecek, tesislere girmeyecek, çalıştığı gazeteye herhangi bir imtiyaz tanınmayacak. Bunu sadece biz değil, yönetim yapacak. Tribün gerektiği yerde gerektiği tepkiyi gösterecek. Net ortamında değil, protesto ile olacak. Klavye önünde veya arkasında sallamakla olmuyor.
Başlığı nasıl anlarsanız; ister birlikte okursunuz, ister ayrı ayrı.. Anlayana.
Şerefsizler ,itsoyları,köpekler ....
YanıtlaSilAdnan POLAT ın yönetiminin sonucları 16 Ekimi bekliyoruz !!!Tüzük kongresinde olacak olanları tüm Türkiye izleyecek....Miadı doldu bu yönetiminin..
Galatasarayda yönetici diye birşey varmı ki bunlar yapılsın?
YanıtlaSilŞimdi hocam bu adamlar biryeden yada birşeyden destek aldıkları için böyle şeyler yazıyorlar.Adamlar böyle atmasyon haber yayınlıyorlar ama bizim kulüb yapacakları projelere o kadar yoğunlaşmışki! dış dünyadan bağımsız yaşadıkları için bir yalanlama bile yayınlayamıyorlar.Hal böyleyken bu adamlarda ha bire Galatasaray'ı zan altında bırakan haberler yapıyorlar.Başkan her seferinde çıkıp:''Biz bundan sonra böyle haberlere kaşı daha ağır önlemler alıcaz.'' demesi çok manidar.Hürriyet gazetesine röportaj veriyor ama Başkan gazete binasından ayrıldıktan sonra adamlar ne yalan haber çıkarırız diye kafa yormaya başlıyorlar,Ntv ye çıkıyor açıklama yapıyor ama Başkandan gittikten sonra Rıdvan kulüp aleyhinde sallamaya başlıyor.Peki başkanım bunu göremiyor musunuz?Bir yalanlama haber çıkarmanız yada bunları uyarmanız çok mu zor?Ara sıra çıkardığınız yalanlama haberler yetmiyor malesef 100 tane çıkıyorsa gerekirse 100 taneyide yalanlayın.Biz taraftarlar olarak böyle haberler gördükçe üzülüyor,umutsuzluğa kapılıyoruz.3-4 çapulcu yüzünden idda ettiğiniz gibi 30 Milyon taraftarı bu duruma düşürmek hakkınız-hakları değil.Lütfen bu konuda biraz daha duyarlı olun.
YanıtlaSilbunun gb yuzlerce yazı yazmak gerekir aslında ama asıl suclu yonetim sonrasında da tabi ki biz taraftar.Tepkisiz kaldıgın zaman olanların basına gelenlerin yapılanların cıg gb buyumesine olanak tanımış olursun.Su stadda bu serro ları hicivliyecek elestirecek bir pankart bir kareografi çalısması bir tezahurat yapılamaz mı.Gördükce cıldırıyorum resmen psikolojik bir savasla insanlar toplum alttan alttan yonlendiriliyor.Ya ok takım kotu vs samp da olmasın o da ok ama ya her haber her konusma her anlatılan bu kulube zarar vermek için bu kadar mı asagılık bir sekilde olur.
YanıtlaSillig tv misal su hani ligimizin marka degerinden bahseden buna dair olusum içine giren bir kanal ama uygulamaları su GS yın yeni stadının oyunculara ve medyaya tanıtıldıgı gun bu haber haber saatinde 20 dk da yer alıyor neden cunku o stad GS yın cunku o stad GS la rakipleri arasında bir ucurum değil sıradaglar kadar fark yaratacak ya 5 yılda onemsiz gozuksun diye alttan bir calısma.Bunlar degil miydi febenin stadına zırt pırt giden işte boyle oluyo soyle buyutuluyo diye agızlarında salyalar akan niyetleri.Senin marka degerini ucurucak bir sey orda insa ediliyor ama sen bunu 20.dk da haber olrak giriyosun ve o gunun hiçbir onemli gelişmesi yok.Maksat GS yın yaptıgı olumlu bişeyi normal gostermek.Bunlar gb bissürü psikolojik çalısmanın oldugunu yazarım ama gec oldu şimdi yatma zamanı.Taraftar olarak tepkisiz kalmayalım derim gene de cunku bu yonetim (oyle bişey var mı!) oldugu surece uzuntulerimiz olursa bunları basın sayesinde dunyanın sonu bitiş cokus olarak yasamaya devam edicez..