Elinin Hamuruyla.. | STSL 2.Hafta

Bu haftanın en çok konuşulan konusu malum seyircisiz maç cezasının kaldırılması oldu. Artık maçların seyircisiz geçmeyeceği her ne kadar sevindirici bir haber olsa da, ceza alan takımı kadın ve çocuk seyircilerle cezalandırmanın mantıklı bir çözüm olup olmadığı çok tartışılabilir bir konu. TFF'nin aldığı bu kararla biz kadın taraftarlara hala fasülyeden taraftar gözüyle baktığını düşünmemek elde değil. Tabii bu işte pek mantık aramamak lazım, ne de olsa kanal kapatma cezası yerine belgesel yayınlayarak ödül-ceza kavramını yerle bir eden bir etmek de bize mahsus bir davranış.

Futbol hala bir erkek oyunu olarak düşünülse de, günümüzde kadın taraftarların sayısı göz ardı edilemeyecek kadar fazla. Bir Alman araştırma şirketinin 16 ülkede 10 binin üzerinde futbolsever kadınla yaptığı ankete göre bayanların %54.2 si Galatasaray taraftarı çıkmış, yani muhteşem stadımızı dolduracak kadar kadın taraftara sahip olduğumuz bir gerçek. Umarım cezasız bir sezon geçiririz; ama olası bir cezada bu olaydan karlı çıkacak takımlardan biri olacağımız şimdiden belli diyebiliriz. Bu kararı alırken kadınlar nasılsa ceza getirecek bir davranışta bulunmaz diye düşünenlere de bir not düşelim: Biz o zihinlere yerleşmiş, "ofsayt ne hayatım?" modunda maç izleyen kadınlar değiliz, ayrıma gerek yok biz de sonuna kadar taraftarız!


PITBULL MU ASLAN MI?
Bu hafta Samsunspor maçında aldığımız galibiyet bizi sevindirdi; ama oyunumuz yine fazla iç açıcı değildi. Attığımız ilk golden sonra Melo'nun golü mü yoksa pitbull lakabını sonuna kadar hakkettiğini gösteren gol sevinci mi daha güzeldi hala karar verebilmiş değilim, gerçi ben kendisi açıklayana kadar gol sevincini kükreyen bir aslana benzettim; ama olsun. Maç sonrasında bu sefer bize twitterdan teşekkür eden ve gol sevincini oğlunun ricası üzerine yaptığını belirten Melo oldu. Her hafta böyle gol atacaksa, biz bu sevinci çok sevdik Melo. Artık sadece oğlunun isteği değil, bizimde isteğimiz bu "pitbull" sevinci..


İLAHİ ADALET?
Maçın 1-1 olmasından çok golü atanın Mustafa Sarp olmasına üzüldüm. Gol sonrası yaptığı hareket ise bana göre "yediği kaba pislemek" tabirinin birebir karşılığıdır. Her ne kadar kötü gidişatın belirli futbolcular üzerine yüklenmemesi gerektiğini düşünenlerden olsam da yaptığı hareketten sonra kendisini istememekte haksız olmadığımızı bize ispatladığı için sevindim. Onun bu hareketini "İlahi adalet" olarak yorumlayanlar, maç sonunda kendisine takımımızın verdiği cevabı da acaba aynı şekilde yorumlamışmıdır? Galatasaray'a yetenekleriniz ile gelirsiniz. Fakat sizi burada tutan karakteriniz ve kişiliğinizdir. Mustafa Sarp kaldığı sürede bunu bir türlü öğrenememiş olsa gerek. Keza bu takıma gönül verenler ezeli rakiplerimizin ikisinde de forma giyen Emre Aşık'a "ADAM" olduğu için tabir-i caizse tapmakta. Takımımıza gönül vermeyenlerin profesyonel futbolcu diye tabir ettiklerimizden de olsa bu formayı giymesine her zaman karşıyım.


İSVEÇ ÇAKISI
İlk hafta sakatlığı nedeniyle oynayamamasına rağmen yorumcular ısrarla formunu konuştu, maç öncesinde ve İsveçli oyuna girerken. Sakatlanan bir oyuncunun formunu tartışmak ne kadar doğrudur ki? Orası ayrı bir mesele ama Elmander oyuna girdikten sonra 4-4-2'ye geçtiğimizi takım arkadaşlarına anlatmaya çalışmasıyla "tamam işte Kewell'dan sonra sevip benimseyeceğimiz oyuncumuz Elmander'dir" dedim. Yedek kulübesinden gelip maçın skorunu değiştiren oyuncuları kim sevmez ki? Bir an önce iyileşip formayı kapmasını ve bir daha bırakmamasını dilemiştim geçen hafta, dileğim gerçekleşti Johan formayı kaptı, bundan sonra da kolay kolay bırakmaz, çift forvetli oyunun vazgeçilmezi oldu bile ilk maçından.

SARI? KIRMIZI? PENALTI, GOL!
En çok tartışılan pozisyon penaltımızdı. Elmander kendini attı, rol yaptı diyen de oldu, kırmızı kartı ağır karardı, sarı da verilebilirdi diyen de. Peki pozisyon bittikten sonra topu eline alıp rakip takım futbolcusunun üzerine yürüyen, küfredip ittiren bir kalecinin kırmızı kart görmesi için illa rakibinin bir yerini kırması mı gerekir? Selçuk bana göre hakkımız olan penaltıyı kullanarak, gole çevirmeyi başardı, resmi olarak ilk golünü de atmış oldu. Penaltı için ayrıca karşılaşmanın hakeminin Galatasaraylı olduğunu savunanlar oldu. Bunu ancak ve ancak hazımsızlık olarak yorumlayabiliriz, keza verilen bir penaltı sonrasında (ki tüm otoriteler doğru bir karar olduğunu belirtiyor) bir hakemin öğrencilik günlerini ortaya dökmek ve "İşte bu yüzden penaltı verdi" demek abesle iştigal değil, işkembe-i kübra değil doğrudan doğruya komik olmak anlamına geliyor.


GALATASARAYIMIZIN GOLÜ.. 10 NUMARA.. OKTAAAAYY!
Attığımız 3 golden sonra da yapılan anonslarda Metin Oktay'ın isminin söylenmesi çok güzel bir jestti. Maçı izlemeye gelenler arasında Trabzonspor teknik direktörü Şenol Güneş de vardı. Dikkatlerden kaçmayan ise kendisine maç öncesi yöneticilerimiz tarafından Metin Oktay kitabının armağan edilmesiydi. (yada Şenol Hoca kendisi kitabı aldı) Karakter ve kişilik olarak Türk futbolunun önemli isimlerinden birisi olan Şenol Güneş'i aramızda görmek bizler açısından da hoş bir anı olarak kaldı. Inter karşısında aldığı galibiyetle hepimizi sevindiren Trabzonspor 2. lig maçından da istediğini alamadan ayrıldı. Geçen hafta bizi yakan Webo bu hafta da Trabzonspor'u yaktı.

FOSFORLU DEDE
Eskişehirspor bu haftayı da galibiyetle bitirdi. Leonardo de Deus Santos nam-ı diğer Dede giydiği fosforlu sarı formasıyla eski takımı Borussia Dortmund'u hatırlamış olmalı ki golünü de atmadan geçmedi. Skibbe ile birlikte son derece tehlikeli bir takım haline dönüşen Eskişehirspor geçen hafta Beşiktaş'ı, bu hafta da Sivasspor'u mağlup ederek yoluna devam ediyor. Skibbe'nin takıma hücum konusunda ekstra bir katkı sağladığı ortada, oyuncularından da ekstra performanslar gördüğü takdirde sezonun flaş ekiplerinden birisi olabilirler. Sorunlu genç yetenek olarak adlandırılan Batuhan bu haftayı da golle kapattı, hafta içi verdiği röportajla ise bir hayli yol aldığını, artık olgunlaştığını göstermek ister gibiydi.


KİBAR GUTİ NİÇİN NİÇİN?
Guti yine kadro dışı kaldı. Bunu pek umursamamış olmalı ki Bebek'te nargile içerken görüntülenmiş. Yaptığı hareketlerle adeta köyden atılmak için Maho Ağa'nın yüzdüğü suyu pisleten Kibar Feyzo'yu hatırlattı bana. Takımdan gönderilmek için elinden geleni ardına koymuyor sanki. Kendini bu kadar sevip kabullenen taraftara böyle davranma hakkı olmadığını düşünüyorum.

Artık hafta içi maçlar da başlıyor, sezon başlasın maçsız kaldık diye yakınırken bundan sonra maçsız günümüz geçmeyecek. Yine kazandığımız bir haftanın ardından görüşmek üzere hoşçakalın.

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0