Kaplumbağa Terbiyecisi, FT!
Sezonun ilk TT Arena maçında bugün ki yazıma, "Felipe Melo bir vurdu, 1.8sn de aynı anda dünyaya 400.000 çocuk geldi" diyerek başlayıp, pembe gözlükler ardından tüm gördüklerimize bakarak hiç bir şey olmamış gibi davranabilmeyi çok isterdim fakat bunu ne yazık ki yalnızca Galatasaray' ımızın daha iyi yerlerde, kusursuz bir makine gibi çalışıyor olmasını isteyen birisi olarak yapmayacağım.
Büyük bir heyecanla, her zamanki gibi TT Arena'da yerimizi almak için dostlarımızla buluştuk ve belki de uzun zamandır ilk kez maçın başlamasına 35dk kala tribündeki yerimizi aldık.
Atmosfer çok güzeldi, taraftarlar Galatasaray'ı kesinlikle özlemiş, tribünlerdeki SARI-KIRMIZI yoğunluğu belki de eskisinden daha çok gözüme çarptı. Renklere duyduğum özlemden dolayı algıda seçicilik de olabilir elbette.
Gelelim asıl konumuza, maça kendi evimizde neden 4-5-1 başladığımız konusunda hiç bir fikre sahip olamadığım gibi, forvette yalnız kalan Milan Baros'un ısrarla ipinin çekilmeye çalışılıyor olması beni rahatsız etti. Evet kabul edebilirim Milan eski Milan değil fakat; ona top getirecek oyuncuların da en az onun kadar futbol düşünebiliyor olması gerekmez mi? Felipe Melo'nun 35.dk da ki golüne kadar hücum anlamında hiç bir varlık gösteremedik. Kazım'ın bedeni sahada, ruhu kesinlikle yataktaydı. Sabri sınırlı becerileriyle ne kadar koşsa da yaptığı ortaların niteliksiz oluşu pek sonuç getirmedi. "Arda Turan" ın takımdan ayrılmasıyla sol kanat bitti, artık sağ taraftan işleyen bir Galatasaray göreceğiz diyenlerin aksine Riera'nın hareketliliği ve yaratıcı olmaya gayret etmesi, maçın genelini sol tarafa taşımasına yardımcı oldu. Bu durumda maçtaki düzene göre sağ kanatta halen daha eksiklerimizin, yetersizliklerimizin olduğunu göz ardı edemeyiz.
Defansta Hakan-Ujfalusi-Gökhan-Sabri dörtlüsü bir arada ilk defa sırıtmadı fakat ayrı ayrı baktığımızda Hakan Balta ve Gökhan Zan bu takım için artık kesinlikle yetersiz.
Orta sahada Riera-Selçuk-Melo-Eboue-Kazım beşlisi elbette orta alanı kalabalık tuttuğundan tüm boş alanları doldurma şansına sahip oldular fakat ayrı ayrı baktığımızda, Riera kesinlikle etkili olmaya gayret etti, Selçuk "Arda"nın gidişiyle kanadı kırık bir ruh haliyle oynamaya devam ediyor, Melo can kurtaran gibi bir orada bir burada yani her yerde, Eboue ben burada ne yapıyorum-ne yapmaya çalışıyorum der gibi yerini yadırgadı, Kazım ise bitse de gitsek izlenimi yaratarak oynadı.
Hücum hattında Milan Baros halen daha kaçırmaya devam ediyor. Yırtıcı, devrilmeyen, drippling yapan, şut çeken, rakip savunma oyuncularını tedirgin eden eski Milan'ı çok özlüyorum. Dilerim en yakın zamanda arka blok oyuncular kendini bulur ve Milan da gollerini atmaya devam eder. Elbette formayı Elmander ve Sercan' a henüz kaptırmadan.
İkinci devre maçın 1-1 oluşunun verdiği psikolojik etkiye, taraftarın ruhsuz, oyunu tembelleştiren ve yaklaşık 30dk süren "Saldır Galaaatasaray, saldır Galaaatasaray, saldır Galatasarayyyy" tezahüratı eklenince tribünde resmen uyuklar hale geldik. uA yetkilileri varsa eğer onlara seslenmek istiyorum, tribünden bu uyku modunu kaldırın, yoksa her hafta o trabzanda oturan 5 kişinin fotoğrafını çekerek kendilerini deşifre etmek durumunda kalacağım.
Elbette oyuncu değişiklikleriyle ikinci devre canlandık, kendimize gelmeye çalıştık ama tamamiyle iyi değildik. Öncelikle Kazım ortaya geçerek yer değiştirdi sonrasında, Sercan'ın oyuna girmesi hücumu harekete geçirdi, Elmander'in kulübede Baros'a göz kırparak, içeriye öyle değil böyle girilir dercesine bakışları, rakip savunmayı süpürüşleri, bir anda Sercan'ın güzel topuk pasıyla golü getirdi. İyi de vurdu güzel de vurdu. Dilerim hep böyle de vursun :). Sonrasında rakip takımın kalecisinin yaptığı hareket bir anda oyunun seyrini değiştirdi. Elmander takımımıza bir de penaltı kazandırarak, yerini sağlama almaya başladı.
Aslında atılan 3 gol ve alınan 3 puana rağmen dışardan bakıldığında halen ruhsuz, sıkıcı ve kesinlikle tembel oynuyoruz. Bu yüzden de bir antrenör olarak, Fatih Terim' in neler düşündüğünü az çok tahmin edebiliyorum. O tıpkı bir Osman Hamdi Bey! Düşünceli bir biçimde kenarda dikilen, geri kalmış bu oyunu diğer medeni uygarlıklarda oynandığı gibi çağdaşlaştırmaya çalışan, yorgun bir aydın! Kendi iş biçimine uyum sağlamayan kaplumbağalarını, tepkileri ve sözleriyle terbiye etmeye çalışan, fakat; artık tepki bile vermemeye başlayan çünkü derviş sabrın da bir sonu olduğunu bilen bir terbiyeci! Kaplumbağa Terbiyecisi, FT!
Aslında atılan 3 gol ve alınan 3 puana rağmen dışardan bakıldığında halen ruhsuz, sıkıcı ve kesinlikle tembel oynuyoruz. Bu yüzden de bir antrenör olarak, Fatih Terim' in neler düşündüğünü az çok tahmin edebiliyorum. O tıpkı bir Osman Hamdi Bey! Düşünceli bir biçimde kenarda dikilen, geri kalmış bu oyunu diğer medeni uygarlıklarda oynandığı gibi çağdaşlaştırmaya çalışan, yorgun bir aydın! Kendi iş biçimine uyum sağlamayan kaplumbağalarını, tepkileri ve sözleriyle terbiye etmeye çalışan, fakat; artık tepki bile vermemeye başlayan çünkü derviş sabrın da bir sonu olduğunu bilen bir terbiyeci! Kaplumbağa Terbiyecisi, FT!
Hiç yorum yok
Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.