Elinin Hamuruyla.. | STSL 3.Hafta

Hafta içi maçlarının başlamasıyla sezonun 3. haftasını da geride bıraktık, tabii buna ne kadar "hafta" denilebilirse. Bana göre bu haftalar ilkokulda öğretmenlerin bize kanaat notundan verdikleri notlara benziyor. 4 buçuktan 5 gibi, 2buçuktan 3. haftaydı geride kalan. Nasıl o zamanlar ipler öğretmenlerimizin elindeydiyse, şimdi de TFF ne diyorsa o! Bundan sonra 3 günlük haftalar bizi bekler. Biz taraftarlar bile şimdiden "bir haftada bu kadar çok maç mı olur, seyretmekten yorulduk" modundayken futbolcuların fiziksel ve ruhsal durumlarını düşünmek bile istemiyorum. Bu kadar yoğun tempodaki ligde fazla sakatlık, kırmızı kart, hakem hataları, ceza vs. olmamasın (ihtimallerinin düşük olduğunu bile bile) diliyoruz.

Bu sene forma sponsorumuzun değişmesiyle birlikte büyük heyecan içinde beklediğimiz formalarımızı parçalı hariç beğenmesem de, maç başlamadan önce takımımızın forma üstüne giydiği takım ürünlerinden express olarak geçen eşofman üstü diye tabir ettiğimiz takımlar çok güzel düşünülmüş. Ben hala siyah formamızın "hakem forması" gibi olduğunu düşünüyorum, sarıyı da geri dönüşümlü malzemeden yapılması haricinde pek tuttuğumu söyleyemem; Parçalı Forever!


ANLADIM BİZ NAZARA GELDİK
İdeal ya da beklenen kadromuzu çıkarmıştı hocamız Karabük karşına, bir diğer artı da kaptanımızın Ujfalusi olmasıydı bana göre. Şimdiye kadar hiç kart görmedik, ilk 2 haftanın en centilmen takımı biziz diyorduk maç öncesinde. "İnsana sevdiğinin nazarı değermiş" lafını kanıtlarcasına gelişti olaylar. O kadro sadece 13 dakika sahada kalabildi kartsız ve 11 kişi olarak. Aslında görülen kırmızı kart, sadece bizim değil kalecimizin de defans oyuncularımıza olan güven eksikliğinin dışa vurumu gibiydi.


İLK KIRMIZI - ÇALIŞMADIĞIMIZ YERDEN GELDİ HOCAM
Muslera'nın çıkışı hatalı mıydı? Evet. Kasıt var mıydı? Hayır, kesinlikle kontrolsüz hareketti. Kırmızı kart? Ağır bir karardı, sarı kart gösterilebilirdi; çünkü bariz gol şansı yoktu. Tüm bunların doğrultusunda Bünyamin Gezer elini cebine attı ve doğrudan kırmızı kartını çıkarttı. Maçta yaptığımız tek faülün bedeli biraz değil, çok ağır oldu. Evsahibi takımı oyuncuları maç boyunca dayak atmasına rağmen o cesareti göstermedi. Bütün hepsi bir kenara bütün suç kalecimizin değildi; bu kadar ağır olmasa da buna yakın bir olayın gerçekleşebileceğini Gökhan Zan'ın sürekli defansın arkasına adam kaçırmasından belliydi. Muslera gereksiz ya da acemice de olsa o anda doğru düşündüğünü yaptı; sonucunun bu kadar ağır olacağını elbette bilemezdi.


KART TAMAM DA PEKİ SAKATLIK?
Pozisyondan sonra yerde kaldı, sahadan sedye ile ayrıldı. Kalecimiz oyundan atılmasının üzerine de bir de sakatlanmış mıydı? Kötü şans dedikleri bu olmalıydı.Takımın bir eksikle oynaması elbette zor; ama kırmızı kartı gören bir de kaleci olursa bu zorluk katmerlenir, bütün oyun düzeni değişir ki; öyle de oldu. Muslera'nın kırmızı kartının ardından Ufuk'un girebilmesi için Reira oyundan alındı. Maç sonrası Muslera kişisel twitter hesabından sağlık durumunun iyi olduğunu söyleyerek müjdeli haberi verdi. Uruguaylı genç filebekçisi ayrıca takımı 10 kişi bıraktığı için tüm taraftarlardan özür diledi.


BAY -SAHADA- GEZER
Malum hakem sözcüğünün Türk Dil Kurumu'nun yayınladığı yeni Türkçe sözlüğündeki karşılığında "Karşılaşmaları,yarışmaları kurallara uygun ve yansız olarak yöneten kimse" yazmakta, bu cümledeki altı çizili kelimenin nasıl da anlamsızlaştırıldığını gördük hep beraber. Faulü yapan biz olunca, ilk ve tek faulümüzde kırmızıyı gördük; Karabük'ün yapmaktan bıkmadığı, benimse saymaktan bıktığım faullerine ise sadece uyarı verilmesinin temelinde yatan mantığı çözmek için, bu kararları alan kişinin "çocukluğuna inmek" gerektiğini düşünmekteyim. Unutmadan belirtelim, Allah'ı var. Shelton elle oynadığı için sarı kartına başvurdu, geri kalan tüm pozisyonlar Karabük lehineydi. Onu da nasıl verdi, hayret etmek lazım.

'KALECİ OYUNCU' ESKİDİ, DEVİR 'SEYİRCİ KALECİ' DEVRİ
Mahallle maçlarının vazgeçilmezlerindendir kaleci oyuncu, bu akıma bir ek de Ufuk Ceylan'dan geldi bu hafta: kaleci seyirci. "Kalede gösteriş olsun diye dururum, asıl amacım maçı yakından izlemek" dedi adeta. 73. dakikada yediğimiz gole kadar maçı seyredenin biz taraftarlar olduğunu zannediyordum ki Ufuk da bizdenmiş onu anladım, gol olurken sadece seyretti. Maç sonunda Fatih Terim: "Büyük takımda yedek oyuncuysanız eğer şans size geldiğinde tam anlamıyla hazır olmalısınız; eğer ki şans verildiğinde bu formanın hakkını vermezseniz sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsınız." diyerek zaten gerekeni söyledi. Ben de hala ısrarla bazı oyuncuların Galatasaray formasını storelardan alarak ancak sırtına geçirebilecek futbolcular kategorisine girdiği kanısındayım.


BAROS + MELO = 1 GOL
Neyse ki Baros oyuna girdikten sonra kazandığı penaltıyla o ana kadar çoktan yok olmuş olan umutlarımızı bir nebze de olsa yeniden yeşertti. Penaltımızı gole çeviren Melo'ya teşekkür ederek 1 puana razı olduk. Yoksa 1-1 biten FB-Manisaspor maçına sevinen kadın tarafar gibi biz de "olsun, yine de biz yendik" diyerek hayat bize güzel havalarında mı stadı terketseydik? Melo penaltı kullanırken sahada dua eden, yedek kulübesinde ise pozisyonu seyretmeye dayanamayacak kadar heyecan içinde olan oyuncularımızı görmek biraz da olsa umut vericiydi. En azından takımı bizim kadar düşünen futbolcularımız olduğunu bilmek güzeldi; yoksa o heyecan olası bir yenilgi sonrası yenilecek fırçaların, iptal edilecek izinlerin olacağının belli olduğundan mı kaynaklanıyordu?


QUARESMA YERLERDE
Kırmızıya kaşınan futbolcular vardır, Bursaspor maçında Quaresma da onlardan biri olduğunu gösterdi hepimize, yaptığı gereksiz hareketleriyle "Bursa nasılsa 10 kişi, biz de eksik kalsak sorun olmaz" der gibiydi. Ligin ilk haftasından beri tabir-i caizse kaşınan bir oyuncuydu Portekiz'li. Sert faüller, hakemlerle girdiği ikili diyaloglar ve rakipleri ile olan ilişkilerinde insiyatif kullanan hakemler tarafından ucuz yırttı. Bursa deplasmanında topu kaptırdıktan sonra yaptığı sert faul, kabul edilecek cinsten değildi. Kabul etmedi zaten maçın hakemi Yıldırım. Elini attı cebine, çıkartıverdi kırmızıyı. Çıkarken armayı öpmesiyse öncekiler gibi takdir edilmemeli, bu seferki üstüne bir de sıvamak dediğimizdendi.


SKİBBE İNTİKAM PEŞİNDE!
Son maçında Gençlerbirliği ile 0-0 berabere kalan Eskişehirspor bu haftaki misafirimiz. Alınan beraberlikten sonra Skibbe'nin aklındaki tek ihtimalin mutlak galibiyet olduğu aşikar, iddialı sözlerinden de bunu anlamak mümkün. Hele ki karşısındaki takım biz olduğumuz için kendisini kanıtlamak adına elinden gelenin en iyisini yapacaktır. Ofansif kontrollü futbol oynatmaya çalışan Alman teknik adamın döneminde iyide oynamıştık aslında. Ali Sami Yen Stadı'nda oynanılan ve hezimetle sonuçlanan Kocaelispor maçında fişi çekilen Skibbe yeniden Ali Sami Yen'de. Bu sefer bıraktığı yerde değil, karşı kulübede. Yenilenen ve ofansif oynayan Eskişehir karşılaşması zor geçecek. İki tarafta galibiyeti istiyor. Umarım istediğini alan biz oluruz.

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0