Elinin Hamuruyla.. | STSL 13. ve 14. Hafta

Yine 7 gün içine iki maç sıkıştırılan, takvim hesabıyla bir, fisktür hesabıyla ise iki hafta olarak kabul ettiğimiz yoğun bir haftayı geride bıraktık. 13. haftada Gençlerbirliği deplasmanından 1 gollü galibiyetle ve 3 puanla dönerken herkesin tek düşündüğü elbette derbiydi. 14. haftadan da 3-1'lik skorla, harika bir galibiyetle 3 puanı aldık. Bizim beklediğimiz oldu; hırsımızla, isteğimizle, takım ruhumuzla, muhteşem taraftar desteğimizle şimdiye kadar oynadığımız en güzel maçımızı çıkardık Fenerbahçe karşısında. Şimdiye kadar nerdeydik? Nerelere saklanmıştı bu takım? Bütün gücümüzü bu derbiye mi saklamışız acaba? Üstüste alınan galibiyetlerle liderlik koltuğuna oturduk nihayet; tabii asıl önemli olan o koltuğu bir daha geri vermemektir. İzlediğimiz o güzel oyundan sonra her maça böyle motive olursak artık sırtımız yere gelmez. Bundan sonra gelsin galibiyetler, uzak dursun mağlubiyetler!


ANKARA'DA EKSİK ÇOK; AMA EBOUE TAMAMDIR!
13. haftadaki Gençlerbirliği maçına nasıl bir kadroyla çıkacağımız muammaydı. Ujfalusi sarı kart cezalısı, Elmander ve Engin kırmızı kart cezalısıydı, Semih'i de cezalı duruma düşmesin diye hocamız oynatmadı. Birçok eksiğimize rağmen son haftalardaki yükselen oyun grafiğiyle, artan temposu ve takıma uyumuyla dikkatleri üzerine çeken Eboue vardı maçta, bizi kurtaran, 3 puanla eve dönmemizi sağlayan gol de kendisinden geldi 71. dakikada. Belki de en sürpriz transferlerden biriydi bizim için sezon başında Eboue, neden alındığına, neden Arsenal'den bize geldiğine dair birçok soru işareti vardı kafamızda. Ama zaman geçtikçe, belki de Beşiktaş maçında yaşananlardan sonra taraftarın da desteğini almasıyla birlikte daha bir hırslandı Fildişili Aslan ve ele güne 6 sezon Premier Lig'de Arsenal gibi bir takımda Arsene Wenger gibi bir hoca tarafından neden kadroda tutulduğunu gösteriyor adeta.


STAY WITH US DEDE
Eskişehirspor üstüste galibiyetler almaya devam ediyor, 14. hafta itibariyle 23 puanda ve 4. sırada. 13. hafta Bursaspor'u 87. dakikada Leonardo De Deus Santos nam-ı diğer Dedê'nin attığı golle 1-0 yendi Eskişehir. Golden sonra tribünlere koşup, demir parmaklıklara tırmanarak gol sevincini taraftarla paylaşmasıyla akıllara "Güzel futbolcu golden sonra tribüne koşandır." lafını getirdi. Maç sonu yaptığı açıklamalarda 2-3 takımdan kendisine teklif geldiğini söyleyerek, takımdan ayrılabileceğinin sinyallerini gönderir gibiydi Dedê. E bunu duyan Eskişehirspor taraftarı durur mu? Zamanında bizim de Kewell'a yaptığımız gibi Dedê'nin takımda kalmasını ve onu ne kadar çok sevdiklerini ifade edebilecekleri "Stay with us Dedê" (Bizimle kal Dedê)  adını verdikleri bir internet sitesi kurdular. Yaşı belki futbol oynamak için ilerlemiş olabilir; ama onun kadar iyi ve profesyonel bir oyuncu da Eskişehirspor'a gelmişken, taraftarın ayrılmamasını istemesi de gayet normal. Umarım Dedê futbol hayatına son noktayı Eskişehirspor'da koyarak kendini sevenleri mutsuz etmez. 14. haftayı da galibiyetle kapattı Eskişehir, Batuhan'ın golüyle Antalyaspor'u 1-0 mağlup etmeyi başardı.

DERBİ DEDİĞİN BÖYLE OLUR
Maçı izlemeyen azdır, şahane, tabir-i caizse şıkır şıkır bir top oynadığımız ortada. Atılan goller de, girilen pozisyonlar da, maçı yöneten hakemin kararları da çok güzeldi. Tüm bunların yanı sıra taraftarımızın desteği inanılmazdı! Orada olamayanları kıskandıracak türden bir destek vardı stadda takımımıza. Günlerce hazırlanıldığı, çok ama çok emek verildiği belliydi. Kareografiler tek kelimeyle muhteşemdi. Futbolcularımızın  maç sonu açıklamalarından da anlaşıldığı üzere destek bekliyorlarmış; ancak bu kadarını onlar bile beklemiyorlarmış. Top bizdeyken sürekli destek, rakipteyken de sürekli ıslık şeklinde devam etti tezahüratlar maç boyunca. Rakip takım sadece ıslıklandı maç süresince, ne küfür veya hakaret edildi oyunculara, ne yabancı maddeler atıldı sahaya. Demek ki istenirse rakip takım da makul şekilde protestoyla demotive edilebiliyormuş!

NE DEMİŞLER; BÜYÜK LOKMA YE, BÜYÜK KONUŞMA!
Derbideki oyunumuz şahaneydi tam anlamıyla. Tarihi fark kaçtı, Galatasaray büyük fırsatı kaçırdı diyenler oldu. Elbette çok gol kaçırdığımız, bu maçın çok farklı skorla bitebilecekken 3-1 bittiğinin farkındayız. Ama tarihi fark kaçırmak falan gereksiz laflar, ne de olsa tarihi her zaman biz yazıyoruz! Bizden başkası tarih yazamaz, o yüzden endişelenilecek bir durum yok ortada. Zaten büyük ihtimalle 3-1'lik bu yenilgi de tarihe atılan bir imza olacaktır herkes için, ne de olsa rakip takımın bundan sonra Süper Lig'de derbiye çıkamama gibi bir ihtimali var! Zamanında bize "kümede kal Galatasaray" diye destekleyen! taraftarlara selam olsun. Boşuna dememişler Keser döner sap döner...


İYİ Kİ BİZLESİN NANDO!
Kaçan gollerle birlikte başta hocamız olmak üzere hepimiz sinir krizinin eşiğine geldik. Ama benim kaçan gollerdeki tepkisiyle en çok dikkatimi çeken isim Muslera oldu. Goller kaçtıkça kalesinde çıldırdı, bizden fazla üzüldü belki de. Bu durum beni ve birçok taraftarı mutlu etti fazlasıyla. Elbette sevindiğimiz, mutlu olduğumuz şey Muslera'nın üzülmesi değil, onun takımı bizim kadar sahiplenmiş olması, kaçan her golde bizim gibi tepkiler vermesidir. En son bizimle sevinen, bizimle üzülen Mondragon'u hatırlıyorum ve o bitmek bilmeyen "unutulmaz16 dakika"ki gözyaşlarını. O'nun gidişinden beri istediğimiz gibi bir kalecimiz olmamıştı; bu denli sempatik, güven veren, duygularımıza ortak olabilen. Artık sonuna kadar arkasında durabileceğimiz bir kalecimiz var, bunu söyleyebilmek bile çok güzel bir duyguymuş, unutmuşuz. Galatasaray'ın kalecisi nasıl olur bize tekrar hatırlattığın için sağol Fernando ve hep bizimle kal!

BÜYÜKSÜN İMPARATOR
Fatih Terim'in maç sonu açıklamalarında söyledikleri, onun her şeyden önce nasıl gerçek bir adam olduğunun da göstergesiydi. Bizim maçtan sonra oynanacak Lille - Trabzonspor maçına dikkat çekerek "Maç biter bitmez şuan Trabzonluyum ve tüm Türkiye'nin Trabzonlu olmasını isterim." derken onu neden bu kadar çok sevdiğimizi, başımıza taç edip, imparator demekle ne kadar da haklı olduğumuz ortada. Maç oynanırken de Alex'le olan sevimli diyaloğu da gözlerden kaçmadı. O çok iyi bir Galatasaraylı, takımına aşık, bu renkler için elinden geleni yapmaktan çekinmeyen, maçlar öncesi Florya Tesisleri'ne adeta kamp kuran İmparatorumuz bizim; ama her şeyden önce büyük bir insan! Ayrıca verdiği kararlarla da takımın başında bulunması gereken doğru hocanın da ta kendisi olduğunu gözler önüne seriyor tecrübesiyle. Böylesine beklentilerin büyük olduğu bir maçta iki genç oyuncumuz Semih ve Emre'yi ilk 11'de sahaya çıkaracak cesarete sahip olmak her teknik direktörün harcı değildir. Özellikle Emre'yi alkışlatmak için oyundan alarak, ihtiyacı olan desteği ve güveni ona verdirdi Fatih Hoca. Aslanlarımız da hocamızım ve taraftarımızın kendilerine olan güvenlerini ve inançlarını boşa çıkarmadılar, bravo.

YENİLER VE YENİLERDEN GOLLER
Sabri'nin uzun süren yokluğunda kaptanımız Ujfalusi'ydi bu maçta da, bana göre kaptanlığı sonuna kadar hakmektedir, sanki kırk yıllık Galatasaraylı, O'nu izlerken hiç yabancılık çekmiyorum, ihtiyacımız olan adammış, iyi ki almışız diyorum her maç. Nokta transfer derler ya hani, işte tam o hesap Ujfalusi. Üç yeni transferimiz de gol attı bu maçta; ama açılışı yapan Eboue nazara geldi sanki. Süper bir golle araladı galibiyet kapısını Eboue, gerisini Elmander getirdi, noktayı da Melo koydu. Sağ bekte oynamaya başladığından beri rakibin sol kanadını adeta çökertmeye başladı Eboue, "tam anlamıyla yerini buldu, bundan sonra takımın değişmezlerindendir" derken sakatlandı ve oyundan çıkmak zorunda kaldı. Maç sonunda hastaneye sevk edildi, önümüzdeki maçta oynaması imkansız deniyordu ki bugünkü yani Cuma günkü antrenmanlardaki yerini aldı. Biyonik misin sen Eboue?

QUARESMA'SIZ BEŞİKTAŞ
Biz puanları 3'er 3'er toplarken Beşiktaş da sessiz; ama derinden ilerlemesine devam ediyor birkaç haftadır. Carvalhal'ın rakip analizleri gerçekten çok iyi, bu sayede 13. ve 14. hafta maçlarını da kazandı Beşiktaş. 13. haftada Orduspor'u 2-1'lik skorla, 14. haftada ise Manisaspor'u 4-1'lik skorla yendi ve 27 puanla 3.lük durumuna devam ediyor bu hafta da. 31. dakikada ilk golü atarak açılışı yapan ve 3 maçtır giderek artan bir performansla oynayan Quaresma ise Beşiktaş'ın galibiyetlere rağmen en büyük kaybı oldu bu hafta, 46. dakikada sakatlanarak oyundan çıkmak zorunda kalan Quaresma'nın ligin ilk devresini kapattığı söyleniyor. Geçmiş olsun Quaresma, seni izlemek her zaman güzel.

Galibiyet ve liderlik tabii ki harika; ama bu hafta beni en çok mutlu eden an işte bu andır, futbolcularımızın maç bitiminde elele taraftara koşması, o sevinci birlikte yaşamak harikaydı. Bir taraftar takımından bundan başka ne ister ki?

15. hafta maçımız hafta içi Şampiyonlar Ligi'nde Lille maçını 0-0 bitirerek yoluna Avrupa Ligi'nde devam edecek olan Trabzonspor. Her ne kadar elenmesine üzülsem de bu sene elenerek yoluna Avrupa Ligi'nde devam edecek olan takımlar itibariyle belki de Şampiyonlar Ligi'nden daha çekişmeli ve güzel bir maraton izletecek bize Fırtına. Canın sağolsun, Avrupa'da yolun açık olsun; ama ne kadar destek versek de bu hafta rakibimizi yenmek ve liderliği kaptırmamak istiyoruz elbette. Gençlerbirliği ile olan 14. hafta maçını 14 Aralık Çarşamba günü oynayacak olan Trabzonspor bu maç öncesinde bizi evinde misafir edecek. 11 Aralık Pazar günü Trabzon'da oynanacak maçta tek düşüncemiz galibiyet. Haydi Aslanlar güzel bir galibiyet daha yaşatın bize.

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0