Adnan Öztürk: Eski düzen bitti, devam edemez.

Galatasaray başkan yardımcısı Adnan Öztürk geçtiğimiz haftasonu oynanılan Gençlerbirliği maçı sonrasında Taraf gazetesinden Gülengül Altınsay ile bir röportaj gerçekleştirdi. 3 Temmuz'dan itibaren süre gelen şike soruşturması kapsamıında yaptığı açıklamalar ve gösterdiği dik duruş sonrasında taraftarların gönlünde ayrı bir yer kazanan Adnan Öztürk gerek Türk futbolunun geleceği, gerekse Galatasarayın geleceği hakkında da bir takım çarpıcı açıklamalar yapmış. Röportaj sırasında ufaktan dokundurmalara yer veren Adnan Öztürk'ün en çarpıcı ve müjdeli haberi ise hiç kuşkusuz Ali Sami Yen Spor Kompleksi'nin içine yapılması planlanan sağlık merkezi ile ilgili.. Adnan Öztürk'ün açıklamaları, Gülengül Altınsay'ın röportajından sizlerle..

En son şu ‘yalı çocukları’ ifadesiyle bayağı bir çalkalandı ortalık. Yalı çocukları futbolu yönetemez mi sizce ? 
Malumunuz üzere, Türkiye’de profesyonel futbol veya spor kulüpleri dernekler kanununa göre yönetiliyor özellikle futbolun halka açık şirketler vasıtayla yönetildiği kulüp sayısı yanılmıyorsam 4. Bu kadar büyük bütçeleri artık dernekler kanunu ile yönetmek mantıksız. Türkiye’de genel bir kanı var. Zengin bir başkan ve yönetim kurulu gelecek, büyük transferler yapılacak ve başarı gelecek taraftarımızın % 90'ı böyle düşünüyor ama çok büyük bir yanılgı içindeler. Bu şehir efsanesinden başka bir şey değil. Bu kisve altında yönetimlere geliniyor, başkan olunuyor ama kimse cebinden bir şey harcamıyor. Kulüplerin zararları borçları yıldan yıla katlanarak artıyor ve sanki başka birisi tarafından yapılmış gibi algı yaratılıp daha zengin bir kulüp başkanı talebi artıyor. Bunların hepsi ilizyon. Kulüplerin başına gelecek, rakamları ortaya koyacak, bir plan ve strateji yapacak ve kamuoyu önünde planlarına, stratejilerine kefil olacak yöneticiler ve başkanlar aramalı. Büyük kulüplerin son 10 yıldaki zarar borçluluk oranlarının artışına bakın facia kendisini gösteriyor. 

Bir yanda yalısı, yatı, katı olan ve futbolu da yönetmek isteyen ama bu işe dair donanımı olmayan insanlar var. Bir yanda da hızla geriye doğru koşan futbolumuz. Nasıl çıkacağız biz bu işin içinden?
Gelin futbolumuza daha geniş bir açıdan bakalım; yaklaşık 75 milyon nüfusla Avrupa ve Yakındoğu’nun en kalabalık ülkelerinden birisiyiz. Nüfusumuzun yüzde 26, 4’ü 15 yaşın altında. 20 milyon çocuğumuzun 10 milyonu erkek. Futbol açık ara en sevilen spor dalı. Yayıncı kuruluş Digiturk’ün bir raporuna göre 40 milyon kişi futbolu takip ediyormuş. Ne var ki bu rakamlara rağmen 2000 yılından beri takımlar bazında uluslar arası bir başarımız yok. Milli Takım ise 32. sıraya kadar gerilemiş durumda. Buna karşın Spor Toto Süper Lig kulüplerinin toplam borcu 1,5 milyar doları aşmış halde. Ödeme dengesine sahip kulübümüz neredeyse yok. Herkes Ankaragücü’nü görüyor ama hemen hemen hepimiz o durumdan çok uzakta değiliz. Süper Lig takımlarının 8'i mahkeme kapılarında. Uluslar arası cezalar da bizim kapılarımızda. Yani ekonomik ve etik olarak dibe vurmuş durumdayız.  

Ama kimsenin durumdan bir şikayeti varmış gibi gözükmüyor. 
Doğru. Durum bu kadar kötüyken bile hâlâ hiçbir şeyi görmek istemiyor. Neden ve nasıl bu hale geldik diye tartışmak bile istemiyor. Tam tersine, aynı düzeni nasıl devam ettirebilirizin arayış çabası içindeler. Sanki bu düzeni bu hale getirenlerin hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi. Sanki bu durum bu düzenin kaçınılmaz bir sonucu değilmiş gibi.  

Bu düzen 3 Temmuz'dan sonra yaşadıklarımıza rağmen aynen devam edecek mi diyorsunuz?
Hayır. Ben de ısrarla "Bu düzen bitti devam etmeyecek" diyorum. Birilerine antipatik geliyor olabilirim ama inanın umurumda bile değil. Çünkü kimlere antipatik geldiğimi de çok iyi biliyorum. Bu düzeni aynen devam ettirmek isteyenlere sevimsiz geliyorum ben. Bunlan sağdan sayarsanız 50, soldan sayarsanız 50 kişi çıkar. Mantalitelerinin devri kapandı bunların. Türk futboluna küçük geldiler, er ya da geç anlayacaklar. Düşünebiliyor musunuz, yukarıda tarif ettiğim şekilde her anlamda çökmüş bir futbol endüstrisine sahipsiniz ama aynı zamanda son yılların en büyük fırsatlar ülkesinden birisisiniz. Ceza kapıya dayanmış, iflas etmişsiniz, sportif olarak çökmüşsünüz ve TFF genel kurulu başkan ve yönetimini seçmek için toplanıyor; futbolun sorunlarına bir çözüm plan, bir proje, ne bileyim bir düşünce, bir fikir beklersiniz normalde. Başkan adayından bir vaat beklersiniz, öyle değil mi? Tam tersine, başkan adayı tek cümle ile genel kurul üyelerinden vaat istiyor; "Sizden Canaydın, Seba duruşu istiyorum" diyor. Olur tamam da siz o duruşla ne yapacaksınız, planlarınız nedir, projeleriniz nedir? Böyle bir açılım yok. Yok da karşısında soran, merak eden var mı derseniz, o da yok!
Yine birilerini fena kızdıracaksınız bu sözlerinizle..
Evet ama söylemek istediğim şu: Bizler hükümetten, devletten sorunları çözmek için akıllı bir yol haritası için ne istedik bugüne kadar? Dolayısıyla en son suçlanacak olan onlar. Gördüm, biliyorum; gençlere yatırım yapmamız için, onlara fırsat eşitliği yaratmamız için her istenene, her talebe kucak açıyorlar. Dört sene önce Siirt'te Şehit Zafer Kılıç Spor Lisesini yaptırdık şirket olarak. En küçük bir problem çıkmadı, el üstünde tuttular. Şimdi o okulda 191 çocuğumuz ciddi sporcu olma yolunda. 

Son olarak futbolun içindeki kaos ortamına ilişkin olarak yol haritamız ne olmalı?
Herkesin birbirini sevme zorunluluğu yok. Ama saygı gösterme zorunluluğu var. Her şeyden önce de doğruları söyleme zorunluluğu var. Futbola ve futbolsevere birazcık saygımız varsa eğer. Ben kendime düşeni yapıyorum. Bildiğim doğruları söylerim, problemlerin çözümü için de elimden geleni yaparım. Bundan rahatsız olanlar da benim sorunum değil. 

Ondan sonra niye bizde bir Mesut Özil, bir Nuri Şahin, bir Hamit Altıntop yetişmiyor diyoruz. Niye futbolumuz çöktü diyoruz?
Aynen öyle. Yorumcularda şu sözü duyduğumda acı acı gülüyorum. "Almanya çok iyi bir jenerasyon yakaladı". Hanımlar, beyler, yakalamadı, yarattı. On yaşında Tanrı vergisi kabiliyeti olanları topladı, spor hekimlerini topladı, psikologlarını topladı. Eğitimlerini, beslenmelerini, antrenmanlarını ona göre verdi. Çok zor zannediliyor bu. Anlamıyorum. Milyonlarca çocuğumuz içinde Tanrı vergisi kabiliyeti olanlar yok mu? Bizim de spor hekimlerimiz, psikologlarımız, antrenörlerimiz, okullarımız yok mu? Hepsi var. Hem de fazlasıyla var. 

Peki sizin bu konuda Galatasaray Kulübü olarak yeni bir girişiminiz var mı? 
Evet var. Galatasaray‘ın tek eksik eğitim kurumu olan böyle bir okulu açmaya karar verdik. Riva'da ruhsat almak için eğitim alanı ve özel orman olarak terk ettiğimiz 220 dönüm araziyi bu iş için kullanacağız. Ve İstanbul Eğitim Müdürüne gittim. Müdür Bey benden bile daha fazla sevinçli ve istekliydi. Şimdi de Sağlık Bakanlığından randevu talep edeceğim. Stada sağlık merkezi kurmak için. Bu merkez çocuklarımızın fiziksel ve psikolojik gelişiminden sorumlu olacak. Yeri gelmişken sevgili Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız'ın yanından çıkınca düşündüm de acaba bu güne kadar Milli Eğitim Bakanını ve Sağlık Bakanını ziyaret eden kulüp başkanı veya yöneticisi var mıdır? Genelde tabii ki Başbakan, sonra Maliye Bakanı, Bayındırlık Bakanı, Enerji Bakanı ziyaret edilir. Burada en çok ziyaret edilenler arasında TOKİ başkanını da unutmamak gerek. 

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0