EURO 2012 | İlk maçlar tamamlandı..

UEFA Euro 2012'de dün akşam oynanılan Ukrayna - İsveç karşılaşmasıyla birlikte dört grupta ilk maçlar tamamlandı. Ukrayna ve Polonya'nın ev sahipliği yaptığı şampiyonayla ilgili olarak planlarımız arasında her gün bir yazı yazmak vardı, fakat yaşanılan bazı teknik sorunlar nedeniyle üçüncü gün bunu gerçekleştiremedik. Turnuvanın üçüncü gününde C Grubu'nda maçlar oynanırken, dün akşam D Grubu'nda da ilk maçlar oynandı. Gruplarda oynanacak olan ikinci maçların startını bu akşam Çek Cumhuriyeti - Yunanistan karşılaşması verecek, devamında da A Grubu'nda ikinci maçlar tamamlanmış olacak. İlk maçlar sonunda göze hoş gelen iki takım vardı. Hiç kuşkusuz birisi Rusya, diğeri Hırvatistan.

Turnuvanın üçüncü gününde son şampiyon İspanya ve eski günlerine dönmek isteyen İtalya'yı gördük. Forvetsiz olarak sahaya çıkan İspanya, beklentilerin üzerinde bir futbol sergileyen İtalya karşısında hücumda sıfıra yakın bir etkinlik gösterdi. Fernando Torres'in formsuzluğunu tartışabiliriz, bu doğrultuda kadronuza olmayabilir fakat kenarda Bilbao ile müthiş bir sezon geçiren Llorente dururken, 4-6-0 tercihi pek doğru bir tercih olmadı İspanyollar adına.. Torres oyuna girene kadar hücumda top tutamayan bir takım vardı, tamamen Iniesta ve Xavi'nin ayaklarına bakmalarının yanı sıra Silva'dan da zaman zaman katkı beklediler. Golü de yaratan Silva'ydı, müthiş bir asistle Fabregas'a al vur dedi. Barcelona'da bu sezon sık sık 'sahte' 9 numara olarak gördüğümü Cesc Fabregas ikramı çevirmedi, eşitliği sağladı. Bu karşılaşmada İspanya'dan daha çok Prandelli yönetiminde bambaşka bir oyun ortaya koyan İtalya dikkatleri çekti. 3-5-2  ve 5-3-2 varyasyonlarını sahaya yansıtan, kanat oyuncularının sık sık bindirdiği, Balotelli'nin beyni ile ayaklarının uyuşmadığı günlerden birisini yaşarken Azurri'ler oyuna giren Di Natale ile öne geçmesine rağmen, beraberlik golünü kalesinde çok erken gördüler. İspanya karşısında dominant ve agresif bir oyun anlayışıyla sahaya çıkan İtalyanlar turnuva öncesi eleme maçlarında sadece kalesinde iki gol görmüştü. İspanya karşısında da işin savunma kısmını yapmaya çalıştılar, eldeki tüm eksikliklere rağmen. Torres'i bir kaç kez Buffon ile başbaşa bırakmaları onlar adına iyi oynadıkları bir maçı puansız kapatmalarını sağlayabilirdi, fakat Fernando Torres bildiğimiz gibiydi. Sezon boyunca kötü bir form grafiği çizmesine karşın çok değerli goller atan Torres, aksayan Azurri savunması karşısında da önemli iki gol şansı yakaladı. Birisinde en iyi kaleciler arasında yer alan Buffon'un futbol aklına yenik düşerken, diğerinde kendi şansına yenik düştü. Maçın sonlarına doğru Buffon'u önde gören Torres'in müthiş bir aşırtma vuruşu vardı, hakkını yemeyelim.

Üçüncü günün ikinci maçında, yani C grubu'nda ilk maçların kapanışında Hırvatistan ve İrlanda sahne aldı. Yüksek tempoda top oynamaya çalışan, kanatları sık sık kullanan ve takım halinde savunma/hücum mantalitesini neredeyse kusursuz sergileyen Hırvatistan erken öne geçtiği maçta beraberlik golünü kalesinde çabuk görmesine rağmen, önemli bir reaksiyon gösterdi ve yeniden öne geçti. Mandzukic'in bireysel yetenekleriyle hücumda rakipleri karşısında tehlikeli olmayı başaran Hırvatistan'da günün etkili isimlerinden birisi Modric'ti, ortasahada önemli işler yaptı. Günün en şanssız isimlerinden birisi Shay Given'dı. Ceza sahası çevresinden kaleyi görenin vurduğu Hırvatistan karşısında savunmasının açıklarını kapatmakla hükümlü olan tecrübeli eldivenin hiç kuşkusuz en şanssız olduğu an Mandzukic'in kafa vuruşu sonrasında direkten dönen ve kendisine çarpan topun ağlarla buluşması oldu. İtalya ve İspanya'nın iki puan bıraktığı ilk maçlar sonunda Hırvatistan adına önemli bir galibiyet oldu. Alacakları süpriz bir sonuç, onları İspanya ve İtalya'ya rağmen çeyrek finale taşıyabilir.

Grup maçlarının son gününde Fransa - İngiltere karşılaşmasıyla heyecan başlar diye düşünenler, yanıldı. İnanılmaz sıkıcı bir tempoda geçen maçta hakemin düdükleriyle kendimize gelen, zaman zaman uykuya dalan bizler günün ikinci maçı olan Ukrayna - İsveç maçıyla futbola doyduk diyebiliriz. En azından sıkıcı ve karşılıklı savunmaların birbirine denk mücadelesiyle Fransa - İngiltere karşılaşmasının ardından yıllanmış şarap Sheva bize bunu hissettirdi. İngiltere ezeli rakibi karşısında Lescot'un gölüyle öne geçerken, bu golün ardından savunmada "Çanakkale geçilmez" mottosunu uygulamaya başladı. Lig şampiyonu olan Manchester City'nin iki yıldızının karşı karşıya geldiği pozisyonda gülen taraf Fransız oyuncu Nasri oldu ve karşılaşmaya denge geldi. Nasri'nin arkadaşını iyi tanıması veya Hart'ın büyük hatası olarak yorumlayabilirsiniz tabii bu golü, fakat Nasri'nin vuruşunda Hart'ın parmaklarının ucundan giden topa bakması ve çaresiz bakışları futbolun cilvesiydi. Golden sonra Fransız yıldızın basın tribününe koşması ve bir takım cümleleri 'bağırarak' söylemesi de günün dikkat çeken noktalarındandı. Fransa'nın topa hükmeden taraf olduğunu biliyoruz ama hücumsal anlamda pek fazla birşey üretemedikleri karşılaşmada İngiltere oyunu kabullendi. Fransa adına çekilen bir kaç şutta Benzema imzası var, başka da bir hücum varyasyonu göremedik.

Ev sahibi Ukrayna, kendisiyle aynı renkleri paylaşan İsveç'i ağırladı. Karşılaşmanın hakem altılısının Türk olması ayrıca bizleri ekran başına iten etkenlerden birisi olurken, sezon boyunca kalpleri sarı-kırmıznın başarısı için atan bizler 20 günlüğüne de olsa Elmander için sarının yanındaki laciverti destekledik. Sakatlık sonrasında özel bir tedavi programı ve aparatla turnuvada forma giyeceği açıklanan Johan Elmander, karşılaşmaya yedek soyunurken sahadaki sarışınlarla birlikte tribündeki sarışın ablalar da dikkatlerimizden kaçmadı. Irkçılık gibi algılanmasın, sanırım Ollson dışında sahadaki tüm oyuncular sarışındı. Ukrayna'nın ev sahibi avantajını kullanarak turnuvaya iyi bir başlangıç yaptığı kesin ama hepsinden öte yıllanmış şarap Shevchenko'nun takımını taşıması, günün en iyi performansına imza atması oldu. İsveç karşısında 1-0 geriye düşmesine rağmen sahadan 2-1'lik galibiyetle ayrılan Ukrayna için turnuva daha iyi başlayamazdı herhalde. Ukrayna'nın topun hakimi olan taraf olduğunu belirtmekte fayda var, fakat İsveç'in de dengeli bir oyun ortaya koyduğunu, zaman zaman tehlikeli geldiklerini ve bir çok pozisyonda Ibrahimovic'in egolarına yenik düştüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. Elmander'in maçın sonlarına doğru kaçırdığı pozisyon onun şanssızlığı olsa gerek, istediği gibi vuramadı topa.. Sheva kariyerinin son turnuvasında (ki belkide son maçları) önemli bir dönüşe imza attı, Ukrayna'nın zaferinde büyük pay sahibi oldu. İki takımında tempolu ve etkili bir oyun anlayışı vardı, tabii güçleri yettiği müddetçe. Fransa ve İngiltere karşısında her iki takımın süprize imza atması zor değil, istedikleri gibi oynadıkları takdirde istediklerini alacak güçte olduklarını dün hep birlikte gördük. Turnuvaların en büyük özelliği bu tür küçük takımların performansları aslında, her ne kadar büyüklerin şampiyonluk mücadelesinde olmaları gibi görünse bile..

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0