David Hawkins resmen Galatasaray Medical Park'ta..

Yeni sezon için iddialı bir kadro kurma çalışmalarını sürdüren Galatasaray Medical Park, bu çalışmalarında yavaş yavaş sona yaklaşıyor. İlk olarak yerli rotasyonunu tamamlayan ve sonrasında Jamont Gordon, Milan Macvan, Boniface N'dong gibi yıldız isimlerle anlaşan takımımız geçen sezon Beşiktaş forması giyen ve kazanılan 3 kupada büyük katkısı olan David Hawkins ile resmi olarak anlaşmaya vardı. Ergin Ataman'ın takımın başına geçtiği ilk günden beri istediği bu transferde zorlu bir süreç geride kalırken son olarak Beşiktaş'la yürütülen buy-out pazarlığı sonuçlandı ve transfer mutlu sonla bitmiş oldu.

David Gregory Hawkins, 28 Ocak 1982 tarihinde ABD'nin başkenti olan Washington DC'de dünyaya geldi. Çok da gösterişli olmayan lise yıllarının ardından kariyerine giriş yaptığı Temple Owls'da oynamaya başladı. 2000-04 yılları arasında Philedlphia şehrinde bulunan bu üniversite takımında NCAA'de mücadele gösteren Hawkins başarılı denilebilecek bir kolej kariyerini arkasında bıraktı. Temple formasını terletirken genellikle takımın lideri olarak oynarken derslerindeki notların kötü olmasından dolayı basketbol kariyeriyle ilgili sıkıntılar da yaşadı. Notlarının kötü olması takımda üstlendiği rolü de etkilerken bu sorunların üstesinden gelmeyi başardı ve yeniden takımını sırtlayan lider karakterine büründü. Özellikle son iki sezonunda daha iyi istatistikler yakalarken 2002-03 sezonunda Tüm Atlantik Konferansındaki oyuncular arasından en iyi 2. beşe seçilirken sonraki senior sezonunda bu kez en iyi ilk beşe seçilme başarısı gösterdi.  Kolejdeki ilk sezonu olan  2000-01 sezonunda 10.4 sayı - 4.1 ribaund, ikinci sezonundaysa 15.1 sayı - 5.8 ribaund ortalamalarıyla oynadı. Devamındaki sezonlardaysa 16.9 sayı - 4.3 ribaund ve 24.4 sayı - 5.1 ribaundla oynayarak kolej kariyerini tamamladı. Ayrıca son iki sezonda 2.5 ve 2.7 top çalma istatistikleri de işin savunma kısmında onun adına dikkat çekici istatistiklerdi. Kolej bittikten sonra 2004 Draftına katılan Hawkins hiçbir takım tarafından seçilmeyince kariyerine Avrupa'da devam etme kararı aldı.

İTALYA'DA ŞEKİLLENEN AVRUPA KARİYERİ
NBA için draft edilmeyen ve şansını artık Avrupa'da denemek isteyen Hawkins geçen sezonki Beşiktaş macerasına kadar kariyerinin tamamını İtalya'da geçirdi. Çizmedeki ilk durağı 2. lig ekiplerinden Sebastiani Rieti takımı oldu. 2004-05 sezonuna burada başlarken etkileyici istatistikler yakaladı. 18 maçta formasını terlettiği Rieti formasıyla 25.8 sayı - 5.3 ribaund - 3.1 top çalma istatistikleriyle oynarken, gösterdiği bu iyi performans karşılıksız kalmadı ve sezonun ortasında 1. ligin iddialı takımlarından Virtus Roma'ya transfer oldu. Roma'da sezonun geri kalan bölümünde 15 maçta forma şansı bulan Hawkins'in istatistikleri ise 17.1 sayı - 3.6 ribaund - 3.4 top çalma şeklindeydi. İlk sezonunda başarılı bir performans gösteren Hawkins sonraki sezona da Roma ekibiyle devam etti. 2005-06 sezonunda hem İtalya Ligi'nde hem de o zamanki adıyla ULEB Cup'ta forma giyen Amerika'lı oyuncunun iyi performansı devam etti. Ligde 42 maçta forma giyen Hawkins 17.5 sayı - 4.5 ribaund - 3.4 top çalma istatistiklerini yakalarken iki sayılık atışlarda %60.5 ortalamasını tutturdu. ULEB Cup'ta da takımını sırtlayan yıldız oyuncu bu kupada çeyrek final oynama başarısı gösterirken, bireysel olarak ise 14 maç sonunda istatistik kağıdına 18.5 sayı - 4.1 ribaund - 3 top çalma yazdırmayı başararak, çok yönlü oyuncu olduğunu Avrupa'nın iki numaralı kupasında da gösterdi. İki sayılık atışlarda yine etkileyici bir ortalama yakaladı ve %60.7 isabet oranı sağladı. Ayrıca top çalma kategorisinde o sezonun lideriydi.

İlk iki sezonunda Avrupa'daki kariyerine iyi bir giriş yapan Hawkins sonraki iki sezonda ise Virtus Roma forması giymeye devam etti. 2006-07 sezonuyla beraber Euroleague macerasına da başlayan Hawkins, hem Avrupa Basketbolu'nun bu en üst düzey organizasyonunda hem de Seria A'da başarılı performansını devam ettirdi. Ligde 40 maçta forma giyerken 14.4 sayı - 3.1 ribaund ortalamalarıyla oynarken, play-off yarı finali gördü. Euroleague'de ise takımıyla birlikte Top 16'da oynama başarısı gösterirken 17 maçta 13.6 sayı - 3.1 ribaund istatistiklerini yakaladı. Ayrıca bu sezon içinde 18 Ocak 2007 tarihinde Juventut'la oynanan grup maçında 25 sayı atarak Euroleague kariyerindeki en yüksek skora ulaşma başarısını gösterdi. 2007-08 sezonunda Roma'daki son sezonunu geçiren Hawkins bu sefer ligde takımıyla birlikte final oynama başarısını gösterdi, ancak final serisinde Seria A şampiyonluğuna son yıllarda ambargo koymuş olan Siena'ya kaybettiler. Ligde bu sezon tam 43 maça çıkarken 12.2 sayı - 3.9 ribaund - 2.6 top çalma gibi ortalamalarla mücadele etti. Euroleague'de ise tekrardan Top 16 gören tecrübeli oyuncu 10.8 sayı - 3.4 ribaund - 2.3 top çalma istatistiklerini yakaladı. 2007-08 sezonu sonunda Virtus Roma ile olan sözleşmesi biten Hawkins'in sözleşmesi o zamanlarda takımın genel menajeri olan Dejan Bodiroga'nın kararıyla uzatılmadı ve 3.5 sezon formasını terlettiği başkent ekibiyle olan bu macerası da sonlanmış oldu. 

Virtus Roma'dan ayrılan David Hawkins'in bir sonraki durağı bir başka iddialı takım Armani Jeans Milano oldu.  Seria A'da ve Euroleague'de oynamaya devam eden yıldız isim takımıyla birlikte yeniden lig finali görürken, tekrardan Siena'ya takıldı ve bu sezonda da şampiyonluk başarısı yaşayamadı. 42 maçta 15.8 sayı - 3.6 ribaund ortalamalarını yakaladığı bu sezonda 15 Şubat 2009 tarihindeki Montegranaro 35 sayı - 10 ribaundlık performansıyla İtalya Ligi'ndeki en parlak performansını gösterdi. Euroleague'de tekrardan Top 16'da oynama başarısı gösteren Hawkins 13.8 sayı - 3.1 ribaund ortalamalar ile takımına katkıda bulundu. Milano'da gösterdiği başarılı performans ligi domine eden ve Euroleague'in de  iddialı ekiperinden olan Montepaschi'nin ilgisini çekti ve 2009-10 sezonu için Montepaschi Siena ekibine imza attı. Bu sezonda yıllardır kovaladığı İtalya Ligi şampiyonluğu'nu kazanırken daha iddialı bir ekiple yer aldığı Euroleague'de ise yine Top 16'dan sonrasını göremedi. Ligde 39 maça çıkıp 12 sayı - 2.2 ribaund - 2.5 top çalma ortalamalarını yakalarken Euroleague'de ise 11.2 sayı - 2.5 ribaund - 2.5 top çalma ile oynadı. Ayrıca bu sezonda Siena'yla birlikte İtalya Kupası'nı da kaldırırken, ligdeki maçlarda %51.3'lük bir 3 sayılık yüzdesi tutturdu. Ancak bu sezon sonunda Siena'da daha fazla kalamayarak Milano'ya döndü ve burada İtalya Ligi ve Euroleague ekseninde devam eden mücadelesini sürdürdü. 2010-11 sezonu Hawkins'in İtalya'da geçirdiği son sezon olurken, sezonun bitiminde Beşiktaş'a transfer oldu ve ligimizde forma giymeye başladı.

2011-12 sezonunda Beko Basketbol Ligi'ne transfer olan Hawkins, Ergin Ataman'ın Beşiktaş'ında forma giyme şansı yakaladı ve 3 kupayla kapatılan sezonda takımın en kilit ismi olmayı başardı. Carlos Arroyo, Zoran Erceg, Pops-Mensah Bonsu gibi isimlerin yanısıra kısa bir süre Deron Williams'la da birlikte oynarken, takımın özellikle sezonun devamında vazgeçilmez oyuncusu olmayı başardı. Sezona biraz durgun giren ve ilk haftalarda daha çok Deron Williams-Marcellius Kemp ikilisinin tercih edilmesinden ötürü arka planda kalan tecrübeli yıldız sezonun devamında ise takımının istikrar yakalamasında büyük pay sahibi oldu. İlk olarak yarı finalde takımızı finalde ise Banvit'i geçerek kazanılan şampiyonlukta rol oynarken, daha sonra ise şampiyonluğa yürünen Eurochallange ve Beko Basketbol Ligi'nde önemli katkı verdi. Takımın Arroyo ile birlikte liderliğini üstlenirken, saha içinde anlık olarak neye ihtiyaç varsa onu yerine getirdi. Normal sezonda çıktığı 28 maçta 11.1 sayı - 3.3 ribaund - 3.6 asist ile oynarken play-offlarda performansını iyice yukarı çekerek  12 maçta 18.3 sayı - 5.5 ribaund - 3.3 asist ortalamalarını yakaladı. Eurochallange'de ise 18 maçta takımın formasını terletirken 13.4 sayı - 4.4 ribaund - 2.7 asist istatistikleriyle oynarken Türkiye Kupası'ndaki 6 maçında 9.8 sayı - 3 ribaund - 3.3 asist ortalama performansı gösterdi. Yakaladığı istatistiklerin ötesinde takıma görünmeyen katkılar da veren savunmadaki mücadelesi, azmi ve agresifliği'nin yanısıra; hücumda da takıma liderlik yapıp sorumluluk alması onu Beşiktaş'ın tarihinde en başarılı sezon olarak geçen sezonda ayrı bir noktaya taşıdı.

VAZGEÇMEYEN VE WINNER BİR KARAKTER: THE HAWK
1.95 boyunda, 2-3 numarada oynayabilen, çok yönlü ve swingman olarak tabir edebileceğimiz bir oyuncu. Saha içinde birden fazla işi yapabilen, hem savunmada hem de hücumda bir silah haline dönüşebilen ve rakipler için eşleşme problemi yaratabilen bir isim. Geçen sezonki oynadığımız Beşiktaş serisinde birebir anlamda bizi en çok zorlayan isim Hawkins olmuştu. 3 numarada Shipp'in de yokluğunda karşısına koyacak doğru bir oyuncu bulamadığımız için onun tarafından dilimiz epey bir yanmıştı. Djedovic onu savunamayınca takımın en iyi savunmacısı Gordon'ı onun üstüne vermemize rağmen yine de başarılı olamamıştık. Saha içinde yapabildiği pek çok şeyden bahsetmiştik, ama bunlara değinmeden önce biraz daha işin mental kısmına değinmek gerektiğini düşünüyorum.

Hawkins mental anlamda takımı saha içinde yukarılara çekebilecek bir isim. Vazgeçmeyen, sürekli mücadele eden ve kovalayan, winner diye tanımlayabileceğimiz bir saha içi karaktere sahip. Sorumluluk almaktan kaçmaması önemli bir artı. İçindeki kazanma hırsını kaybetmeyen ve bunu takıma da enjekte edebilecek bir isim.  Büyük hedefleri kovalayan takımlarda oynayan oyuncularda bu özelliklerin olması oldukça önemli. Kaldı ki Hawkins'in kariyerine baktığımızda daha önce önemli takımlarda oynadığını ve o takımlarda da her zaman temel parçalardan biri olduğunu görüyoruz. Sahip olduğu yetenekler ve beceriler bir yana bunları böylesine dominant bir karakterle birleştirebilmesi sayesinde esas değerini kazanıyor Hawkins. Tüm bunları da birleştirdiğimizde takımımız için önemli bir karakter ve gerektiği zaman saha içi lider kazandığımızı görüyoruz. Hawkins'e dair en üstünde durulması gereken konu budur. Çok üst seviye yetenekleri vardır diyemeyiz belki ama iyi seviyede olan basketbol yeteneklerini karakteriyle harmanlayıp saha içinde var olan bir isim olduğunu söyleyebiliriz. 

Hawkins'le ilgili işin daha teknik detaylarına gelirsek çok yönlü ve komple bir isimle karşılaşıyoruz. Savunma ve hücumda takıma önemli katkılar verebilecek bir isim. Savunmadan başlarsak ilk olarak çok güçlü bir oyuncu olmasından ötürü rakip hücumcular üzerinde gerekli sertliği oluşturabildğini görüyoruz. 1.95 boyunda olmasına rağmen 3 numarada da sorunsuz oynabilmesinin en temel sebebi bu. Eşleştiği rakipler ondan daha uzun olsa bile aradaki boy farkını sahip olduğu üstün kuvvetle kapatabiliyor. Saha içinda konstrasyonunu kaybetmeyen ve savunmadaki agresif yapısından ötürü top çalma konusunda da önemli bir silaha dönüşüyor. Zaten yukarıda istatistikleriyle ilgili bilgi verdiğimiz bölümde sürekli olarak oynadığı sezonlarda maç başına 2'nin üstünde top çalma ile oynadığını görmemiz mümkün. Bu da onun savunmada ne kadar önemli bir isim olduğunu ispatlayan farklı bir nokta. Ayrıca ribaundlar konusunda da takımına yardımcı olan bir isim olduğunu söyleyebiliriz. Savunma ribaundları konusunda uzun oyuncuları rahatlatırken, hücumda da ikinci şans sayılarını iyi kovalıdığını görüyoruz. Buradan da yavaş yavaş hücumdaki genel özelliklerine geçelim.

Tecrübeli oyuncunun hücumdaki repertuarı da geniş. En bariz hücum silahı ise muhtemelen güçlü penetreleridir. Potaya gitme konusunda oldukça çabuk, güçlü ve kararlı olan Hawkins bu özelliği sayesinde rakipleri zaman zaman zor duruma düşürebiliyor. Az önce bahsettiğim yarattığı eşleşme problemleri de temelini buradan alıyor zaten. Buna ek olarak kendini şutunu yaratma konusunda, ceza şutlarını kesmede ve hatta sırtı dönük oyunlarda da belli oranlarda etkin bir isim. Bu yollarla da sayıya gidebilir ama onun adına bunların hiçbiri sağlam penetreleri kadar önemli bir silah değildir. Zaten pozisyona göre, o an hücumda ne gerekiyorsa takımın bu ihtiyacına göre oynamayı seven bir isim. Tüm bunlar sayı bulma konusundaki yetenekleriydi. Yani  rakipler üzerinde dripling ve şut tehdidi yaratabilen bir isim olduğunu söyleyebiliriz. Ama aynı ölçüde pas tehdidi yaratamaması da onun adına bir eksidir. Sonuçta birebirde tutulması çok kolay olmayan bir oyuncu olabilir, ama eğer saha görüşü daha yüksek olsaydı ve bunu pas becerisiyle birleştirebilseydi çok daha farklı bir değer haline gelebilirdi. Sonuç olarak hücumda belli bir noktadan sonra topu onla buluşturup sonuca gitmesini beklemek şu an için mümkün ama oyunun kurulması ve gelişimi sürecinde o kadar etkin olmayacağını da söyleyebiliriz.

Takımımız içinde Hawkins önemli bir role sahip olacaktır. 2-3 numarada oynadığından bahsetmiştik, bizde ise çoğunlukla 3 numarada oynayacağını düşünüyorum. Tabi Ergin Ataman'ın oyun tarzında zaman zaman 2 ile 3'ün arasındaki farklar kaybolabiliyor. Yani bu pozisyonlarda benzer tarzda ikililer de görebiliriz. Hawkins-Cenk gibi... O zaman nerede oynadığının belki çok önemi olmayabilir ama çift guardla oynanan bir oyunda da kısa forvette görev alacağını söylememiz mümkün. Bununla beraber sahada uzun süreler kalabilecek bir isim olduğunu da belirtelim. Ergin Ataman'ın  geçen sezon özellikle sezonun devamındaki o dar rotasyonunda sahada en çok kalan isimdi. Play-offlardaki maçlarına baktığımız zaman ortalama 35 dakika süre aldığını görüyoruz. Tabi bu sezon bu kadar fazla sahada kalmasını gerektirecek bu durum yok. Çünkü kadro derinliğimiz ve rotasyondaki zenginliğimiz geçen seneki Beşiktaş'a oranla daha üst seviyede. Ama yine de 25 dakika civarı sahada yer alabileceğini tahmin ediyorum. Takım içinde en temel parçalardan biri haline gelebilir. Savunmada göstereceği gayret, agresiflik ve sertlik, özellikle transferi düşünülen bir başka isim Henry Domercant'in savunmada yumuşak kalma ihtimaline karşı iyi bir önlem olacak. Bununla beraber ribaundlarda ve top çalma konusundaki yetenekleri de yine savunmada bizi rahatlatacaktır. Hücumda ise demin bahsettiğim şekillerde sonuca gidebilecek, sorumluluk almaktan kaçınmayacak bir isim, dolayısıyla bu anlamda da takım içinde önemli bir role sahip olacak.

David Hawkins artılarıyla eksileriyle bu şekilde aramıza katılıyor. Transferi doğruluk yanlışlık bakımından yorumlasak daha önceki Gordon, Macvan ya da muhtemel Domercant transferleri kadar müthiş bir transferdir diyemem. Özellikle maliyet bakımından Beşiktaş'a ödenecek rakamı da hesaba kattığımızda bu rakamlarla daha üst düzey bir isim alınamaz mıydı diye sorabiliriz? Ama şu var ki bu tarz isimlerle de zaten görüşüldü. Ayrıca diğer yabancılarımız Euroleague seviyesinde etkili olabilecek isimlerken Hawkins de bu isimlerin yanında çok iyi bir tamamlayıcı haline dönüşebilir. Ergin Ataman'ın çok yakından tanıdığı ve transferinde bu kadar ısrarcı olduğu bir ismi 'diğerleri kadar müthiş değildir' diye sorgulamak bu yüzden çok doğru değil. Kendisi bu transferin bu maliyetleri hakettiğini düşünüyorsa buna saygı duymak lazım. Ama hemen hemen aynı maliyetlerde transferi gerçekleşmesi mümkün gözüken Domercant için benim daha fazla beklentilerim olacak. Dolayısıyla ne beklediğimizi iyi bilirsek Hawkins şu ana kadar oluşturulan kadronun içinde gerçekten değerli bir parça olacaktır. Zaten saha içinde mücadeleden vazgeçmeyen yapısıyla da taraftarın kısa sürede beğenisini kazanacağını düşünüyorum.

Yeni sezonda Galatasaray Medical Park forması altında mücadele edecek olan David Hawkins'e hoşgeldin diyor ve sarı-kırmızı forma altında üstün başarılara imza atmasını temenni ediyoruz!

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0