Efsaneler | "Galatasaray bir his takımıdır." - Baba Gündüz!

Efsaneler köşemizde Galatasaray’ımızın kuruluşunda emeği geçen büyüklerimizi anlatmaya, sizlere tanıtmaya çalışıyoruz. 1900’ler, 1910’lar, 1920’ler derken; 1930’lara kadar geldik. 1930’larda klübümüzden Güneşspor ayrılığı olmuştur. Bu bağlamda birçok futbolcumuz ve yöneticimiz geçici olarak Galatasaray’dan uzaklaşmıştır. Bu yüzden 30’lu yıllar takımımız açısından pek parlak değildir. Biz de 1930’ları atlayıp, daha sonraki dönemlere damga vurmuş, Türk’lerin futbola bakış açısını değiştirmiş efsanemiz Gündüz  Kılıç, nam-ı değer “Baba” Gündüz ile devam ediyoruz.

Baba Gündüz 1919 İstanbul doğumludur. Babası, Atatürk’ün yaveri Kılıç Ali’dir. Liseyi Mekteb-i Sultani’de okurken Galatasaray ikinci takımında oynamaya başlar. 1935 yılında 16 yaşında ilk defa birinci takıma yükselir. Daha o zamandan çok kalıplı ve iri yarı bir futbolcu olduğu için“Tank” lakabıyla anılmaya başlayan 16 yaşındaki bu çocuk Galatasaray’ın uzun yıllar değişmeyecek santraforu olacak ve 9 numarayı yıllarca gururla taşıyacaktı.

Gündüz Kılıç 12 Temmuz 1936 yılında teknik direktör James Elliot Donnelly tarafından milli takımımızın Yugoslavya ile oynayacağı milli maç kadrosuna çağrılır. Bu maça milli takım santraforu olarak  ilk 11 çıkar. Fakat 18 yaşındaki bu lise öğrencisinin milli takıma çağrıldığı gün kafasında bir şüphe oluşur: Acaba milli takıma babasının hatrı için mi çağrılmıştı? Çünkü babası, yazımın başında da belitrriğim gibi Atatürk’ün yaveri Kılıç Ali Bey’di. Oysa genç Galatasaray’lı o maça kesinlikle kılıcının hakkıyla seçilmişti ve yıllarca o formayı kimseye kaptırmadan giyecekti.

Baba Gündüz 30 Haziran 1940'ta Şeref Stadı'nda yapılan ve Galatasaray'ın 9-2 kazandığı tarihi Beşiktaş maçında 5 gol birden atar, rekabetin bir maçta en çok gol atan ismi unvanını ele geçirir ve bu rekor hala kendisindedir.

Gündüz, 1943 yılında eğitim için Almanya’ya gider. Ancak futbol sevdası orada da üstün gelir. Okula devam etmeyerek Hannover96 takımında oynamaya başlar. Bir sene sonra Türkiye’ye geri döner. Askerlik görevi için istikamet Ankara’dır. Bu sırada Ankara Demirspor’da oynamaya başlar. Bir sene sonra askerlik görevi bitince çok sevdiği Galatasaray’a geri döner.

1952 yılında futbolu bırakır ve bıraktığı gibi Galatasaray takımının başına hoca olarak geçer. Hem eski takım arkadaşlarının hem de takıma yeni kazandırdığı gençlerin hocası ve abileri olur. Baba Gündüz antenörlüğe başladığı ilk günden itibaren kendisini geliştirmeyi hedef edinir. Sürekli okuyarak, araştırarak yeni oyun stillerini, antrenman tekniklerini öğrenir ve uygular. Baba’ya kadarki dönemde futbolu teknik açıdan inceleyen, yetiştiricilik görevini bilimsel açıdan ortaya koyan ciddi kimseler hemen hiç yetişmemiştir. Ondan önce eski futbolcular sadece kendi pratik bilgileri ile yeni yetişenlere bir şeyler vermek için iyi niyetleriyle fakat son derece yetersiz çabalar göstermişlerdir. Gündüz Kılıç bu bağlamda Türkiye’nin ilk profesyonel teknik direktörüdür. “Oyunu okumak” deyimini ilk kullanan futbol adamı, futbolun sahaya çıkmadan alınacak önlemlerle kazanılacak bir spor olduğunu ilk kez düşünceden uygulamaya geçiren futbol taktisyeni Gündüz Kılıç’tır.
Baba Gündüz, Galatasaray'ı nasıl şampiyon yapacağını düşünürken
Daha takımın başındaki ilk senesinde Galatasaray’ı Milli Küme şampiyonu yapar. 1954 yılında Dünya Kupası’na katılan Türk Milli takımının başında da o vardır. 1957’de Galatasaray’ı çalıştırmaya 3 sene ara verir. 1960’ta tekrar takımın başına geçtiğinde, artık lig iyice profesyonelleşmiş, Türkiye Birinci Ligi adını almıştır. Baba Gündüz, kendisini tam olarak ispat edeceği bir ortam bulur. Artık hedef Türkiye Birinci Ligi şampiyonluğudur. İlk sezon değil ama ikinci sezonunda bu hedefe ulaşır.

Baba Gündüz, Türk futbolunda kendisine özgü bir “yetiştiricilik ekolu” kurabilmiş bir teknik adamdır. Bir gün Baba’ya gelip İzmir’de çok iyi bir çocuk var mutlaka izlemelisin derler. Baba da bu teklifi değerlendirmek üzere İzmirspor’un maçını izlemeye gider. İzmirspor’un genç santraforuna da “Seni Gündüz Kılıç izlemeye geldi, ona göre oyna” mesajı iletilir. Maç başlar, santrafor Metin her zamanki gibi sahada kendini fark ettirecek bir oyun oynar. Ancak henüz 45.dakika bitince Baba sinirle ayağa kalkar ve “Beni taa İstanbul’lardan bu adam için mi getirdiniz? Oraya bir direk diksem daha iyi oynar der ve sahayı terk eder. Tabi herkes şokta, bu haberi Metin Oktay’a nasıl söyleyeceklerini düşünürken Baba, Galatasaray’lı yöneticilere “Bu çocuğu sakın kaçırmayın, hemen imza attırın” talimatını vermiştir bile.

Baba Gündüz, Taçsız Kral'la birlikte
Gündüz Kılıç hem profesyonel çalışan bir teknik direktör, hem de fanatik bir Galatasaray’lıdır. Galatasaray kulübünün kalıcı başarılara ulaşması, fark yaratması için bu amatör ruhla profesyonelliğin birleşmesi gerektiğini, bu birlikteliğin de kalıcı olması gerektiğini düşünmektedir. Bu anlayışı futbolculara aşılamaya ve iyice benimsetmeye çalışır. Bu anlayış iyice benimsensin ki kendilerinden sonra gelecek nesillere de aktarılabilsin diye düşünür. Baba Gündüz bütün bu düşünelerle 1962-63 sezonu başında futbolcularını toplayarak şu tarigi konuşmayı yapar: “Bilirsiniz ki her insanın ayrı bir huyu, ayrı bir karakteri olduğu gibi, her futbol takımının da kendine has bir karakteri vardır. Biz sizlere burada Galatasarayımız’ın huyunu suyunu açıkça ve iyice anlatabilirsek, onu adamakıllı tanıyıp, inşallah senelerce dost geçinirsiniz. Galatasaray bir his takımıdır. Renklerine aşık birbirlerine seven futbolcuların takımıdır. Galatasaray feragat ve fedakârlıklarla çalışacak futbolcuların takımıdır. Galatasaray şımarıkları, kendini beğenmişleri, yalnız kendini düşünenleri sevmez. Kısacası Galatasaray, bir halatı hep birlikte çekenlerin, hep birlikte üzülüp, hep beraber sevinmesini bilenlerin takımıdır.

Galatasaray futbol takımı o sene de şampiyonluğu kimseye kaptırmaz. Ve o sene ilk kez bir Türk takımı Şampiyon Kulüpler Kupası'nda çeyrek final oynar. Kimbilir çeyrek finalde rakip dönemin efsane takımlarından İtalyan devi AC Milan olmasaydı belki de daha büyük bir başarıya imza atacaktı Baba Gündüz ve talebeleri.

Gündüz Kılıç’ın amatör ruhunu anlatmak için bir örnek daha vereyim:Tarih 18 Aralık 1960, Türkiye Birinci Ligi maçı. Galatasaray’ımızın rakibi Fenerbahçe. Maçın başlarında Ergun oyundan atılınca, Galatasaray sahada 10 kişi kalır. Bu arada kafaya çıktığı bir ikili mücadelede Mustafa’nın (nam-ı değer Böbrek Mustafa) kaşı gözü yarılır, ağzı burnu kan içinde kalır. Saha kenarına gelir ve ‘ahlar’, ‘oflar’ içinde yere yığılır. Gündüz yanına gelir: “Nasılsın evladım?”
Mustafa: “Galiba oynayamayacağım, bitkinim, çok kan kaybettim” der.
Gündüz, “Vücudunda biraz daha kan var mı?” diye sorar. Mustafa, “Evet” deyince, Gündüz, “Öyleyse çık sahaya, onu da akıt öyle gel” der.
Bu laf Mustafa’da doping etkisi gösterir; sahaya döner ve o gün maç bitene kadar da hayatının oyununu oynar! Sonuca gelince; 10 kişilik G.Saray, Fenerbahçe’yi adeta sahadan silerek 5-0 galip gelir. Bu maçta sakat sakat oynayan tek adam Böbrek Mustafa değildir. Baba Gündüz’ün motivasyonuyla sakat sakat sahaya çıkan diğer isim o gün 4 gol atan Metin Oktay’dır.

Baba Gündüz; Galatasaray’a iki lig, dört de Türkiye Kupası şampiyonluğu kazandırır. Türkiye Birinci Ligi’nde şampiyonluk kazanan ilk Türk teknik direktördür. Ve bilindiği gibi uzun yıllar da bu ünvan Baba’nın elinde kalmıştır. Ali Sami Yen’in amatör aşkla “Türk olmayan takımları yenmek” için kurduğu Galatasaray’a bu amatör ruhu iyice aşılamış, gelecek nesillere aktarılmasını sağlamıştır. Yıllar içerisinde nice kariyerli teknik adamlar takımın başına geçse de bu anlayışı benimseyemeyenler hep yenik ayrılmış, benimseyenlerse Galatasaray’ı Avrupa’nın zirvesine çıkarmış, hala da daha yükseklere çıkarmak için çalışmaktadırlar. Galatasarayımızı dünya markası yapan işte Gündüz Kılıç’ın bu felsefesidir; iyi ki varsın, iyi ki Galatasaray’lısın Baba Gündüz!

5 yorum:

  1. Kitap-roman tadinda bir biyografi olmus. Ellerinize saglik. Sizinle galatasarayin evveliyati hakkinda bilgi almak guzel. Blog sayfanizi bugun kesfettim. Kalitenizle yeni bir blog anlayisi olusturacaginiza inaniyorum.
    Saygilar..

    Mehmet Seyda KARAMAN...

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederiz Mehmet Seyda Bey,

    Beğenilmek ve takdir edilmek güzel bir duygu. Bu motivasyonla daha güzel yazılar yazmak, siz okuyucularımızla buluşturmak dileğiyle...

    YanıtlaSil
  3. işte gs ruhu bu olsa gerek gündüz kılıc turgay şeren coskun özarı metin oktay ve aklıma gelmeyen nıce gsliler iyiki varsınız helal olsun dostum bole bır yazıyı yazdıgın ıcın ben bır gslı olarak tsk ederım

    YanıtlaSil
  4. emeğine sağlık biladerim.Çok iyi bir çalışma olmuş.Devamını canı gönülden bekliyor ve destekliyorum..

    YanıtlaSil
  5. galatasaray'yı halk takımı yapan adam.galatasaray'ı galatasaray yapan baba gündüz

    YanıtlaSil

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0