ST Süper Lig Panorama - 3. Hafta

Merhaba, sarıyla kırmızıyı yan yana koyanlar!  2012 Eylül'ündeyiz ve takvimlerin 365 gün boyunca 13ü göstermesine dayanamayacak olan batıl Batılıların kıyamet senaryolarının 'gerçekleşme' tarihine adım adım yaklaşıyoruz. Ligin üçüncü haftasında iki haftalık liderlik hasretimizi giderdik. Tahtımıza kurulduk. Ya gördünüz mü fragmanı, Mehmet Günsür gibi dalyan delikanlıya nasıl kıyıyor Kanuni. O dizinin aksine bizim sezonumuzda bu kadar taht kavgası olmasın, rahat rahat kazanalım. Yalnız en önemli defans oyuncumuzu kaybettiğimizi göz önünde bulundurursak, kazalardan belalardan korunmak için kurşun döktürmek, fakire sadaka vermek falan gerekebilir. Ya da biz batıl doğuluların başka ne adeti varsa... 

FEDA
Haftanın takımı Beşiktaş oldu. Kısmen ben heyecanlı bir maç izlemeye koyulduğumda zaten üç golle üç puanı garantilemiş oldukları için, kısmen de bu sene UEFA organizasyonlarından uzak tutulacak kadar maddi sıkıntılar içerisindeyken yapacakları mücadeleye bir katkıda bulunmak için... Gerçi bizim ülkenin fakir takımları diğer bazı ülkelerin zengin takımlarıyla eşdeğer ama, bütçe büyüyünce borç da büyüyor haliyle. Rakiplerimiz güçlü olmalı ki kazandıklarımız daha değerli olsun. Di mi ama? 

VEDA'MSI
Tomas Ujfalusi.. Diyecek pek bir şey yok. O ki her sene çıkan geldi gelecek iddialarının ardından bize gerçekten geldi ve mücadelesiyle takıma çok şey kattı, yardımlarıyla Semih Kaya'yı geliştirdi, karizması ve saçlarıyla. Ama bu hafta antrenman sahasının azizliğine uğradı ve haftanın sakatlığı oldu. Çapraz yan bağları kopsa da, 'Bu yaştan sonra zaten iyileşemem, bırakacaktım da futbolu, şimdi mi bıraksam?' diye düşünse de, bitirse de kariyerini bu sakatlıkla, e bitirmese de, bizim bağlarımız kopmayacak.  Diğer Çek, gözden çıkarılan Milan Baros'un Mehmetçik'e yaptığı yardım da basında baya geniş yer buldu bu arada.
YEDİĞİNDEN BİR FAZLA ATTIYSAN... 
Sorun yok. O kadar yok. Sadece hani atıyorum, mesele Manchester United gibi bir rakibin olsa, sana daha çok atsa (ne bileyim beş duran top kullanırlar herhalde bir maçta) sen nasıl daha çok atacaksın? Tek sorun bu. Geçen seneki başarımızın yarısı olan güçlü defans, gol yemeyen surf de yemeyen kaleci, nerede? Haftanın maçı bitmek bilmeyen çekişmesi nedeniyle 3-2 sonuçlanan Galatasaray- Bursaspor arasındaki olurken (Musa Çağıran'a bu çekişmenin bir kısmını iki takıma da attığı gollerle tek başına sağladığı için ayrı bir parantez açıyorum), Fatih Terim de geçen sezon boyunca yediğimiz gollerin dörtte birini neden ilk üç haftada kalemizde gördüğümüzü sorgulayıp, bu konuda çok çalışmamız gerektiğini söyledi.
BİRAZ TELEVOLE
Emre Çolak ısrarla benden başka hatunlarla takılıyor, bunu anlıyorum. Ama bari görüntüler basına 'Bak şu Galatasaraylı genç de ne kadar şımardı, bozdu' dedirtmek için dağıtılamayaydı da, gözlerim görmeyeydi bunu.. Haftanın magazin gündemi bu oldu. Ama şahsıma daha dikkat çekici olan Avrupa'nın en iyi futbolcusunun Iniesta olarak belirlenmesini, tarafsız insanlara bile sırf yüz ifadeleri ve çekememezliğiyle daha zevkli kılan Cristiano Ronaldo'nun, attığı tüm gollerden güzel sevgilisi Irina Shayk'ın asıl soyadının Şeyhislamova olması. (Hatta Shayk da şeyhin rusçası.) Şimdi daha bir 'bacınız' oldu di mi Ey Türk Gençliği? %50 Türkiyeli Ayda Field tüm xx kromozomlu Türk gençlerinin Robbie Williams'la evli mutlu çocuklu olma hayalini gerçekleştirirken, Shayk'ın daha önce bahsettiği Tatarlığı o kadar da etkileyici olamıyor gerçi. 

KİMLER GELDİ KİMLER GEÇTİ
Son dakikalarda birileri transfer oldu. Haftanın transferi kim? Bilmiyorum. Necati gitti mesela, üzüldük, ama diğerlerini gerçekten bilmiyorum. Hiçbirisi dikkatimi çekecek kadar karizmatik ya da yakışıklı değil. Tabi sahada işlerini iyi yapmanın getireceği etkiyle bu değişecektir. Misal, Messi. Misal, Arda. Bizden geçmişliği olan Turan, yakın arkadaşı, bize geçmişliği olan Emre B. ile birlikte UEFA Süper Kupası'nı aldı bu arada Atletico Madrid formasını giyerek. Zaten Monaco'da aşağı yukarı her yıl, UEFA'yı kazanan, daha düşük rütbeli takım kazanıyor bu kupayı. Ama 4 gol ve Falcao, çok koymuş olmalı Chelsea'ye. 


KARBEYAZLARDA 
Üç muhabbet kuşu vardı o evde, en küçüğü bembeyaz, bembeyaz olan üç kardeşten en küçüğüne... Karbeyaz koyuldu adı, çok sevimliydi, ama hastaydı. Adından olsa gerek, ölüm onu buldu Kerim Tekin'in şarkısının popüler olduğu o yılda. Ne yazık ki, onlarca şehidimiz ve Eskişehirsporlu Ediz Bahtiyaroğlu da, bu hafta karbeyazlara büründü. Futbol sahalarında, futbolcularda ani ölümler giderek yaygınlaşıyor. Burada sporcuların üstüne binen yük ve gençlerde kalp krizinin çok daha öldürücü olmasının etkisi büyük. Bilindiği kadarıyla 60 yaşında biri kriz geçirdikten sonra bir ihtimal kurtulur ama 26 yaşındaki aslan delikanlılar için bu biraz imkansız. Daha da önce de diledik, tekrar diliyoruz, başımız sağolsun. 

Daha çok yazacak şey var ama, Avrupa kulvarından elenenin elenene olduğu şu haftanın ardından Türk Milli Takımı'na başarı dileyerek sözü bitirmeli. Haftaya yeniden görüşmek dileğiyle.

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0