ST Süper Lig Panorama - 13. Hafta
Biraz geç oldu ama böyle bir haftanın panoramasını yazmadan geçmek olmazdı. Enteresan şeyler yaşadık nitekim, ilk ve öğretim okullarında üniformanın olmaması kararlaştırıldı! Melo penaltı kurtardı, Servet’in içindeki Maradona yüz üstüne çıktı… Bir Süper Lig klasiği olarak sezonun yarısına doğru ilerlerken üç büyükler tepede kümelenmekte. Bakalım bu akşam Gaziantepspor’u ağırlamamızla başlayacak 14.Hafta, 13.Haftanın enteresanlığıyla yarışabilecek mi?
to lead. (ing.) önde olmak,
leader (ing) öncü.
lider (tr.) Galatasaray.
Sıfat yapıştı üzerimize çıkartamıyoruz.
Haftanın lideri, taraftarlarının yüreğini ağzına getirse de 3 puanı gene kazandı. 13 haftada 25 puan ortalama 2 bile etmiyor, +11 averajı geçen seneki bol golcü az yiyici takımı sadece biraz andırıyor, belki hala dengesiz, e dudak uçuklatan bir futbol da oynamıyor… Ama lider.
Maç bitti bitecek, 1-0 ve bizim, birkaç dakika daha sabretmek gerek. Muslera gol yememek adına rakibini düşürüyor, kırmızı kart görüyor, oyuncu değişikliği hakkı yok, sahada kaleci kalmamış ve penaltı… Bir kahraman lazım. Değerli iki puanı ellerinden kaçırmayacak, o topu tutacak biri gerekli. Felipe Melo, olay anların adamı, bu fırsatı kaçırmıyor. Eldivenleri takıyor. Kalenin arkasında memleketlisi, aynı dili konuştuğu Taffarel direktifler veriyor, herkes gözlerini kapatıyor ve… ggg…gg.. gol değil! Haftanın kurtarışı yılların bazen savunmaya bazen saldırmaya yönelik ortasaha oyuncusu Felipe Melo’dan geliyor ve cümle alemi şaşırtıyor… Sonraları öğreniyoruz ki birkaç sene önce benzer bir durumda kalmış ve e o zaman kurtaramamış: O zaman penaltıyı kullananın Ronaldinho olmasıyla bir alakası olduğunu sanmıyorum: Kalenin arkasından direktif veren bir Taffarel yokmuş!
O ADAM
Haftanın golüyse, yılların gizli forveti Servet Çetin’den geldi. Gizli forvet tanımının nedeni attığı onlarca gol değil tabi, ama bizle oynadığı maçlardan hatırlarsınız, adamı defanstan çok orta sahanın rakip kaleye yakın kısımlarında görmüşlüğümüz çok. Öyle çok ki hep içinde bir sevda olduğunu düşünmüşümdür rakip kaleye daha yakın pozisyonların. Sanki o Arda olmak istiyormuş da, Ayıboğan lakabını ona kazandıran cüssesi nedeniyle defansın ortasına hapsediyorlarmış adamı.. Servet bu hafta Eskişehirspor forması altında Trabzon’da, bir an için yılların zincirinden kurtuldu, özgürlüğün getirdiği mutlulukla, Alpler’de gezen Heidi edasıyla, bir onu çalımladı bir bunu, sonunda da aşırttı topu ve hamsiseverlere dumurdan “Yönetim İstifa” dedirten bir gol attı. Saygı.
İNTİKAM?
Haftanın maçları aslında Süper Lig’den değil, Türkiye Kupası’ndan. Efendim, bizim ezeli rakiplerimiz bu hafta kendileri için nostaljik değer taşıyan sanırım bizden bile ezeli rakipleriyle karşılaşmanın hırsı içerisindeydi. Tamam itiraf ediyorum, 1999’daki Pendikspor-Fenerbahçe maçı ölmeye yüz tutmuş bir anıydı, üstelik yeni eşleşmenin üzerine eski maçın bahsini de biz açtık ve sarı-lacivertliler bu sefer yenilmedi, bir sürpriz yaşanmadı, laylaylom… Lakin “Şerefli ikincilik hikayeli sezonda şampiyondan 8 yiyen takım” ünvanı ile betimlemekte ısrar ettikleri ahı gitmiş vahı kalmış, ölmüş, ağlayanı olmayan Ankaragücü’nden intikam almaya hevesli Beşiktaşlı taraftarları görünce gerçekten üzüldüm.
Haftanın tartışması bu hafta yeşil sahalarda değil, dizi dünyasında İşler Güçler dizisinde yaşandı. Türkiye’de futbol hiç bu kadar açık ve net konuşulmamıştı! Kahramanlarımız Ahmet Kural, Murat Cemcir ve Sadi dizinin evreninde Mehmet Demirkol ile Fuat Akdağ’ın konuğu olarak bir futbol programına çıkarlar. Yayından önce sıkı sıkı temkin edilir onlara: “İlk program bu, fazla sert konuşmayın, eleştirmeyin.” E bu adamlar ne zaman söz dinlemiş, konuştukça konuşuyorlar:
Beşiktaş’ın ofanstan soğutuşundan (“Eğer ki Beşiktaş İkinci Dünya Savaşı’nın Almanya’sında olsaydı, Dünya daha barışçıl bir hal alırdı, onları da küstürürdü hücuma!”),
Fenerbahçe’nin bir türlü parçaları birleştirememesinden (“… Fenerbahçe’de kendimi bildim bileli Pablo Picasso’nun tablolarındaki insanlar gibi, vücut oluşturacak her türlü uzuv var fakat başka başka, yanlış yerlerde…”)
Galatasaray’ın da geçmişte takılı kalışından (“Galatasaray resmen Türk insanının maziyle bağını koparamama hastalığının futboldaki tezahürü gibi!”) dem vurdular ve çok da eğlenceli devam ettiler.
E haksızlar mı?
KUMDA
Efendim, efsanevi tenisçi Roger Federer kumların içinden poz vermiş bize, sosyal medyada da paylaşmış, E haftanın fotoğrafı o zaman…
Hiç yorum yok
Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.