Elinin Hamuruyla | Süper Lig'de 19.hafta..

Merhaba gençler, 
Spor Toto Süper Lig'imizin 2012-13 sezonunun bir haftasını daha, acısıyla tatlısıyla geride bıraktık. Hala bıraktığımız gibi, herkes herkese yeniliyor, bir takım biraz daha az yeniliyor. 19 haftada 36 puan toplayabilen  parçalılarımız, 31er puandaki ezeli rakipleri ve 30 puanlı MP Antalyaspor tarafından takip ediliyor. 4.yle 14. arasındaki 9 puan fark, ligin son demlerine kadar çok heyecanlı geçeceğinin göstergesi gibi. Hoş bizim ligimizde kazananlar, kalanlar, gidenler belli olsa, yine heyecan bitmez: Kim kime ne demiş, kim kime tükürmüş, şike miymiş, şaibe miymiş, kutsal ittifak mıymış, dua mıymış, tesadüf müymüş, kimin büyüklüğü neyle ölçülür, kim ne kadar zengin.. tartışır tartışır dururuz.

BİR DERBİ DAHA
Renksizliğiyle mutlu İstanbul takımıyla, soğuk bir kış günü karşılaştık Seyrantepe'de. Ligin gidişatını belirleyen mücadele, haftanın maçı oldu. Bizim takım yine kazandı, tabi ki ikinci yarının başında bir gol yiyip, henüz erken denilebilecek bir dakikada 10 kişi kalarak olaya stres katmayı, sabrımızı test etmeyi ihmal etmedi. Kolay yoldan elde edebileceğin bir şeyden daha çok zevk almak için kasten yolu zorlaştırmak, tercih edilen bir yöntemdir. Barcelona tercih etmiyor ve herşeyi bu kadar basit gösteriyor diye çok kızarız. Hani bu maçı da, ligi de rahatlıkla kazanacağımıza inanmamız için gerekli kudret, takımımıza olan güvenimizde ve asaletimizdeki ukalalığımızda, ukalalığımızdaki asalette, kanımızdaki renklerde....


MELO: Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal
Felipe Melo asabi çocuk. Onu tanıdığımda zaten Brezilya'nın Dünya Kupası'ndaki yoluna köstek koymuştu asabiyetiyle. Beşiktaş maçında aldığı gereksiz kırmızı kart da çok şeyi değiştirebilirdi. Açıkçası dini, imanı, çocukları üzerine tükürmediğini söylediği bir durumla karşı karşıyayız ama, eylem tükürme değil de öpücük atma olsa da sabıkası kabarık bir oyuncunun zor olanı yapıp uslu durması gerekli; çok sevdiğini söylediği taraftar için de, takımı için de, bir hata yaparız umuduyla başımıza üşüşmüş rakiplere koz vermemek için de, abartacak olay arayan medyanın ağzında sakız olmamak için de... Yoksa tutkusunun, eğlenceli karakterinin daima arkasındayız. 

WESLEY, DIDIER: Ucuz mal alacak kadar zengin değilim.Biz kadınlar alışverişi severiz. Markalara, ürün kalitesine bayılırız. Daha çok sevdiğimizse, indirimlerdir. Bu zaafı bilen bazı kurum ve kuruluşlar 10 liralık şeyi 50 liralıkmış da 20'ye inmişmiş gibi gösterip bize kazık da atarlar, ama biz yine indirimden aldık diye seviniriz. Sneijder transferindeki başarımız da şöyle özetlenebilir: "Ayy bu arada, yeni bir futbolcu aldım gösteriim mi, Inter'den, orta saha.. Bak bak ne kadar kaliteli di mi kumaşı, dikişi. İndirime girer girmez kaptım!" Bazen o ayakkabıyı giyecek ortamınız olup olmayacağı bile önemli değildir, o kadar güzel ayakkabıyı o kadar ucuza almak, alışveriş başarısıdır. Bizim alışveriş başarımıza da ilk başta herkes ("tout le monde", hatta bence Wesley bile) şaşırdı: Evin içinde giyinmek için çok lüks! Drogba da gelince taşlar yerine oturdu: Hedef balo, hedef prens. Bakalım haftanın transferleriyle güçlenen hali hazırda güzel kadromuzdan bir Külkedisi masalı daha çıkacak mı... Belki gelecek sezon, belki daha önce. 


GÜNEŞ, SAĞLAM: Gidiyoruz, bütün aşklar yürekte

Efendim, bu hafta üzücü iki gelişme de yaşandı. Takımları için büyük işler başaran, kulüpleriyle özdeşleşmiş iki yerli teknik adam, ard arda görevlerinden istifa etti. Şenol Güneş Trabzonspor'dan, Ertuğrul Sağlam da Bursaspor'dan giderken, takımlarının iyiliği için bu kararı aldıklarını söylemeye çalıştılar. Hatta Sağlam, bir gün  dönmek üzere ayrıldığını net bir şekilde belli etti. Tabi devre arasından hemen sonra gelen bu büyük değişiklikler, iki eski şampiyon Anadolu takımını ne kadar olumlu etkileyebilir, göreceğiz. Haftanın ayrılıklarının ardından 21 yaş altı Türkiye Milli Futbol Takımı'nın başından Trabzon'a adeta koşan Tolunay Kafkas'a başarılar, diğer iki hocaya da iyi tatiller dilemekten başka bir şey gelmez elden... 



BİR YANGIN YERİ: Galatasaray Üniversitesi, 6000 eşsiz kitap

Çırağan Caddesi'nin denize bakan tarafında, ard arda oteller ve okullar dizilidir. Beşiktaş'ta Bahçeşehir Üniversitesi, yanı başında yeni açılan anonim adlı üniversitemsilerden biri, yanında çok futbolcunun da konak yeri Four Seasons, yanında Beşiktaş Anadolu Lisesi, sonra Çırağan Oteli, sonra Ziya Kalkavan Denizcilik Teknik Meslek Lisesi, Galatasaray Üniversitesi, Kabataş Erkek Lisesi, Feriye Lokantaları- Sinemaları neyin ve ardından Ortaköy... Bunları niye yazdım?  O cadde boyunca ya okul vardır, ya otel. Hatta otellerden eskisinin yanan bir sarayın yerine yapıldığı hepimizin malumu. Otellerden yenisinin arazisinde eskiden bir ilkokul olduğunu, ve o okulun da yandığınıysa pek kimse bilmiyor olabilir. Kültür para gibi gözle görülür, elle tutulur, en azından 0larla ifade edilebilir bir kavram değil ya; ne olduğunu öyle herkese anlatamazsın. Tarih değiştiren olayların arasında kütüphane yangınları olsa da, haftanın fotoğrafında yanan tarihi kitapları görünce hiçbir şey hissetmeyecek ya da düşünmeyeceklerimiz de var.

O caddenin üzerindeki başka bir okula bu bela gelmiş olsaydı, bu anlatamama durumu, o güzelim binayı herkesin okumayı hayal edebileceği yerden, zenginlerin düğün yapmak için tercih edeceği yere kesinlikle çevirirdi. Ama Galatasaray, her ne pahasına olursa olsun, kültürüne sahip çıkacaktır. 

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0