Marka takım & Galatasaray..
Bursaspor maçı Galatasaray'ın gelecek yapılanması için önemli bir maç oldu. Sneijder ve Drogba transferleri gösterdi ki yönetimin hedefi marka takım olmak. Bu bağlamda bir yandan yıldız transferleriyle kadro güçlendirilirken, diğer taraftan kendi ligimizin bize dayattığı üzere kadroda yerli oyuncu bulundurmak zorundayız. Eğer marka takım olacaksak bu yerliler Hamit, Selçuk, Burak, Semih ayarında olmalı. Yedek oyuncularımız da oyuna girdikleri zaman sırıtmayacak futbolcular olmalılar. 2000 dönemine bakacak olursak ideal kadroyu Taffarel, Capone, Bülent, Popescu, Okan, Emre, Suat, Hagi, Arif, H.Şükür diye yazdıktan sonra yedek kulübesindeki isimlerin Hasan Şaş, Ergün Penbe, Ümit Davala, Fatih Akyel olduğunu görürüz. Avrupa’da kupa istiyorsak yedek oyuncuların hangi seviyede olması gerektiğini buradan görüyoruz...
Bursaspor maçı bizim Yekta’yı, Emre Çolak’ı, Engin Baytar’ı görmemiz açısından önemliydi. Bu üçlü ilk defa birlikte oynadılar ve gördük ki üçü bir Belluchi’yle baş edemediler. Eğer 2000 ruhundan bahsediyorsak bu affedilemez bir şey. 2000’de Hakan Ünsal sakatlanıyordu, yerine giren Ergün aynı performansı gösteriyordu. Başkası ceza alıyordu, yerine giren Ümit Davala aynı performansı gösteriyordu. Keza Hasan Şaş, Fatih Akyel de öyle. Hatta herkes hatırlayacaktır, Arsenal maçında bu üçü birlikte oynadı. Yani uzun lafın kısası Avrupa Kupası alacaksan öyle Hamit ve Melo aynı anda ceza aldığında yerine giren oyuncular sırıtmayacak. 2000’in yedekleri UEFA finalini kazanıyordu, 2013’ün yedekleri Bursa’yı yenemiyor. Bursaspor maçı bu yüzden önemli bir maç oldu Galatasaray için. Yedek kulübesinin yetersizliğini hem yönetim hem teknik kadro görmüş oldu.
Tek tek değerlendirecek olursak geçen sene muazzam bir takım oyuncusu haline gelen Engin Baytar belli ki 11 maçlık tatilinde kendine hiç iyi bakmamış. Kabul edilemez derecede güçsüz, yanındaki adama pas veremiyor. Bu yaştan sonra bu kadar yükselip, tekrar gücünü kaybedersen aynı gücü bir kez daha yakalaman zor. Ben artık Engin Baytar'dan umutsuzum. Emre Çolak çok güçsüzdü, geçen sene gerçekten çok çalıştı ve güçlendi. Ortalamanın üstünde bir tekniğe sahip, sürati desen vasat, oyun zekası ise ağlanacak seviyede. Bir insan bu kadar çok defa pas vereceği oyuncuyu yanlış seçemez. Bu oyun zekasının olmadığını gösterir. Yağmurlu Cluj maçında ısrarla top sürüp kısa oynamak istemesi ve bunun imkansız olduğunu maç boyunca görememesi bile Emre Çolak'ın alt yapıda yeteneklerine güvenip oyun zekasını hiç geliştirmediğini gösteriyor. Teşbihte hata olmaz resmen beyni var fikri yok adamın. Ama diğer yandan da 1991 doğumlu bir futbolcu. Genç kabul edilebilir bir yaş. Gelecek sene bir Anadolu takımına kiralanması taraftarıyım. Orada belki de takıma liderlik yaparak, sorumluluk alarak dalga geçmemeyi, oyun zekasını geliştirmeyi öğrenir. Yekta konusunda diğer ikisine göre biraz daha umutluyum. Bir Anadolu takımına liderlik yaparken geldi Galatasaray'a, seviyesi belli. Bursaspor maçında felaket kötüydü, ama daha önce bulduğu şansları iyi değerlendirdiğini düşünüyorum. Takımda bir sene daha kalabilir; ama asla tam anlamıyla güvenilecek bir futbolcu değil. O mevkiye en azından bir Alper Potuk transferi yapılmalı. Scout ekibinin keşfettiği alt liglerde kaliteli yerli futbolcu varsa, Salih Uçan gibi, Okay Yokuşlu gibi, o da alınmalı.
Gelelim kanatlara: Aydın ve Amrabat. Aydın’ın maksimumu bu işte. İkinci yarı kontaatak futbolu oynayacaksan al Aydın’ı, eğrisi doğrusuna gelirse bir de gol atar asist yapar. Ama o kadar. Eğer eğrisi doğrusuna gelmezse Aydın kendi kendine pozisyon yaratacak, takımı canlandıracak adam değil. 7 senedir Galatasaray A takımı oyuncusu bu adam. Olmuyorsa olmuyor, anca yedek olur. Amrabat ise adamı bir anlatsak; güçlü, çok süratli, ayağına hakim. Ama oyun zekası çok düşük seviyede. Her maç ezbere oynuyor. Önemli bir maç öncesi rakip sağ bek Amrabat’ı çalışsa maçın yıldızı olur. Ne yapacağı çok belli. Amrabat’tan bu saatten sonra Sneijder gibi bir oyun zekasına sahip olmasını beklemiyoruz tabi ama en azından insan bu konuda biraz çalışır biraz kendini geliştirir. Yoksa verdiğimiz 7,5m€ ile kalırız, yazık.
Umut&Elmander seçimi ve Burak’ın oyuna alınmamasıyla ilgili çeşitli komplo teorileri var. En gündemdeki dedikodu Burak’la Fatih Hoca’nın arasında bir problem olduğu söylentileri. Ben buna inanmıyorum. Akla ilk gelen düşünce olduğu için bu kadar gündemde kaldığı belli, geçelim. Burak satılacak mı desek, bizzat başkan Ünal Aysal satılmayacağını açıkladı. Üstüne söz söylemek abes olur. Benim şahsi fikrim Fatih Terim, Drogba ve Sneijder transferlerinden sonra forvet tercihini kafasında netleştirmeye çalışıyor. Çünkü Drogba ve Sneijder banko oynayacaklar bu belli. Onlardan sonra kadroya en yakın isim tartışmasız Burak. Fatih hoca çok büyük ihtimalle Drogba ve Burak’ı birlikte oynatıp Sneijder’i sol kanat ağırlıklı serbest adam olarak oynatacak. Zira hem Sneijder forvet arkası oynamayı sevmiyor, hem de Fatih hoca tek forvet oynatmayı sevmiyor. Burada bir problem yok. Problem bu isimlere bir şey olması durumunda oyuna girecek oyuncuda: Umut mu Elmander mi? İşte Fatih hoca bunun cevabını almak için bu ikiliyle oynuyor ve bu uğurda yaşanan puan kayıplarını önemsemiyor. Ha geçen hafta Beşiktaş maçında Umut&Elmander ikilisinin oynaması ayrıca bir doğru tercihti. Zira Beşiktaş’ın yoğun presine karşı cevap olarak Umut ve Elmander’le öyle bir baskı yaptı ki Galatasaray, maç ilk yarıda Beşiktaş’ın tecrübesiz futbolcularının kafalarında bitti zaten. Ama bence geçen hafta başka bir takımla oynasaydık da Fatih hocanın tercihi yine Umut ve Elmander ikilisinden yana olacaktı. Çünkü deniyor, bakıyor, karar vermeye çalışıyor. Aksi halde bugün Bursaspor defansının arkasındaki muazzam boşluğu, maçın tam da Burak Yılmaz maçı olduğunu Fatih hocanın görememesi pek mümkün değil. Hoca Umut ve Elmander’i denedi ve yabancı sıkıntısı olmadığı halde Elmander’in çıkması Fatih hocanın 3.forvet olarak Umut’ta karar kıldığını gösterdi.
Fatih hocanın yeni kadro planlama çalışması Galatasaray’a 2 puana mal oldu. Hoca bu puan kayıplarını önemsemiyor. Açıkçası ben de önemsemiyorum. Galatasaray süper lig seviyesinin bariz üzerinde bir takım oldu. Hamit, Eboue, Melo gibi adamları her maça konsantre edemiyorsunuz. Ama puan cetveli ne zaman sıkıntıya girse, ne zaman kilit bir maç olsa adamlar farklarını ortaya koyuyor ve kilit maçları alıyorlar. Misal Manchester United maçı, misal Fenerbahçe maçı.. Bu futbolcularımızın maç seçmeleri iyi mi, tabi ki hoş değil. Ama yapacak bir şey yok, adamaların özellikleri böyle. Zaten hem bu yetenekte olup hem de maç seçmeden gidip ManU karşısında da Akhisar Bld. karşısında da aynı performansı gösterirsen George Hagi oluyorsun, anlatabildim mi... Ayrıca normalde bu olay, bu kadar göze batmaz. Ama bu sene entresan bir lig oynanıyor, ne kadar puan kaybedersek kaybedelim liderliği kaybetmiyoruz, puan cetveli sıkıntıya girmiyor. Dolayısıyla bu futbolcuların yatış süreleri uzuyor. Normal bir sezon geçirsek bu kadar puan kaybına rağmen ikinciyle aramızda 5 puan olmaz, bu adamlar da bu kadar fazla yatamazlar. İşte bu yüzden Fatih hoca da bu puan kayıplarını önemsemiyor. Nasıl olsa durum sıkıntıya girerse biz kilit maçları alırız ve işi götürürüz diye düşünüyor, doğru da düşünüyor.
Rahat olun arkadaşlar, bu sene de şampiyon oluruz. Asıl kafamı kurcalayan konu Şampiyonlar Ligi...
Bence önümüzdeki maçlarda drogbanında gelmesiyle hoca 4-2-3-1'e geçiş yapacak gibi gözüküyor. maçın 1-1 gitmesine rağmen 2 forvetten tek forvete geçmesi takımın bu sisteme vericeği reaksiyonu görmek içindi. 4-2-3-1 sistemiyle birlikte bence amrabat daha etkili olur.çünkü amrabatın asıl yeri 4-2-3-1in soludur.
YanıtlaSil