[ÇEVİRİ] Hagi: Galatasaray tıpkı Real Madrid gibi..
Galatasaray'ın yaşayan efsanesi, birçok çocuğun Galatasaray'lı olma sebeplerinden, kalitesi, futbol zekası ve öngörüleriyle bize büyük başarılar getiren, kimilerine göre Karpatların Maradonası; ama çoğumuza göre Galatasaray'ın Giga'sı, Gheorghe Hagi ile yapılan ve as.com sitesinde yayınlanan röportajının çevirisidir.
Madrid'te şansı yaver gitmeyen; ama Galatasaray forması altında UEFA Kupası ve Süper Kupa'yı kazanarak 2. baharını yaşayan Karpatların Maradonası'na göre Şampiyonlar Ligi'nde yarı final için karşılaşacak olan Galatasaray ve Real Madrid'in birbirinden pek fazla farkı yok.
Hayat nasıl gidiyor?
30'u farklı yerlerden gelen, kategorilere göre elemelerden geçen 300 çocuktan oluşan Hagi Akademi'm var. Takımımız üçüncülükten birinciliğe yükseldi. Yaş ortalamamız 21 ve takımın %70'ini akademideki çocuklar oluşturuyor.
Akademiyi oluştururken komünist bir takım kurallarından yola çıktınız değil mi?
Hayır, hayır. Sportul Studenţesc!(takımın ismi) Öğrencilerden oluşan bir takım bu sadece. Çavuşesku'nun en küçük oğlu takımın Onursal Başkanı ve üç ya da dört de uluslararası oyuncumuz var. Şu andaki Federasyn Başkanı da Sportul Studenţesc'un eski 9 numarası, Mircea Sandu zaten. Kendisi beni zamanında çok iyi karşılaşmıştı, o zaman da şimdi ki gibi liderdi.
Çocukluğunuz nasıldı?
Ben çok ufak bir kasabadan geldim. Ailem kırsal bölgede çalışıyordu. Normal bir aileydik. Ben eve pek uğramazdım. Günde 10 saat top oynardım. Ailem sürekli "Eve gel artık" diye yakınırlardı. Şimdiki ebeveynler ise "Biraz dışarı çık, şu bilgisayarı bırak artık!" diye yakınıyorlar.
Size 'Karpatların Maradonası' diyen kimdi?
İlk İtalya'da söylemişlerdi.
Bana göre daha çok Puskas'a benziyorsunuz diyebilirim.
Madrid'teki ilk maçım Alicante'de bir stadyumdaki dostluk maçıydı ve gol atmıştım. Herkes birden Puskas'a olan benzerliğim hakkında konuşmaya başladı. Gereksiz miydi? Hayır. Hatta benim için bir onurdu.
Size topa nasıl vuracağınızı kim öğretti?
10-14 yaşları arasındaki Macar koçum, Bukofi öğretti. Bendeki yeteneği gördükten sonra, bir sürü vuruşla, uygulamalı olarak, ayağımın üstünü nasıl kullanacağımı öğretti. Saatlerce ve saatlerce durmadan topa vurdum ve sonunda işin püf noktasını kavradım.
İlk idolünüz/kahramanın kimdi?
1974 Dünya Kupası'ndaki Cruyff'tur; çünkü total futbolun temsilcisi o. Futbolu izlemeye, o zaman 9 yaşında başladım.
Neden TV?
O Dünya Kupası'nı hepimizin bir arada toplandığı küçük bir odada, siyah beyaz bir TV'de seyrettiğimi hatırlıyorum. Üstelik, Cruyff Ajax'ta oynuyor ve Rumen teknik direktör Kovacs tarafından çalıştırılıyordu.
Romanya'dan 90'da ayrıldın. Neden daha önce ayrılmadın?
Geçmişe takılı kalamam. 18 yaşıma geldiğimde Milli Takım oyuncusu olmuştum, daha sonra da Madrid ve Barcelona'da oynadım. 37 yaşımda ise hala Şampiyonlar Ligi'ndeydim.
İlk büyük takımınız Steaua Bükreş'ti. Nasıl bir deneyimdi?
Sevilla'da Barcelona ile oynadıkları ve kazandıkları Avrupa Kupası finalinden hemen sonra oraya gitmiştim. Duckadam, Belodedici, Balint, Piturca oradaydı... Harika bir takımdı. Transferimden sonra 88/89'daki Şampiyonlar Ligi'nde yarı final oynadık, ama Sacchi'nin Milan'ına elendik. Sadece benim de gol attığım Avrupa Süper Kupası'nı kazanabildik ve 3 lig şampiyonluğu ile gelen 3 kupa... Ve daha sonrasında da ben Madrid'e gittim.
Madrid'le imzalamak nasıl hissettirdi?
Ramón Mendoza, bana Bükreş'te bir otelde transfer teklifini yapmıştı. Böylesine elit bir adama evet demem bir dakikamı aldım. Tam bir baba gibiydi. Ama bir gün bana: "Eğer Şampiyonlar Ligi'ni kazanırsak, kontratın yenilersin. Aksihalde, bunu unut" dedi.
Peki ondan sonra ne oldu?
Benim de bir gol attığım Tenerife maçında La Liga'yı kaybettik. Atletico ile Barnebau'da oynadığımız Süper Kupa Finali'ni de kaybettik. O saatten sonra gitmem gerekti.
Diğerlerinin Mendoza ile ilişkisini kıskanmadınız mı?
Asla! Sanchis, Vulture, Michel, Hierro onlar da benim gibi gençtiler ve bana hep iyi davrandılar.
Odada kiminle kalıyordunuz?
Hugo ile kalıyordum. Daha sonra da Chendo ile kaldım ve onlar bana hep yardımcı oldular. Chendo'nun ailesi bana şehiri gezdirmişti.
Madrid'teyken attığınız en iyi golü hatırlıyor musunuz?
Osasuna'ya atmıştım. Orta sahanın merkezinden atmıştım golü ve o gol kalitemi ispatlayabilmem için önemliydi. Bir de Athletic Bilbao'ya attığım hat-trick de unutamadıklarımdan. Aslına bakarsan Madrid'teki 2. yılım güzeldi.
İspanya'da yanlış anlaşıldığınız hissine kapıldınız mı?
Hayır. Sadece sözleşme yenilerken zor zamanlar geçirdim. Daha sonra da Barcelona'ya gittim. O zaman, 94 Dünya Kupası'ndan sonra 7 kez kas sakatlığı yaşamıştım; ama aynı zamanda o kupada orta sahadan bir gol atmıştım. İki tarafta bu transferden memnundu. Madrid'te öğrendim ki, rekabetçi bir takımdaysan hergün en iyi performansını sergilemelisin. Ve Barca'da da bu işin felsefesini öğrendim.
İdolünüz Cruyff'le çalıştıktan sonra onunla ilgili efsanelere inanmayı bıraktınız mı?
Asla. Evet, O harika bir kişiliğe sahip. Eğer bir profesyonelseniz, O'ndan çok şey öğrenirsiniz. O, bu kulübün şu anda içinde bulunduğu büyüleyici konsepti yirmi yıl öncesinden oluşturdu.
Galatasaray'da 2. baharınızı yaşamak nasıldı?
Galatasaray'a 31 yaşında gittim. Herkes "Daha şimdiden yaşlı" diyordu. Ama ben kontratıma eğer Avrupa'da bir şampiyonluk yaşarsak, ekstra para alırım diye bir madde ekletmiştim. Bu madde dillere düşmüştü. UEFA Kupası'nı kazandık ve daha sonra da Madrid'i yenip UEFA Süper Kupası'nı kazandık. Herkesin dili tutulmuştu. "Bir Türk kulübünün bunu başarabileceğini nasıl düşündün sen?" diye soruyorlardı.
Burada bahsettiğimiz paranın miktarı nedir?
Bu önemli değildi. Orada önemli olan, bunu başarabilmeyi düşündüren mantaliteydi.
Oralara Terim'le birlikte ulaştınız değil mi?
"Gelmesi için gereken transfer parasının bir kısmını ben ödemeye gönüllüyüm." demişti Terim o zaman. Bu doğru, ha!
O'nu daha önceden tanıyor muydunuz?
Beni çok iyi karşıladı... Ben bu oyuna aşıktım. Benim tecrübeme Popescu ve Taffarel de eklenince, çok iyi bir takım olmuştuk. O zamanki Galatasaray'ın 13 oyuncusunun bulunduğu Türk Milli Takımı, Kore'de düzenlenen 2002 Dünya Kupası'nda 3. olmuştu.
Bu sezonki çeyrek finallerde, Madrid'e karşı şansları var mı?
Real şu anda çok güçlü. Gerçekten zor bir kura. Ama şu anda takıma Drogba ve Sneijder gibi çok önemli iki oyuncuyu dahil ettik. Umarım ki bu sezon da, ben orada olduğum zamanlardaki gibi, Galatasaray'ın sezonu olur.
Galatasaray, Madrid'e karşı nasıl oynar?
Galatasaray, Madrid gibi oynuyor, hatta kontrataklarda daha iyiler. Yola devam etmek için evde daha fazla maç kazanılmalı. Şampiyonlar Ligi'nde sadece Manchester'a kaybettiler; ama o maçta da M.United'dan daha iyi oynadılar. Orta sahaları çok iyi durumda. Ve tıpkı Madrid gibi uzun süre topa sahip olmak istiyor ve buna hazırlanıyorlar.
Bir favoriniz var mı?
Bu yıl Madrid'in yılı olabilir. Bazen böyle şeyler olur. İçeride problemler yaşarsın, ligde kötü durumdasındır; ama Şampiyonlar Ligi'nde iyi gidersin. Son zamanlardaki maçlarında, yükselen bir grafik çizdiklerini gördüm.
Şu anda hangisini daha çok seviyorsunuz Madrid mi Barca mı?
İkisi de en üst seviyelere kadar gelmiş birbirinden farklı stillere sahip takımlar. Madrid daha güçlü ve hızlı, Barca ise en iyi pas yapan oyuncularıyla birlikte topa hep sahip durumda. Ufak da olsa bir kalp kırıklığım var bu konuda. Bütün El Classico'ları manevi kardeşim Popescu ile izliyorum. O sürekli "Sen Madrid'tensin, ben Barca'dan" diye beni iğneliyor ve ben de "Benim senden farkım var, senden önce doğdum ve iki büyük kulüp için de oynadım, sen ise sadece birinde oynadın." diyorum.
Popescu sizin bacanağınız mı?
Hayır, o benim kardeşim! Eşimin kız kardeşi ile evli. Barcelona için beraber oynadığımız zaman tanıştılar.
Popescu şu sıralar ne yapıyor?
O, Romanya'da iş yapıyor ve federasyon başkanı olmaya hazırlanıyor. Hala İspanya'daki zamanlarımızı hatırladıkça eğleniyoruz.
Hiç yorum yok
Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.