STSL | Avrupa kalitesi..

12 sene sonra Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final gören Galatasaray’ın ligi de şampiyon bitirmesi için kritik maçlardan birisi İstanbul BŞB maçıydı. Maça müthiş başlayıp rakibini tam anlamıyla boğan Cim Bom, Kayseri maçındaki gibi golleri bulup aktif dinlenmeye geçti. 23 ve 35’te iki güzel gol, kariyerinin zirvesinde olan Burak Yılmaz’ın ne kadar formda olduğunu bir kez daha göstermiş oldu. Karşılaşmada sarı kart gören Selçuk İnan ve Albert Riera, gelecek hafta oynanacak olan Mersin IY maçında cezalı duruma düştü.

Çok değil 4 gün sonra oynanacak bir ŞL Çeyrek Final maçı olması, önceki haftalarda olduğu gibi yine gereksiz bir puan kaybını getirir miydi? Maç başlamadan önce herkesin kafasında bu soru vardı ancak son 4 – 5 maçtır takımın tam anlamıyla kendini bulması, taşların yerine oturması ve neticesinde oynanan güzel, zevkli oyun rahatlatıyordu bizleri. Kadro geldiğinde anladık ki Fatih Terim de işi şansa bırakmıyor, aynı zamanda Real maçının da provası olarak görüyordu maçı, Hakan – Riera değişikliği hariç tam kadro sahadaydı Galatasaray. Maç başlayınca sadece kadronun değil oyunun içinde bir takım taktiklerin de Madrid maçı için denendiğini anladık.

Birincisi, çok istekli, konsantre ve baskılı başladı takım, alıştığımız şekilde. Ancak bir fark, aynı Kayseri maçındaki gibi, birbirine alışan oyuncular kalitenin de yükselmiş olmasıyla Türkiye Ligi’nin kötü futboluyla alakasız bir güzellikte paslaşıyor, yardımlaşıyor, hücum varyasyonları deniyordu, izlemesi çok keyifli bir oyun vardı sahada. Bu oyun kısa sürede meyvesini verdi Drogba’nın nefis pasını tam bir golcü vuruşuyla değerlendirdi Burak. İkinci gol Eboue’nin nihayet form tutmasının meyvesiydi, üç maçtır koridoru geçen seneki gibi kullanmaya başlayan Eboue bu kez istediğini başardı, golü attırdı.

İkincisi, ilk kez denenen bazı şeyler vardı dikkatimi çeken. Selçuk ilk kez bu kadar ileride oynadı, resmen forvetler gibi pres yaptı, arkaya gömülmedi, özellikle ileride oynamaya çalıştı. Burak Yılmaz ilk kez bu kadar geriye gelip top aldı, sadece beklemedi, oyunun sıkıştığı anlarda neredeyse orta sahaya kadar gelip özellikle top istedi, aldı, kullanmaya çalıştı. Melo, takımın hücuma yayıldığı anlarda ceza yayına kadar gelerek direk atağa katıldı, top alıp kullandı. Tüm bunlar Real Madrid maçı için aldığımız nüvelerdi aslında.

Burak Yılmaz'a ayrı parantezler açmaktan biz yorulduk, çok şükür kendisi gol atmaktan yorulmuyor. Nazarımız değecek diye konuşmaya korkar olduk. Sevin, sevmeyin, ancak bu kadar çalışkan bir adamın çalışmasının neticelerini nasıl aldığını, her gol attığında bir sonraki için nasıl daha da fazla mücadele ettiğini görün ve bence ayakta alkışlayın. Burak Yılmaz tüm Türkiye'ye ders veriyor adeta.

Bu güzel galibiyetle şampiyonluğa bir adım daha yaklaşırken Madrid maçı için hiç de umutsuz olmamamız gerektiğini gördük. Sahaya yayılan, paslaşan, mücadele eden, pozisyon bulan, gol atan, kısacası Avrupa standartlarında bir takımımız ve oyuncularımız var. Hepimiz için hatta Real Madrid için bile şaşırtıcı olabilecek taktikler, planlar hazırlayan bir hocamız var. Sahada bu konsantrasyonla yer alacak inanan 11 adam olduğunda neler olduğunu, neler başarıldığını defalarca gördük. Bir kez daha, neden olmasın?

İSTATİSTİK | İstanbul BŞB karşılaşmasının istatistikleri için tıklayınız..