Not Defteri: Derbiden Geriye Kalanlar

Şampiyonluğu ilan etmemizin ardından 33. haftada Fenerbahçe ile oynadığımız karşılaşmada Burak Yılmaz'ın penaltıdan attığı golle 1-0 öne geçmemize rağmen skoru koruyacak bir varlık gösteremeyince 2-1 geriye düşüp mağlup olduk. Aslında benim düşüncem mağlubiyet değil galibiyet alacağımız yönündeydi. Çünkü karşıda çok yorgun ve psikolojik olarak bitik bir Fenerbahçe vardı. Fakat futbolcularımızın şampiyonluktan sonra -biraz da haklı olarak- kafa olarak tatile çıkması sonucun düşüncelerden farklı olmasına yol açtı. Derbi bu, üstelik en ciddi rakibimiz olan Fenerbahçe'ye karşı ama futbolculara çok da kızamıyorum. Bütün sezon çok zor şartlarda, çok zor şeylerle mücadele ettiler. Sadece futbol oynamadılar, hakemlere ve federasyona karşı da mücadele ettiler. Tatil haklarıdır. Helal hoş olsun. Biz tatile çıkmayalım ve kendi işimizi yapalım ve derbiden geriye kalanları biraz dile getirelim.

Çirkin davranışlar, ırkçılık ve Burak Yıldırım..
Biraz cümlesini özellikle kullandım çünkü derbinin ardından çok hoş şeyler olmadı. Senelerdir süren -ne yazık ki milli takım kaptanı- Emre Belözoğlu ve Volkan Demirel'in çirkin hareketleri ve provakasyonları sürerken bunlara bir de Meireles eklendi. Daha önce hakeme yaptığı çirkin hareketlerle gündeme gelen Meireles bu sefer de edep yerlerini tutarak futbolcularımıza göstermesiyle kendine yakışanın bu olduğunu tekrar göstermek istedi. İşin ilginç olan ve anlamadığım kısmı ise seneler boyunca İngiltere'de forma giymiş ve bu kadar çirkin hareketleri görmediğimiz bir futbolcu nasıl oluyor da bir sene içinde bu kadar çok olaya karışabiliyor. Aslında çok da şaşırmamak lazım. Çünkü bu hareketler bizim ülkemizde cezalandırılmıyor aksine saygı görüyor. Siz daha önceki olayında futbolcunuza tepki göstermez, ceza vermezseniz neden dursun? Bu hareketin benzerini daha önce Nouma ile yaşadık ve verilen cezayı da hatırlıyoruz. Umarım aynı şekilde sert cezalar bu sefer de verilir.
Bu kadar eleştiriyi yaptıktan sonra çuvaldızı biraz da öz eleştiri yapmak lazım. Hasan Şaş'ın yedek kulübesinin arkasında oturan taraftarlarla girdiği münakaşa ve bunun uzun sürmesi sonucunda taraftarlara yaptığı el hareketleri de hiç hoş değildi. Rakip taraftarı eleştirirken kendi antrenörümüzden böyle hareketler görmek hem can sıkıcı hem de onlardan öte yakışmayan davranışlar.

Geçen sezon Zokora'ya ve Eboue'ye yapılanlarla gündeme gelen ırkçılık olayından bu sefer Drogba başta olmak üzere takımımızdaki diğer siyahi oyuncular da nasibini aldı. Bir önceki paragrafta bahsettiğim olay burada da geçerli. Eğer yapılanlar cezasız kalırsa aynıları yaşanmaya devam eder. Sen kulüp yönetimi olarak ırkçılık yapan -takım kaptanı- futbolcunu basın toplantısına yanında Yobo ile çıkarıp ," bakın onlar arkadaş, ırkçılık yok" tarzında açıklamalar yaptırırsan taraftarınız da bunun fazlasını yapmakta bir sakınca görmez. Kaldı ki o basın toplantısına çıkardığınız Yobo zamanında İngiltere'de oynarken Emre Belözoğlu'na ırkçılıktan dolayı suçlama yapmıştı. Bu sadece kulüp için de geçerli değil tabi. Futbol federasyonunun gerçek derdi marka değeri olsaydı avrupa ve dünya genelinde futbolu kirleten en büyük çirkinliklerden biri olan ırkçılığa karşı önlem alırdı. Fakat bizim federasyonumuzun derdi bu olmadığı için bırakın önlem almayı yapılanlara sadece 3 maç ceza vermekle yetindi. Sonuç? Irkçılık artık insanların stada muzlarla gelmesi seviyesine kadar çıktı. Seneye ne olacak? Fıstık ve muz beraber mi getirilecek?

Keşke bu yaşananlar son olsaydı. Maçtan sonra bu olaylardan daha üzücü bir şey daha gerçekleşti ve genç bir Fenerbahçe taraftarı bıçaklanarak öldürüldü. Maç sonrası evine dönerken bıçaklanarak öldürülen Burak önce FB forması giydiği için öldürüldü dendi, sonra kız kavgası dendi, sonra nefsi müdafaa dendi. Bir sürü şey yazıldı. Kanallar bangır bangır yayın yapıyor. Herkes bir şey koparmanın, biraz olsun reyting yapmanın peşinde. İlk önce konuşulan Fenerbahçe forması giydiği için öldürüldüğü yolundaydı ama daha sonrasında söylenenler biraz değişti. Forma yüzünden ya da değil. Bu yüzden olmasa bile daha öncesinde bu tarz olaylar yaşandı. Her ne kadar birbirimizden haz etmesek bile bu oyunun bir insan hayatından daha önemli olmadığını asla unutmamız lazım. Futbolu seviyorsak, çevremizdeki insanların sevmesinden mutlu oluyorsak anneleri, babaları, kardeşleri ve insanların diğer yakınlarını üzmemeliyiz. Üzmeyelim ki onlar da futbolu sevsin ve bu güzel oyundan zevk alsın. Ölüm geldikten sonra ardından söylenenler pek fayda etmez ama Burak Yıldırım arkadaşımızın ailesine Allah'tan rahmet yakınlarına da sabır diliyoruz.

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0