Şampiyonluğun Öyküsü: Yenilmez Armada!

Sezona mücade edilen 3 dalda 3 şampiyonluk parolasıyla giren ancak Eurocup'ta büyük oranda sakatlık engeline, Türkiye Kupası finalinde ise hakemlere takılan Galatasaray Medical Park, hepsinden daha değerli olan ligdeyse mutlu sona ulaştı ve 23 yıllık şampiyonluk özlemini dindirdi. Sezon içinde başta sakatlıklar olma üzere, Hawkins'in ortaya çıkan durumu ve bir dönem gündemi işgal eden ödeme problemlerine rağmen özellikle son 4 ayda müthiş bir ivme yakalayan takımımız hiçbir engel tanımadan şampiyonluğa yürüdü. Bu oldukça uzun ve bolca hikayeye sahip sezonu da sizler için toparladık..

EN İYİ SEZON BAŞLANGICI
Yoğun geçen bir hazırlık kampının ardından sezonu resmi olarak Türkiye Kupası Grup maçlarıyla açtık. İzmir'de oynanan karşılaşmalarda Olin Edirne, Erdemir ve Fenerbahçe Ülker'le aynı grupta yer alan takımımız ilk 2 maçını kazandıktan sonra son gün liderlik için karşılaştığı Fenerbahçe Ülker'i de yenerek grup aşamalarını lider tamamladı. Bu maçta özellikle Hawkins'in ortaya koyduğu 30 sayı - 6 ribaund - 5 asistlik performans dikkat çekiciydi. Bu süreçte geçirdiği ufak boyutlu sakatlıkları atlatamayan Domercant ise oynamadı. Sonrasında lig başlamadan kısa bir süre önce Eurocup'taki rakiplerimiz de belli oldu ve ilk turun adeta ölüm grubuna düşen takımımız Kuban, BC Donetsk ve Trefl Sopot'la eşleşti. Sonrasında ligin açılışını da hızlı bir şekilde yapan Yenilmez Armada, ilk 2 haftaki rahat galibiyetlerin ardından 3. haftada Anadolu Efes'i deplasmanda 83-73'lük skorla geçti ve sezonun ikinci ciddi maçında da rakiplerine sağlam bir mesaj vermiş oldu. Bir sonraki haftadan önce Sırbistan'da bir hazırlık turnuvasına daha katılan takımımız burada oynadığı 2 maçı kazanarak şampiyon oldu ancak Göksenin'i kaybetti. Genç oyuncu dizinden sakatlanırken ilk olarak ameliyata ihtiyacı olmadığı ve 1.5 aylık tedavi sonunda dönebileceği söylendi. Sezonun ilk ciddi sakatlığı bu şekilde olurken Domercant de kendini toparlamakta güçlük çekti. Buna rağmen takım yaptığı hızlı başlangıcı sürdürdü. Ligde kolay sayılacak bir fikstürle seri galibiyetler almaya devam eden takımımız Eurocup'a da iyi başladı. İlk maçında deplasmanda Trefl Sopot'u farklı geçerken 2. maçında ise evinde Donetsk'i zorlansa da yenmeyi başardı. Sonrasında grup liderliği için kritik bir önem taşıyan Kuban'la oynayacak olan takımımız 2 kez geri dönmek zorunda kaldığı Krasnodar yolcuğunu ancak maç günü sabahı 3. seferde tamamlayabildi ve bunun yorgunluğuyla çıktığı maçta rakibine karşı 91-66'lık farklı bir mağlubiyet alarak bu sezon mağlubiyetle tanıştı. Devamında ise evinde Mersin BŞB'yi geçen Galatasaray MP ligde 7/7 yaparak en iyi sezon başlangıcını yapmış oldu. Bu bölüme kadar bazı sakatlıklar can sıksa da takımın gösterdiği olumlu performans dikkat çekiciydi. Hatta pek çoğumuzun ''Bu takıma daha Domercant katılacak'' dediği günler dün gibi aklımızda. Ama devamındaki olayların gelişimi o kadar pozitif olmadı maalesef.

DOMERCANT VE GÖKSENİN SEZONU KAPATTI
Mersin BŞB'den alınan galibiyetin ardından sıra Kuban'la oynanacak maça gelmişti. Hem 1 hafta öncenin rövanşını almak isteyen hem de liderlik için iddiasını koruma peşinde olan Ergin Ataman'ın öğrencileri Abdi İpekçi'nin bu sezon ilk kez iyi bir tribüne şahitlik ettiği maçta sonradan bu kupayı kaldıracak olan Kuban'ı 76-52'lik skorla eze eze yendi ve normal şartlarda  rakibinin önünde olduğunu gösterdi. Ancak galibiyet 24 sayı farkla geldiği için ikili averajı alamamış olmamız ve daha da önemlisi Domercant'in sakatlığının bu sefer nüksetmekten öteye gidip sezonu kapatacağı noktaya gelmesi bizim adımıza bu maçtan çıkan olumsuzluklar oldu. Domercant'in sağ dizindeki çapraz bağları koparken biz de sezon öncesi planlarımızaki en temel 2 adamımızdan birini kaybettik. Bu sakatlık üstüne sezon başından beri gündemde olan Arroyo transferi süreci hızlandı ama onun gelmesine henüz vardı ve bizi de zorlu bir fikstür bekliyordu. Bu fikstürün ilk maçında evimizde Beşiktaş'ı Hawkins'in müthiş performansıyla birlikte 64-60 yenerek galip geldik. Sonrasında içeride oynadığımız ve 30 asist üreterek sezonun en görkemli hücum performansını sergilediğimiz Trefl Sopot maçını farklı kazandık ancak ligde art arda oynadığımız zor deplasmanlardan ise çıkamadık. İlk olarak düşmanca bir atmosferde oynanan ve anlaşılmaz bir tribün tavrının sergilendiği maçta Karşıyaka'ya karşı 72-69 kaybettik. Ardından Eurocup grup aşamasındaki son maçımızda Donetsk'e uzatmalarda kaybedince liderlik şansını kaybettik ve bu Top 16'da daha zor bir tarafa düşmemize sebep oldu. Arada Tofaş'ı yenen takımımız sakatlıktan dönmesi beklenen Göksenin'in de sakatlığının nüksedip daha ciddi boyut kazanması ve sezonu kapatmasıyla 2. önemli firesini verdi sezonda. Sonrasında Fenerbahçe Ülker deplasmanında 74-67 kaybederek ligde 2. mağlubiyetimizi aldık ve o haftaya kadar elimizde tuttuğumuz liderliği de kaptırdık. Daha sonra içeride Cem Akdağ'lı Royal Halı Gaziantep'i geçsek de bir sonraki hafta karşılaştığımız Banvit'e karşı son çeyrekte yetersiz kalan bir performansla kaybeden takımımız oldukça kötü bir seri geçirmiş oldu. İşler çok iyi giderken 1 aydan kısa bir süre içinde bir anda pek çok şey tersine dönmüş, 2 önemli oyuncumuz temelli kaybedilmiş ve takımın yakaladığı o iyi hava da ortadan kaybolmuştu. Sonrasında ise sezonun kırılma anlarından biri gerçekleşti.

DEVRE ARASI: CARLOS ARROYO GALATASARAY'DA
Ergin Ataman'ın sezon başında da istediği ancak o dönem transferi gerçekleşmeyen Arroyo, Domercant'in gidişinden sonra ise iyice aranan bir isim olmuştu. Eşinin doğum yapmasını beklenen Carlos, doğumdan kısa süre sonra İstanbul'a geldi ve imzayı attı. Böylece sezonun devamında saha içinde güvenebileceğimiz üst düzey isim sayısı yeniden 2'ye çıkmıştı Hawkins'le beraber. Arroyo ayağının tozuyla çıktğı Hacettepe maçında 13 sayıyla oynarken maçı da farklı kazandık. Bu maçtan sonra ise Eurocup'ta Top 16 zamanı gelmişti artık. Unics Kazan, Kızılyıldız ve Ratiopharm Ulm'le aynı gruba düşen takımımızın ilk maçtaki rakibi ise grubun ve kupanın favorilerinden Unics Kazan'dı. Soğuk ve karlı bir İstanbul akşamında Abdi İpekçi'de yine büyük oranda dolan tribünlere karşı Kazan'a karşı yakın giden maçın neredeyse tamamını önde götüren takımımız Arroyo'nun henüz hazır olmaması, pota altında rakibine karşı ezilmesi ve Chuck Eidson'ın son dakikalardaki performansına karşı son dakikalarda maçı kaybederek Top 16'ya mağlubiyetle başladı. Sezon boyunca evimizdeki tek mağlubiyet bu olurken maçın ardından ister istemez moraller de bozulmuş ve son dönemde aldığımız mağlubiyetlere bir yenisi daha eklenmişti. Arroyo da henüz hazır değildi ve biraz daha süreye ihtiyacı vardı. Bu moral şartlarıyla gittiğimiz Ankara deplasmanında Türk Telekom'a karşı dağınık bir görüntü sergilesek de son dakikalarda fazla hata yapmayarak 76-70 kazanmış ve ligin ilk yarısını 12 galibiyet - 3 mağlubiyetle tamamlamıştık. Kazanmak güzeldi ancak durum çok da parlak gözükmüyordu ve önümüzde kritik bir Kızılyıldız deplasmanı vardı. Top 16 için oldukça önemli gözüken bu maça zaten var olan problemlerle gitmemizin yanısıra maçtan önceki gece Hawkins ve Cenk'in gıda zehirlenmesi yaşamalarıyla birlikte iğneyle oynayabilecek olmaları durumu zorlaştırmıştı. Buna rağmen takım sezonun en büyük karakter gösterilerinden birini yaparak ilk çeyrekte Jamont'la geri kalan sürede de Arroyo-Hawkins-N'dong'la birlikte o zor atmosferden 74-91'lik galibiyet çıkartarak sezonun geri kalanına dair umut vermişti. Ve plan belliydi artık: Arroyo-Hawkins liderliğinde sezonun devamında 3 kulvarda kupaya gidecektik. Ancak planlarımız yine yeniden sekteye uğramak durumunda kaldı...

OCAK-ŞUBAT: HAWKINS OLAYI VE MADDİ PROBLEMLER!
Herşey yoluna girecek gibi gözüküyordu. Ligde devre arası olmasından ötürü bir sonraki maçımız içeride karşılaşacağımız Ulm'e karşıydı. 22 Ocak günü İstanbul'da güzel bir hava vardı ve sabah kalktığımızda kafamızda Galatasaray basketboluna dair umut dolu fikirler bulunuyordu. Ancak maç sabahı ortaya saatli bomba gibi düşen haber hepimizde şok etkisi yarattı: Hawkins'in Royal Halı Gaziantep maçından önce idrarından alınan örneğinde keyif verici maddeye rastlanmış ve sezonu kapaması gündeme gelmişti. Sezonun o noktasına kadar takımın en önemli ismi ve lideri olan Hawkins'i kaybetmek zaten yeterince sorunla uğraştığımız bu sezonda yediğimiz en büyük darbe olmuştu belki de. Tüm bu şoka rağmen akşam çıktığı Ulm maçını 82-66'yla kazanmayı bilen takımımız devamında ligin ikinci yarısının açılışında Antalya BŞB'yi de rahat geçmeyi başardı. Ancak Hawkins'ten olumlu bir haber gelme ihtimali neredeyse yoktu ve bizim Eurocup'a bildirmemiz için onun yerine gelecek oyuncuyu çabuk bir şekilde transfer etmemiz gerekiyordu. İsmi geçen birkaç oyuncu arasından Ergin Ataman, Cantu'da forma giymekte olan Markoishvili'yi seçti ve Gürcü oyuncuyu transfer ettik. Ancak Marko'nun gelişi pek uğurlu olmadı ilk başta. Gelir gelmez forma giydiği maçta takımımız, sezonun belki de en ağır mağlubiyetini Ulm deplasmanında aldı. 3 çeyrek boyunca kafa kafaya giden maçı son 10 dakikada tanınmayacak derecede kötü oynayınca 91-70 kaybeden Galatasaray MP böylece gruptan çıkma şansını da zora soktu. Ve işler düzelir gibi olmuşken yeniden hava değişti. Sonrasında Aliağa'yı deplasmanda yenen takımımız kötü bir dönemine gelen Türkiye Kupası maçlarına çıktı. Hawkins sonrası sendromu atlatmaya çalıştığımız bu süreçte, çok iddialı gitmediğimiz Türkiye Kupası finallerinde bir başka karakter gösterisi sergiledi takım ve önce Anadolu Efes'i, sonra da Banvit'i geçti. Beklenmedik diyebileceğimiz bir performans ortaya koyan Ataman'ın öğrencileri 2 günde 2 galibiyet almış ve yeniden umut tohumlarını ekerek finale yükselmişti. Ancak Fenerbahçe Ülker'e karşı oynadığımız finalin son çeyreğinde, kafa kafaya giden maçta hakemlerin yaptığı bariz müdahalelerle birlikte rakibimize geçilerek ikinci olmaktan öteye gidememiştik. Sezon boyunca yaşananlar yetmezmiş gibi bu sefer de hakemlerin taraflı tutumu önümüze çıkarken bir sonraki gündem maddemiz ise takımdaki ödeme sorunları olacaktı. Oldukça karanlık geçen bu Ocak-Şubat döneminde bir de ekonomik problemler bir süre gündemimizi işgal etti. Ve bu tartışmaların olduğu günlerde Unics Kazan deplasmanında aldığımız mağlubiyet Eurocup'tan elenmemize sebep olurken çok kısa bir süre içinde hedeflediğimiz 3 kupanın 2'sine veda etmiştik. Elde avuçta kalan tek şey lig olmuştu artık, ona odaklanacaktık. Bu odaklanma ise tüm şanssızlıklara rağmen sönmeyecek olan şampiyonluk ateşini yakmaya yetecekti...

EN İYİ SEZON PERFORMANSI VE GALİBİYET SERİSİ..
Elimizde kalan tek hedef artık ligde şampiyon olmaktı. Bunun için de ilk olarak normal sezon liderliğini kazanıp play-off'larda ev sahibi avantajını ele geçirmek istiyorduk. Ve takım bu amaç uğruna müthiş derecede motive olarak şampiyonluk ateşini resmen yaktı. İlk rakip Anadolu Efes'ti ve başlangıç için uygun gözüken bir maçtı. Çoğunluğu dolu güzel bir tribün önünde oynanan maçta Efes koçu Oktay Mahmuti çift teknik faulden ötürü diskalifiye olmuş, takımımız ise ikinci çeyrekten itibaren farkı açmış ve hatta 3. periyotta 23'e kadar çıkarmıştı. Son çeyrekte ise artan yorgunlukla beraber rakip farkı biraz eritmiş olsa da galibiyete uzanıp Efes'e karşı sezon içindeki 3. maçımızı da kazanmıştık. Bunun da moraliyle birlikte toparlanma sinyalleri veren Yenilmez Armada sonrasında Kızılyıldız'la içeride oynadığı ve formalite niteliğindeki maçı da kazanarak Eurocup'a resmen veda etti. Sonrasında ise fikstürün kısmen kolay olmasından yararlanarak sırasıyla deplasmanda Olin Edirne'yi, içeride Erdemir'i ve sonrasında yine deplasmanda karşılaştığı TED Kolejliler ile Mersin BŞB'yi mağlup ederek işi seriye bağladı. Bu haftalarda Arroyo liderliğini iyiden iyiye ortaya koyarken, Markoishvili takıma uyum sağlayıp form tutmuş, ligin ilk bölümünü çok iyi geçirmeyen Engin rotasyonda önemli bir parça haline gelmiş ve N'dong&Furkan ikilisi de form grafiklerini arttırmışlardı. Ancak sırada fikstürün yeniden zorlaştığı ve liderlik yolunda belirleyici olacak kritik bir 6 maçlık dönem vardı. Bu maçların ilkinde Beşiktaş'la deplasmanda karşılaşan takımımız maç içinde 17'ye kadar çıkarttığı farkın erimesine engel olamasa da sonlarda Arroyo'nun winner'lığıyla maçı alıp ligdeki galibiyet serisini 10 maça çıkardı. Bu, üst üste alınan galibiyetler anlamında kulüp rekorumuzu egale ettiğimiz anlamına geliyordu. Rekoru kırmak ve  liderlik yolunda adımlarımızı sağlamlaştırmak için sıradaki rakip ligin ilk yarısında bize İzmir'de resmen düşman kesilen Pınar Karşıyaka idi. Taraftarımız bu maça ilgi gösterse de maalesef ki Karşıyaka'lıların tahrikine kapılıp olay çıkarmış ve maçın seyircisiz oynanmasına sebep olmuştu. Buna rağmen takım rakibini sürklase ederken 94-73'lük galibiyetle rekorunu kırmıştı. Sonrasında deplasmanda Tofaş'ı Engin'in etkili olduğu maçta geçen takımımız Karşıyaka maçındaki olaylardan ötürü aldığı cezayla birlikte liderlik yolunda kritik öneme sahip Fenerbahçe Ülker&Banvit maçlarını kadın-çocuk seyircilere karşı oynadı. İlk olarak Fenerbahçe Ülker'i kötü şut attığı bir günde 66-53'le geçen  ve liderliği bu maçta geri alan takımımız sezonun son firesini ise takım için oldukça önemli bir yere sahip olan Engin'in aşil tendonun kopmasıyla verdi ne yazık ki. Ama artık takım buna bağışıklık kazanmıştı ve durmadan yoluna devam etti.  Sonrasında karşılaştığı ligin formda ekiplerinden Royal Halı Gaziantep'i deplasmanda 92-67 gibi farklı bir skorla mağlup eden Galatasaray MP daha  sonra ise evinde konuk ettiği Banvit'i de 83-75 yendi. Böylece bu zorlu 6 maçlık dönemi kazanarak geçen Ataman'ın aslanları galibiyet serilerini de 15 maça çıkarmış ve pratik anlamda lig liderliğini sağlama almıştı. Kalan son 2 maçında da önce deplasmanda Hacettepe'yi geçerek liderliği matematiksel olarak garantileyen takımımız normal sezonun kapanış maçında ise Türk Telekom'u rahat geçerek 30 maçlık bölümü toplam 27 galibiyetle kapattı. Üst üste 2. sene normal sezonu liderlikle geçerken ayrıca alınan üst üste 17, toplamda ise 27 galibiyetle bu alandaki rekorları kırdı ve play-off'lar öncesi ev sahibi avantajını ele geçirdi. Şampiyonluk yolunda ilk görev tamamlanmıştı ve ateşimiz herkesi yakmıştı.. Gerekli mesaj da verilmişti.

23 YILLIK ÇİLE BİTTİ: ŞAMPİYON GALATASARAY!
Rekorlarla gelen normal sezon liderliğiyle birlikte evinde oynadığı 15 maçı da kazanan takımımız artık şampiyonluk için geri sayıma geçmişti. Görüneni kadarıyla Efes'le birlikte en iddialı iki takımdan biri bizdik ama açıkçası onlara oranla da şansımız daha fazla gözüküyordu. Burada merakla play-off'u beklerken federasyonun zamanında Euroleauge ve Eurochallenge'da mücadele eden takımların maçlarını ertelemiş olmasından ötürü takvim biraz sarktı. Yaşanan duraksama form yakalamış takımımızın aleyhinde olabilir mi şeklinde sorular ortaya çıkarken ilk turda karşılaştığımız Tofaş karşısında endişelenecek birşey olmadığını gördük. İlk maçın ilk yarısı haricinde iki maçı da domine eden Yenilmez Armada rahat galibiyetler alarak seriyi 2-0'la geçmiş ve yarı finale yükselmişti. Bu maçlarda özellikle Jamont Gordon'ın performansı dikkat çekici ve ilerisi adına ümit vericiydi. Sıradaki rakibimiz ise normal sezondan sabıkalı olduğumuz ve plakasını aldığımız Karşıyaka idi. Çeyrek final turunda Fenerbahçe Ülker'i 2-0'la geçen İzmir temsilcisine karşı İstanbul'daki ilk maçın ilk çeyreğine fırtına gibi girip 28-12 öne fırlamıştık. Maçın geride kalanı ise sıkışık bir görüntüde geçerken ilk periyot hariç iyi oynamadığımız maçı kazanarak seride 1-0 öne geçtik. 2. maç ise baştan sona yakın geçmesine ve Karşıyaka beklenenden daha iyi bir direnç sergilemesine rağmen Arroyo&N'dong ikilisiyle birlikte galibiyete uzanmayı bilen takımımız seriyi 2-0'a getirerek rahatladı. İzmir'deki 3. maça çok hızlı giren ve farkı hemen çift hanelere çıkaran rakip karşısında soğukkanlı bir şekilde geri dönen Yenilmez Armada, winner karakterini yeniden ortaya koyarak deplasmandaki bu zorlu maçı da 77-79 kazandı. N'dong'un 23 sayıyla yıldızlaştığı karşılaşma sonrası rakibini süpüren Galatasaray MP böylece galibiyet serisini devam ettirerek final biletini de cebine koydu. Şampiyonluk yolundaki son rakibimiz ise yarı finalde Efes'i sürpriz sayılabilecek bir şekilde 3-1'le geçen Banvit oldu. Rakibimize karşı Abdi İpekçi'nin ilk kez full çektiği ilk maçta, kötü başlasak da devre sonunda toparlanarak öne geçmiş ve 3. çeyrekte Arroyo'nun olaya el atmasıyla farkı açarak sonrasında galibiyete uzanmıştık. İkinci maçta da benzer bir senaryo yaşandı aslında. Yine ilk yarı yakın giderken 3. çeyrekte bu sefer Markoishvili'nin müthiş performansı takımı ateşlemiş ve farkı açıp son çeyrekte rahat bir galibiyete ulaşarak coşkulu taraftarımız önünde seriyi 2-0'a taşımıştık. Evinde bir kazaya uğramayan ve galibiyet serisini 24'e çıkararak şampiyonluk yolunda önemli bir avantajı ele geçiren takımımız Bandırma'da oynadığı ilk karşılaşmada ise sezonun en unutulmaz maçlarından birini çıkardı. Uzun süre geride götürdüğümüz ve farkın bir ara 17'ye çıktığı maçta son bölümde Arroyo'yla geri dönüşü başlatan takımımız bitime 5 saniye kala ise Ender'in üçlüğüyle öne geçti ve hafızalara kazınacak bir galibiyet alarak şampiyonluk kapısını sonuna kadar araladı. Serinin 4. maçı ise aslında çok benzer bir senaryoya sahne oldu. Şampiyonluğu kazanma havasından uzak çıktığımız maçta yine kötü oynarken 3. çeyreğin sonlarında fark 20'ye kadar çıktı. Ancak son çeyrekte bu sefer Jamont Gordon'ın adeta çıldırdığı bölümde geri dönmeye çalışan takımımız 38-21'lik üstünlük sağlamasına rağmen 1 sayı farkla mağlup olmaktan kurtulamadı ve galibiyet serisini bozarak şampiyonluğu İstanbul'a bıraktı. 15 Haziran 2013 Cumartesi günü ise takvimlere ayrı bir gün olarak geçti. Şampiyonluk için sezonun en coşkulu tribünün toplandığı Abdi İpekçi'de Banvit'i konuk eden Galatasaray Medical Park serinin 5. maçına çok hızlı girdi ve kupayı almaya geldiğini gösterdi. Sonrasında Banvit toparlanır gibi olsa da Cenk'in dış atışlarıyla birlikte ilk yarıdan farkı açan takımımız yine 3. çeyrekte öldürücü darbeyi vurdu ve taraftarıyla birlikte coşarak 76-58'lik galibiyete uzandı. Böylece seriyi 4-1'e taşıyan Yenilmez Armada,  Ergin Ataman yönetiminde 23 yıl aradan sonra tekrardan şampiyon oldu ve sorunlarla boğuştuğu bu sezonu çok güzel bir şekilde noktaladı.  Gelen şampiyonlukla birlikte daha önce güzel anılar yaşadığımız Euroleague'e eskisinden daha da iddialı bir şekilde döneceğiz üstelik...

İşte sezon bu şekilde geçti. Belki çok fazla sorun yaşadık.. Bir takımın başına daha ne gelebilirdi, sormadık değil. Domercant ve Göksenin'in sezon başında sezonu kapatması, Engin'in kopan aşil tendonu, maç öncesi yaşanan sakatlıklar, Hawkins'in kokain kullanması, bazen hakemler, bazen ödeme problemleri, Krasnodar'ın uçuşa kapalı havası vs. derken Ergin Ataman ve öğrencileri yılmayarak takım olabilmenin her şeyden önemli olduğunu ve zorlukları aşmamızı sağlayabileceğini gösterdiler. Birçok kişinin henüz hayatında görmediği şampiyonluğu kazanarak da Galatasaray tarihinin altın sayfaları arasında yerlerini aldılar.

Tebriklerin, alkışların tümü Yenilmez Armada'yı oluşturan Aslanlara!

2 yorum:

  1. Galatasaray sözlük okuyucularındanım ve sizin blogunuzu orada keşfettim.Yazı gayet güzel ve sitenizde galatasaray erkek basketbol takımı ile ilgili çok güzel yazılar var,umarım devamı gelir.

    YanıtlaSil

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0