Rakibe Saygı: Bursaspor

Bu haftaki rakibimiz; ligde yıllar sonra dört büyüklerin hegamonyasını kırıp, 25 sene sonra şampiyonluk kupasını Anadolu’ya getiren, beşinci büyük kavramını lûgatımıza sokan Bursaspor. Renklerini Uludağ’ın 'kar beyazı' ve ovanın 'yeşil'inden alan güçlü rakibimiz önceleri “yeşil inciler” olarak bilinirken, 1990’ların başında “timsahlar” olarak tanınmaya başlandı. Her daim süper ligin kalburüstü takımlarından olmayı başaran yeşil beyazlıların 1994-97 arası intertoto kupasında başarılı olan kadrosu ve 2009-10 sezonundaki şampiyon kadrosu efsane jenerasyonlarıdır. Onun haricinde de birçok futbolcuyu Türk futboluna kazandırma başarısını Bursaspor, şu anda süper ligin en verimli alt yapısına sahip futbol kulübüdür. İşte bu kadar çok efsane ismi bünyesinde barındıran bir takımdan hangi isimleri yazacağımızı seçmek zor olsa da güzel bir yazı ortaya çıkardığımızı düşünüyorum. Keyifli okumalar dilerim...

Majid Musisi:
İlhan Cavcav’ın nereden bulup getirdiği halen muamma olan transferleri Andre Kona ve John Leshiba Mosheou mükemmel çıkınca bütün Anadolu takımlarının tam tekmil Afrika’dan ucuz futbolcu transfer ettikleri dönemdi. Diğer anadolu takımları Komphela, Fuludu, Kazadi, Kalenga gibi -hatta Galatasaray bile gidip Mapeza’yı almıştı- hepsini toplayıp halı sahada turnuvaya soksan şampiyon olamayacak adamlarla uğraşırken, Bursaspor Musisi’yi transfer ederek fark yaratıyordu. Gerçi Bursalı yöneticiler de önce Coulibaly’i almak istemişler, muvaffak olamayınca Musisi’yi getirmişler o ayrı. (Hakikaten kim akıl veriyordu o dönemde bizim yöneticilere...) Musisi kısa sürede taraftarın sevgilisi olmuş, çeşitli uzuvları hakkında dedikodular ayyuka çıkmış, uğruna besteler yapılmıştı. 1995 senesinde ilk defa düzenlenen, bizim de bir halt zannettiğimiz inter toto kupasında Bursaspor önemli maçlar kazanıyor, Musisi kupanın son maçında Karlsruher’e attığı gol sonrası tarihe geçen “timsah yürüyüşü”nü yapıyordu. Ki o timsah yürüyüşü çok tutmuş, bütün anadolu takımları haftalarca abuk subuk sevinç gösterileri yaparak Televole’ye bol miktarda malzeme vermişlerdi. Hatta Galatasaray bile bu furyaya katılmış,  bütün futbolcuların sıraya dizilip fotoğraf çektirir gibi poz vermesiyle farklı bir kareografi uygulamışlardı. Daha sonra 5-6 gol attığımız bir maçta futbolcular maçtan değil bu pozu vermek için toplanmaktan yorulduklarını söyleyerek bu sevinci bir daha yapmamaya karar verdiler. Inter toto konusu ise başka bir kanayan yaramızdır. Yıllarca her takım yedek kadrolarıyla hazırlık maçları babında bu turnuvaya katılırken, bizimkiler ise bu turnuvaya ihtimam gösterir, uğruna sakatlıklar yaşar, bir de akabinde üzülürlerdi. Bir eurovision bir de bu inter toto uzun süre belimizi bükmüştü bizim, ne günlerdi...

Bu yazı gibi eğlenceli bir adamdı Musisi. Bir keresinde başbakan Necmettin Erbakan’ın “Burası Uganda mı milletin kolunu bacağını yiyorsunuz” benzetmesine bozulup “Biz insan yemiyoruz. Herkes gibi sığır, koyun falan yiyoruz. İnanmıyorsanız gelin gösterelim.” diye çıkışmıştı. Musisi, Bursaspor’dan sonra Çanakkale Dardanel’de de oynayarak Türkiye kariyerine noktayı koydu. Daha sonra dünyanın çeşitli kıtalarında forma giyen Musisi, Vietnam’da oynadığı yıllarda kaptığı AIDS virüsü nedeniyle 2005 yılında aramızdan ayrıldı.

Elvir Baliç:
Saraybosna’da savaş olduğu dönemlerde FK Sarajevo forması giyiyordu. Savaş yüzünden lig yoktu. Takım da Saraybosna’ya yardım parası toplamak için dünya turnesine çıkıp, hazırlık maçları yapıyordu. İşte bu dönemde üfürükten bir hazırlık maçı da Bursasporla yapıldı. Bu maç Baliç'in hayatının dönüm noktası oldu. Efsane hoca Nejad Biyediç yönetime hemen bu genç futbolcunun alınması için rapor yazdı. Fakat transfer kolay olmadı, iki kulüp arasında çok çetin pazarlıklar geçti. FK Sarajevo 200bin mark istedi, Bursaspor 100bin mark iki de horoz verdi, Sarajevo 175’e düştü, Bursaspor 125 artı tavuğa çıktı, derken 150bin marka Baliç, Bursa’nın yolunu tuttu. Elvir Baliç yıllar sonra demiştir ki "Bursaspor biraz daha bastırsaydı beni bedava bile alabilirdi"... Inter totoda destan yazıldığı dönemde Musisi ve Ercüment ile birlikte müthiş bir üçlü oluşturdular. Tekniği, sürati, fiziği ve genç yaşı sebebiyle büyük takımların radarına girdi. 1997’de Fenerbahçe’nin yolunu tuttu. O dönemde her takımın kadrosunda yalnızca 4 yabancı bulundurma hakkı vardı. Velakin Fenerbahçe’de ise Uche, Högh, Okocha, Mosheou, Sabin Ilie, Bolic ve Baliç bulunuyordu. Başkan Ali Şen hemen Uche ve Bolic’ten sonra Baliç’i de Türk yaparak problemi çözdü, Fenerbahçe'nin o dönemde Türk nüfusuna katkısı büyüktür. Elvir Balic Türk olduktan sonra ismini Elvir Baliç olarak değiştirdi ve aynı istikrarda fırtına gibi oynamaya devam etti. İki sene Fenerbahçe’de oynadıktan sonra rekor bir bonservisle -19milyon dolar- Real Madrid’e transfer oldu. O sene şampiyonlar ligi kupasını kaldırırken çeyrek finalde Manchester United’a, yarı finalde de Bayern Münih’e karşı Real Madrid formasını terletti. En verimli çağında büyük bir sakatlık geçirdi. Sakatlıktan sonra bir kez de Galatasaray’da oynama fırsatını yakalasa da bir türlü eski formuna dönemedi ve 34 yaşında ikinci ligde mücadele eden İstanbulspor’da futbolu bıraktı.

Efsane hoca Nejat Biyediç:
Busaspor’da beş sezon futbol oynayıp 1991 yılında futbolu bıraktıktan üç sene sonra takımın teknik heyetine dahil oldu. 1994-95 sezonunda işler kötü giderken takımın başına kendisi geçti ve Bursaspor o sezonu 6. bitirdi. Ertesi sezon malum intertoto başarısı ve güzel futbol oynayan bir Bursasporla akıllarda kaldı. Daha sonra Anadolu’da birçok takım çalıştırsa da Bursa’nın ne zaman ona ihtiyacı olduğunda koştu, ikinci ligde de takımı çalıştırmaya devam etti. Ertuğrul Sağlam’ın yaşattığı şampiyonluğa kadar Bursaspor’un en başarılı hocasıydı. 2011 yılında bir Bursaspor efsanesi olarak, Bursaspor’un şampiyon olduğunu görebilmiş bir efsane olarak hayata gözelerini yumdu. Vefatından önce kurmuş olduğu Nejat Biyediç Futbol Akademisi’yle hala Türk futboluna hizmet etmeyi sürdürmektedir, ruhu şad olsun...

Hem Galatasaray hem Bursaspor’da forma giymiş futbolcular:
Her iki takımda da forma giymiş en önemli futbolcu hiç kuşkuşuz Kral Hakan Şükür’dür. Gerçi Yılmaz Vural hala Halan Şükür’ü Galatasaray’a doğru zamanda yolladığı için başarısındaki en büyük payın kendisine ait olduğunu savunsa da Feldkamp olmasa o dönemde bu kadar gol kaçıran, bu kadar saç baş yoldurtan ve bu kadar genç bir futbolcunun -üstelik Tanju'nun yerine transfer edilmiş- Galatasaray’da böyle uzun süre kadroda kalıp kalamayacağını hiçbirimiz hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Bizim bildiğimiz iyi ki denk gelmiş, biz de keyfini sürmüşüz.

Hakan Şükür nasıl bir Galatasaray efsanesi olduysa, Galatasaray’dan Bursaspor’a giden Ömer Erdoğan da aynı şekilde bir Bursaspor efsanesi olmuştur. 2009-10 sezonunda gelen şampiyonlukta hem performansıyla hem de takıma yaptığı kaptanlıkla en önemli pay sahiplerinden biridir.

Hakan Şükür dışında Bursaspor’dan Galatasaray’a Feti Okuroğlu, Elvir Baliç, Serkan Kurtuluş, Sercan Yıldırım gibi hepsinin takımda forma giydikleri maç sayısını toplasan bir sezondaki toplam maç sayısına yetişemeyecek bir sürü isim daha transfer ettik. Son olarak 1996 doğumlu Oğulcan Çağlayan Bursa tarafından Galatasaray tarafına geçiş yaptı, umarız kariyeri Kral gibi olur....

Şu anda Bursaspor’da forma giyen Musa Çağıran da Rijkaard döneminde geleceğin yıldızı diye Galatasaray’a transfer edilmiş, hiç forma giyemeden Bursaspor’un yolunu tutmuş ve Ertuğrul Sağlam’ın ellerinde kendini gösterme fırsatı bulmuştur.

Efsane futbolcumuz George Hagi’nin de teknik direktörlük kariyerinde yolu bir süre Bursaspor’dan geçmiştir.

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0