STSL | Hayata dönüş..

Atatürk Olimpiyat Stadı'nda oynanan ligin ilk İstanbul derbisi Galatasaray 2-1 öndeyken, 90+3'te seyircilerin sahaya girmesi nedeniyle tatil edildi. TFF'nin kararı sonrası resmileşecek bu galibiyetle Cim Bom rakibi ile arasındaki puan farkını 3'e indirmeyi ve yeniden lige dönmeyi başardı. Beşiktaş'ın çoğunlukla oyunu tutup kontra atakla gol aradığı karşılaşmada 21. dakikadaki Almeida'nın golüne 59 ve 72. dakikalarda Drogba ile cevap veren Galatasaray, gücünü bir kez daha ortaya koymuş oldu. Maçın sonunda çıkan olaylar ise, şiddeti meşrulaştırmanın ve Türk Futbolu'ndaki düzensizliğin acı sonuçlarını bir kez daha gözler önüne serdi.


İlk dört haftada dört galibiyet alan ve oynadığı futbolla takdir toplayan Beşiktaş, Galatasaray'ın hafta içinde aldığı ağır mağlubiyetten de aldığı güvenle farkı 9 puana çıkarmanın hesaplarını yaparken, Cim Bom için galibiyetten başka ihtimal yoktu, bu da maçı Galatasaraylılar açısından daha stresli bir hale getiriyordu. Son iki sezonda derbilerde oynanan başarılı ve etkili futbol düşünüldüğünde Galatasaray'ın galip gelmesi süpriz olmayacaktı ancak form durumlarına, taraftar desteğine, dahası Drogba'nın sakatlığına bakılacak olursa endişelenecek hayli unsur vardı. Maçtan hemen önce kadro bilmecesi çözüldü, Madrid maçı kadrosuyla karşılaştırıldığında en göze çarpan nokta Eboue'nin kesik yemiş olmasıydı. Bir önceki yazıda bahsetmiştik sezon başından beri Eboue'nin çok etkisiz olduğundan, nitekim Terim de bunu görmüş olacak, Sabri ilk onbirdeydi. Öte yandan Chedjou, Amrabat ve Riera yabancı sınırına takılan isimler oldu, Bruma yedekte başlıyordu, Danny'nin onbirde olması süpriz sayılabilirdi, anlaşılan Beşiktaş'ın hızlı ataklarına hızlı bir futbolcuyla karşı koyma planı yapılmıştı. Drogba'nın son dakikada onbire dahil edilmesi ise yüreklere biraz su serpti ama sakatlıktan henüz kurtulmuş olması performansı hakkında soru işaretleri yaratıyordu. Beşiktaş ise sakat Oğuzhan dışında tam kadroydu.

Maç aslında beklenilenden farklı başladı zira Beşiktaş ilk dört haftada uyguladığı presi uyguluyor ancak topla oynamak yerine Galatasaray'ı oynatmamak ve kaptığı topları anında uzun topla Almeida'nın kafasına yollamak üzerine bir taktikle çıkmıştı. Evet, hızlı toplarla çıkmak önemli bir özelliğiydi Beşiktaş'ın ancak bu kadar gömülü oynamak Galatasaray gibi bir takıma karşı şaşırtıcıydı. Nitekim baskılı başladı Galatasaray, henüz 4. dakikada Escude'nin eline çarpan topta penaltı es geçildi, hemen ardından Burak'un şutuna etten duvar örüldü, kontrol Galatasaray'daydı. Sıkıntı, bu taktiğin en önemli unsurları olan beklerin hiç desteğe gelmemesinden kaynaklanıyordu, yani Balta ve Sabri aslında geliyorlar ancak çok etkisiz kalıyorlardı, istenilen baskı tam yaratılamadı. Derken yine bir ani atakta Beşiktaş'ın tam istediği oldu, Almeida güzel ortaya planlanan kafayı vurdu, takımını öne geçirdi. Bu dakikaya kadar baskılı oynuyor gibi gözüken Galatasaray'ın üç haftadır yaşanan travmaların henüz etkisinden çıkamadığı da anlaşılıyordu zira futbolcuların gözünde endişe hakimdi. Buna rağmen bireysel bir pozisyon başlatan Melo'nun uzun topunda Burak karşı karşıyayı bu kez değerlendirebilse işler erkenden toparlanabilirdi, Burak kaçırma silsilesine devam etti. Drogba ise defansın arasında çok fazla kayboldu, dolayısıyla onu topla buluşturup atak yapma planı bir türlü işleyemedi.

İkinci yarıya Engin-Bruma değişikliği ile başlayan Galatasaray'ın daha hızlı hücumlar üretmeye çalışacağı aşikardı, Beşiktaş oyunu tutabilecek miydi, soru buydu, tutamadı. Özellikle ikinci yarının başında Gökhan'ın çok net pozisyonda topu ayağından açtığı nokta maçın kırılma anı oldu zira ikiyi bulabilse Galatasaray'ın moral durumu da göz önüne alındığında iş çok zorlaşabilirdi, olmadı. Hemen ardından Burak ilk yarıdakinden çok daha müsait pozisyonda sağa vursa çok rahat bitirecekken yine Tolga'nın kapattığı noktaya bakmadan vurdu, bir kez daha Cim Bom'u golden etti. Baskısını artıran Galatasaray aradığı golü Bruma'nın gayretiyle buldu, pozisyonun faulle en ufak alakası yoktu, Bruma tertemiz aldı, ortaya temiz bir pas çıkardı, Drogba tam vuramadı ama eğri gemi doğru sefer oldu, top seke seke gittiği için Tolga yakalayamadı. Böylece Galatasaray'ın güveni geri geldi, futbolcular daha çok inandılar, yere daha sağlam basmaya çalıştılar, nitekim 72'de Burak'ın pasına çok güzel sarkan Drogba ustalığını bir kez daha konuşturdu, topu üst köşeye nefis vurdu, rakibin gardını düşürdü. Bu dakikaya kadar zaten korkak oynayan Beşiktaş'ın eli ayağına karıştı, demoralize oldu. 87'de Sabri'nin karşı karşıya kaldığı pozisyonda zaten sürekli dengesiz giren Ramon Motta çift daldı, çok ama çok net bir penaltı yine çalınmadı. Hemen arkasından Motta bu kez topa sahip olan Muslera'ya kasıtlı olarak çarptı, kart bile görmedi. Tüm bunlara göz yuman Aydınus altın vuruşu maçın bitimine bir dakika kala yaptı. Melo, Motta'nın ayağındaki topa sert girdi, ayağa müdahalesi yoktu. Belki tehlikeli hareketten sarı verilebilirdi. Ancak Aydınus bir anda kırmızı çıkarttı, futbolcular birbirine girdi. Melo oyundan çıktı, arkasından sebebi anlaşılamaz bir biçimde tribünden sahaya atlayanlar oldu, futbolcular ve hakem soyunma odalarına gitti, hemen arkasından kapalaı tribünden sahaya doğru çok ciddi bir akın oldu, maç zaten orada noktalanmıştı.

Olaylara değinmeden belirtmekte fayda var, Galatasaray son derece karışık, stresli ve tartışmalı bir haftayı geride bıraktı. Alınan ağır mağlubiyetin etkisi, artı Terim ve yönetim arasındaki gerginlik derken böyle bir maçta, ilk yarıyı geride kapamışken ikinci yarı gösterdiği performans takdire şayan. Cim Bom büyük takım olduğunu, Drogba da büyük futbolcu olduğunu herkese bir kez daha göstermiş oldu, taraftarlarına derin bir nefes aldırdı. Bu maçta oynanan futbolu çok tartışmaya gerek yok, önemli olan kazanmaktı, lig yeniden başladı.

Olaylara gelince, Beşiktaş taraftarı sürekli düştüğü bir hataya yine düşmüş görünüyordu hafta içinde, daha dördüncü haftadan kendini şampiyon ilan edip kendi kendisini galeyana getirmek, aşırı öz güven, büyük beklentiler... Bu hep böyle oldu. Beşiktaşlılar her derbiye çok inanıp geldi, mağlubiyetleri hep başka nedenlere bağladı. Halbuki en büyük sebep bizzat kendileriydi. Aslında bu mağlubiyet dünyanın sonu değildi, güzel başlayan sezon, uyumlu kadro, aynen devam edebilirdi ancak sahaya girenler her şeyi yerle bir etti. Hükmen mağlubiyet, teknik direktörün atılması sebebiyle alacağı ceza, en kötüsü minimum beş maçtan başlayacak seyircisiz cezası. Motivasyon, moral kaybı cabası, daha kötüsü olamazdı. Bir adım ötesine geçelim, bu şiddet sarmalının en temel sebeplerinden biri de maalesef Beşiktaş'ın malum taraftar grubunun şiddet yanlısı eylemlerinin bir takım kişilerce meşrulaştırılmış olması. Şiddet meşrulaştırılır, vandallar takdir görürse nelerin olabileceğini hep birlikte izledik.
Bir milyonuncu kere umuyoruz, bu maç sonun başlangıcı olur. En azından futbolda adaleti sağlama konusunda felaket bir geçmişe sahip olan bu TFF ve elbette spor yöneticileri kendilerini sorumluluk sahibi olarak görerek kalıcı önlemler konusunda adımlar atarlar. Umut fakirin ekmeği. Bekleyip göreceğiz...

1 yorum:

  1. herşey iyi hoş güzel analiz güzel de beşiktaş taraftarına neden 'malum' tabirini kullanıyosunuz? neden sizde tarafınızı belli ediyosunuz neden korkuyosunuz? vandal dediğiniz kişiler kimler bi açıklayın bakalım! yakışmadı size! insanlar bazı şeyleri savunmak için stadları görüyolar artık elverişli mekan olarak!! neyse yanlış yoldasınız !!!

    YanıtlaSil

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0