Mercek Altında | Veysel Sarı..

Tarihinin belki de en hareketli devre arası transfer dönemini geçiren Galatasaray'da takıma katılacak son isimler de artık yavaş yavaş belli oluyor. Transferin son günlerine girildiğinde daha önce 7 oyuncuyu kadrosuna katmış olan takımımız Burdisso'yla yabancı stoper takviyesini yaparken  son olarak uzun süredir temasta olduğu Veysel Sarı'nın transferini de sonlandırdı. Son 4.5 sezonunu Eskişehirspor'da geçiren ve A Milli Takıma kadar da yükselen Veysel için kulübümüz 700 bin Euro öderken, oyuncu da 230 bin Euro'luk alacağından vazgeçti ve transfer gerçekleşti. Biz de bu yeni transferimizin kariyerini ve oyunculuğunu inceleme altına aldık..

Veysel Sarı, 25 Temmuz 1988 günü Beyoğlu'nda memur bir babanın ve ev hanımı bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Küçük yaşlardan itibaren mahalledeki arkadaşlarıyla top peşinde koşturduğu günlerden sonra Veysel'in ilk kulüp macerasının başlaması 11 yaşını buldu. Beyoğlu Yeniçarşıspor tarafından beğenilip kulübe çağırılırken amatör de olsa futbolculuk yolundaki ilk adımlarını burada attı ve bu adımlar yaklaşık 8 yıl boyunca da sürdü. Hikayenin buraya kadarki kısmında bir gariplik yok; sokak aralarında başlayan ve daha sonra bir amatör kulübe geçiş yaparak devam eden bir senaryo görüyoruz ama pek çok futbolcunun belki de hiçbir futbolcunun başına gelmeyen bir olay yaşıyor Veysel 16 yaşındayken: Diz kapağından kurşun yiyip vuruluyor. Bu olayla ilgili kendisi de çok fazla detaydan bahsetmezken futbol hayatının o yaşta bitme tehlikesiyle karşı karşıya geldiğini TFF'ye verdiği bir röportajda şöyle dile getiriyor:

"Tophane'de olur böyle şeyler (gülüyor). Okul çıkışında üç arkadaş yürürken kim olduğunu bilmediğimiz birisi artık ne sebeple olduğunu bilmiyorum ama bize ateş etti. Dizkapağımdan vuruldum. Hemen hastaneye kaldırdılar. Doktor benim yanımda anneme, "Bu çocuk artık yürüyemez" deyince annem çok kötü oldu. Bende de çok ciddi olamamak gibi bir durum var. Her olaydan gülecek bir şey çıkartırım. Orada da annemler feryat figan ağlarken ben yine gülüyordum. Doktorun "Artık yürüyemez" sözlerini duyunca, "Böyle olmayacak, başka bir hastaneye gidelim" dedim. Gittiğimiz hastanede ortopedi mütehassısı bana MR için gece randevusu verdi. Gece yeniden hastaneye gittik ve MR çektirdik. Doktor sonuçları görünce, "Mucize gibi bir şey, dizkapağına sanki hiçbir şey girmemiş gibi" dedi. Mermi girip çıkmış ama bağlarda veya kemikte hasara yol açmamış. 1.5 ay sonra maça çıkıp, üç gol attım."

Diz kapağından kurşun yedikten 1.5 ay sonra sahaya çıkıp 3 gol atacak kadar büyük bir geri dönüş yapmış Veysel. İşin psikolojik boyutu bir tarafa, fiziksel anlamda kendisini bu kadar kısa sürede toparlayabilmesi bile futbol konusunda ne kadar inatçı ve tutkulu olduğunun bir göstergesi sayılabilir. Bundan sonra da mücadelesini vermeye devam etti ama uğraştığı zorluklar bu vurulma olayıyla da sınırlı kalmadı tabi.. 19 yaşına geldiğinde hala amatör kümede oynaması ve dolayısıyla da maddi anlamda henüz doğru düzgün bir kazanımı olmamasından ötürü ailesinden futbolu bırakması yönünde baskı da yemiş. Ancak o dönemde bir parça da olsun şansı dönen Veysel'e yine amatör küme takımlarından Dikilitaşspor teklifte bulundu ve oraya transferi karşılığında ona o zamanın parasıyla 7 bin TL ödediler. Böylece futboldan ilk gelirlerini elde etmeyi başarınca daha da motive olmaya başladı ve Dikilitaş'taki 1 sezonluk macerasıyla birlikte yavaş yavaş yükseldi. O sezon Amatör Milli Takıma da seçilirken sezon sonunda Beylerbeyi Spor onunla ilgilenip transfer etmek isteyince Veysel bu teklifi kaçırmayıp kabul etti ve 20 yaşına geldiğinde ilk kez profesyonel olma şansını yakaladı. O dönemde Galatasaray'ın pilot takımı olan ve 2. Lig B Grubu kategorisinde mücadele eden Beylerbeyi Spor'da oldukça verimli bir sezonu geride bıraktı genç oyuncu.. Takımının 34 lig maçının sadece 2 tanesini kart cezalarından ötürü kaçırırken 32 maça çıkıp 2 de gol kaydetti. Amatör kümedeki kariyerine forvet olarak başlayan ama daha sonra yavaş yavaş savunmaya doğru kayan Veysel için 2 golden de öte gösterdiği performans ve ileriye yönelik vaad ettiği potansiyel onu değerli bir isim haline getirmişti. O sezon, Veysel'in iyi performansı olsa da, Beylerbeyi Spor kümede kalamayıp bir alt lige düştü ancak onun için kapılar kapanmaya değil açılmaya başladı. Beylerbeyi Spor'un o dönemki başkanı Sinan Vardar'ın tavsiyesiyle Süper Lig takımlarından Eskişehirspor kendisine teklifte bulundu ve o da öyle bir zamanda ayağına gelen fırsatı değerlendirip Es-Es'e imzayı attı. 5 yıl önce diz kapağından vurulan, 1 yıl önceye kadar amatör kümeden çıkamayan ancak buna rağmen yılmayıp sabırla çalışan Veysel bu emeklerinin karşılığını belki de tahmin edebileceğinden daha çabuk biçimde bulmaya başlamıştı ve sonunda Süper Lig'in kalburüstü takımlarından birine transfer olarak basamakları hızlıca çıkmaya devam etti.

SÜPER LİGDE KENDİNİ İSPATLAMA DÖNEMİ
Süper Lig'e transfer olmak iyiydi tabi ki ama şartlar onun için işleri zorlaştırmaya devam etti. Oynadığı ligin seviyesi bir anda yükselen bir oyuncu için formayı hemen kapmak o kadar kolay olmadı onun açısından.. Rıza Çalımbay yönetimindeki takımda o sezon ilk başlarda kadroya girmekte dahi zorlandı. Daha sonra oynamaya başlasa bile bu çoğunlukla oyuna sonrada girdiği maçlarda oldu. 2009-10 sezonunda 8 Süper Lig maçına çıkabilen ve bunların 5'inde sonradan oyuna dahil olan Veysel için bu sezonu bir ısınma dönemi olarak yorumlamak mümkün olabilir herhalde onun kariyeri açısından.. Buna rağmen ligin 33. haftasında 1-1 sonuçlanan Sivasspor maçında takımının tek golünü atarak Süper Lig kariyerinde ilk gol sevincini yaşadığını da dipnot olarak düşebiliriz. Sonraki 2010-11 sezonu ise Veysel'in yavaş yavaş bu seviyede de kendini göstermeye başladığı dönemdi.. O sezon Bülent Uygun'la birlikte çıkışa geçen Eskişehirspor'da ilk başlarda yine kadroya girmekte zorlandığını söyleyebiliriz, ancak sezonun ortalarından itibaren kendini gösterip ilk 11'e yerleşmeyi başardı. Tamamı, maça başlayan 11'de olmak üzere o sezon 12 lig maçı ve 1 de kupa maçına çıkarken takımının Beşiktaş'ı 2-0 yendiği lig karşılaşmasında farkı 2'ye çıkaran şık bir gole imza atarak bu sezonu da boş geçmemiş oldu. Öte taraftan yaptığı bu çıkış Milli Takım yetkililerinin de gözünden kaçmazken A2 Milli Takımı'nın kadrosuna davet edilip 2 de maça çıktı, bu maçlarda ise toplam 1 gol - 1 asistle oynadı.


2010-11 sezonunun sonrasında olanlar malum ve bu olaylardan sonra Eskişehirspor da teknik direktör değişikliğine gitmek zorunda kalıp takımın başına daha önce bizi de çalıştırmış olan Michael Skibbe'yi getirmişti. Alman teknik direktör belki sezonu Eskişehirspor'un başında tamamlamadı ama Veysel esas çıkışını onunla birlikte gerçekleştirdi. Önceki sezonun aksine bu sefer orta sahaya geçip Alper Potuk'la birlikte ikili olurlarken performansıyla da çok kısa sürede dikkat çekmeye başladı. Öyle ki o sezon sonunda sözleşmesi bitecekken, devre arasının yaklaştığı dönemde Şenol Güneş yönetimindeki Trabzonspor kendisiyle temasa geçti ve anlaşmaya da çok yaklaştılar. Ancak bizim geride bıraktığımız transfer dönemine benzer bir hava o zamanda da oluştu ve Veysel'in A2 takımına yollanma ihtimali bile ortaya çıktı. Tüm bu sürecin ardından ne Veysel, ne de Trabzonspor olayı daha fazla büyütmezken 23 yaşındaki oyuncu sözleşmesini 2 yıl daha uzattı. Sezon içinde ise Eskişehirspor'da da işler ilkten bir parça karışır gibi oldu, çünkü Skibbe sezonun ortasında Almanya'dan aldığı teklifi değerlendirip takımdan ayrıldı. Bu ayrılığa rağmen sonrasında takımın başına Ersun Yanal'ı getirdiler ve bu dönemden kurtulmayı başarıp ligi 5. sırada tamamlamayı da bildiler. Tüm bu süreçte ön libero başladığı sezonun son bölümünde yeniden sağ beke geçen Veysel, Süper Final maçları da dahil olmak üzere sezonu toplamda 5 gol - 4 asistle bitirdi. Öte taraftan A2 Milli Takımıyla da yine 2 maça çıkarken 5-0 kazanılan Estonya maçında 2 gole imzasını atmayı da başardı ve kendisi adına oldukça verimli bir sezonu geride bıraktı. 

Yeni transferimiz bir sonraki 2012-13 sezonunun büyük bölümünde de yine sağ bekte oynadı ama zaman zaman Ersun Yanal tarafından orta sahaya kaydırıldığı da oldu. Eskişehirspor ligin kalburüstü takımlarından olmaya devam ederken Veysel de ligin kalbürüstü yerli oyuncularından biri olma istikrarını korudu bu sezonda.. Belki istatistiksel olarak önceki sezonda olduğu kadar fazla somut katkı koyamadı ortaya ancak oyun olarak çizgisini koruduğunu söyleyebiliriz. Sağ kanattaki dinamik oyunu ve hücuma sürekli verdiği desteklerle birlikte dikkat çekerken takımı sezon sonu yaşadığı düşüşle ligi 8. sırada tamamladı. Ancak o sezon bitiminde A Milli Takım kampına çağrılan oyunculardan biri olmayı başardı. Abdullah Avcı tarafından aday kadroya davet edilen Veysel, 28 Mayıs 2013 tarihinde Letonya'yla oynanan hazırlık maçının 46. dakikasında oyuna dahil oldu ve ilk milli maçında ağları havalandırmayı başararak Milli Formaya golle merhaba dedi. Sonrasında 1 hazırlık maçında daha oynarken devamındaki süreçte ise tekrar oynama şansını henüz bulamadı. Geride kalan 2012-13 sezonu içinde Veysel'in de dahil olduğu olaylar arasında en çok konuşulanı ise muhtemelen, Eskişehirspor-Fenerbahçe maçında Caner Erkin'in gördüğü kırmızı kart pozisyonuydu. Büyük tartışmalara sebep olan bu kararın ardından hakem raporunda Caner'in "lan" kelimesinden ötürü kırmızı kart gördüğünün belirtilmesi üzerine konuşan Veysel, Caner'in öyle bir söz demediğini ve o kelimeyi kendisinin kullandığını da itiraf etmişti. Bu sezona ise Ertuğrul Sağlam yönetiminde giren Eskişehirspor'da Veysel ilk yarıda takımın düzenli oynayan oyuncularından biri olmaya devam etti. İyiden iyiye sağ bek bölgesine yerleşen 25 yaşındaki isim; ilk yarıdaki 17 maçın 15'inde forma giyerken 1 maç yedek oturdu 1 maç da ise sarı kart cezasından ötürü forma giyemedi. Ancak devre arası geldiğinde; sözleşmesi bu sezon sonu bitecek olan Veysel kendisiyle ilgilenen büyük kulüplerle görüşünce de Eskişehirspor tarafından kadro dışı bırakıldı, bilindiği üzere.. Bu yüzden Eskişehirspor'un ligin 2. yarısındaki ilk 2 maçında da oynayamadı. İlk yarıdaki maçlarda ise 4. hafta Sivas deplasmanında kornerden attığı güzel bir kafa golüyle sezonun bu noktasına geldiğini de ekleyebiliriz.

SAĞ BEKE DİNAMİZM, ROTASYONA DERİNLİK!
Veysel Sarı'nın kariyer hikayesini böyle aktarabiliriz. Sağlam bir altyapı eğitimi almamasına ve uzun süre amatör kümede oynamış olmasına rağmen yılmadan ayağına gelen fırsatları bekleyen ve bu fırsatları da iyi kullanan bir görüntü çizdi şu ana kadar.. Ve 25 yaşına geldiğinde, artık futbolculuğunu da belli bir oranda ispatlamışken Galatasaray'da oynayacak olmanın da öneminin farkındadır herhalde.. Bu zihniyette devam edeceğini varsayarak, oyunculuğuna geçersek; Veysel için futbol dünyasında hemen herkesin kullandığı ortak terim: Joker oyuncu. Pek çok mevkide hem de hakkıyla görev yapabiliyor olması onun için ve hiç şüphesiz onu kullanacak teknik direktör için de önemli bir artı. Bizim için ise ilk düşünüldüğü pozisyon muhtemelen sağ bek olacaktır diye tahmin ediyorum. Zira Salih'in de orası için yeterli olup olmayacağı tartışmalı bir konuyken, bu pozisyonda kendini ispatlamış olan Veysel yerli kontenjanının olduğu bir ortamda o pozisyonda fazlaca şans bulabilir. Ayrıca orta sahanın ortasına da çektiğiniz zaman, rakibin zorluğuna göre orayı da kotarabilir veya 3-5-2 oynarken sadece sağ çizgiyi kullanan isim olarak değil, 3'lü savunmanın elemanlarından biri olarak da yine görev alabilir. Tüm bu çok yönlülük Mancini'nin de hoşuna gitmiştir tabi ama dediğim gibi ilk olarak çoklukla sağ bekte kullanılacak olması daha olası gözüküyor.

Sağ bekte oynarken ortaya koyabileceği şeylere bakarsak, ilk olarak hücuma sürekli çıkmayı seven, bindirmeler yapan ve çıktığında o kanadı etkili kullanabilen bir isim. Özellikle topsuz oyundaki varlığı artı bir nokta zira yanında oldukça akıllı oyuncularla oynayacak ve doğru koşuları doğru zamanda yaparsa bunun ödülünü alabilir. Ödülünü almak demişken Eskişehirspor dönemindeki maçlarda gol bölgelerine sarktığında biraz bencil davrandığını ve pozisyonları genellikle kendi bitirmeye çalıştığını gözlemlemiştik. Zaten bu yüzdendir ki bir beke kıyasla gol sayıları iyi düzeyde olurken asist ortalamaları o kadar yüksek değildi. Buna burada biraz daha dikkat etmesi gerekecektir. Tabi bu asist sayıları konusunda top kullanma becerisi de etkenlerden biri olmuştur. Teknik anlamda, kıyas olması açısından bir Gökhan Gönül kapasitesinde olduğunu söyleyemeyiz Veysel'in, ama yeni transfer Salih Dursun'dan daha iyi olduğunu da belirtmek mümkün. Hatta tam o ikisinin arasında bir yerde desek yanlış olmaz. Pas-orta organizasyonlardan daha çok -fiziksel olarak güçlü ve enerjik yapısını da dikkate alırsak- bindirme&dikine driblingi daha çok seven bir isim gibi gözüküyor.  Bonus olarak zaman zaman uzaktan çıkardığı sürpriz şutları, duran toplarda kovaladığı kafa gollerini de ekleyebiliriz portföyüne.. Son olarak ise Es-Es zamanlarında, hücumu bu kadar seven bir isim olarak savunmada bazen biraz tembelleşme potansiyeli göstermişti ama herhalde Galatasaray'da alacağı sorumlulukla birlikte bunu da aşacaktır ya da belki hiç göstermez. Toparlarsak; artıları-eksilerini bu şekilde ortaya dökebileceğimiz bir transfer.. Şu haliyle sağ bek adına Salih Dursun'dan daha iyi bir alternatif olacaktır ve Eboue böyle dengesiz oynamaya devam ederse ligde onu da kesebilir. Hatta belki de kesip kontenjanda diğer isimlere(Telles gibi) yer açmalıdır da diyebiliriz. Bunu biraz da kendi performansı belirleyecek. Bu anlamda yeteneklerine güvenebileceğimiz bir profil çizdi şu ana kadar, umarız ki bu güvenin karşılığını sahada performans olarak da göreceğiz. Kendisi ve takımımız için hayırlı olsun..

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0