STSL | Evdeki hesap deplasmana uymazsa!

Galatasaray, evinde sürdürdüğü başarılı formunu deplasmana da taşıma parolasıyla çıktığı Antalyaspor karşısından bir puanla döndü. Maça son iki haftada olduğu gibi hızlı başlayan ve 6. dakikada golü bulmayı da başaran Cim Bom, defansta verdiği açıkların ve Melo-Selçuk ikilsinin sarı kart cezası riski sebebiyle pasif kalmalarının bedelini pahalı ödedi, devreye 2-1 mağlup girdi. Maçın son on dakikasında gösterilen çaba neticesinde atılan bir gol sadece bir puana yetti, derbi öncesi puan sıralamasında üçüncülüğe geriledi.

Açıkçası iki hafta üst üste Bursa ve Eskişehir gibi önemli takımları, hem de çok üstün ve güzel bir futbol oynayarak sahadan silen Galatasaray'ın deplasmanda da bu formunu devam ettirmesi herkesin maç öncesi beklentisiydi. Sezon başından beri deplasmanlarda çok zorlanan ve nitekim İstanbul'daki Beşiktaş galibiyeti hariç sadece iki Kayseri takımını yenebilen Cim Bom için artık deplasmanlarda da kazanmaya başlama vakti gelmişti. Alınacak galibiyet hem galibiyet serisi yakalanabilmesi hem de ligin tepesindeki puan hesapları için gerekliydi, Beşiktaş'ın da TFF tarafından hediye edilen üç puandan sonra potaya girdiğini düşünecek olursak deplasman performansları çok önemliydi. Fakat Arena'da iyi giden hesaplar deplasmana uymadı, Cim Bom son derece gereksiz iki puanı da Antalya'da bıraktı. İlginçtir, bu sezon Antalyaspor ile oynanan 4 karşılaşma da berabere bitmiş oldu.

Aslında maça çok iyi başladı Galatasaray. Sneijder'in akıllıca pasını iyi değerlendirip çizgiye inen Telles ilk asistini resmen yaparak Cim Bom'lulara yıllar sonra sol bek asisti izletti, Burak da çok güzel vurdu. Böylece tam da planlara uygun bir başlangıç yapılmış oldu. Gol stresini atan Galatasaray atacağı ikinci golle maçı çok rahat koparırdı, pozisyonları da buldu. Ancak bir türlü o son vuruş gelmedi. Yirmi beşinci dakikadan sonra ise, orta sahada Melo ve Selçuk'un kart sınırında olmaları sebebiyle biraz fazla pasif kalmaları Antalya'nın çabuk çıkmalarına sebebiyet verdi. Defansta ise Telles - Burdisso - Semih - Sabri dörtlüsü son derece uyumsuz bir performans çizdiler, bu sayede defansın arasında atılan her top tehlikeye dönüştü. Burada çok önemli bir ayrıntıyı daha belirtmekte fayda var: Ceyhun malesef kovalaması gereken adamları bu maçta hep kaçırdı, aslında arkaya sarkan adamların bu kadar rahat top almalarında bir diğer ana etken buydu. Yine böyle bir pozisyonda Tita topla buluştu, Burdisso nedense bir türlü durduramadı, Tita da aslında çok iyi vuramadı, Muslera da insan, o da bazen hata yapıyor, son derece basit bir golle beraberlik sağlandı. İlk yarının son dakikasında yenilen gol hem çok bariz ofsayttı, ama aynı zamanda çok akılsızca bir yenilmiş bir goldü. Top iki kez çıktı, üçüncü de Telles ve Ceyhun zorla kendi kalelerine attılar.

İkinci yarının başında ilk yarıda sahada hiç olmayan Drogba'nın yerine değişiklik olabilirdi, Mancini 65'e kadar sabretti, takım malesef hiç bir baskı uygulayamadı, işler iyice klasik deplasman ruhsuzluğuna döndü. Ne zaman Umut ve Veysel girdi, o zaman işler biraz değişti, Umut'un ileride yaptığı pres Galatasaray'ın oyunu yığmasına fırsat verdi, yine istenilen baskı tam oluşturulamadı ama ceza sahasına atılan topların birinde nihayet Selçuk bir varlık gösterdi topu yakına iyi kesti, Umut mükemmel vurdu kafayı. Kalan dakikalar ise üçüncü için çok azdı.

Galatasaray şampiyon olmak hatta eleme oynamadan Şampiyonlar Ligi'ne gitmek istiyorsa deplasmanda kazanmak zorunda. Sadece Arena'da kazanarak bu işin olmayacağı çok açık. Rijkaard döneminde de Sami Yen'de yakalanan başarı deplasmanlara yansımamış neticede anlamsız bir üçüncülükle sezon kaybedilmişti, şimdi yine o risk kendini gösterdi. Haftaya Beşiktaş karşısında galibiyetten kimsenin şüphesi yok ama yine yeterli değil. Deplasmanda kazanamamanın bir bahanesi olamaz. Herhalde Mancini de buna bir çare düşünüyordur, artık pek de zaman kalmadı.