THY Euroleague | Güç farkı..

Euroleague'de son 8 iddiası için kritik bir dönemeçte olan Galatasaray Liv Hospital TOP 16'nın 9. haftasında konuk ettiği Real Madrid'e 85-74 mağlup oldu ve grupta 6. mağlubiyetini aldı. Maçın başından sonuna kadar hep geride olan ve rakibini kovalamak durumunda kalan takımımız zaman zaman skorda yaklaşsa da rotasyon kalitesinin yetmemesinden ötürü güçlü rakibini bir türlü yakayalamadı. Carlos Arroyo'nun 16 sayı - 8 asist Erceg'in de 18 sayılık oyunları yeterli olmadı ve sahadan 11 sayılık farkla mağlup ayrıldık.

Maçın başında hücum etmekte zorlanan ve ritm bulamayan takımımız karşısında Real Madrid Rudy Fernandez'in sayılarıyla etkili olarak 7-0 öne fırladı. Sonrasında oyunun içine yavaş yavaş girmeye başlarken kenardan gelen isimlerle birlikte bir denge yakaladık. Özellikle Ender ve Macvan'ın burada bench'ten yaptıkları katkılar olumlu gözüktü. Ancak bunları yaparken savunmadaki basit hatalar ve yaşanan birkaç şanssızlıkla da birlikte rakip sayılar bulmaya devam etti ve bu bölümü 20-16 önde geçtiler. İkinci periyoda da Real Madrid daha başlayıp 25-16'yla farkı biraz açar gibi olurken buna Arroyo'nun kenardan gelip hem sayı hem asistleriyle oyunu dengelemesiyle karşılık verdik. Devre boyunca bu görüntü devam ederken savunmada ise bir türlü beklenen momentumu yakalayamadık. Real Madrid bir şekilde sayı üretmeye devam etti. Sıkıştıkları anlarda Sergio Rodriguez sahne aldı, bunun yanında Diaz'dan gelen 5 sayılık ekstra katkı da olunca devreye 43-38 önde girdiler. Mücadelemizin karşılığını savunmada tam olarak alamasak da Arroyo liderliğinde oyunun içinde kalmayı başararak ve Real Madrid'in oyunu domine etmesine izin vermeyerek devreye girdik. Üçüncü çeyreğe de daha iyi başlayan taraf yine İspanyol temsilcisiydi. Özellikle savunmasıyla bize sayı atma konusunda zorluk çıkardılar, bunun yanında hücumda ise Mirotic'in müthiş oyunu ve hem içeriden hem dışarıdan etkili olması bizi hırpaladı. Onun yanına Bourisis de etkili bir oyun ekleyince sıkıntı yaşamaya devam ettik. Belki hücumda sonradan Erceg'in şutlarıyla biraz daha tutunsak da son bölüme 61-52 geride girdik. Son 10 dakikalık bölüme Real Madrid kaldığı yerden devam ederek başladı ve Tremmel Darden'ın sayılarıyla farkı 15'e kadar çıkardı. Sonrasında kenardan gelen Cenk'in katkılarıyla oyuna dönmeye çalıştık ve hücumda sayıları da bulduk aslında ama savunmada bir türlü durduramadık rakibi.. Pek çok farklı savunma denerken 2-3 alan savunmasını, bunun üç uzunlu versiyonunu ve adam değişmeli olanını da denedik ama tutmadı bir türlü. Real Madrid bu savunmalara çözüm üretecek kısaları hep buldu. Bunun yanında çok alışık olmadığımız savunmaları denediğimizden ötürü savunma ribaundlarına da yeterli derecede konsantre olamadık ve rakip topladığı hücum ribaundlarını da yardımıyla tüm yaklaşma çabalarımıza rağmen hep önde kalmayı başardı, karşılaşmadan da 85-74 galip ayrıldılar. 

Real Madrid karşısında kötü mücadele ettiğimizi ya da isteksiz oynadığımızı düşünmüyorum. Sahaya böyle yansıdığı anlar olabilir ama bu yansıma yanıltıcı bence. Esas sorun sahaiçi alışkanlıklarla ilgili. Bizim bu sezon şirazesi kayan rotasyonumuzla beraber sahaiçinde alışkanlık kazanacak kadar istikrar yakalayamamış olmamızın yanında öte taraftan karşımızda da nerede ne yapacağını çok iyi bilen, sorumluluk alan oyunculara sahip ve sezonun şu ana kadar net biçimde en iyi takımı olan Real Madrid vardı. Hal böyle olunca ne kadar sahaya birşeyler koymaya çalışırsan çalış, temelin sağlam olmayınca sıkıntı yaşıyorsun; burası TOP 16 çünkü ve rakip şampiyonluğun 1 numaralı favorisi.. Bu söylediklerim çoğunlukla savunma anlamında geçerliydi tabi, özellikle Bonsu'nun sezon içinde yaşadığı düşüş ve Furkan'ın da sahada uzun süreler kal(a)maması zaten takım savunmasını oldukça aşağı çekiyor. Savunmadan gelen bir enerji olmayınca hücumda tempo ve ritm bulmakta da zorlanıyor takım. Bunu aşmak için zaman zaman oldukça hücumcu beşlere dönüyor ama bu da bir noktadan sonra yine kendi içinde savunma zaafiyeti yaratabiliyor. Misal Arroyo-Ender-Domercant gibi bir dış oyuncu rotasyonuyla oynamak ya da savunmada hatalar yapan Erceg'in 30 dakika civarında sahada kalması gibi.. Böyle bir kısır döngü içine giren bir rotasyondan Real Madrid'i yenecek bir takım yaratmak da çok zor. Tabi hücum tarafına gelince bazı isimlerin sorumluluk alamaması da dün bizi yaraladı. İçeride uzunlara top indirtmemeye yönelik önlemler alan Real Madrid'e karşı topu yere vurup, potaya da gidebilecek kısa eksikliği yaşadık. Bu konuda zaten Jamont Gordon'dan sonra hep bir eksiklik yaşıyoruz ama Ender-Hairston ikilisinden daha iyi şeyler beklerdik yine de.. Dün ekstra kötü bir günlerindeydiler. Ender ilk çeyrekte biraz hareket getirdi ama geri kalan süreçte çok etkisiz kaldı, Hairston'sa hiç giremedi maçın içine. Bu ikili toplamda 27 dakika sahada kalabilip 2/12 sahaiçi isabetiyle toplam 6 sayılık bir katkı verebildiler. Ayrıca hiç asistleri de yok. Böyle olunca Arroyo'nun 16 sayı - 8 asistlik performansıyla ortaya koyduğu çabalar ya da diğer performanslar yeterli olmuyor, olmadı da..

Kazansaydık ekstra bir iş başarmış olacağımız bir maçtı, kazanamamak bu yüzden çok büyük bir sürpriz sayılmaz.  Maç içinde bazı isimlerden beklenen katkıların gelememesinin yanında coaching konusunda bazı tercihler sorgulanabilir ancak rüzgarın yönünü bize çevirecek bir hamle yapmak da dünkü şartlarda zordu. Ataman çokça eleştirildi, ama ben bu maç özelinde onu fazla eleştirecek birşey olduğunu düşünmüyorum. Elindeki şartların yetersizliği daha çok öne çıktı.. Tabi şimdi hem onun hem de takımın önünde çok ciddi bir sınav olacak. Pazartesi günkü Banvit deplasmanından sonra Euroleague sezonundaki yerimizi tayin edecek en önemli maça çıkacağız; Kuban deplasmanına.. Rusların bu hafta Maccabi'yi yenmesinden sonra ve bizim ekstra bir galibiyet alamamış olmamızdan ötürü o maçı kazanmak şart oldu. Zaten şarttı, ama eşit galibiyet sayılarıyla o maça çıkıp kaybetseydik sonrasında yine ufak da olsa bir şansımız olabilirdi. Şimdi öyle bir şans da yok, tek ihtimal kazanmak olacak. Başka yolu yok!