THY Euroleague | Veda..

Tarihinde 2. kez katıldığı Euroleague'de bir önceki derecesini geliştiren ve çeyrek finale kalmayı başaran Galatasaray Liv Hospital, bu sezonki Avrupa macerasına Barcelona karşısında veda etti. Serinin ilk 2 maçını deplasmanda kaybeden takımımız, oldukça çekişmeli geçen ve kazananın son saniyelerde belli olduğu 3. maçta da rabikine 75-78 mağlup oldu. Maça iğneyle çıkan Arroyo 21 sayıyla takımın en skoreri olurken Zoran Erceg de 19 sayıyla ona destek oldu ancak bunlar galibiyete yetmedi. 

Tamam ya da devam niteliğindeki bu mücadele skor olarak dengeli başladı. Barcelona topu daha çok içeri indirmeye çalışarak etkili olurken biz ise daha dengeli bir iç-dış oyunu sergiledik ve bu çeyreğin ilk yarısı 10-10'luk eşitlikle geçildi. Ancak çeyreğin sonları yaklaştıkça Arroyo'nun oyuna ağırlığını koymaya başlamasıyla birlikte skorda üstünlüğü ele aldık. Furkan'a yaptığı asistlerin yanında kendi skorunu da üreten Carlos'a Erceg de destek olunca bu bölümü 23-15 önde geçtik. İkinci çeyrekte ise Barcelona farkı kapatmaya çalıştı. Özellikle kenardan getirdikleri elemanlarla oyunda üstünlük yakalamaya çabasına girişirlerken bizim hücumda zaman zaman yaptığımız kötü tercihleri de dönüşünde çabuk cezalandırdılar. Hücum akışkanlığımız ilk çeyreğe göre düştü, buna rağmen bazı zor atışları sokmayı ve son saniye basketlerini bir şekilde bulmayı başararak hep önde kalmayı da bildik ve Markoishvili'nin sonlardaki üçlüğüyle birlikte devreye 40-35 önde girdik. Soyunma odasından dönüşte ise işler bizim adımıza daha da zorlaştı. İlk yarının aksine Sada'yla oyuna başlayan Barcelona'nın savunması bizi oldukça bunalttı. Her ne kadar Arroyo ve Erceg sorumluluk almaya çalışsa da bu bölümde skor bulmakta zorlandık ve toplamda sadece 12 sayı üretebildik. Barcelona ise geniş rotasyonun meyvelerini yerken çeyrek bitmeden 52-53'le öne geçmeyi başardılar. Son çeyreğin başlarında da rakibin yakaladığı ivmeyi bozmakta zorlandığımızı gördük. Savunmadaki çabalarımıza rağmen özellikle Huertas oyunun içine yavaş yavaş girdi ve üstüne gelen Lorbek'in üçlüğüyle birlikte 5 dakika kala skor 60-67 oldu. Bu dakikadan sonra ise eşleşmeli alan savunmasına dönen takımımız bu hamlesinden sonuç almayı başardı. Barça hücum ritminden çıkarken Arroyo da bizim hücumumuzda takımı taşımaya devam etti. Bitime 1:41 kala ise Marko'nun çaldığı top sonucu bıraktığı turnikeyle 70-68 öne geçtik. Ancak geri kalan bölümü tam olarak doğru bir şekilde oynayamadık. Rakipte Huertas-Dorsey'nin oynadığı ikili oyunları durduramazken bunların sonucunda Huertas kritik isabetler buldu. Bunlara rağmen 1 sayı farkla gerideyken son topu kullanma şansımız vardı, ancak acele bir tercihle bunu değerlendirmeye çalışınca olmadı ve dönüşünde rakip çizgiye geldi. Oleson 1/2 atarken fark 2'ye çıktı ve bize 10 saniye kaldı. Ancak mola dönüşünde topu oyuna sokarken kaptırınca bir önemli şanstan daha olduk ve en sonunda karşılaşmayı 75-78 kaybederek bu sezonki Euroleague maceramıza noktayı koyduk.

Arroyo'nun bu maçtaki dönüşüyle birlikte gerçek gücümüzü gösterecek bir mücadele ortaya koyduk. Belki oyun tam olarak bizim istediğimiz biçimde ilerlemedi ve biraz hücumların çarpışmasına döndü. Ve bu gidişat içinde özellikle 3. çeyrek ve son çeyreğin başlarındaki hücumda zorlanmayla birlikte sıkıntılar da yaşadık ancak tüm bunlara karşılık Arroyo'nun müthiş liderliği, Erceg'in ona yardımcı olma çabası ve takımın maçı bırakmayan karakteriyle birlikte hep oyunun içindeydik. Hatta son bölümde 7 sayı kadar geri düşmüşken çok iyi bir geri dönüş de yaptık ancak bitime 1.5 dakika kala işi bitirecek son hamle gelmedi. Özellikle 72-73'ken yaptığımız erken hücum tercihi ve 72-74'ken topu kenardan oyuna sokamamış olmak bizi geri dönülmeyecek noktaya itti. Üst üste yapılan böylesine 2 hatayı da bu kadar üst düzey bir maç kaldırmadı tabi.. Maç içinde neleri iyi yaptığımıza bakarsak; Arroyo'nun etkili oyununu en başa yazabiliriz. Maçın sonlarında bileğindeki sakatlıktan ötürü acı çekse de sahada kaldı ve elinden geleni de yaptı ama yetmedi. Sürekli ihtiyaç duyduğu topu yere vuracak 2. bir oyuncu eksikliğini bu maçta da yaşadı maalesef ve onun bu emeğine rağmen mağlup olduk. (21 sayı - 4 asist) Onun haricinde Barcelona'nın Dorsey'siz oynadığı bölümlerde Erceg-Macvan gibi 2 tane şutu olan, topu yere vurabilen ve oyunu açan uzunla oynamak rakibin savunma dengesini bozdu. Bu ikiliden toplam 30 sayılık bir katkı geldi ki bu sayıların 15'i faul çizgisindendi. Bu da rakibin onları durdurmakta zorluk yaşadığının bir başka göstergesi olabilir. Furkan sahada olduğu dakikalarda boyalı alanı savunma konusunda hep çok iyi iş yaptı. Sadece sonda 1 pozisyonda Huertas'ın şutuna çıkıp çıkmamak konusundaki kararsızlığı 2 sayıya mal oldu, ama onun geri kalan süreçteki iyi oyununu gölgelememeli bu. Ve tabi Arroyo'dan aldığı asistleri de iyi değerlendirdiğini söylemek gerek. Bunlar bir tarafa dış oyunculardan tam olarak istenen katkı gelmedi. Barcelona savunma prensipleri gereği kanat oyuncularına kolay kolay boşluk tanımıyor ve bu da kendi şutunu yaratma konusunda sıkıntılı olan Marko-Hairston gibi isimleri zorluyor. Marko yine bir şekilde geçer not aldı diyebiliriz ama Hairston maç boyunca zorlandı. Gerçi onun da sonlarda bulduğu kritik bir isabet var ama maç boyu atamadıkları da maalesef hücumumuzun kitlenmesinde önemli bir sebepti. Ve tüm bunlar olurken kenardan getirdiğimiz Ender, Domercant, Sinan gibi isimlerden de sürpriz bir katkı gelmemesi hücumun eksik kalan diğer noktaları oldular. 

Bu sezonki Euroleague maceramız burada sonlanıyor artık. Her ne kadar bu seriyi galibiyetsiz geçmiş olsak ve özellikle dünkü gibi kaybedilen bir maç biraz burukluk yaratsa da başımız dik bir şekilde ayrılıyoruz Euroleague arenasından.. Sonuçta sezon başı koyduğumuz hedefe ulaşmış olduk, bu ne olursa olsun bir başarıdır. Bunun yanında buraya hangi yollardan geçerek geldiğimizi de hatırlarsak başarının kıymetinin bir kat daha arttığını düşünüyorum, bu da sahaya karakter koyan takımımız için fazladan bir alkış anlamına geliyor. Elendiğimiz rakibin bu kupanın 2 favorisinden biri olduğunu da atlamamak gerek. Ve ayrıca Arroyo'nun sakat olmadığı zamanlarda gösterdiğimiz oyunla birlikte bu seviyelerde rekabetçi olabileceğimizi de ispatladık. Hem de çok ideal sayılmayacak bir rotasyona sahipken.. Bundan daha güçlü ve oturmuş bir rotasyonla önümüzdeki senelerde daha iyisini yapabileceğimizin de sinyallerini verdiğimizi düşünüyorum. Zaten bizim için hedef bu olmalı, bu sezonu acısıyla tatlısıyla geçmişte bırakıp geleceğe odaklanmalıyız yavaş yavaş.. 2 sezon önceki ilk maceramızda TOP 16'nın son haftasına kadar iddia koyup orada elenmiştik. İkinci katılımımızda ise bir sonraki adıma geçip play-off serisi oynamış olduk. Ve belki de bir dahaki gelişimizde daha fazlasını yapacağız, hedef bu olacak artık. Olaya bu şekilde bakmak lazım. Bu sezonlar kendi içindeki hikayeleri, sevinçleri, üzüntüleri, buruklukları bir tarafa; aslında birer basamak sezonlar. Ve biz bu basamakları 'teker teker' çıkıyoruz ve bundan sonra da çıkmaya devam edeceğiz. Çıtayı daha yükseğe koyacağız, bunun bilincinde olmamız gerektiği kanaatindeyim. Tabi önümüzdeki sezon da buralarda olabilmenin en garanti yolu ligi şampiyon bitirmek olacak ve şimdi Euroleague mesaisi de bitmişken oraya konsantre olmamız gerekecek. Orayı boşlayıp fazlasıyla Avrupa tarafına odaklanmıştık, ama şimdi motivasyonumuz tamamen o tarafa kayacak ve şu an gözüken ligin en iyi takımı olarak yorgunluk, play-off'larda saha avantajının rakiplerde olması gibi etkenleri de aşıp şampiyonluk kovalayacağız. İşimiz kolay mı? Değil.. Ama biz ne zaman kolayı sevdik ki?

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0