Tarihi Karar!

Dün akşam kazandığı maçla durumu 3-3'e getiren ve şampiyonun son maçta belli olacağı final serisinde şansını devam ettiren Galatasaray Liv Hospital'la alakalı olarak bugün tarihe geçecek bir gelişme yaşandı. Serinin 5. maçında rakip Ülker Arena'da olan olayların ardından TBF bugün kararlarını açıkladı ve Fenerbahçe Ülker'e sadece para cezası verdi. Bunun ardından ise toplanan Galatasaray Yönetim Kurulu serinin son maçı olacak olan 7. maça çıkmama kararı aldı. Bu karara gerekçe ise 5. maç sonrası olanlara verilmeyen seyirci cezası ve maçı yönetecek hakem üçlüsü içinde şike davasında adı geçen Recep Ankara'lının yer alması olarak açıklandı.

İlk olarak, kasedi biraz geri sarıp 4. maça gidersek, o gün sahaya atılan yabancı maddeler ve küfürlü tezahürattan ötürü hakemler 3 kez anons yaptırmış ve sonucunda da soyunma odasına gitmişti. Dönüşünde maç tamamlanmış, ancak bu olaylarla ilgili olarak toplanan disiplin kurulu 2 maçlığına sahamızı kapatmıştı. Bir kere bunla ilgili şunu söylemek lazım ki doğru bir karardı. Talimatlarda da yazdığı üzere 3 kez anons ve sonrasında hakemlerin soyunma odasına gitmesi bunu gerektiren birşey. Burada şu tartışılabilir, sahaya aşırı miktarda madde atılmadı. Küfürlü tezahüratlar normalde olduğundan çok da üst seviyelere çıkmadı. Hatta tribün geriliminin tepe yaptığı hemen her olaydan önce Fenerbahçe'li oyuncular ya da Obradovic'in tahrik/provoke eden hareketleri oldu. Sonuçta bir oyuncu şut soktuktan sonra dönüp tribüne el-kol hareketi yapıyorsa ya da susun işareti çekiyorsa, o tribünden de tepki gelir. Belki burada o oyunculara teknik faul çalınmamasını da sorgulayabiliriz. Ama ne olursa olsun, işin 3. anonsa gitmesi ve ceza alma ihtimalimiz konusunda daha bilinçli olabilirdik. Sahaya o maddeler atılmamalıydı ve bunun otokontrolünü sağlayabilmeliydik kendi içimizde. Rakip haketmedi demiyorum ama işin ucunda ceza varken, daha dikkatli olabilmeliydik. Ve tüm bunların sonucunda, çıkan karara da eyvallah dedik. Hatta yönetime birçok kişi kızmasına rağmen, ki biz de bu satırlarda çokça eleştirmişizdir, o tabloda yapılacak çok birşey kalmamıştı. Buraya kadar kendimiz ettik, kendimiz bulduk demek normal..

Ancak 4. maç sonrasında olanlar oldu. Fenerbahçe yönetimi 2 maçlık seyircisiz oynama cezamızın açıklandığı gün, bildiğimiz o her zamanki manipülatif, ikiyüzlü ve algı yönetimini kendi çıkarlarına göre yapan basın toplantılarından birini düzenledi. Oradaki detayları herkes biliyor, bilmeyenler de üç aşağı beş yukarı tahmin ediyordur zaten. En dikkat çekici olanları arasında, takımı o ana kadar 4 maçın sadece 1 tanesini iyi oynayabilmiş ve 2. maçı sahaiçi-sahadışı pek çok faktörle zar zor kazanabilmiş Aziz Yıldırım'ın "Kimse merak etmesin bu sene biz şampiyon olacağız, garantisini veriyorum" demesiydi. Sahadaki görüntüsü çok umut vermeyen ve bugün itibariyle belki de şampiyonluğu kaybetmiş olması gereken bir takımın başkanı nelere güvenip bunları demişti? Ve eklemişti sonunda: "Voleybola falan da müdahale edeceğiz, birkaç senedir edemedik ama bu düzen değişecek". Ayrıca o basın toplantısında çok güzel bir salon inşa ettiklerini ve o salonda örnek bir taraftar profili oluşturduklarını da belirtmişti. Yalan yok, o modern ve NBA'vari Ülker Arena'da ödediği para miktarı arttıkça daha az bağırmaya başlayan ve agresifliği düşen bir seyirci grubu vardı, hatta bazı maçlarda rakip taraftarlarca bu konuda dalga bile geçiliyordu o taraftarın etkisizliğiyle. Ama bu basın toplantısının hemen üstüne oynanan 5. maçta şartlar farklılaştı. Sahaiçi ve bizim bench arkası tribünlerde yapılan "düzenlemeler", oraya normal kapasitesinden çok daha fazla sayıda insanın resmen yığılması ve bu isimlerin hem takımımızı hem de hakemleri sözlü/fiziksel tacizleri maç boyu sürdü. Resmen Kadın Basketbol Final serisindeki Metro Enerji Arena'nın bir değişik versiyonunu gördük o gün. Tüm bunlar sonucunda maç öncesi 1, maç sırasında da 1 olmak üzere toplam 2 anonsla maç bitti. O gün çok iyi bir oyun oynayamamız, maçın kısmen erken kopması belki de tansiyonu olabileceğinden daha aşağılara çekmişti. Ve tabi bizim takımımız oyuncularının da tribünü tahrik edici hareketler içerisine girmediğini de gördük. Tüm bunlara rağmen maçın ardından, maç içindeki olaylar daha da büyüdü. Benchimizin arkasında bulunan korumalık demirleri çökerttiler, takımın çıkacağı tünelin oraya birikip oradan sahaya yabancı maddeler yağdırdılar ve Ergin Ataman polis şapkası giyerek sahayı terketmek zorunda kaldı. O arada küfür vs. devam etti tabi. Maç sonu basın toplantısında Ergin Ataman "Burada can güvenliğimiz" yok dedi. Haklıydı da, her ne kadar malum şahıs tarafından orası "örnek" gösterilmiş olsa da(!) Böyle bir ortam, açıkçası bizim salonumuzda ortaya çıkan ortamdan daha barışçıl değildi. Hatta daha beterleri oldu oradaki 5. maçta..

Kasedi biraz daha ilerletip düne gelelim. 6. maç için aldığımız ceza sadece kadın ve çocuk taraftarların maça girmesiyle sınırlandırılmamıştı. İlk olarak her kadının mutlaka yanında bir çocukla gelme zorunluluğu, ayrıca otoparkın kapatılması gibi anlaşılmaz bazı maddeler de eklenmişti. Bu karara edilen itiraza ise tahkimden cevap gelmemişti. Sadece dün, otoparkın belli bir kısmının açılacağı ve maçın başlamasına 2-3 saat kala da kadınların yanında çocuk bulundurmak zorunda olmayacağı belirtildi. Ki bunun için bu kadar beklenilmesi bile nasıl bir niyetleri olduğunu gösteren birşeydi tek başına.. Bunların devamında ise takımımız çıktı ve hakettiği, daha iyi oynadığı bir maçı 85-77'yle kazanıp durumu 3-3'e getirdi ve işi son karşılaşmaya bıraktı. Bu son maçla alakalı olarak ise merakla beklenen bir nokta vardı tabi.. Bizim salonumuzdaki 4. maçta olanlardan sonra 2 maçlık ceza veren TBF'nin Ülker Arena'da yaşananlardan sonra nasıl bir ceza vereceğini bekliyorduk. Beklentimiz doğal olarak Ülker Arena'nın da en azından 1 maçlığına kapanmasıydı, çünkü bizim salonumuzda olanlardan daha aşağı birşey olmamıştı. Salon kapatılması için "hakemlerin 3. anonsu yaptırması gerekliliği" gibi bir şart yok. Başka hallerde de salonların kapatılabildiğini daha önce görmüştük ki 5. maçta olanların çoğu zaten maç bitiminde olmuştu. Hakemler müdahele etmese bile maçın gözlemcisi muhtemelen bazı notlar almıştır! Tüm bunların sonucunda TBF Disiplin Kurulu olaylarla ilgili kararını bugün açıkladı. İlk olarak geçen hafta Cuma akşamı oynanan bir maçla ilgili kararın bugüne kadar sarkması başlı başına bir skandal. (Bizde Salı akşamı oynanan maçın cezası Perşembe açıklanmıştı). Ve daha da önemlisi bugüne sarkan o kararın sonucunda Fenerbahçe Ülker'e sadece 40.000 TL para cezası verildi. Evet, yukarıda anlattığımız sebeplerden ötürü bize 2 maç ceza veren federasyon, Fenerbahçe'ye ise sadece para cezası verdi. Ve bu da ipleri koparan nokta oldu.

Karar nereden bakarsanız bakın yanlıştı, adaletsizdi. Bunu Fenerbahçe'lilerin bile reddetmeye yüzünün olacağını sanmıyorum. Varsa da onlar kendi utansın. Ancak spor basınımızda en çok saygı duyulan ve objektifliğine en çok güvenilen isimlerden Kaan Kural bile "Ben Fenerbahçe kesin ceza alacak diye bekliyordum, çok şaşırdım bu karara" şeklinde olayı yorumladı. Bu kararın hangi şartlar altında alındığı, kimin baskısına maruz kalınarak ortaya çıktığı veya federasyonun kimden korktuğu sorularının cevabını hemen hepimizi biliyoruzdur. Yürekleri yetmedi resmen. Galatasaray'ı yine mağdur ve haksızlıkla başbaşa bırakabileceklerini, kendi standartsızlılarını bizim kabul edeceğimizi ve muhtemelen Aziz Yıldırım'ın geçen hafta garantisini verdiği biçimde şampiyonluğun Fenerbahçe'ye gideceğinin hesabını yaptılar. Bu kadar ileri gittiler mi bilmiyorum, ama bize ve onlara karşı aldıkları kararlardan çıkan anlam bu. Buna razılardı yani. Ancak bir noktayı hesaba katmadılar ki; Biz bunu kabul etmedik! Biz bu kararı tanımadık! Öğlen saatlerinde bir araya gelen Galatasaray Yönetim Kurulu, uzunca bir toplantının ardından akşam üstü yaptığı açıklamada bu kirli oyunun parçası olmayacaklarını ve bu sebepten ötürü Perşembe akşamki maça takımı çıkarmayacaklarını söyledi. 

Bu beklendiği üzere spor camiasında da bir şok etkisi yarattı. Normaldi aslında bu etkinin olması, ben kendi adıma 15 senedir sporu genel hatlarıyla takip etmeye çalışıyorum. Ve en azından herhangi bir Türk takımının bir derbiye çıkmama kararı aldığını daha önce görmedim. Yakın tarihte de muhtemelen olmamıştır. Böylesine büyük bir karardı bu.. Tabi hemen ertesinde bunun doğruluğu tartışılmaya başlandı. Şahsi fikrim yapılacak en doğru hareket bu muydu derseniz, ben daha farklı bir yöntem kullanabilirdim. Misal o maça çıkmak, ama Ergin Ataman'ı ve oyuncuları Milli Takım'dan çekmek gibi bir yöntem de olabilirdi. Ancak burada işin hukuki boyutunu da katarsak, bu teknik anlamda ne kadar mümkündü veya bu isimler buna razı olur muydu bilinmez. Bu sebepten belki de, şahsi fikirlerimiz bir tarafa, yapılması gereken o radikal hamle bu şekilde olmalıydı. Bu haksızlıklara, bu hukuksuzluklara karşı artık bir duruş sergilenmesi gerekiyordu ve yönetim bunu sergiledi. Yıllarca denizin öte yakasından "ligden çekiliriz", "havuzdan çıkarız" gibi tehditleri duymuşken; öyle değil böyle yapılır bu, mesajını ilettiler. Bu açıdan da önemliydi bu karar. Ama en önemlisi, bizim sahamızı kapatırken onlara aynı ölçekte ceza vermeyen federasyona da tokat gibi bir cevap vermiş olduk. Galatasaray'ın boyun eğmeyeceğini, bu kadar aleni biçimde hakkımızı yiyemeyeceklerini gösterdik. 

Peki, bundan sonra ne olacak? Bu olayın insanlar üzerindeki şaşırtıcı etkisi bir noktaya kadar sürebilir. Bu akşamdan başlayan, "Bizim sporumuz nereye gidiyor böyle?" temalı tartışmalar da devam edebilir. Hatta belki bu konuda Türk sporuna da bir hayrımız daha dokunacak yan etki olarak. Belki burada şampiyonluktan feragat ederken başka sorunların çözümüne de katkıda bulunacağız. Ancak basketbol penceresinden bakarsak; Perşembe akşamı maç saatine kadar herhangi bir karar alınmayacak. Sonrasında ise biz maça çıkmadığımız için 20-0 hükmen mağlup sayılacağız ve bu sezonu Fenerbahçe Ülker kağıt üstünde şampiyon tamamlayacak. Küme düşürülme gibi bir ihtimal yok, ancak para cezası alacağız. Küme düşme için sezon içinde 2 maça çıkmama durumunun olması lazım. Ve böylece sezonu sonlandıracağız. Tabi eğer Perşembe'ye kadar taraflardan biri geri adım atmazsa.. Ama en azından bizim böyle bir geri adım atmayacağımız ortada.. 2013-14 sezonunda tam 76 maç yaptık ve sezon içindeki bütün şanssızlıklara, sakatlıklara ve sorunlara rağmen gayet de başarılı olduk. 2. kez katıldığımız Euroleague'de son 8'i gördük. Bu sezon ligde final oynayarak yeniden Euroleague'e katılma hakkı da kazandık. Ve tüm bunlardan ötürü, şimdiden Ergin Ataman'ı, staff'taki diğer hocalarımızı, sahada mücadelesini veren oyuncularımızı ve emeği geçen diğer herkesi kutluyoruz. Hikayesini yazmaya kalksak hakikaten çok uzun olacak ve acı-tatlı birçok anıyı içinde barındıracak bir sezon oldu. Ancak tüm tartışmalara rağmen, yine de "başarılı" bir sezonu geride bırakıyor olacağız. Bu anlamda içimiz rahat olabilir. Galatasaray basketbolu, diğer takımlarımızı da işin içine katarsak en iyi yıllarından birini geçirdi. Belki de en iyisini..

Son Not: Bugünkü kararımızda "önümüzdeki sezonlarda da takımlarımızı ligden çekme" anlamında bazı kararların alınabileceğini Yönetim Kurulu'muz açıkladı. Bunun yorumu direkt olarak nedir bilmiyorum. "Şubeyi kapatacağız" gibi bir anlayışta veya "küçülürüz" düşüncesinde olmayacağız bence. Eğer öyleyse bugün alınan kararlar, sandığımız kadar anlamlı olmaz. Ama tekrar belirtmek gerekirse böyle birşey olacağını düşünmüyorum. Buradaki esas amaç bazı şeylerin artık değişmesi gerektiğini anlatmaktı.. Uzun vadede çok büyük kararlar altına girmeye gerek kalmayacağımızı düşünüyorum. Bunun yanında Ergin Ataman'ın Milli Takım koçluğuyla ilgili olarak nasıl bir kafa yapısında olacağı da şüphesiz ki merak ediliyor. Şunu atlamamak lazım ki Turgay Demirel bir süre sonra başkanlığı bırakacak, çünkü FIBA Avrupa Başkanı seçildi. Bu konuda konuşulan senaryolardan biri, Lütfi Arıboğan'ın oraya geçmesi.. Eğer böyle birşey olacaksa Ergin Ataman'ın kalması, daha iyi bile olabilir bizim açımızdan.. Ama aynı zihniyetle yönetileceklerse tabi ki bu durumdan rahatsızlık duyarız. Zaten o konuda mutlaka bir değişim olur, aynı düzen devam edecekse. Yine de bu konudaki kararı verirken biraz daha sabırlı olmamız gerekebilir, altını çizelim. 

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0