İspanya 2014 | Oyuncularımızın turnuva performansı..
2014 FIBA Dünya Kupası sona erdi. Amerika Birleşik Devletleri'nin şampiyonluğunda tamamlanan turnuvayı Sırbistan ikinci, Fransa ise üçüncü sırada tamamladı. Turnuvada son sekize kalmayı başaran 12 Dev Adam, bilindiği gibi çeyrek final maçında Litvanya'ya mağlup olup turnuvadan elenmişti. Gelecek sezon Galatasaray'ın başarısı için ter dökecek, sarı-kırmızılı formayı ıslatacak birçok oyuncu Dünya Kupası'nda ülke takımları adına forma giydiler. Türk Milli Takımı'nda Sinan Güler, Ender Arslan, Kerem Gönlüm, Furkan Aldemir; Avustralya'da Nathan Jawai, Yunanistan'da Ian Vougioukas, Litvanya'da Martynas Pocius ve Porto Riko'da Carlos Arroyo bu turnuvada boy gösterdiler. Bu oyuncuların form grafiği ve milli takımlara etkilerinden bahsetmek istiyorum.
Milli takımımızın başarılı olmasındaki en önemli faktörlerden biri ilk beş başlayan oyuncularımızın turnuva boyunca yüksek bir form grafiği ile görevlerini en iyi şekilde yerine getirmeleriydi. Furkan Aldemir dışında geri kalan 3 oyuncumuz; Sinan Güler, Ender Arslan ve Kerem Gönlüm hemen hemen her maç ilk beş başladılar diyebiliriz. İdeal starter'da bu üç oyuncunun da ismi gözü kapalı yazılırdı Ergin Ataman'ın sisteminde. Ama dış şutu olan bir 4 numara Barış Hersek, az da olsa kafaları karıştırmadı değil. Oyuncu bazında analizlere gelirsek:
SİNAN GÜLER
İSTATİSTİKLER: MB 30 DAKİKA 7.1 SAYI - 2.6 RİBAUND - 2 ASİST
İSTATİSTİKLER: MB 30 DAKİKA 7.1 SAYI - 2.6 RİBAUND - 2 ASİST
Geçtiğimiz play-off'larda aktif bir rol aldığını, Ergin Ataman'ın sisteminde daha önce almadığı kadar sorumluluk aldığını ve tabir-i caizse Galatasaray sisteminde onun baştan yaratıldığını daha önceki yazılarda çokça bahsettik. Sinan, turnuvadaki başarılı performansıyla bu tezlerimizi en güzel şekilde, parkede kanıtladı. Milli takım aday kadrosunda hatta tüm yerli oyuncularımız içinde Sinan Güler gibi bir kısa oyuncumuz daha yok. Potaya güçlü gidebilen, dengeli bitirmeyi başaran, hızlı, atlet, savunmada istekli ve son Galatasaray kariyerinden sonra yavaş yavaş skorer bir kimlik kazanmaya başlayan Sinan Güler, yerli kısalar arasında en gözde oyuncu diyebilirim. Önceden savunmasıyla ön plana çıkan, görev adamı olarak süre alan bir oyuncuydu. Ama bu turnuvada da gördük ki onu sadece savunmacı "role player" olarak tanımlayamayız. Turnuva boyunca sorumluluk almaktan çekinmeyen, takımın en skorer kısa oyuncularından biri gibi oynadı. Özellikle Avustralya maçında çok büyük oynadı. (16 sayı) Turnuvanın en başarılı oyuncuları arasına ben Sinan'ı kesinlikle sokarım.
Oyun kurucu rotasyonumuzun en kıymetli oyuncusuydu Ender. Her ne kadar takımın lideri Emir Preldzic olsa da Ender'in de attığı skorlara ve oyunu yönlendirmesine en az Emir kadar ihtiyacımız vardı. Zaten ikisinin de iyi oynadığı maçların çoğunu kazandık. Ender yapabilecekleri belli, potansiyelli bir oyun kurucu. Gerek yaşı gerekse de kendini fazla geliştirememesi sebebiyle belli seviyenin üstüne çıkamadı. Milli takımın kalbi olabilecek potansiyeli vardı ama onu dışarı çıkaramadı. Yine de ondan aldığımız verim küçümsenecek gibi değil. Çift haneli skorlarda ve dış atış ihtiyacımızda çoğu zaman Ender'e başvurduk. Ergin Ataman da onun neler yapabileceğini ve ne kadar süre vermesi gerektiğini iyi ayarladı. Turnuva onun için güzel geçti demek hiç de yanlış olmaz.
36 yaşında, emektar bir uzun. Topu her eline aldığında ilk almış gibi heyecanlandığını söyleyen Kerem Gönlüm, bu turnuvada da Türk basketbolseverleri yanıltmadı. Dinamizmi, hırsı, ikili oyun becerisi ve ribaund sezgisiyle yaşından büyük performans sergiledi. Turnuva boyunca -tıpkı Euroleague'deki gibi- kendisinden çok daha iri kıyım, genç ve atlet oyuncularla boğuştu. Geçen sezonda ve bu turnuvada da gördük ki ona ne Milano'lu Samardo Samuels farkediyor, ne de Litvanya'lı Donatas Motiejunas. Bir şekilde skor bulmayı, ekmeğini taştan çıkarmayı ve mücadelesinin meyvesini almayı beceriyor. Kerem Gönlüm gerçekten takdir edilesi bir profesyonel.
NBA patentli bir pivot Ömer Aşık ve arkası dönük oyunu, skor opsiyonu geniş Oğuz Savaş'tan Furkan Aldemir'e pek forma şansı gelmedi. Bunda Ergin Ataman'ın tercihleri kadar Furkan'ın da kabahati var. Furkan, genç zamanlarında sadece ikili oyundan ve hücum ribaundlarından sayı bulan bir pivottu. Bu işi çok iyi yapardı. 2 sezon Euroleague'de oynadı, TBL şampiyonluğu gördü ve Furkan Aldemir yine aynı şekilde skor buluyor. Savunmadaki azmi ve blok sezgisine diyecek bir şey yok. Ama hücumda da en az savunmadaki kadar yarar göstermelisin ki, attığın skorlar sadece ikinci toplar veya p&r'lar olmasın. Kısacası Dominik maçı hariç Furkan Aldemir gerekli süreyi alamadı diyebilirim.
Yeni transferlerimizden Martynas Pocius performansıyla en çok öne çıkan oyuncularımızdan oldu. Litvanya'da kenardan gelen ilk dış oyuncu opsiyonu gibi oynarken ilk tur gruplarını biraz durgun geçirdi. Ancak 2. turdan itibaren oynanan 4. maçın 4'ünde de çift haneli skorlara çıkmayı başardı. (11-13-10-11) Takımının yarı final oynamasında özellikle gruplardan sonra gösterdiği performans etkili olurken hem hücumda hem de savunmada sorumluluk alabilmesi onun adına pozitif noktalardan biriydi ve sonuçta iyi bir turnuvayı geride bıraktı.
Bu sezon pota altındaki önemli silahlarımızdan biri olacak olan Ian Vougioukas veya daha kolay tabiriyle Vuyukas iyi bir turnuva geçiremedi. Biraz koç tercihleriyle alakalı olarak da çok fazla süre alamadığı bu turnuvada maç başına 8 dakikadan biraz fazla oynayabildi. Bu sürede de istediklerini yapma şansı bulduğunu söyleyemeyiz. Ancak dediğimiz üzere belki onun çok formda olmaması kadar; koç Katsikaris'in Bourousis gibi savunmada belki de Vuyukas'tan bile daha sorunlu bir isme bu kadar şans tanırken yeni transferimizi bu kadar kenarda oturtması tartışılabilir bir nokta. Sarı-kırmızı forma altındaysa daha etkili performanslar göreceğimizi tahmin etmek güç değil.
Geçen yıl Olympiacos maçı sonrası yaşadığı sağlık probleminden ötürü neredeyse tüm sezonu kaçıran Jawai buna rağmen Avustralya'nın 12 kişilik Dünya Kupası kadrosunda kendine yer buldu. Ancak çok parlak bir turnuva geçirdiğini söyleyemeyiz. Henüz fiziksel anlamda toparlanmadığı belli olan Big Nate, buna paralel olarak çok ciddi şanslar da bulamadı. Sadece Angola maçında 30 dakika süre alırken o maçı 10 sayıyla tamamladığını gördük, ama daha ciddi gözüken maçlarda ise turnuvanın en formda uzunlarından biri olan Aron Baynes'in yedeği olarak kaldı daha çok. Eğer daha fit bir durumda olsaydı mutlaka daha ciddi süreler alıp daha iyi istatistikler de yapacaktı.
Takımımızın lideri ve yıldız ismi Carlos Arroyo turnuvayı şanssız bir şekilde geçirdi diyebiliriz. Turnuvanın 2. günü oynanan Senegal maçında bileğinden sakatlandı ve geri kalan 3 maçta forma giyme şansı bulamadı.. Onun bu sakatlığı Porto Riko'yu da olumsuz etkilerken Orta Amerika temsilcisi turnuvaya ilk turda veda etmek durumunda kaldı. İlk gün Arjantin'e karşı 20 dakikada 6 sayıyla oynayan Carlos, Senegal maçında ise sakatlanana kadar forma giydiği 11 dakikada 11 sayı üretmişti.
İtalya Milli Takımı'nın formasını giyen Pietro Aradori ise bu yaz belki Dünya Kupası'nda boy gösterme şansı bulamadı ancak ülkesinin takımıyla Eurobasket 2015 ön elemeleri'nde mücadele eden Azurrilerin formasını giydi. Rusya ve İsviçre'yle oynanan 4 maçın 3'ünü kazanan İtalya, önümüzdeki sene düzenlenecek Avrupa Şampiyonası için vizeyi alırken Aradori de takımın önemli parçalarından biri oldu. Ortalama 29.3 dakika süre sahada kalan Pietro 11 sayı - 3.3 ribaund - 3 asist ortalamalarını tutturdu. Ayrıca bu ön elemeler için oynanan hazırlık maçlarından birinde Karadağ'a karşı attığı 34 sayı ve takımına galibiyeti getirmesiyle de dikkat çekti.
Furkan Aldemir'le ilgili yıllardır sırtı dönük oyununu geliştirmesi ve en azından alçak post civarından vasat üstü bir şutu olması gerektiği hikayesini dinleyip durduk. Oyuncuların, klasikleşen "önümüzdeki maçlara bakacağız" açıklamalarına paralel olarak "eksiklerimin farkındayım, bu konuda çalışarak eksiklerimi gidereceğim" yalanlarına en büyük örneklerden biri de Furkan'dır sanırım. Yıllardır oyununda milim ilerlememe olmaması yanında fiziksel anlamda da gram aşama kaydedemeyişi bizi tekrar "sen çok yaşa yabancı özgürlüğü" noktasına getiriyor. Yanında Arroyo gibi bir orkestra şefi olmasa sayı hanesinde şu an yazının yarısı bile olmayacağını eminim herkes hemfikirdir.
YanıtlaSil