Analiz | Galatasaray finale nasıl çıkar?
Spor Toto Basketbol Ligi play-off heyecanı tüm hızıyla sürüyor. Bilindiği üzere çeyrek finalde İzmir ekibi Pınar Karşıyaka'yı 2-1'lik seri sonucu geçen takımımız Galatasaray Odeabank yarı final bileti almaya hak kazanmıştı. İlk yazıda yarı finalde eşleştiğimiz Fenerbahçe'nin oyuncu kadrosunu, nasıl oynadığını ve nasıl kazanmaya çalışacaklarını söylemiştik. Yazının 2. kısmında ise Galatasaray Odeabank finale nasıl çıkar, seri boyunca nasıl oynamalı, hangi isimler kilit, avantajlarımız ve dezavantajlarımız neler gibi sorulara cevap aramayı çalıştık.
NASIL FİNALE ÇIKARIZ?
Takımımızdaki form durumuna, oyun kalitesine, yorgunluk durumuna, rotasyon genişliğine bakacak olursak rakibimiz karşısında çok fazla şansa sahip olmadığımız ön görülebilir. Çoğu insan tarafından da kabul edilen Fenerbahçe'nin favori olduğu yönünde. İşin fanatizm kısmına girmeden Fenerbahçe'nin bize karşı olan kağıt üstündeki üstünlüklerini çok net bir şekilde söyleyebiliriz. Bu takım Euroleague Final-Four'una çıktı, üstüne üstelik bu platformda kupayı almanın kıyısından döndü. Teodosic bir an topu elinden kaçırsa Avrupa'nın bu sezonki en iyi takımıyla maç yapacağımızı söyleyebilirdik. Dışardan bakıldığında görülen üstünlüğü Abdi İpekçi'deki çoğu maçta devre dışı bırakabildik. Kendi taraftarımızı arkamıza aldığımız zaman, Fenerbahçe maçlarına çıkan her oyuncu başka bir psikolojide oyuna saldırıyor. Bu gayet açık ancak aynı şekilde Fenerbahçe de Ataşehir'deki maçlara ayrı bir psikolojiyle çıkıyor. Lig sıralamasına bakacak olursak ve bir aksilik olmadan kendi evimizdeki maçları kazanırsak deplasmandan bir kaç kaçırmak gerekiyor. Şahsi fikrim Abdi İpekçi Arena'da olağan şartlarda Fenerbahçe'yi 2 maçta da yeneriz. Serinin denklemi, Ülker Arena'daki 2 maçtan biriyle çözülecektir diye düşünüyorum.
SAVUNMADA NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?
Savunma yönümüzün en kuvvetli olduğu zamanlar kuşkusuz kendi evimizde oynadığımız maçlar. Bu sezon deplasmanlarda çoğu maçta berbat savunma performansları sergileyerek buralara geldik. Önce bunu kabul etmek gerek. Savunma orjinli çok fazla oyuncumuz yok. Ancak play-off tecrübesi olan, bu atmosferlere alışık oyuncu kadromuz en az Fenerbahçe kadar var. Ben derbi maçlarında, bu gibi serilerde savunma performanslarının istekten ve azimden geldiğine inanırım. Bunun adı derbiyse ve rakip Fenerbahçe'yse baskı yapmayı sevmeyen bir oyuncu bile takımın ve atmosferin rehavetine kapılarak elinden geleni yapmaya çalışır. Bu psikolojik reaksiyon Zoran Erceg'te bile vardı. Bundan mütevellit kendi evimizdeki maçlarda çok daha ayrı bir motivasyonla ve ruh haliyle iyi savunma performansları ortaya koyacağımızı düşünüyorum. Joey Dorsey'nin ayrılmasından bu yana pivot yükünü çeken Stephane Lasme kuşkusuz takımın en iyi savunmacısı konumunda yer alıyor. Gabonlu yıldız oyuncu 11.5 sayı - 6.3 ribaund ve 1.6 blok ortalamalarıyla lig periyodunu tamamladı. İstatistik kağıdında bu sezon hem Eurocup'tan hem de ligde müthiş işler yaptığını anlayabiliriz ancak savunma denildiği zaman Lasme'nin yaptığı katkı istatistik kağıdına sığamayacak kadar büyük. Müthiş bir profesyonel, çok iyi bir takım arkadaşı ve görevini lâyıkıyla yapan bir savaşçı. Geride bıraktığımız Karşıyaka serisindeki istifra olayı da bunun en çarpıcı örneklerinden biri. 2.03 boyunun dezavantajını; yaptığı sert savunmayla, agresif temaslarla ve olağanüstü bir timing yeteneğiyle yerle bir ediyor. Bu sebepten dolayı savunmadaki şefimiz Stephane Lasme'ye Fenerbahçe serisinde çok daha fazla ihtiyacımız olacak. Karşısında hem size olarak hem kalite olarak çok iyi iki uzun olacak. Genellikle Udoh savunmasında onu göreceğimizi tahmin ediyorum ancak Lasme 4 numaralara yaptığı yardım savunmalarıyla da tanınan bir oyuncu. O yüzden çember altında hem Udoh hem de Vesely ile uğraşacaktır. Alen Omic, Deon Thompson, John Bryant, Fofana ve Duport savunmalarına göre daha üst düzey bir görev olacak karşısında. Yorgunluk, sakatlık ve diğer mental faktörlerle baş etmesi ve her zamanki agresifliğini sahaya yansıtmalı. Pota altı savunmasındaki bir diğer isimler ise Vladimir Micov ve Chuck Davis olacak. İki oyuncu da Lasme gibi savunma orjiniyle tanınan oyuncular değil. Ancak bu sezon iki oyuncudan da savunma beklediğimiz zamanda da, ribaund beklediğimiz zamanda da istediğimiz verimi aldık. Gerektiğinde oyuna sertlik kazandırdılar, savunma kaynaklı sayılarımızın mimarı oldular. Dolayısıyla bu iki oyuncu da Lasme'den sonra pota altında savaşmaktan, oyunu agresifleştirmekten kaçınmadan rakip oyuncuların karşısında durabilmeliler. Pota altı savunmasında genellikle takım olarak savaşan, ribaundlara girmekten çekinmeyen oyuncu kadromuz var. Rakip takım da özellikle hücum ribaundlarında aynı işbirliğini sergiliyor. Bu sebepten dolayı Göksenin Köksal, Errick McCollum, Sinan Güler, Blake Schilb gibi oyuncularımızın özellikle savunma ribaundlarında üst düzey mücadele seviyesine ulaşmaları gerekiyor. Pota altı savunmamız serinin kilitlerinden biri olacak. Bu sebeple hem kısa hem de uzun oyuncularımızın savunma performansları deplasmanda ve İpekçi'deki maçlarda büyük önem arz ediyor olacak.
Savunma yönümüzün en kuvvetli olduğu zamanlar kuşkusuz kendi evimizde oynadığımız maçlar. Bu sezon deplasmanlarda çoğu maçta berbat savunma performansları sergileyerek buralara geldik. Önce bunu kabul etmek gerek. Savunma orjinli çok fazla oyuncumuz yok. Ancak play-off tecrübesi olan, bu atmosferlere alışık oyuncu kadromuz en az Fenerbahçe kadar var. Ben derbi maçlarında, bu gibi serilerde savunma performanslarının istekten ve azimden geldiğine inanırım. Bunun adı derbiyse ve rakip Fenerbahçe'yse baskı yapmayı sevmeyen bir oyuncu bile takımın ve atmosferin rehavetine kapılarak elinden geleni yapmaya çalışır. Bu psikolojik reaksiyon Zoran Erceg'te bile vardı. Bundan mütevellit kendi evimizdeki maçlarda çok daha ayrı bir motivasyonla ve ruh haliyle iyi savunma performansları ortaya koyacağımızı düşünüyorum. Joey Dorsey'nin ayrılmasından bu yana pivot yükünü çeken Stephane Lasme kuşkusuz takımın en iyi savunmacısı konumunda yer alıyor. Gabonlu yıldız oyuncu 11.5 sayı - 6.3 ribaund ve 1.6 blok ortalamalarıyla lig periyodunu tamamladı. İstatistik kağıdında bu sezon hem Eurocup'tan hem de ligde müthiş işler yaptığını anlayabiliriz ancak savunma denildiği zaman Lasme'nin yaptığı katkı istatistik kağıdına sığamayacak kadar büyük. Müthiş bir profesyonel, çok iyi bir takım arkadaşı ve görevini lâyıkıyla yapan bir savaşçı. Geride bıraktığımız Karşıyaka serisindeki istifra olayı da bunun en çarpıcı örneklerinden biri. 2.03 boyunun dezavantajını; yaptığı sert savunmayla, agresif temaslarla ve olağanüstü bir timing yeteneğiyle yerle bir ediyor. Bu sebepten dolayı savunmadaki şefimiz Stephane Lasme'ye Fenerbahçe serisinde çok daha fazla ihtiyacımız olacak. Karşısında hem size olarak hem kalite olarak çok iyi iki uzun olacak. Genellikle Udoh savunmasında onu göreceğimizi tahmin ediyorum ancak Lasme 4 numaralara yaptığı yardım savunmalarıyla da tanınan bir oyuncu. O yüzden çember altında hem Udoh hem de Vesely ile uğraşacaktır. Alen Omic, Deon Thompson, John Bryant, Fofana ve Duport savunmalarına göre daha üst düzey bir görev olacak karşısında. Yorgunluk, sakatlık ve diğer mental faktörlerle baş etmesi ve her zamanki agresifliğini sahaya yansıtmalı. Pota altı savunmasındaki bir diğer isimler ise Vladimir Micov ve Chuck Davis olacak. İki oyuncu da Lasme gibi savunma orjiniyle tanınan oyuncular değil. Ancak bu sezon iki oyuncudan da savunma beklediğimiz zamanda da, ribaund beklediğimiz zamanda da istediğimiz verimi aldık. Gerektiğinde oyuna sertlik kazandırdılar, savunma kaynaklı sayılarımızın mimarı oldular. Dolayısıyla bu iki oyuncu da Lasme'den sonra pota altında savaşmaktan, oyunu agresifleştirmekten kaçınmadan rakip oyuncuların karşısında durabilmeliler. Pota altı savunmasında genellikle takım olarak savaşan, ribaundlara girmekten çekinmeyen oyuncu kadromuz var. Rakip takım da özellikle hücum ribaundlarında aynı işbirliğini sergiliyor. Bu sebepten dolayı Göksenin Köksal, Errick McCollum, Sinan Güler, Blake Schilb gibi oyuncularımızın özellikle savunma ribaundlarında üst düzey mücadele seviyesine ulaşmaları gerekiyor. Pota altı savunmamız serinin kilitlerinden biri olacak. Bu sebeple hem kısa hem de uzun oyuncularımızın savunma performansları deplasmanda ve İpekçi'deki maçlarda büyük önem arz ediyor olacak.
Kısa savunmasında ise kuşkusuz en önemli silahımız Göksenin Köksal. İnanılmaz bir sertlik ve baskıyla rakip kısaları topla oynamaktan yıldıran bir özelliği var. Hücum yönünün kuvvetli olmaması onun sürelerini epeyce azaltıyor ancak onun gibi bir "rol player" a Fenerbahçe serisinde daha çok ihtiyaç olacaktır. Bobby Dixon, Kostas Sloukas, Bogdan Bogdanovic gibi önemli skorer guardlardan en çok can yakanına Göksenin Köksal'la cevap vereceğimizi düşünüyorum. Belki de maça Sinan-Göksenin ikilisiyle başlamak, savunma direncimizi yükseltmek anlamında bizi daha iyi noktalara götürebilir. Savunmada Göksenin'in bizi yanıltacağını düşünmüyorum ancak savunmada kaptığı toplardan sonra doğru hücum seçeneklerine yönelmesi konusunda tereddütlerim var. Eurocup yarı finalinden bu yana savunma kaynaklı sayılarımızla gaza gelen bir takıma doğru evriliyoruz. Bu sebepten dolayı Göksenin gibi, Sinan gibi steal özellikli oyuncularımızın kaptıkları topları sayıya çevirmeleri önem arz etmekte. Kısa savunması olarak onlarla baş edeceğimizi düşünüyorum. Sadece Göksenin odaklı değil, Sinan ve McCollum'un da istekli savunma yaptıklarında ne düzeyde agresiflik sergilediklerine şahit olduk. Tek sıkıntımız genellikle 2 numarada kullandığımız Schilb'in savunmada ne reaksiyon göstereceği. Ters eşleşmelerde Dixon'ı, Bogdanovic'i ne kadar kovalayabilecek? Topsuz koşulara ne denli müsaade gösterecek merak ediyorum. Fenerbahçe takımı kısa oyuncularının yaratıcılığıyla hücumlar düzenliyor. Pota altına topu indirip post-score üretebileceklerini sanmıyorum. Bu sebeple üçlük çizgisinin gerisinde rakibimizi rahatsız etmemiz gerekiyor. Bobby'i, Bogdanovic'i, Datome'u, Sloukas'ı minimize etmek gerekiyor. Ekstra skor katkısı olarak başta Melih Mahmutoğlu olmak üzere diğer bench oyuncularına bu fırsatları vermemek gerekiyor. Rakip skorerlerin ellerini titretmemiz gerekiyor. Bunu yapacak tecrübede ve potansiyelde bir takım olduğumuzun bilincine varmamız gerekiyor. Deplasmanda maç kazanamayan takım görüntüsünden çıkmamız için önce savunmada SAVAŞMAMIZ gerekiyor.
HÜCUMDA NELER YAPMALIYIZ?
Savunmamızın %51 oranında daha etkili olacağını düşündüğümü az çok belli ettim. Geri kalan %49'luk bölümde ise oyuna yön veren ellerimizden belli başlı katkılar almamız gerekiyor. Takımın en skorer ismi 15.1 sayı ortalamasıyla Errick McCollum. Ardından onu 14.9 sayı ortalamasıyla Vladimir Micov takip ediyor. Bu iki isim işin hücum kısmında Avrupa'da da bizi zirveye ulaştıran isimler oldular. Karşıyaka serisinden bu yana da güven vermeye devam ediyorlar. Bu sene oynadığımız iki Fenerbahçe maçında da Errick McCollum biraz daha geri planda kalmıştı skor anlamında. Bu kez aynı durumu ondan görmek istemiyoruz. Her maçta oynadığı gibi sorumluluk alması gereken yerde sorumluluk alan, potaya giden ve rakip oyunculara karşı geri adım atmayan bir McCollum seyretmemiz şart. Temponun arttığı zamanlarda, skora ihtiyacımız olduğu anlarda onun şapkadan tavşan çıkartan hücum repertuarından bir şeyler görme gereksinimimiz olacaktır. Bu gibi sebeplerden dolayı Eurocup MVP'si ve sezonun takımdaki en skorer ismi olan Errick McCollum'a diğer oyuncularımız gibi her şeyden daha çok ihtiyacımız var. McCollum'un skorunu bulamadığı maçlarda açık bir şekilde söylüyorum: kıvranıyoruz. Sayıya ulaşmak için can çekişiyoruz. Aynı zamanda kendi skorunu yakaladığı zaman, tabiri caizse saymaya başladığı zaman diğer oyuncularımıza çok daha boş alanlar kalıyor. McCollum dışında bir diğer önemli kısa oyuncumuz Sinan Güler'in de performansına değinmek istiyorum. Kaptan, son dönemlerde formsuz bir grafik çiziyor. Bunu kendisi de dile getiriyor. Ancak %100 hissederek "oynamalıyım" dediği maçlarda neler yapabileceğini geçen seneden bu yana hepimiz gördük. Bu zamana kadar yaptığı hatalar, yapılan eleştiriler bir yana bırakılmalı. Farklı bir Sinan Güler izlemek, takıma liderlik eden bir oyuncu seyretmek hiç uzakta değil. EuroCup finalinde bunun en güzel örneklerini sergiledi. Hep attı, hem attırdı hem top çaldı hem de ribaund aldı. Dediğim gibi %100 odaklandığı zaman oyunun her yerinde, takımın neye ihtiyacı olursa onu yapan bir oyuncu profilinde Sinan. Rakip Euroleague'in en iyi takımlarından, karşısında Avrupa'nın en şöhretli yıldızları var. Savunma anlamında toplu topsuz koşularda onun mücadelesine ihtiyacımız zaten var. Aynı şekilde oyun kurma anlamında, uzunları besleme ve potaya gitme aşamasında da ona ihtiyaç duyacağız. Potaya giden oyuncularımız mevcut ancak bu takımda potaya en net şekilde giden oyuncumuzun Sinan Güler olduğunu düşünüyorum. Toplu ve topsuz yapacağı katlar ile rakip uzunların dengesini bozması serinin kilitlerinden biri olacaktır. Bir başka önemli oyuncumuz ise Blake Schilb olacak. Sezonun belli bir periyodundan sonra ondan aldığımız katkı çok aşağılara düşmüştü. Ancak Beşiktaş, Telekom ve Pınar Karşıyaka maçlarından sonra ondan birnevi geri dönüş sinyalleri aldık. Takımın önemli skor opsiyonlarından biriydi, sonrasında daha az top kullanan ve topla buluşan bir oyuncu konumuna doğru yöneldi. Şimdilerde ise eski insiyatifi ona verebileceğimiz bir skorere doğru yöneliyor. Umarım performansı yeniden düşmez, umarım Abdi İpekçi'de kazandığımız Fenerbahçe maçı gibi takıma liderlik eden bir oyuncu kıvamında seriyi tamamlar. İşin özü kısa pozisyonunda McCollum, Schilb ve Sinan'ın en az 2'sinin üst düzey performanslarına şahit olmamız gerekli. Kısa pozisyonundan alacağımız skor katkısının X faktörü ise Göksenin Köksal olacak. İşin savunma kısmında önemli bir yere sahip olduğu için bu seride süre alacaktır. Asıl işi savunma yapmak, top çalmak ve ribaund çekmek gibi gözüküyor. Ancak EuroCup finalinde olduğu gibi savunmada gösterdiği özveriyi hücumdaki üçlük isabetleriyle perçinleştirirse hücum ritmimiz üst düzey bir hâl alabilir. Özellikle boş kaldığı pozisyonlardaki şutlarda, yay gerisinden isabetler sağlarsa Göksenin'e doyum olmaz.
Savunmamızın %51 oranında daha etkili olacağını düşündüğümü az çok belli ettim. Geri kalan %49'luk bölümde ise oyuna yön veren ellerimizden belli başlı katkılar almamız gerekiyor. Takımın en skorer ismi 15.1 sayı ortalamasıyla Errick McCollum. Ardından onu 14.9 sayı ortalamasıyla Vladimir Micov takip ediyor. Bu iki isim işin hücum kısmında Avrupa'da da bizi zirveye ulaştıran isimler oldular. Karşıyaka serisinden bu yana da güven vermeye devam ediyorlar. Bu sene oynadığımız iki Fenerbahçe maçında da Errick McCollum biraz daha geri planda kalmıştı skor anlamında. Bu kez aynı durumu ondan görmek istemiyoruz. Her maçta oynadığı gibi sorumluluk alması gereken yerde sorumluluk alan, potaya giden ve rakip oyunculara karşı geri adım atmayan bir McCollum seyretmemiz şart. Temponun arttığı zamanlarda, skora ihtiyacımız olduğu anlarda onun şapkadan tavşan çıkartan hücum repertuarından bir şeyler görme gereksinimimiz olacaktır. Bu gibi sebeplerden dolayı Eurocup MVP'si ve sezonun takımdaki en skorer ismi olan Errick McCollum'a diğer oyuncularımız gibi her şeyden daha çok ihtiyacımız var. McCollum'un skorunu bulamadığı maçlarda açık bir şekilde söylüyorum: kıvranıyoruz. Sayıya ulaşmak için can çekişiyoruz. Aynı zamanda kendi skorunu yakaladığı zaman, tabiri caizse saymaya başladığı zaman diğer oyuncularımıza çok daha boş alanlar kalıyor. McCollum dışında bir diğer önemli kısa oyuncumuz Sinan Güler'in de performansına değinmek istiyorum. Kaptan, son dönemlerde formsuz bir grafik çiziyor. Bunu kendisi de dile getiriyor. Ancak %100 hissederek "oynamalıyım" dediği maçlarda neler yapabileceğini geçen seneden bu yana hepimiz gördük. Bu zamana kadar yaptığı hatalar, yapılan eleştiriler bir yana bırakılmalı. Farklı bir Sinan Güler izlemek, takıma liderlik eden bir oyuncu seyretmek hiç uzakta değil. EuroCup finalinde bunun en güzel örneklerini sergiledi. Hep attı, hem attırdı hem top çaldı hem de ribaund aldı. Dediğim gibi %100 odaklandığı zaman oyunun her yerinde, takımın neye ihtiyacı olursa onu yapan bir oyuncu profilinde Sinan. Rakip Euroleague'in en iyi takımlarından, karşısında Avrupa'nın en şöhretli yıldızları var. Savunma anlamında toplu topsuz koşularda onun mücadelesine ihtiyacımız zaten var. Aynı şekilde oyun kurma anlamında, uzunları besleme ve potaya gitme aşamasında da ona ihtiyaç duyacağız. Potaya giden oyuncularımız mevcut ancak bu takımda potaya en net şekilde giden oyuncumuzun Sinan Güler olduğunu düşünüyorum. Toplu ve topsuz yapacağı katlar ile rakip uzunların dengesini bozması serinin kilitlerinden biri olacaktır. Bir başka önemli oyuncumuz ise Blake Schilb olacak. Sezonun belli bir periyodundan sonra ondan aldığımız katkı çok aşağılara düşmüştü. Ancak Beşiktaş, Telekom ve Pınar Karşıyaka maçlarından sonra ondan birnevi geri dönüş sinyalleri aldık. Takımın önemli skor opsiyonlarından biriydi, sonrasında daha az top kullanan ve topla buluşan bir oyuncu konumuna doğru yöneldi. Şimdilerde ise eski insiyatifi ona verebileceğimiz bir skorere doğru yöneliyor. Umarım performansı yeniden düşmez, umarım Abdi İpekçi'de kazandığımız Fenerbahçe maçı gibi takıma liderlik eden bir oyuncu kıvamında seriyi tamamlar. İşin özü kısa pozisyonunda McCollum, Schilb ve Sinan'ın en az 2'sinin üst düzey performanslarına şahit olmamız gerekli. Kısa pozisyonundan alacağımız skor katkısının X faktörü ise Göksenin Köksal olacak. İşin savunma kısmında önemli bir yere sahip olduğu için bu seride süre alacaktır. Asıl işi savunma yapmak, top çalmak ve ribaund çekmek gibi gözüküyor. Ancak EuroCup finalinde olduğu gibi savunmada gösterdiği özveriyi hücumdaki üçlük isabetleriyle perçinleştirirse hücum ritmimiz üst düzey bir hâl alabilir. Özellikle boş kaldığı pozisyonlardaki şutlarda, yay gerisinden isabetler sağlarsa Göksenin'e doyum olmaz.
İşin uzun kaynaklı sayı kısmında ise en önemli silahlarımız Chuck Davis, Stephane Lasme ve Vladimir Micov olacak. Micov kısa forvet orjinli bir oyuncu olsa da bu sezon 4 numaralı pozisyonunun hakkını verdi desek yanlış olmaz. Uzun kaynaklı sayılarımızda onun yaratıcı hücumlarına, Davis ve Lasme'yi besleyen oyun düzenlerini kullanmasına her zaman olduğundan daha çok ihtiyacımız olacak. Micov kendi skoruna gidebilen ayrıyetten takım arkadaşlarına da al da at dercesine asistler yapabilen bir joker adeta. Obradovic'in Micov'a özel önlem almadan Vesely-Udoh'tan vazgeçmeyeceğini düşünürsek, işin hücum kısmında maça başlarken bir ters eşleşme yakalayacağımızı söyleyebiliriz. Bu sebeple Micov, özellikle potaya gitme konusunda en az Sinan ve McCollum kadar önem arz ediyor. Ceza üçlükleri de cabası. Çok temiz bir şut mekaniğine sahip ve attıkça atan bir yapısı var. Bu seride onu savunacak en net oyuncu Nikola Kalinic olacak. Onun dışında diğer rakip oyunculara karşı Micov'un hem kalite hem de form grafiği olarak önde olduğunu düşünüyorum. Tek isteğim maça iyi başlaması. Micov maça kötü başladığı zaman mental olarak düşüyor. Ama ilk şutu soktuktan sonra işin hücum kısmında her yerde olabilecek potansiyelde bir oyuncu. Bir diğer kendi skorunu yaratabilen oyuncumuz ise Chuck Davis. EuroCup şampiyonluğumuzun altında yatan en güzel hikayelerden birine sahip olan Amerikalı uzun, geldiği günden bu yana karşısındaki atletik uzunlara taş çıkartacak performanslar ortaya koydu. Takımın ihtiyacı olduğunda elini taşın altına sokmaktan çekinmedi. Pota altı skorumuzda en fazla payın onda olduğuna inanıyorum. Post oyunları, orta mesafe şutları ve potaya gitme özelliği hücumlarımızı şekillendiren faktörler oldular. Bu seride ise karşısında çok daha potansiyelli ve güçlü uzunlar olacak. Ondan tıpkı Bayern Münih serisinin ikinci ayağında olduğu gibi, iki dev uzunla baş ederek skora ulaşmasını bekleyeceğiz. Takımın en formda isimlerinden biri. İlk geldiğinde hücumda çeşitlilik sağlama amacıyla takıma katıldığı düşünülmüştü. Bu görevin üstesinden layıkıyla geldi ancak üstüne bir de savunma gayreti ekledi. Her iki pota altında da onun enerjisine her zaman olduğundan daha çok ihtiyacımız olacak. Stephane Lasme konusunda ise şöyle bir düşüncem var. Rakip uzunların çok agresif ve yıpratıcı olmasından dolayı Lasme'nin savunmada aşırı enerji sarfedeceğini aşikâr. Hücumda onun üstünden oynanan oyunlarda ise sadece bitirici görevinde olması gerektiğini düşünüyorum. Yani Lasme'yi hücumda daha ekonomik kullanmak, onun savunma performansının sekteye uğramamasını sağlayacaktır. Gerektiğinde orta mesafe ve pota altı bitiriciliği görevini tabiki üstlenecektir ama skor yükü anlamında ondan çok fazla şey istemek, diğer potada işlerin kötü gitmesine neden olabilir.
Yazı boyunca ara ara vurguladığım bir şey var. Seri genelinde bu cümlenin ne kadar önemli olacağını maçlar ilerledikçe çok daha iyi anlayacağız: Her zaman olduğundan daha çok ihtiyacımız var. Yazının sonunda da aynı cümleyi söylüyorum. Spor Toto Basketbol Ligi yarı final eşleşmesinde Eurocup şampiyonu oyuncularımıza, koçumuz Ergin Ataman'a ve Abdi İpekçi korosuna her zaman olduğundan daha çok ihtiyacımız var.
FCNBlog ailesi olarak Ergin Ataman ve aslanlarına final yürüyüşünde başarılar diliyoruz!
Hiç yorum yok
Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.