Avrupa Şampiyonası'ndaki "Parçalı"lar..
Euro 2016 heyecanı başladı. Bugüne kadarki maçlarda sürpriz yaşanmadı. Milli Takımımız da bugün Avrupa Şampiyonası'ndaki klasik belalımız Hırvatistan'la karşı karşıya gelecek. İlk heyecanımız Euro 96, yarı final oynadığımız Euro 2008 ve nihayet Euro 2016'da yeniden Hırvatistan'la eşleştik. Üstüne Hiddink yönetiminde Euro 2012 elemelerinde play off'ta yine Hırvatistan'a elendiğimizi unutmayalım. Gelin bu geçmiş turnuvalarda, 96'da İngiltere'de, 2000'de Hollanda&Belçika'da, 2008'de İsviçre&Avusturya'da mücadele eden Ay Yıldızlılarımıza hangi Galatasaraylı futbolcuları gönderdiğimizi ve onların performanslarını hatırlayalım, maça saatler kala geçmişe kısa bir yolculuk yapalım.
Euro 96: İngiltere'de düzenlenen bu turnuvada İngiltere yine favoriydi ve yine babayı aldı. Biz de tarihimizde ilk defa Fatih Terim yönetiminde Avrupa şampiyonasına gitmeye hak kazanmıştık. Memlekette bir bayram havası vardı. Son şampiyon Danimarka, henüz Barcelona'da oynayan Figo'lu Portekiz ve belalımız Hırvatistan ile D grubundaydık. Sarı kırmızılı ekibimizden kaptan Bülent, Tugay, Kral Hakan Şükür ve Arif Erdem kadroya davet edilmişti. Arif Erdem turnuvadan yaklaşık bir buçuk ay önce Danimarka'nın stoperi Jes Hogh'u Galatasaray - Fenerbahçe maçında kevgire çevirmişti, turnuvada yine aynısının yaşanacağından şüphemiz yoktu. Ayrıca ikinci ligde mücadele eden Karabükspor'un stoperi Vedat İnceefe de imparator tarafından kadroya çağrılmıştı. Fatih hoca ikinci ligden çağırdığı stoperi üç maçta da ilk 11'de oynatmış sonra da Galatasaray'a imza attırmıştı. Eski Galatasaraylı Saffet Sancaklı ve sonradan iki defa parçalıyı giyecek olan Sergen Yalçın da kadrodaydı. Ayrıca kısa bir süre Galatasaray forması giyecek olan Tolunay Kafkas ve Abdullah Ercan da Fatih Terim'in bankoları arasındaydı.
İlk maç Alpay - Vlaovic eşleşmesinin yaşandığı meşhur Hırvatistan maçıydı ve böyle başladı Hırvatlarla hikayemiz. Maçın son dakikalarında Hami, Hakan, Sergen kim varsa saldırıyorduk. 3 puan bizim olacaktı. Hakan Şükür'ün Biliç'e bir ikili mücadeleden sonra alenen "Hassiktir" çekmesinin akabinde kazandığımız köşe vuruşunda Hami'nin ortaladığı topa kimse dokunamayınca Hırvatlar kontra atağa kalktılar. Orta yuvarlağın rakip yarı alana bakan dilimine yakın bir yerde Alpay, Vlaovic'i yakaladı fakat ne hikmetse indirmedi. O Vlaovic golü attı, Alpay'a fair play ödülü verdiler (4 sene sonra geri aldılar tabi) ve biz havamızı aldık. İkinci maçta Portekiz'e son maçta da Danimarka'ya boyun eğdik. Hakan Şükür'e Hırvatistan maçında Arif Erdem, Portekiz maçında Saffet Sancaklı, Danimarka maçında da Hami Mandıralı ekürilik yaptı; fakat Hakan Şükür hiç değişmedi. Turnuvaya hiç gol atamadan ve 0 puanla veda ettik. Ama olsun önemli olan katılmak dediğimiz yıllardaydık henüz. Bu turnuvadaki takımımızın en büyük özelliği oldukça genç yaş ortalamasına sahip olmamızdı ve ileride memlekete en büyük başarıları kazandıracak kadronun kemiğini oluşturmasıydı. Ve kadroda sadece bir kişinin Avrupa tecrübesi vardı; o da Torino'da birkaç maça çıkmış olan Hakan Şükür'den başkası değildi.
İlk maç Alpay - Vlaovic eşleşmesinin yaşandığı meşhur Hırvatistan maçıydı ve böyle başladı Hırvatlarla hikayemiz. Maçın son dakikalarında Hami, Hakan, Sergen kim varsa saldırıyorduk. 3 puan bizim olacaktı. Hakan Şükür'ün Biliç'e bir ikili mücadeleden sonra alenen "Hassiktir" çekmesinin akabinde kazandığımız köşe vuruşunda Hami'nin ortaladığı topa kimse dokunamayınca Hırvatlar kontra atağa kalktılar. Orta yuvarlağın rakip yarı alana bakan dilimine yakın bir yerde Alpay, Vlaovic'i yakaladı fakat ne hikmetse indirmedi. O Vlaovic golü attı, Alpay'a fair play ödülü verdiler (4 sene sonra geri aldılar tabi) ve biz havamızı aldık. İkinci maçta Portekiz'e son maçta da Danimarka'ya boyun eğdik. Hakan Şükür'e Hırvatistan maçında Arif Erdem, Portekiz maçında Saffet Sancaklı, Danimarka maçında da Hami Mandıralı ekürilik yaptı; fakat Hakan Şükür hiç değişmedi. Turnuvaya hiç gol atamadan ve 0 puanla veda ettik. Ama olsun önemli olan katılmak dediğimiz yıllardaydık henüz. Bu turnuvadaki takımımızın en büyük özelliği oldukça genç yaş ortalamasına sahip olmamızdı ve ileride memlekete en büyük başarıları kazandıracak kadronun kemiğini oluşturmasıydı. Ve kadroda sadece bir kişinin Avrupa tecrübesi vardı; o da Torino'da birkaç maça çıkmış olan Hakan Şükür'den başkası değildi.
Euro 2000: İtalya, İsveç ve Belçika'yla birlikte B grubundaydık. Mustafa Denizli'yle katıldığımız bu turnuva öncesinde Türk futbol tarihinin en büyük başarısına imza atmıştık. Hedef burada da şampiyonluktu. Mustafa Denizli'nin yapması gereken aslında belliydi. Zaten kazanmaya alışmış, önüne geleni deviren bir Galatasaray kadrosu var elinde. Koy Taffarel'in yerine Rüştü'yü, Popescu'nun yerine Alpay'ı, Hagi'nin yerine Sergen'i; Avrupa şampiyonu ol, efsane ol.. Ama yok; Mustafa Hoca yine çağırdı Ogün'ü, Abdullah'ı, Tayfun'u, Tayfur'u saçma sapan bir çeyrek finalle veda ettik turnuvaya. Euro 96 kadrosunda yer alan Tugay, Hakan ve Arif'e ek olarak bu sefer erken parlayıp erken sönen genç yetenek Fatih Akyel, Ümit Davala, Suat Kaya, Okan Buruk, Hakan Ünsal ve taze Galatasaray'lı Sergen Yalçın da kadrodaydı. Gerçi Tugay Glasgow Rangers forması giyiyordu; ama olsun. İlerde parçalı'nın kaptanlığını da yapacak olan Ayhan Akman da Beşiktaş'ı temsilen kadrodaydı.
Konumuzla alakası yok ama bu turnuvanın sürpriz ismi ise Leicester City'den çağrılan Mustafa İzzet 'Muzzy' idi. Denizli ilk maçta saçma sapan bir kadroyla İtalya karşısında 2-1 mağlup olmamızı sağladı. İkinci maçta ise Galatasaray ağırlıklı bir kadroyla İsveç ile 0-0 berabere kaldık. Bu maçta yedek kalan Sergen Yalçın maçtan sonra "bu kadro hocanın kadrosu değil basının kadrosu" diye açıklama yaptı, bir daha kadroya giremedi. Üçüncü maçta ise tamamen uefa şampiyonu taktikle sahaya çıkan milli takım ev sahibi Belçika'yı Kral Hakan Şükür'ün golleriyle 2-0 mağlup edip turnuvanın dışına itiyordu. Kral ilk golde öyle bir yükselmişti ki kaleci Filip De Wilde elleriyle Kral'ın kafasına yetişememiş ve jeneriklik bir gol yemişti. Bu maçtan sonra da milli takımı bıraktığını açıkladı. Ve tarihimizde ilk defa çeyrek finale çıktık. Çeyrek finalde rakip Portekiz'di. Turnuvada hiç forma giymeyen Ayhan Akman, Portekiz maçından önce "buraya kulübeden izlemeye gelmedim" diye açıklama yaptı, Portekiz maçını da kulübeden izledi. Portekiz'e elendik, malum. Aslında finale kadar giderdik ama Denizli sağ olsun saçma sapan bir kararla Suat'ı, Tugay'ı kesip yine Tayfun'a Tayfur'a dönünce 2-0 mağlup olup turnuvaya veda ettik. İki sene sonra Şenol Güneş aynı hatayı yapmayıp milli takıma tarihin en başarılı turnuvasını yaşattı; ama olan 2000 senesindeki fırsata oldu.
Konumuzla alakası yok ama bu turnuvanın sürpriz ismi ise Leicester City'den çağrılan Mustafa İzzet 'Muzzy' idi. Denizli ilk maçta saçma sapan bir kadroyla İtalya karşısında 2-1 mağlup olmamızı sağladı. İkinci maçta ise Galatasaray ağırlıklı bir kadroyla İsveç ile 0-0 berabere kaldık. Bu maçta yedek kalan Sergen Yalçın maçtan sonra "bu kadro hocanın kadrosu değil basının kadrosu" diye açıklama yaptı, bir daha kadroya giremedi. Üçüncü maçta ise tamamen uefa şampiyonu taktikle sahaya çıkan milli takım ev sahibi Belçika'yı Kral Hakan Şükür'ün golleriyle 2-0 mağlup edip turnuvanın dışına itiyordu. Kral ilk golde öyle bir yükselmişti ki kaleci Filip De Wilde elleriyle Kral'ın kafasına yetişememiş ve jeneriklik bir gol yemişti. Bu maçtan sonra da milli takımı bıraktığını açıkladı. Ve tarihimizde ilk defa çeyrek finale çıktık. Çeyrek finalde rakip Portekiz'di. Turnuvada hiç forma giymeyen Ayhan Akman, Portekiz maçından önce "buraya kulübeden izlemeye gelmedim" diye açıklama yaptı, Portekiz maçını da kulübeden izledi. Portekiz'e elendik, malum. Aslında finale kadar giderdik ama Denizli sağ olsun saçma sapan bir kararla Suat'ı, Tugay'ı kesip yine Tayfun'a Tayfur'a dönünce 2-0 mağlup olup turnuvaya veda ettik. İki sene sonra Şenol Güneş aynı hatayı yapmayıp milli takıma tarihin en başarılı turnuvasını yaşattı; ama olan 2000 senesindeki fırsata oldu.
Euro 2008: En incelenmesi gereken milli takım kadrosu, şimdikiyle yarışır. Tarihin en başarılı jenerasyonu futbolu bırakmış, yepyeni yüzlerle turnuvaya katılıyorduk. Kim derdi ki Avrupa şampiyonasındaki en başarılı sezonumuzu yaşayacağız. Allah'tan sezon başında Kalli'yle anlaşmıştık da adam 6-7 ayda müthiş bir iskelet kurmuştu. Servet Çetin, Emre Güngör, Hakan Balta, Mehmet Topal, Ayhan Akman, Arda Turan, Sabri Sarıoğlu ve Emre Aşık'la destek veriyorduk milli takımımıza. Ayrıca ileride parçalıyı giyecek olan Hamit Altıntop, Gökan Zan ve Colin Kazım Richards da bu enteresan kadronun bir parçasıydı. Öyle ki Barış Özbek'i bile milli takıma sokmaya çalışmıştık, o derece. Çek Cumhuriyeti, Portekiz (Lan yine Portekiz) ve İsviçre ile A grubundaydık.
İlk maçta Cristiano Ronaldo'lu Portekiz'e boyun eğdik; ancak Servet'in bu maçtaki performansının hakkını vermek lazım. İkinci maçı Arda Turan'ın son dakika golüyle 2-1 kazandık, İsviçre'yi saf dışı bıraktık. Şimdi sırada Çekler vardı. Beraberlikte bile Çekler üst tura çıkıyordu, mutlak galibiyet lazımdı. 2-0 mağlup duruma düştük falan, sonrası bilindik hikaye. Hamit Altıntop sazı eline alıyor. Bir Arda'ya iki Nihat'a attırıp noktayı koyuyor. Dünyanın en iyi kalecisi olarak lanse edilen Peter Cech'in bu maçtan sonra iflah olmadığını belirtelim. Come back'lerin takımı olmuştuk. Çeyrek finalde rakip kimdi bilin bakalım, tabi ki Hırvatistan. 119 dakikası 0-0 devam eden karşılaşmanın 120. dakikasında Hırvatlar Klasnic'le golü buluyor. Daha sevinmeleri bitmeden Semih Şentürk'le cevap veriyoruz ve Hırvatları derde kedere boğuyoruz. Penaltılar zaten hava cıva oluyor ondan sonra. Ha Hırvatlar 2 sene sonra intikamlarını feci alıyorlar ama olsun. Bu turnuvanın en büyük özelliklerinden biri de hiçbir maça aynı stoper tandemiyle çıkamamamız oldu. Servet - Gökhan Zan, Servet - Emre Aşık, Servet - Emre Güngör, Servet -Servet, Emre Aşık - Gökhan Zan derken yarı finaldeki Almanya müsabakasına da artık yokluktan Gökhan Zan - Mehmet Topal tandemiyle çıktık. Sonuç malum. Son dakikalara 2-1 mağlup girerken 86'da Sabri, Lahm'a sağından atıp solundan geçmek suretiyle hayatının çalımını atıyor akabinde yaptığı ortayı yakın direkte Semih Şentürk ağlara gönderiyordu. Lan acaba yine mi come back yaptık diye düşünürken 90'da Philipp Lahm kendine geliyor ve skoru tayin ediyor, bizi de evimize yolluyordu 3-2.
İlk maçta Cristiano Ronaldo'lu Portekiz'e boyun eğdik; ancak Servet'in bu maçtaki performansının hakkını vermek lazım. İkinci maçı Arda Turan'ın son dakika golüyle 2-1 kazandık, İsviçre'yi saf dışı bıraktık. Şimdi sırada Çekler vardı. Beraberlikte bile Çekler üst tura çıkıyordu, mutlak galibiyet lazımdı. 2-0 mağlup duruma düştük falan, sonrası bilindik hikaye. Hamit Altıntop sazı eline alıyor. Bir Arda'ya iki Nihat'a attırıp noktayı koyuyor. Dünyanın en iyi kalecisi olarak lanse edilen Peter Cech'in bu maçtan sonra iflah olmadığını belirtelim. Come back'lerin takımı olmuştuk. Çeyrek finalde rakip kimdi bilin bakalım, tabi ki Hırvatistan. 119 dakikası 0-0 devam eden karşılaşmanın 120. dakikasında Hırvatlar Klasnic'le golü buluyor. Daha sevinmeleri bitmeden Semih Şentürk'le cevap veriyoruz ve Hırvatları derde kedere boğuyoruz. Penaltılar zaten hava cıva oluyor ondan sonra. Ha Hırvatlar 2 sene sonra intikamlarını feci alıyorlar ama olsun. Bu turnuvanın en büyük özelliklerinden biri de hiçbir maça aynı stoper tandemiyle çıkamamamız oldu. Servet - Gökhan Zan, Servet - Emre Aşık, Servet - Emre Güngör, Servet -Servet, Emre Aşık - Gökhan Zan derken yarı finaldeki Almanya müsabakasına da artık yokluktan Gökhan Zan - Mehmet Topal tandemiyle çıktık. Sonuç malum. Son dakikalara 2-1 mağlup girerken 86'da Sabri, Lahm'a sağından atıp solundan geçmek suretiyle hayatının çalımını atıyor akabinde yaptığı ortayı yakın direkte Semih Şentürk ağlara gönderiyordu. Lan acaba yine mi come back yaptık diye düşünürken 90'da Philipp Lahm kendine geliyor ve skoru tayin ediyor, bizi de evimize yolluyordu 3-2.
Bugün yine 2008'deki gibi toplama bir kadroyla, yeni bir maceraya başlıyoruz. Kim ne derse desin, sosyal medyada ne yazarsa yazsın; bir yerde ay yıldız varsa ay yıldız tutulur. Sonuna kadar milli takımımızın arkasındayız, bizi yeniden gururlandıracaklarından şüphemiz yok: Allah yardımcınız olsun!
Hiç yorum yok
Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.