Marina Maljkovic: Başarının yolu basit, özverili olmak!

Galatasaray Kadın Basketbol Takımının Olimpiyat üçüncüsü ve Avrupa şampiyonu apoletli koçu Marina Maljkovic, Galatasaray Dergisi'nin Kasım sayısına röportaj verdi. Kariyerinin başlama sürecinden, Sırbistan'da geçirdiği yıllara; Galatasaray'a geliş hikayesinden, İstanbul ve Türkiye'de ki yaşama kadar birçok konuda Galatasaray Basketbol Şubesi Sosyal Medya Sorumlusu Barış Coşkun'a açıklamalar yapan Marina Maljkovic önemli demeçler verdi. İşte sezona fırtına gibi giren takımımızın koçunun açıklamaları...

Neredeyse çocuk sayılabilecek bir yaşta (16) benchte görev almaya başladınız. Büyürken kariyer planınızın böyle olacağını biliyor muydunuz?
Koçluk kariyeri için geleceği planlamadım. Her gün çalışarak buralara geldim. Değişimin geleceğini biliyordum; bu yüzden de çalışmaya devam ettim. Bu işe o yaşlarda adanmıştım. 

Babanız Bozidar Maljkovic bir Euroleague efsanesi. Böyle büyük bir basketbol figürünün kızı olmanın zorlukları nelerdi?
Elbette böyle bir basketbol figürünün kızı olmanın olumlu ve olumsuz yanları vardı. Koçluk kariyerimde her şey çok hızlı gelişti. Sırbistan Kadın Basketbol Takımının başına geçtiğimde çok gençtim. Babam, kariyeri boyunca çok fazla seyahatler yaptı; ailesi olarak biz de onunla birlikteydik. Benim için en önemli olay, dünyadaki birçok insanı görme ve tanıma fırsatım oldu.

Koç olarak ilk şampiyonluğunuzu 27 yaşında kazandınız. Hedeflerinize bu kadar çabuk ulaşmak sizi şaşırttı mı?
2007 yılında Sırbistan'da ilk kupamı kazandım ama bu kupa benim için sürpriz olmadı. Eğer bir amaç uğruna kendinizi verirseniz, başarılı olursunuz.

Avrupa'da kadın basketbolun tarihi, Amerika'dan daha eski ama aradaki fark her sene açılıyor gibi duruyor. Bunun nedeni nedir?
Avrupa'da çok kaliteli oyuncular var. Ben Avrupa basketbolunu seviyorum, daha düzenli bir yapısı var. Set temposu daha yüksek, pick and roll ve bire birler Avrupa basketbolunun içinde de var. Avrupa'da birçok yetenekli oyuncu bulunuyor. Avrupa'nın iyi oyuncuları da bu sene WNBA'de oynadı ve Los Angeles Sparks takımıyla şampiyonluk yaşadı. Ana Dabovic, Jelena Dubljevic, Sandrine Gruda, Ann Wauters ve Eugeniya Belyakova gibi önemli oyuncular bu takımın birer parçasıydı.

Sporun adı kadın basketbol ama yönetici pozisyonda kadın sayısı çok az. Bunun nedenleri nelerdir?
Bence bu ülkelerin spora bakış açılarıyla ilgili bir durum. Ben, erkek veya kadın yönetici diye bir ayrım yapamam.

Sırbistan'dan ayrılma nedeniniz neydi?
Altı senede iki farklı kulüp çalıştırdım. İki yıl Hemofram'ı, dört yıl da Partizan Belgrad'ı çalıştırdım. Partizan, Adriyatik Ligi'ne katıldığı zaman orada da iki kupa kazandım. Şampiyon olduğum yıllarda da 'yılın en iyi koçu' seçildim. Daha sonra ise milli takıma gitme vaktimin geldiğini hissettim ve gittim.

Avrupa Şampiyonası'nda altın mı Olimpiyat Oyunları'ndaki bronz mu?
Çok güzel bir soru. Altın madalya kazanmak ülkemiz için inanılmaz bir duygu. 2011 yılında Sırbistan Milli Takımı'na geldiğimde bunun doğaüstü bir şey olduğunu hissettim, inanılmazdı. Bu oyunda her şey önemlidir. Kadın basketbolu tek bir parametreyle açıklanamaz; pazarlama, basın mensuplarıyla iyi ilişkiler gibi çabalar ile bu oyunu geliştirebilirsiniz. Benim takımım için konuşmak gerekirse de, bu ülkede diğer sporlar daha ön planda ama Türkiye Kadın Basketbol Takımının, Olimpiyat Oyunları'nda bronz, gümüş veya altın madalya kazanması çok önemli bir olay olur. Bunun için de sahada savaşmak ve çok çabalamak gerekiyor. Olimpiyat Oyunları'nda madalya almak her spor dalı için en uç noktaların başında geliyor.

Türk milli takımı da son 10 yılda Sırp kadın milli takımı gibi bir atılım yaptı. Sırbistan'daki projede neler doğruydu iki senede iki madalya aldı?
Bence başarıya ulaşmanın en kilit noktası özveri... Oyuncunun yetenek anlamında kapasiteli olması kesinlikle yeterli değil. Oyuncular her zaman daha iyisini yapmaya çalışmalılar. Hep daha iyisini, hep daha da iyisini... Avrupa için olay basit: Özverili olmak. Biz koçlar için, oyuncular için, daha doğrusu herkes için, projenin başarılı olmasının nedeni buydu: Özverili olmak. Bu çılgınca.

Fransa'dan da ayrılmanız sürpriz oldu. Galatasaray'a geliş süreciniz nasıl gelişti?
Fransa, Sırbistan'dan sonra benim ikinci evim gibi oldu. Fransa halkını seviyorum. Ancak Galatasaray'a gelmek için çok düşünmedim, hızlıca gelişti. Burada bu sezon Nevriye Yılmaz gibi, Bahar Çağlar, Jelena Dubljevic, Ann Wauters, Petra Kulichova gibi oyuncuların olmayacağını biliyordum. Sadece Işıl Alben ve genç jenerasyon takımla birlikte. Bu sene çok çalışmamız gerektiğini biliyorum ve kesinlikle korkmuyorum. Mücadele etmeyi seviyorum. Diğer çalıştığım kulüplerde de buna benzer organizasyonları yönettim. Milli takımda bunun bir başka örneğini yaşadım. Bu yüzden Galatasaray'da çalışma kararı aldım. Avrupa'daki en ünlü kulüplerden birindeyim; taraftarlarımız ve buradaki hava çok iyi.

Türkiye Ligi'nde bir yabancı kadın koçla şampiyon olan tek takım Galatasaray. Sizle yeniden bir yapılanmaya gidildi. Gerçekçi sezon hedefleri nelerdir?
Burada olmaktan dolayı çok mutluyum. Şampiyonluk yaşayan tek yabancı kadın bir koç olması ilginç bir nokta. Hedefler hakkında asla konuşmam. Tabii ki her takım az önce dediğim gibi altın madalya kazanmak ister ama bundan önce adım adım gitmek gerektiğini düşünüyorum. Bu sezon en önemli nokta ne diyecek olursak eğer; takım içindeki genç Türk jenerasyonunu geliştirerek onları Türk Milli Takımı'na hazırlayabilmek. Elbette bu adım adım, yavaş yavaş olacak bir şey. Benim felsefem 'çalış ve sonucunu al' şeklinde. Bu sezon da çok çalışarak neler olacağını göreceğiz.

Takımla pek çok genç oyuncu antrenman yapıyor. İzlenimleriniz nasıl?
Genç oyuncular, tecrübeli oyuncularla çalışıyor. Bu onlar için önemli bir nokta ama sadece bunu antrenman yapma olarak görmemeliler. Bu takımda yer alan her oyuncu, her an sahada oynayabilir. Bunu oynadığımız Doğuş Hastanesi maçında da gördük. İrem Naz 15 dakika, Eda Şahin 10 dakika süre aldı. Bunun yanında Yağmur Kübra'ya da süre vermeye çalıştık. Ben her zaman genç oyuncularla çalışmayı seviyorum. Çünkü onlar takıma enerji getiriyor, hayat veriyor. Sahada genç oyuncu oynatmaktan korkmuyorum. Kulüp için genç oyuncularla birlikte iyi şeyler yapmaya hazırım.

İstanbul'a alışabildiniz mi?
İstanbul çok güzel bir şehir, o yüzden buraya alışmak kolay oldu. Çok fazla deniz veya kumsal seven biri değilim ama insanı rahatlatıyor. Sadece korkutucu şoförler olduğunu söyleyebilirim. İstanbul gibi Avrupa'nın, hatta dünyanın en güzel şehirlerinden birine sahip değilim. Doğrusu ben kimim ki İstanbul hakkında olumsuz bir şey söyleyeceğim... (Gülüyor)

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0