Olmasaydı sonumuz böyle...
Süslü girişlere, hiciv dolu sözlere veya edebi metinlere hiç gerek yok, en sonda söylenmesi gerekeni en başta söyleyeceğim, Euroleague'de başarısız olduk. Bunun lamı cimi yok, herhangi bir bahanesi de yok. Başarısız olduk, önce bunu kabul etmeliyiz. Eğer bunu kabul edersek önümüzdeki sene için daha umutlu konuşabiliriz. Yok eğer kabul etmezsek, tüm kahır dolu sezon boşa çekilmiş olur...
Aslında, kendi emeğimizle, tırnaklarımızla kazıyarak hak etmiştik Euroleague hakkını. Eurocup şampiyonu apoleti ile geri dönmüştük. Ergin Ataman'ın tabiri ile onlar kapıdan kovmuştu, biz bacadan girmiştik. Bu başarının mağrur edasıyla başladık sezona. Aslında başladığımızı sandık, ama başlayamamıştık. İlk 5 maç, 0 galibiyet. Yazıyla sıfır. Evimizdeki Olympiacos maçıyla açtık sezonu belki de. Ancak elimizden kayıp giden o beş maç, bizim sezonumuzun daha en başta bitmesine sebep oldu. Taraftarın tüm heyecanı ve sinerjisi kayboldu. Bir önceki seneden süregelip çığ gibi büyüyen tüm o atmosfer dağıldı..
Nerede hata yaptık da böyle oldu diye bakarsak, hatayı en başında yaptık. Atalarımız boşuna dememiş "balık baştan kokar" diye... Bizde de öyle oldu, transfer döneminde yaptık asıl hataları. Bir çok alt metin yazabilirim bunun sebepleri için; Ergin Ataman'ın milli takıma konsantre olup bize gerekli özeni göstermemesi, ülkede yaşanan patlamalar yüzünden son anda gelmekten vazgeçen oyuncular, daha fazla para verdiğimiz halde bizi tercih etmeyen isimler vs. ama sonucu değiştirmez hiç biri. Sezon başında yanlış kadro planlaması yaptık. Yeterli titizliği göstermedik. Aslında biz değil, Ergin Ataman göstermedi. Çoğu oyuncunun karakterini ve nasıl verimli olacağını dahi sezon içinde çözdü Ergin hoca. Zaten bunu yapınca toparlanma sürecine de girdik. Ama yetmedi. Bu kadar yoğun bir fikstüre sahip, maç seçme ihtimalinin olmadığı ve her maçın aynı derecede öneme sahip olduğu bir formatta bu kadar geç takıma hakim olmak, dönüşü olmayan bir hata maalesef...
Hazır kadro planlaması diye başlamışken neydi bu hatalar diye ufak bir paragraf açacağım. Fazla istatistik verip boğmak niyetinde de değilim. Ufak bir iki noktaya değineceğim sadece. Günümüz basketbolunda en önemli güç çarpanlarından biri kuşkusuz atletizm. Biz takım kurarken bu çarpanı adeta görmezden geldik, atletizmi çok düşük, delicilikten uzak, tabir-i caizse yırtıcı olmayan bir takım kurduk. Hemen bir istatistikle destekleyeyim, ligin en az serbest atış çizgisine giden takımıyız. Bu ne mi demek oluyor, hücumda potaya atak etmiyoruz. Agresif değiliz.
Diğer taraftan hücum istatistiklerimize baktığımızda ligin hep üst sıralarındayız, burada hiç bir sorun yok. Atılan sayı, şut yüzdeleri, asist/top kaybı oranı falan derken baya pozitif bir hava var burada. Peki savunma istatistiklerine bakalım, tam tersi. Ligin dibindeyiz. Rakibe en çok ribaund veren, potasında en çok sayı gören, rakibini en az top kaybına sürükleyen takımlardan biriyiz. Niye mi? Çünkü ön alan savunmamız felaket. Tek kelime ile felaket. Sertlikten uzak, topa baskı konusunda sadece 1-2 isme bakan, savunma konsantrasyonu düşük isimlerden kurulu bir takımız. Aslında, bu yüzden zaten blok sıralamasında birinciyiz. Ön alanımız o kadar kolay deliniyor ki, anca pivotlarımız havada toparlamaya çalışıyor savunmayı. Ne kadar toparlayabilirlerse tabi..
Tabi tüm bu anlattıklarım sezon içinde defalarca kez konuşulup söylenmiş şeyler, o yüzden tekrara girmek istemiyorum. Tek tek oyuncu ismi verip cadı avına da çıkmayacağım. Russ Smith transferi olmadı, yanlış plan ve rolle alınmıştı çünkü. Dentmon'da iki taraf da belli ölçüde kabullenmedi birbirini. Sinan'ın verdiği maçlara, Schilb'in ve Micov'un kötü oynadığı sekanslara girmeyeceğim hiç, yoksa yazı bitmez. Hele bütçe mevzusuna hiç girmek istemiyorum. Ergin hocanın belki de taraftarı karşısına almasının bir numaralı sebeplerinden birisi bütçe mevzusu. Galatasaray'ın başarıya ulaşabilmesi için yeterli bütçesi vardı. Daha da önemlisi, Ergin hocanın başarıya ulaşabilmek için kendi belirlediği ve yönetimden istediği bütçe elindeydi. Bu kadar net. Başarısızlığın sebebi az bütçemizin olması değil asla. Bunun arkasına sığınmayalım...
Hep saha içinden bahsettik buraya kadar, bir şekilde o çizgilerin içinde kaldık. Biraz da soyunma odasına bakalım, ki Eurocup şampiyonluğunun bir numaralı etkenlerinden birisiydi soyunma odasında takımın birbirine uyumu. Bu sezon orada da sınıfta kaldık. Özellikle koç-oyuncu uyumunda. Bunun işaretlerini takımdan ayrılan oyuncuların açıklamalarında görebiliriz, Deon Thompson da, Justin Dentmon da ayrıldıktan sonra Ergin Ataman'ın kendilerine saygı göstermediğini dile getirmişti. Micov da evimizde Bamberg'e kaybettiğimiz maçın ardından "Takımın içindeki atmosfer iyi değil. Problemler soyunma odasından kaynaklanıyor." diyerek sorunu belirtmişti aslında. Koçun oyunculara, oyuncuların da koça güvenmediği bir ortamda başarı ne kadar sağlanabilir ki...
Başlangıçta da belirttiğim gibi sözün özü, Euroleague'de başarısız olduk, bunu kabul edelim. Yanlış kadro planlaması yaptığımız için, modern basketbolun gerektirdiklerini göz ardı ettiğimiz için, takım içinde koç-oyuncu uyumunu sağlayamadığımız için başarısız olduk. Bunun faturası da Ergin hocaya yazar. Koç, Eurocup sezonunda yaptığı tüm fedakarlıkları, oyuncu sözleşmelerine kadar uğraşmasını, verdiği tüm emeği sadece üç aylık yaz döneminde aldığı yanlış kararlarla çöpe attı. Arkasına aldığı taraftarı kaybetti. Belki de Euroleague'de kalıcı olmak adına elimize aldığımız en önemli şansı heba etti.
Sezon bitti mi peki, hayır daha lig Play-Off'ları var. Son bir buçuk ayda toparlanmış Galatasaray ligde final yapsa şaşırır mıyım, pek sanmıyorum. Ama ümidim var mı, çok az...
Sezon bitti mi peki, hayır daha lig Play-Off'ları var. Son bir buçuk ayda toparlanmış Galatasaray ligde final yapsa şaşırır mıyım, pek sanmıyorum. Ama ümidim var mı, çok az...
Hiç yorum yok
Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.