Nostalji | Az beklentiyle büyük iş başaranlar
Yaz döneminde transferin hızlı takımı olan sarı kırmızılı ekibimiz, transferlerinden maksimum verim alarak sezona başlasa da birkaç haftadır bir tökezleme söz konusu. Sezon içerisinde böyle inişler çıkışlar olur diyerek bir an önce takımımızın tekrar kükremesini bekliyoruz. Bu yazımızın konusu ise geçmiş dönemde yaptığımız transferlerle alakalı olacak.
Mukadderat birçok futbolcuya hayallerin takımı şanlı Galatasaray formasını giymeyi nasip etti. Kimisi genç yaşta bu formanın ağırlığını kaldıramadı, kimisi beklentilerin çok üzerinde performans gösterdi, kimisi küllerinden yeniden doğdu, kimisi ise bu forma altında efsane oldu. Bugünkü yazımızın konusu ise yüksek beklentiyle gelmemelerine rağmen parçalı forma altında beklenenin çok üzerinde performans gösteren transferler. Haydi başlayalım.
Mukadderat birçok futbolcuya hayallerin takımı şanlı Galatasaray formasını giymeyi nasip etti. Kimisi genç yaşta bu formanın ağırlığını kaldıramadı, kimisi beklentilerin çok üzerinde performans gösterdi, kimisi küllerinden yeniden doğdu, kimisi ise bu forma altında efsane oldu. Bugünkü yazımızın konusu ise yüksek beklentiyle gelmemelerine rağmen parçalı forma altında beklenenin çok üzerinde performans gösteren transferler. Haydi başlayalım.
Frank Ribery
Listenin zirvesinde tabi ki Fransız yıldız Ribery var. Yüzüncü yılımızı yaşadığımız 2004-05 sezonunun devre arasında Fransa'nın Metz takımından oldukça cüzi bir bonservis bedeliyle transfer edildi. Aynı günlerde ezeli rakibimiz Fenerbahçe ise Nikolas Anelka'yı transfer etmişti. Bazı spor yazarlarınca Ribery transferi "Anelka'nın bonusu" olarak lanse edilmeye çalışılsa da ilerleyen günler kimin anapara kimin bonus olduğunu gösterdi. Özellikle ezeli rakibimiz Fenerbahçe'yi kupa finalinde 5-1 ile geçtiğimiz maçta Ribery herkesi kendine hayran bıraktı. Birlikteliğimiz kısa sürse de Fransız yıldız parçalıyı giydiği süre boyunca taraflı tarafsız herkesi kendine hayran bırakmayı başardı, damaklarda hoş bir tat bırakarak Türkiye'den ayrıldı.
Listenin zirvesinde tabi ki Fransız yıldız Ribery var. Yüzüncü yılımızı yaşadığımız 2004-05 sezonunun devre arasında Fransa'nın Metz takımından oldukça cüzi bir bonservis bedeliyle transfer edildi. Aynı günlerde ezeli rakibimiz Fenerbahçe ise Nikolas Anelka'yı transfer etmişti. Bazı spor yazarlarınca Ribery transferi "Anelka'nın bonusu" olarak lanse edilmeye çalışılsa da ilerleyen günler kimin anapara kimin bonus olduğunu gösterdi. Özellikle ezeli rakibimiz Fenerbahçe'yi kupa finalinde 5-1 ile geçtiğimiz maçta Ribery herkesi kendine hayran bıraktı. Birlikteliğimiz kısa sürse de Fransız yıldız parçalıyı giydiği süre boyunca taraflı tarafsız herkesi kendine hayran bırakmayı başardı, damaklarda hoş bir tat bırakarak Türkiye'den ayrıldı.
Alioum Saidou
2004 yılında İstanbulspor'dan transfer edildiğinde kendisinden kimse bir şey beklemiyordu. Hatta ilk sene Flavio Conceiçao'nun arkasında yedek bekleyip Malatyaspor'a kiralandı. Ne olduysa ertesi sene takımın başına Eric Gerets'in gelmesiyle oldu. Tam bir hücum manyağı olan Belçikalı teknik adam 4-1-3-2 taktiğiyle takımı sahaya sürüyordu. Hatta bazen taktik 4-1-1-4 olarak değişiyordu. ileri 5'li asla savunmaya yardım etmiyordu, etmelerine gerek de yoktu. Çünkü savunmanın bütün yükü nüfus kayıtlarında 29 yaşında gözüken, ama aslında 39-40 yaşlarında olan bu Kamerunlu futbol emekçisinin üzerindeydi. Acımasız Gerets 40 yaşındaki Saidou'ya bütün orta sahayı teslim etmiş, Saidou da başa gelen çekilir diyerek bir oraya bir buraya koşturuyordu.
2005-06 sezonundaki efsanevi şampiyonlukta en büyük pay sahiplerinden biri şüphesiz Saidou'ydu. O sezon gelen şampiyonluktan sonra dönemin yöneticileri Adnan Polat ve Adnan Sezgin'e yaranamamış ve takımdan gönderilmişti. Hayır gönderilmemek için daha ne yapsındı. İşin kötüsü Adnan Sezgin taraftara "Saidou'nun yerine size dünya starı getireceğim" deyip Junichi Inamoto'yu getirmişti. Gerets, Saidou'nun görevini Inamoto'ya vermeye çalışsa da Japon futbolcu bu ne la diyip fabrika ayarlarına geri dönmüş, daha sonra da piyasadan toplatılmıştı. Saidou'nun hakkı ödenmez...
2004 yılında İstanbulspor'dan transfer edildiğinde kendisinden kimse bir şey beklemiyordu. Hatta ilk sene Flavio Conceiçao'nun arkasında yedek bekleyip Malatyaspor'a kiralandı. Ne olduysa ertesi sene takımın başına Eric Gerets'in gelmesiyle oldu. Tam bir hücum manyağı olan Belçikalı teknik adam 4-1-3-2 taktiğiyle takımı sahaya sürüyordu. Hatta bazen taktik 4-1-1-4 olarak değişiyordu. ileri 5'li asla savunmaya yardım etmiyordu, etmelerine gerek de yoktu. Çünkü savunmanın bütün yükü nüfus kayıtlarında 29 yaşında gözüken, ama aslında 39-40 yaşlarında olan bu Kamerunlu futbol emekçisinin üzerindeydi. Acımasız Gerets 40 yaşındaki Saidou'ya bütün orta sahayı teslim etmiş, Saidou da başa gelen çekilir diyerek bir oraya bir buraya koşturuyordu.
2005-06 sezonundaki efsanevi şampiyonlukta en büyük pay sahiplerinden biri şüphesiz Saidou'ydu. O sezon gelen şampiyonluktan sonra dönemin yöneticileri Adnan Polat ve Adnan Sezgin'e yaranamamış ve takımdan gönderilmişti. Hayır gönderilmemek için daha ne yapsındı. İşin kötüsü Adnan Sezgin taraftara "Saidou'nun yerine size dünya starı getireceğim" deyip Junichi Inamoto'yu getirmişti. Gerets, Saidou'nun görevini Inamoto'ya vermeye çalışsa da Japon futbolcu bu ne la diyip fabrika ayarlarına geri dönmüş, daha sonra da piyasadan toplatılmıştı. Saidou'nun hakkı ödenmez...
Sasa İliç
2005-06 şampiyonluğunda Saidou ile beraber perde arkasındaki isim hiç kuşkusuz İliç'ti. Takıma sessiz sedasız gelmiş, öyle ki mevkisi 10 numara olmasına rağmen 22 numaralı formayı giymiş, oynadığı tüm sezonlarda 10 gol 10 asist barajını geçerek taraftarın gönlünde taht kurmuştu. Acımasız Gerets'in bu arkadaşla ilgili de bir takıntısı vardı. Şöyle ki neredeyse her maçın 70. dakikasına doğru ilk oyuncu değişikliğini iyi oynasın oynamasın Sırp futbolcuyu çıkararak yapardı. Hatta çoğu kez İliç dördüncü hakemin kaldırdığı tabelaya bakmadan dakikalar 70'i gösterdiğinde çizgiye doğru gelir, yedek kulübesine göz atar, ayağa kalkan Necati Ateş'i görünce usulce kenara gelirdi.
2005-06 şampiyonluğunda Saidou ile beraber perde arkasındaki isim hiç kuşkusuz İliç'ti. Takıma sessiz sedasız gelmiş, öyle ki mevkisi 10 numara olmasına rağmen 22 numaralı formayı giymiş, oynadığı tüm sezonlarda 10 gol 10 asist barajını geçerek taraftarın gönlünde taht kurmuştu. Acımasız Gerets'in bu arkadaşla ilgili de bir takıntısı vardı. Şöyle ki neredeyse her maçın 70. dakikasına doğru ilk oyuncu değişikliğini iyi oynasın oynamasın Sırp futbolcuyu çıkararak yapardı. Hatta çoğu kez İliç dördüncü hakemin kaldırdığı tabelaya bakmadan dakikalar 70'i gösterdiğinde çizgiye doğru gelir, yedek kulübesine göz atar, ayağa kalkan Necati Ateş'i görünce usulce kenara gelirdi.
Shabani Nonda
2007-08 sezon başı hazırlık kampında Feldkamp, Necati ve Hasan Kabze'yi kadro dışı bırakınca apar topar Roma'dan transfer edildi. Allah'tan apar topar transfer edildi; çünkü Adnan'lar bu transfer için uzun süre düşünme fırsatı bulsalar kesinlikle efsanevi(!) bir transfer harekatına girişirlerdi, böyle iyi oldu. Hakan Şükür ve Ümit Karan'la birlikte forveti yedeklemek için alındı; ancak kısa sürede ilk 11'in gediklisi oldu. O sezon şampiyonlukta önemli maçlardan biri olan 1-0'lık Fenerbahçe galibiyetinde golü atan isimdi. 2 buçuk sezon sarı kırmızılı formayı terletti, bir devre arası bu sefer Haldun Üstünel tarafından takımdan gönderildi, yerine Jo alındı ve olaylar gelişti...
2007-08 sezon başı hazırlık kampında Feldkamp, Necati ve Hasan Kabze'yi kadro dışı bırakınca apar topar Roma'dan transfer edildi. Allah'tan apar topar transfer edildi; çünkü Adnan'lar bu transfer için uzun süre düşünme fırsatı bulsalar kesinlikle efsanevi(!) bir transfer harekatına girişirlerdi, böyle iyi oldu. Hakan Şükür ve Ümit Karan'la birlikte forveti yedeklemek için alındı; ancak kısa sürede ilk 11'in gediklisi oldu. O sezon şampiyonlukta önemli maçlardan biri olan 1-0'lık Fenerbahçe galibiyetinde golü atan isimdi. 2 buçuk sezon sarı kırmızılı formayı terletti, bir devre arası bu sefer Haldun Üstünel tarafından takımdan gönderildi, yerine Jo alındı ve olaylar gelişti...
Torsten Gütschow
1992-93 sezonunda Karl Heinz Feldkamp tarafından Falco ve Stumpf ile birlikte Almanya'dan getirilmişti. Gütschow'un gelmesi biraz daha geç olmuştu, ilk yarının sonlarına doğru takıma kazandırılabildi. Beşiktaş'ın 3 sene üst üste şampiyon olduğu sezonların ardından yeniden yapılanmaya giden Galatasaray'ın 10 numaralı formasını yarım sezon terletip 15 maçta 12 gol kaydetti ve sessiz sedasız takımdan ayrıldı. Gütschow'la ilgili esas ilginç olan olay ise Berlin Duvarı yıkılmadan önce Doğu Almanya istihbarat örgütü STASI için ajanlık yapmasıdır. Gerçi o dönemde Doğu Alman ligindeki futbolcuların büyük bölümünün birbirinden habersiz ajanlık yaptığı söylenir. Yine de konumuza dönersek parçalıyı çok kısa süre terletmesine rağmen o dönemi hatırlayanların akıllarında hoş seda bırakıp, bir de şampiyonluk yaşayarak Türkiye'den ayrılmıştı Alman futbolcu.
1992-93 sezonunda Karl Heinz Feldkamp tarafından Falco ve Stumpf ile birlikte Almanya'dan getirilmişti. Gütschow'un gelmesi biraz daha geç olmuştu, ilk yarının sonlarına doğru takıma kazandırılabildi. Beşiktaş'ın 3 sene üst üste şampiyon olduğu sezonların ardından yeniden yapılanmaya giden Galatasaray'ın 10 numaralı formasını yarım sezon terletip 15 maçta 12 gol kaydetti ve sessiz sedasız takımdan ayrıldı. Gütschow'la ilgili esas ilginç olan olay ise Berlin Duvarı yıkılmadan önce Doğu Almanya istihbarat örgütü STASI için ajanlık yapmasıdır. Gerçi o dönemde Doğu Alman ligindeki futbolcuların büyük bölümünün birbirinden habersiz ajanlık yaptığı söylenir. Yine de konumuza dönersek parçalıyı çok kısa süre terletmesine rağmen o dönemi hatırlayanların akıllarında hoş seda bırakıp, bir de şampiyonluk yaşayarak Türkiye'den ayrılmıştı Alman futbolcu.
Hiç yorum yok
Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.