Neler oluyor bize?
Sezona Türk Telekom yenilgisiyle başlamasına rağmen sonraki
haftalarda ligde üst üste 4 galibiyet (Bahçeşehir, Beşiktaş, Afyon Belediye,
Fenerbahçe) alarak iyi bir ivme yakalayan Galatasaray Doğa Sigorta’da şu
sıralar işler pek yolunda gitmiyor.
Aslında derbi maçında ezici bir oyunla sahadan sildiğimiz
Fenerbahçe Beko galibiyetinden beri takım inanılmaz bir düşüş içerisine girdi.
Fenerbahçe Beko’yu 64 sayıda tuttuğumuz maçtan sonraki hafta Tofaş’dan 112 sayı
yememiz durumu net bir şekilde gösteriyor.. Daçka maçında da son topla gelen
galibiyet ve son olarak deplasmanda oynadığımız, hatırlamak bile
istemeyeceğimiz bir Pınar Karşıyaka maçı... İyi bir başlangıç yaptığımız ve
grupta ikinci sırada yer aldığımız (4 galibiyet - 3 mağlubiyet) Eurocup’ta ise
oynadığımız son iki maçtan mağlubiyet ile ayrıldık.
BU DÜŞÜŞÜN SEBEBİ NE?
Yanlış oyun kurucu tercihleri geçen sene olduğu gibi bu sene
de en büyük derdimiz olarak devam ediyor. Maçın kırılma anlarında yapılan basit
top kayıpları, yanlış pas tercihleri ve inanılmaz kötü şut denemeleri
mağlubiyetin zeminini hazırlayan nedenler. Maçın son dakikalarına +15 sayı
farkla önde girerken bile acaba maç döner, yenilir miyiz şüphesiyle izliyoruz.
Bu acı şüpheyi birçok maçta maalesef deneyimledik. Her maçın öyküsü farklıdır
fakat bizim maçlarda galibiyetin hikayesi hep aynı.. Hücumda bireysel
performanslara veya kurtarıcımız Aaron Harrison’ın ellerine bakıyoruz. Harrison
gününde olmadığında ise mağlubiyet kaçınılmaz oluyor. Tıpkı geçen sene olduğu
gibi.. Direnci çabuk kırılan Galatasaray Doğa Sigorta’da parkede takım değil
birbirinden bağımsız beş adam var. Sezon başındaki takım ruhundan oldukça
uzaklaşmış durumdayız.
ERTUĞRUL ERDOĞAN'IN TERCİHLERİ
Koçun iyi niyeti ve mücadelesi tartışılmaz. Koça akıl vermek
de haddimize değil elbette. Ancak bile bile aynı yanlışı yapması ister istemez
ciddi anlamda taraftarın homurdanmasına neden oluyor. Galatasaray Spor Kulübü
şartlar ne olursa olsun yer aldığı bütün branşlarda her zaman en üstü
hedeflemeli ve bu vizyonda kişilerle çalışmalı. Bu büyük camiaya ve muhteşem
taraftara yakışan budur. Yeneriz veya yeniliriz önemli değil. Fakat sahada
mücadele eden, giydiği formanın ağırlığının farkında olan oyuncular ve teknik
yönetim olmalı.
Tai Webster ile sözleşme uzatması doğru veya yanlış
tartışılabilir. Ancak Webster zaten oyun kurucu değil onu böyle oynatmak
zorundayız ve iyi bir performans gösteriyor demesi şahsen talihsizlik. O zaman
yaz döneminde niye oyun kurucu alamadın diye sorarlar adama... Arapovic’in beklemedik sakatlığı sonrası transfer
planlarımız allak bullak oldu. Oyun kurucuya ayırdığımız bütçenin bir kısmını
mecbur uzun transferinde harcamak zorunda kaldık. Alex Perez transferi oldu
derken bir anda Zalgiris imza attırdı. Konuştuğumuz pek çok oyuncu takıma gelmek
istemedi veya daha iyi kontratlar buldu. Hal böyle olunca da mecburen düşük
bütçeyle Lazeric Jones ile anlaşmak zorunda kaldık diyor hoca.
HER ŞEY PARA MI?
Her şey olmasa bile birçok şey elbette para dediğinizi duyar
gibiyim.. Kulübün basketbol şubesine olan bakışı, ayırdığı bütçe nedeniyle
Ertuğrul hocanın işi elbette kolay değil. Ancak parayla saadet olmadığını da
herkes çok iyi biliyor. Yeri geldiğinde paranın değil takım olarak mücadelenin
zafer getirdiğini son 2 sezondur Fenerbahçe Beko galibiyetlerinde gayet net bir
şekilde görüyoruz. “Paramız yok mecbur Lazeric Jones hamlesi yaptık.” geçerli
bir bahane değil. Ligimizde Anadolu Efes gibi iki ya da üç takım dışında
kimsede para yok. Ama bunu bahane edip kötünün kötüsü oyuncu almıyorlar. En
basit örneği, sezon öncesi ekonomik kriz nedeniyle lige katılacağı son anda
netleşen Afyon Belediye’nin bile oyun kurucusu Jordan
Crawford bizim oyun kurucularımızdan 4 gömlek daha iyi oyuncu. Teksüt
Bandırma’nın oynadığı basketbol ve başarılarına değinmiyorum bile... Bunun
gibi ligimizde sayısız örnek var. Oyun kurucu problemimizi çözmeden takımdan
istikrarlı bir başarı beklemek hayalcilik olur. Hocanın yanlışı kabullenip,
bahaneleri bir kenara bırakıp, mevcut şartlarda en iyisini yapmak için artık
bir yerlerden başlama zamanı geldi.
Takım elbette yenilebilir, formsuz bir dönemden geçebilir.
Ancak yanlışın üstünde diretmek hem takıma hem camiaya zarar verir. Kaptanı iyi olmayan bir gemiyi, iyi bir
mürettebat nereye kadar idare edebilir? Yanlış rotada inatla ilerleyen gemimiz
su almaya başladı. Mürettebat çaba göstererek gemideki suyu dışarı atmaya
çalışıyor. Henüz daha yolun başındayız ve vaktimiz var. Ancak rotayı
değiştirmezsek mürettebat ile birlikte gemiyi kaybedeceğiz..
“Küçük masraflardan kaçınmayın, bazen ufak bir delik koca gemiyi batırır.”
Benjamin Franklin
Hiç yorum yok
Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.