Spordaki Başarı Kavramı ve Etik Değerler

Fanatizm, benim açımdan yıllardan beri bu ülkenin sporunun gelişmemesinin en önemli sebebi. Başka ülkeleri taklit edebilirsiniz, başarılı olmuş yöneticiler, teknik adamlar ve futbolcuları kulübünüze getirebilirsiniz hatta milyon liralar harcayıp başarı bekleyebilirsiniz ama bazı yapı taşları oturmadığı sürece başarının gerçekleşmesi ya imkansız olacak ya da tek seferlik istikrarsız bir başarının ötesine geçemeyeceksiniz.

Türkiye, geniş kültür ve gelenek yelpazesine sahip bir yer. Kendine ait olmayan cansız bir oluşumun sonuna kadar savunulup insanı kör etmesi de pek belirgin görülen bir huydur bu topraklarda yaşayan insanlarda. Maalesef bu huy kendini ülkenin üstünde en çok tesiri olan iki konusunda fazlasıyla gösteriyor; siyaset ve spor. Bugün konumuz elbette siyaset değil; spor.. 21 Mayıs 2020 günü, ezeli rakip olarak tanımladığımız suyun karşı yakasından geçmişe ışık tutularak başlıktaki görselde yer alan tweet gönderildi.

Özellikle belirtmeye çalıştım ilk paragrafımın sonunda; tek seferden öteye geçemeyen başarıları var bu ülkenin. Bu kesinlikle tek sebepli bir durum değil fakat değiştirilmesi gereken ufak yapı taşlarının oluşturduğu bir bütün kesinlikle. 

Fenerbahçe erkek basketbol takımı 2007 senesinde dönemin iki basketbol devinden biri olan Ülkerspor ile birleşme hamlesinin ardından iyi bir yapılanma ve maddi destek ile üzerine koya koya basketbolda çok sağlam bir yer edindi. Takıma getirilen başarılı yabancı antrenörler ile Türkiye’de istenen olsa da hedef Avrupa olduğu için 2014’te takıma gelen Obradovic önderliğinde Fenerbahçe 2014-2019 arası beş sezon üst üste Euroleague Final Four etabına kaldı, 2017’de Avrupa basketbolunun en büyük organizasyonu olan Euroleague’de şampiyonluğa ulaştı. Bu, herhangi bir Türk basketbol takımının erkeklerde elde ettiği en büyük başarıydı, daha ötesi de bulunmamakta.

Baştaki konuya geri dönmek isterim, 80’lerde tribünde yan yana maç izleyebilen rakip takım taraftarları bundan 40 sene sonra bırakın tribünde yan yana bulunmayı; sokakta birbirleri ile tartışır hale geldiler. Sosyal medyanın sağladığı temassız vandallık avantajı da açıkçası taraflar arası anlaşmazlığı çok daha ileri götürdü. Bunda artan rekabetin payı oldukça büyük olsa da bence oldukça kritik bir etmen de ciddi bir etki arttırıcı olabiliyor; ulaşılamayan başarılar! Galatasaray’ın 14 senelik şampiyonluk hasreti, 90’lar sonundaki dominasyonu ve ardından gelen iki tane Avrupa kupası, Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’nde sıfır çekmesi, futboldaki 6-0’lık galibiyeti, basketbol ve voleybol başarıları ve sayısı artan nice örnek… Bu örnekler sadece taraftarlar arasında basit ve komik bir çekişme olması gerekirken kurumsal iletişim sağlayan kulüpler arası komik düşürücü etmenler olabiliyor. Evet, fanatizm bireyin kendi içinde yaşaması gereken bir olgu olarak kalmayıp; kulüplerin sosyal medya hesaplarını yönetenler tarafından tatsız dışa vurumlar olarak ortaya çıkıyor.

Tweet ile devam edelim; Fenerbahçe de her kulüp gibi saha dışında aktif olmaya çalışan bir yapıda. Sosyal çalışmalar kulüpler için her zaman çok önemli. İletişim, kulüplerimizi saha içinde elde etmediği başarılara rağmen kitlelere duyurmak için oldukça verimli bir olgu. Fakat içinden fanatizm fışkıran bu tweet ne yazık ki ciddi kurumsal iletişim hatası içeriyor. Fenerbahçe Kulübü 2018’de takdire şayan bir sosyal sorumluluk projesine imza atarak Birleşmiş Milletler’in toplumda kadın ve erkek eşitliğini savunan “HeForShe” programına dahil olup, sporda kadın ve erkek eşitliğini destekliyor ve hatta belki milyon liralara pazarlanan forma kollarında bu etikete yer veriyor. HeForShe’yi ve Fenerbahçe’nin bu proje için hazırlanan sayfasını aşağıda vereceğim bağlantılarda inceleyebilirsiniz.
Fenerbahçe Spor Kulübü olarak spor alanında toplumsal cinsiyet eşitliği için cesur ve görünür bir kuvvet oluşturmak amacıyla HeForShe hareketine katıldık. Bu harekette kadın, erkek hepimiz birlikteyiz ve toplumsal cinsiyet eşitliği hepimizin desteğini gerektiriyor. Fenerbahçe camiası olarak fark yaratabiliriz. Toplumsal cinsiyet ayrımcılığına karşı harekete geçmeyi şimdi destekleyin.
Spor elbette sadece erkek cinsinin amatör ve profesyonel anlamda icra ettiği bir şey değil. Kadınların takım sporlarındaki yankısı geçtiğimiz birkaç sezondan beri artarak devam ederken; takım sporlarında kadınları yok saymak HeForShe ilkesine hangi bakımdan uyabilir? Nasıl mı?

2014 yılında Galatasaray kadın basketbol takımı, hoş bir sürpriz ile kadın basketbolunun en büyük organizasyonu olan Euroleague Women’da Fenerbahçe’yi mağlup ederek şampiyonluğa ulaşması aslında temsil olarak erkeklerin turnuvası olan Euroleague ile aynı seviyede. Bu kapsamda atılan tweet’te bu durum ihmal edilmiş olabilir mi? Bu sadece aynı spor olan basketbol için geçerli bir durum, daha önce tamamen aynı derecede başarı elde etmiş bir takım sırf kadın takımı diye mi görmezden geliniyor?

Taraftar olarak değerlendirelim. Sanırım bu cevaba fanatik bir göz “Hayır” yanıtını verecektir. Hangi bakımdan? Muhtemelen organizasyon ismi değil, organizasyon büyüklüğü olarak bakıldığında erkeklerin Euroleague turnuvası daha fazla kişiye hitap etmesi ve mali değerinin daha büyük olması en büyük etmen. Açıkçası tamamen de doğru. Bu doğru görülmese Fenerbahçe ezeli rakibini bırakın; kendi kulübünde voleybol branşında elde edilen Voleybol Avrupa ve Dünya Şampiyona ünvanlarını nasıl görmezden gelebilirdi ki? Voleyboldan söz açılmışken, Eczacıbaşı ve Vakıfbank'ın üstüste kazandığı uluslararası kupaları yok mu sayıyoruz? Galatasarayın tekerlekli sandalye basketbolundaki rekor seviyede Şampiyonlar Ligi ve Kıtalararası Kupa şampiyonluklarını hiç hesaba dahi katmayalım.

Evet, taraftar gözü ile işin turnuva büyüklüğüne uzandığını saptamış olduk. Peki, burada organizasyon büyüklüğünün etkisi dikkate alınıyorsa; erkeklerde Euroleague Şampiyonluğu bugüne kadar en yankı uyandırıcı şampiyonluk mudur? Yani, Galatasaray’ın 2000’li yıllarda Avrupa’da elde ettiği başarılar sadece Türkiye’de değil takımın tüm dünyada tanınmasına etki etmişken; ülkede uyandırdığı yankı malum iken ve hatta tüm bunları bir kenara bırakıp organizasyonların mali değerlerini göz önünde bulundurduğumuzda taraftar gözü ile objektif olarak elbette UEFA Kupası organizasyonu; Euroleague zaferinden, voleyboldaki şampiyonluklardan büyük görünmektedir. 

Son iki paragrafta bahsedilenler tamamen taraftar gözü ile olay değerlendirildiğinde ortaya çıkan sonuçlar. Peki kurumsal iletişim sağlayan kulüplerin bu olaylara bu kadar basit bakmasını nasıl değerlendirebiliriz? Yani BM’in HeForShe kampanyasını destekleyen Fenerbahçe; aynı seviye organizasyonun erkek-kadın ayırımını yapabilir mi? Buna benim cevabım basitçe hayır olacaktır elbette. Ne yazık ki, 20 sene öncesinde kazanılmış bir Uefa Kupası, Fenerbahçe camiasında hala bir kıskançlık unsuru olarak görülmektedir, bunun basit açıklaması bu. Ve bu başarıların her iki kulübü de ileri taşıması gerekirken; kulüplerimizin kendilerini sadece sosyal medya ortamında büyüklük yarışmasına sokması ne yazık ki Türkiye sporunu ilerleyen senelerde de hiçbir yere götürmeyecektir.
Berkay IŞIK

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0