Özeleştiri zamanı..

Galatasaray, UEFA Avrupa Ligi'nden elendi. Elbette maç sonrası sinirler gergin, moraller bozuk. Herkes kendince haklı, herkesin kendine ait farklı farklı düşünceleri var. Kimisi turun kaybedilmesini Frank Rijkaard'a bağlıyor, kimisi sahada dolaşan oyunculara.. Büyük bir çoğunluk ise bizimle aynı fikirde, suç yönetimde. Öncesinde Haldun Üstünel türlü oyunlar ile başarısız gösterilmeye çalışıldı, ardından pasifize edildi. Sonrasında ise taraftarın sevgilisi yöneticinin istifası istendi. Frank Rijkaard'ın istekleri belliydi aslında, hatta herkes biliyordu bu istekleri. Geçtiğimiz sezona Nisan ayında havlu atmıştı Galatasaray. Nisan'dan bu yana tam 5 ay geçti. Rijkaard o dönemde vermişti yönetimin eline listeyi, kaleci-savunma-ortasaha x 2. Fazlasını değil, toplamda 4 oyuncu istiyordu. Ve bazı oyuncuların satılması içinde onay verdi, tabii tek bir şartla. Yerinin doldurulması takdiriyle oyuncuların satılmasına onay verdi.

Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos. Dolu dolu tam 5 ay. Galatasaray'da eksikleri görmüş ve yönetimden gerekli takviyeleri en geç Temmuz sonuna kadar istemişti Frank Rijkaard. Fakat neredeyse hiç bir isteği yapılmadı. Belki yönetimin farklı planları, farklı düşünceleri vardı. Rijkaard'ın tüm bu isteklerine, ısrarlarına rağmen istediği isimler transfer edilmedi, istediği oyuncular takıma kazandırılmadı. Galatasaray geçen sezondan daha farklı, daha çok sorunla, daha çok çalkantıyla yeni sezona başladı. Yönetimin transfer yapmaması Galatasaray'a, Frank Rijkaard'a çok pahalıya mal oldu. Galatasaray'ın bugün bu durumda olmasının en büyük suçlusu kuşkusuzdur ki; yönetimdir!

Uzun zamandır frenleri patlamış bir kamyon misali rampada süratle gidiyorduk. Bir yerde çok fena toslayacaktık ama nerde orası muammaydı. 2012 kriterleri denildi, şartlar denildi, 5 oyuncu ile anlaştık denildi, bugün-yarın denildi. Galatasaray taraftarı adeta uyutuldu bu süre içerisinde. Bugün, yarın diye diye Ağustos sonu geldi. Galatasaray'da ilk 11'e yapılan takviye sayısı sadece 2'ydi. Lorik Cana istenilen, aranılan oyuncu kıvamındaydı. Pino ise kanatta kullanılabilecek oyunculardan birisiydi. Fakat bu adamlar Rijkaard'ın verdiği listenin başındaki adamlar mıydı, verilen listede kaçıncı sıradaydılar orası tartışılır. Yönetim istenilen transferleri yapmayınca, istenilen oyuncular istenilen zamanda alınmayınca Rijkaard'ın elindeki malzemeler ile yapacağı belliydi zaten. Elinizdeki şartlar, kadro ve imkankar el verdiğince Rijkaard oynatmak, oynattırmak zorunda kaldı. Kadro dışı bırakacak kadar lüksümüz yok dedi, çünkü kadro zaten yetersiz ve kalitesizdi. Yönetim bunu bilmesine rağmen Ağustos'un 27 olmasına rağmen hala Cana dışında adam gibi bir transfer yapmadı. Bunun adı Rijkaard'ı sabote etmektir. Bunun adı çaresizliktir, rezilliktir. Bunun adı kulübü yönetememektir.

Evet, sayın başkanımız gerçekten çok zor zamanlarda elini taşın altına koydu. Çok zor zamanlardan bugünlere geldik. Maddi konuda Galatasaray'ın önü açıldı, bir takım gelişmeler ve girişimler oldu. Galatasaray eski günlerinde yaşadığı karanlık dönemi Adnan Polat sayesinde aydınlık günlere çevirmeyi başardı. Fakat başkanımızın unuttuğu birşey var. Galatasaray spor kulübü bir şirket yada holding değildir. İsterseniz yılda 1 milyar euro gelir elde edin, yada cironuz 1 milyar euro olsun. Sportif başarı yoksa, kulüp yönetimi sıfırsa siz başarısızsınızdır.

Mart 2010 döneminde rengimiz Kırmızı dedik, hatta Adnan Polat'ı desteklediğimizi defalarca dile getirdik. Fakat bu günlerin böyle olacağını bilemezdik, bu günlere böyle gidileceğini bilemedik. 2012 kriterleri deniliyor, şartlar ve durumlardan bahsediliyor. Galatasaray 5 aydır bekliyor, beklemeye devam edecek. Transfer dönemi, futbol şubesinin yönetimi kelimenin tam anlamıyla fiyasko. Bugün inanın Rijkaard'a kızamıyorum, kızmıyorum. Çünkü istediklerinin yapılmadığını biliyorum. Bugün Rijkaard'a kızmak yerine 5 aydır adamın istediği oyuncuları almayan yönetime kızmak gerekiyor. Elinizdeki malzeme kötü, yetersiz ve isteksizse sizin yapacak birşeyiniz yoktur. Tabii birde kafası sahada olmayan bir takım kaptanınız varsa. Eğer bugün birileri tepki görecekse bu Rijkaard değil doğrudan yönetimdir. Sezgin, Yalçındağ, Haşhaş, Şardan, Helvacı, Özgörkey diye ayırmadan doğrudan YÖNETİME yönelik protestolar ve tepkiler gösterilmelidir. Tabii dozajını kaçırmadan, haddimizi aşmadan.

Şapkanızı önünüze koyun ve düşünün. Siz bir aşçıya adam gibi sebze vermezseniz o yemek nasıl lezzetli olabilir ki?