ST Süper Lig Panorama - Hafta 8

Zorlanıyorum bu hafta yazarken. Güzel şeyler anlatmak istiyorum çünkü. Ama ağlanacak halimiz dışında gülünecek hiçbir yan göremiyorum. Neticede milli takım düzeyinde de kötü şeyler oluyor, canım Liverpool’um da bir bataklıktan çıkma telaşında, favori buz patencim zaten emekli oldu…

Halbuki geçen sezon bu hafta 24 puanımız vardı. Baros’umuz, Arda’mız sağlamdı. Avrupa’da kupa da düşlüyorduk. Güzel başlamıştık Rijkaard’la. Liverpool’u bilmem ama tuttuğum buz patenci 4lü toeloop ata ata 4. olacağı Olimpiyatlara hazırlanıyordu.

Bardağın dibindeki bir iki damla suyu görebilecek kadar iyimser olursak, (bu sene okulda daha iyi olmamın yanı sıra, yeni stadımızda gerçekten son rötuşlar yapılıyor ve..), neticede ne Rijkaard Galatasaray’ı, ne Galatasaray Rijkaard’ı (uzun vadede) bitirebilir. Bir tarafta 500 yıllık kültür, 100 yıllık gelenek; diğer tarafta da hala genç, kariyerli ve isimli bir teknik adam. Biraz, iki düzgün, güzel ve iyi insanın bir araya gelince kimyalarının tutmamaları gibi, bir çift olamamaları gibi... İki taraf da güzel günler yaşayacak ve kupalar görecek, ama birlikte değil.

ANDER KALSIN SEVDALIK
Bana öyle geliyor ki kulübümüzün futbol şubesinde biraz fazla “oğlunu çok sevdiği için başkalarıyla paylaşamayan kaynana” var ve bu yüzden sürekli sevgili değiştiriyor ama kimseye yaranamıyoruz. Asıl umutsuzluk da burada başlıyor. Yeni biri, yeni tanışmalar yorucu. Eskilerle de kötü anılar var, onlardan uzakta olmamızın zaten bir nedeni var. Tanıdık, fakat hiç o gözle bakılmamışlara dönüyoruz bu durumda, bunun sonu da gene ayrılık ve vefasızlık suçlamaları… Sonsuza kadar mutlu mesut yaşayamadık, pembe formamız bile oldu ama pembe panjurlu evimiz olmadı! Ya da bunun futbolcasıyla: Bir Arsene Wenger’imizi, bir Alex Ferguson’ımızı bulamadık.

OY TIRABİZON*
Bi gazete haftanın en kârlısını Fenerbahçe olarak gösteriyordu, ama o gazete ilk 4ünde 4 Anadolu takımı olan ligin İstanbul’da geçtiğini zannetmek gafletine düşmüş kanımca. Haftanın kârlısı, liderle puan farkını iyiden iyiye kapatan, 7-0 gibi görkemli bir galibiyete imza atan zirve ortağı Trabzon. Tabi ligin tablosu çok kez değişecek ama şu an itibariyle Bursa’yla Trabzon’un çekişmesini izlemek zevkli.
* Askaros Deresi'ni söyleyen Cem Karaca tonlaması

SİYAH-BEYAZ BEYAZ-SİYAH
Fiyapı İnönü Stadı’nda (Bir an tanıyamadınız değil mi? Ben stadın üstünde bu adı görmesem inanmayacaktım, hoş bu sponsorluklar yüzünden bizim yeni stadın ve her amatör spor takımının farklı adı var.) çekilen bu kare ikili mücadeleleri ne kadar sevdiğimi tekrar hatırlattı bana. Haftanın fotoğrafı.

ASIRLIK NİNE
Hakkındaki haberleri ilk gördüğümde, “Büyüyünce böyle olacağım işte” demiştim. Bu şehir şartlarında 105. doğumgünümü görmem herhalde. Ne kadar yaşarsam yaşayayım Galatasaray’la aynı yıl doğmuş olmam için de biraz geç. Neticede “Barcelona’yla berabere kaldık mı üzülürdük.” diye torunlarına (olmadı mahallenin çocuklarına) anlattıkça anlatan bir Fatma Nine olmak isterim. 105 yaşındaki bu teyzeye daha da uzun ömürler diliyoruz haftanın güzeller güzeline.

FAZLA MAL GÖZ ÇIKARMAZ
Fazla seks de kasık yırtmaz, sanırım, en azından Erman Toroğlu yapıyor diyorsa yoktur böyle bir şey. Gerçi haksızlık yapmışız, adam Arda hakkında direkt bir yorum yapmamış, “Bende böyle bir sakatlık olmuştu, nedeni de şuydu…” diyerek açıklamış. Kendine yakıştıramadığı hiçbir şeyi bizim kaptana söylememiş yani ama haftalar boyu çirkin ilan edebilirim bu hareketi ve ismi gereksiz gazetenin bunu yansıtma şeklini…
Arda Turan'ın Bu camiaya mâl olmuş olması, bu camianın malı olduğu anlamına gelmez, istediği gibi geçirebilir vaktini, onun dediği gibi, sahadaki performansıdır önemli olan ve geri döndüğünde bu performansla gerekli cevabı verecektir. Döndüğünde takım kalırsa...

BAROŞ HOŞ, GERİSİ BOŞ
Bu Güntekin Onay yorumu. Katılıyorum, ve çok seviyorum ben Aslan Milan’ı, öyle böyle değil. Genel anlamda haftanın adamı olamasa da, benim adamım o.
Ankaragücü bizi yeneceksen, bari forman güzel olsun, bu ne böyle diyor, önümüzdeki maçlara bakıyorum.